bugün

Tarımın kurumsal yapısının belirli siyasal amaçlar doğrultusunda değiştirilmesi amacıyla devlet tarafından toprak mülkiyeti ve toprağın işletme düzenine çeşitli biçimlerde yapılan müdahaledir.

nedeni: hemen hemen her ülkede var olan ekonomik ve toplumsal koşullara karşı oluşan şiddetli tepkilerdir.
dörtlü takrir : haziran 1945' de, celal bayar, adnan menderes, refik koraltan ve fuat köprülü'nün yayınladığı; hak ve özgürlüklerin arttırılması gibi istemlerde bulunan bildiri sonucu vücuda gelmi$ bir politik hareket..
Köylülüğün devamını sağlamaktan başka bir naneye yaramayan "reform". Zaten sınırlı olan toprağı bölüp ufak parçalara ayırıp, bunu da çağdaş tarım konusunda bilgisi sınırlı insanlara dağıtmanın ekonomik olarak nasıl bir faydası olacağı açıktır. En iyi ihtimalle üretim düşer, fiyatlar artar, devlet o köylüye daha fazla yardım yapmak zorunda kalır.

Yapılması gereken, köylülüğü korumak değil onu tasfiye etmektir. Eğer, sen feodallerin etkisini kırmak istiyorsan yapman gereken o feodalleri işadamına dönüştürmek, o insanlara o topraktan pazar için üretim yapmaya teşvik etmektir. Yoksa toprak reformu gibi çağdışı işlerle bir yere varılmaz.
bir ülkedeki sosyo-ekonomik, siyasi dengeleri kökünden değiştiren reform çeşididir.

reformun sonucunda toprağın bireylere eşit olarak dağıtılması amaçlanır. bu tip reformda kasıt, azınlık elinde bulunan toprak mülkiyetinin, toplumun tamamına ya da çoğunluğu oluşturan, doğrudan ya da dolaylı olarak onu işleyenlere dağıtılmasıdır.

günümüzde makineleşmenin getirdiği doğrudan toprağı işleyen kişilere ihtiyacın azalması, aslında görünüşte oluşan bir tür şekilciliktir. söz gelimi, toprağı işleyen cihazları üreten, bakımını yapan; ya da ürünleri tarladan tüketiciye ulaştıran çiftçi, tüccar, makina teknikeri, vb. istasyonların her biri bu döngüde gösterilmelidir.

her ne kadar birim topraktan elde edilen ürün miktarı, gelişen tarım teknikleriyle artmış olsa da, hızlı nüfus artışı nedeniyle bu ürünlere karşı talep de, en olumlu ihtimalle aynı oranda artmıştır. bu da daha çok toprağı işleyecek daha çok iş gücünü-makineler ya da insanlar şeklinde-gerektirir.

özetle, toprak reformu, üretenlerin ürettikleri ölçüde tüketebilmelerini amaçlar.

dünya üzerinde üretenlerin, tüketenlerin sayısından çok çok daha fazla olduğu bilinen bir gerçek. alım gücünü parasal olarak ifade ettiğimizde, akılalmaz miktarlarda paraların sahibi olan insanların yanında, günlük 2 doların altında bir miktarla yaşantısını sürdüren kişilerin dünya nüfusunun yarısından fazlasını ifade ettiğini düşünecek olursak; dünya üzerindeki insanların büyük bir çoğunluğunun ürettiğinden milyarlarca kat fazlasını tüketme gücüne sahip olurken, diğer kısmının ise ürettiklerinin çok daha azını tükettiklerini hesaplamak zor olmaz.

bu iki grup insan arasındaki farklılık ise, azınlık olan tarafın üretim araçları ile elde edilen alım gücünü, iktidarda kalmak için kullanması, bunu üretenleri bu sayede kontrol altında tutarak gittikçe daha da güçlenip içinden çıkılmanın mümkün olmadığı bir tür çark içine hapsetmesi, üretenlerin ise bu siyasi güç altında, kendi tüketimlerinden keserek, gücüne güç katacak şekilde iktidara devretmesidir.

basit bir hesap bu.

kendi toprağını işleyebilen ve ürettiklerini eşit biçimde tüketen toplumlarda, toplumun feragat ettiği üretimden beslenen iktidarlar oluşmaz, bu sayede insanların temel ihtiyaçlarını elde etme endişesinin kullanılması engellenmiş olur; böylece özgür iradesine uygun olarak politik görüşlerini dile getiren insanların yaşadığı bir yurttur orası.

özetle, eşitliğe dayalı toprak reformu, insanca yaşamak için bir gerekliliktir.
ülkemiz gibi tarımda kapitalist ilişkilerin egemen olduğu ülkelerde, "gerici" bir talebe dönüşür. piyasa için üretim yapan büyük tarım işletmelerinin parçalanarak köylülere dağıtılması, üretici güçlerin gelişmesini sağlamaz, aksine engel olur. kapitalist tarıma yönelik sosyalist politika, kolektif çiftliklerin kurulmasıdır.
ülkemizde tarımsal üretimde makineleşmenin yoğunlaştığı ve piyasa ilişkilerinin 1950'li yıllardan itibaren bir "toprak reformu" sorunu sözkonusu değildir.
1945 yılın da inönü ve arkadaşlarının mecilise getirdiği, sözde halkçı olan adnan menderes'in tasarayı redderek istifa ettiği, hayaller de kalmış eşiktliktir.

tasarının mimarı atatürk'tür.
tasarının özeti; toprak ağalarının ellerindeki aşırıcı gücü kırıp, köylülerin saatlerce çalışıp, sadece karnını doyuracak kadar kazanması yerine, onlara eşit şekil de dağıtılmış topraklar da kendi ürünlerini yetiştirip, modern kölelikten köylüleri kurtarılma üzerinedir.

tasarı meclise ilk geldiğin de istifa eden ilk isim ne gariptir ki halk adamı denen adnan menderes'tir.
bu şekilde toprak ağalarının ve cepleri boşalacak ensesi kalınların desteğini alarak iktidara gelmiştir.(tabi ki tek sebep bu değil iktidara gelmesin de)

eşit topraklar, eşit bir şekil de yaşama, insan gibi çalışmak yerine bugün bile hala devam eden toprak ağalığı mevzsusu o dönem de çözülememiş ve bugünlere kadar uzanmıştır.

bugünler de başbakan olanlar, çiftçilere ''ananı da al git'' diyerek zamanın da eşitlikten yana olmayanları çok güzel örnek alıyorlardır..
köy enstitüleri kapnamış bu reform sağlıklı bir biçimd eyapılammamış sonra birileri , ülkenin dibine kiprik suyu döktü diyebiliyor ülkenin tarımda ve üretimde düştüğü hali görünce efenim... sanki sağlıklı bir biçimde dinci faşistler yapılmasını zini verdi de...
Bugün pkk sorunun en büyük nedenlerinden birisidir. Toprak ağları köylülerin bilinçlenmesi ve hak talep etmesini engellemek için gelen öğretmenleri vurdurmuştur. Karın tokluğuna tüm gün çalışan köylüler düzeni sorgulamaya zaman bile bulamamışlardır. Bu ağalık ve aşiret düzeni pkk yı türkiye cumhuriyetine karşı caydırıcı güç olarak pkk yı desteklemişlerdir.
1965'de toprak reformu tartışmaları esnasında necip fazıl'ın yazısı.
üstad bu mevzuda bile gerici çizgisini bozmayıp köylüyü değil toprak ağalarını savunmuş.

görsel
Toprak reformunun amacı fakir köylülere toprak vermektir.