bugün

sokrates bir gün yürürken , tek kişinin geçebileceği kadar mesafe olan bir mevkiide dönemin soylularından biriyle karşı karşıya gelir ve ikisi de durur...kısa bir süre bakıştıktan sonra :

soylu: " ben senin gibi pis bir zavallıya yol vermem!"
sokrates: "ben veririm..."
(bkz: bi siktir git)
(bkz: bir cevap şekli olarak tokat)
-nerelisin
-tokat
bi de çocukken tokat gibi sanılan cevaplar vardır:
-çelik ayna
-zıt erenköyyy
tugba ekinci: askerler beni seviyo
juri uyesi bayan: onden mi, arkadan mi?
(bkz: buzda dans)
+abi teker dönüyo.. aikikiki.. *
-o dingil sana girsin sen de dönersin.
Üniversitenin ilk yılıydı. Kantinde cam kenarında oturuyordum.
Oturduğum yerin hemen yanında güzel bir hatun, karizma bir delikanlı kavga ediyor...
Delikanlı kafasına koymuş bitirecek ilişkiyi, anlaşılıyor tavırlardan... kız tartışmayı bitirip sakinleşince görüşme taraftarı, alttan alıyor... (tipik türk ilişki modu)
-kız: Tamam hayatım, sakinleş, ben şimdi gidiyorum, yarın görüşelim olur mu?
-erkek: Mümkünse bir daha görüşmeyelim.
erdener abi bu konuda ihtisas yapmis buyuklerimizin basinda gelir.
ankara'da bir pastanede arkadaşla otururken profiterollü pasta istenir. pasta o kadar bayattır ki artık limon ekşisi kıvamını almıştır. pastaların günlük çıkma kuralını bilen kişi garsonu çağırır. tesadüfen şef gelir ve;

-pardon bu pasta kaç günlük?
-(adam afallar)(iki dakika kalır)bizim pastalar güüüünnnlüktür yani
-iyi o zaman götürebilirsiniz.

hemen ardından özür ve yeni günlük bir pasta getirilir.
iki arkadaşımızın arasında geçen bir dialog aynen şu şekildedir:

+ tamam sus. iyi sıçtın olm. *
- sana mı sıçtım?!
+ ... (beklenmeyen cevap karşısında, beklenen tepki)
arkadaşlarla yeni açılan bir dersaneye bilgi almaya gidilir* ve haliyle öğrenci işleri bölümüne uğranır. daha sonra durum anlatılır ve bayan bilgi vermeye başlar.

bir süre sonra konuyu dersanenin kalitesine getiren bayan nedendir bilinmez:
- dersanemiz iso 9000* belgelidir. der ve arkadaşımızdan şu yanıtı alır.
- ne yani, boruda da var o belge...
iyi ayar verilerek hazırlanmış her bir. (bkz: bkz).
anne kız arasında yaşanan bir diyalogtur:

+kızım, güzelsin hoşsun, hayatında hiç kimse yok mu?
-benim hayatımda bir sürü hiç kimse var anne...

annenin gözlerinden hayal kırıklığının boyutunu ve aldığı tokat gibi cevabın kalpte yarattığı üzüntüyü görmek mümkündür..
gonzalezin kulakları çok büyüktür ve arkadaşları arasında alay konusudur ve arkadaşlarından bir tanesi öküzlük ederek :
+ gonzalez senin kulakların çok büyük değil mi ?
- evet benim kulaklarım bir insan için biraz fazla büyük,ama senin kulakların bir eşek için çok küçük değil mi ?
(#2040384)
- beni artık sevmiyor musun?
+ seni hiç sevmedim ki. *
Bir ingiliz bayan gazeteci Ataturk 'e sorar ;
-Size dikdator diyorlar , dogru mu ?
Ataturk cevap verir ;
-Diktator olsaydim siz bana bu soruyu soramazdiniz .

abla apisip kalir haliyle .
hatun kişi
- (heyecanlı heyecanlı)aşkım düngece rüyamda ne gördüm biliyor musunnn?
er kişi
+ (sakin sakin) nerden bilebilirim aşkım.
hatun kişi
- heheheh seninle evlendiğimizi.
er kişi
+ (başını sağa sola cevirir) anca rüyanda görürsün aşkım. anca rüyanda
bir öğretmene
''oh valla ne güzel kışın 15 gün, yazın üç ay tatil, bayram tatil, 23 nisan tatil 19 mayıs tatil, kar yağdı tatil, ot tatil, bok tatil, yarım gün iş, yattığın yerden para, ne kıyak iş valla'' diyen şahsa öğretmenin cevabı:
olabiliyosan sen de olsaydın.
kimi zaman ''hayır'', kimi zaman ''evet''...

sendeliyor insan...
-baba benim annem nerde
-senin annen bir melekti yavrum *
güçlü kelamlerimizden necip fazıl kısakürek en ateşli dönemlerde uluslararası bir seminere konuşmacı olarak katılır ve kürsüye geldiğinde sahneye densizin birisi salatalık atar. bunun üzerine edebiyatçımız hiç istifini bozmayarak yerden salatalığı alır ve kürsüye geldiğinde salatalığı sallayarak dinleyicilere seslenir:
-pardon, biri kimliğini düşürmüş!!
ODTÜ'de yemekhaneye giren öğrenci tüm yerler dolu olduğundan gidip profesörlerin
bulunduğu masaya oturmuş. Prof. Kaşlarını çatarak:
"Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz" deyince öğrenci:
"O zaman ben uçuyorum... "
Profesör cevaba çok sinirlenmiş. Sınavda öğrenciye takmış ve sınavının başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış.

Yalnız sınavda öğrenci tüm soruları mükemmel cevaplamış. Prof. öğrenciye: "Sana son bir soru soracağım" demiş:
"Yolda yürürken iki torba bulduğunu hayal et. Birinde akıl var, diğerinde ise para var.
Hangi torbayı alırsın?"
Öğrenci: "Para dolu torbayı seçerdim."
Prof. : "Ben olsam akıl olanı torbayı seçerdim."
Öğrenci: "Normal, kimde ne eksikse onu seçer"

Prof. Çok sinirlenmiş. Öğrencinin not defterini alıp içine "öküz" yazmış.

Öğrenci nota bakmadan odadan çıkmış. Bir dakika sonra öğrenci kapıyı aralamış: "Sayın profesör imzanızı atmışsınız fakat notumu yazmayı unutmuşsunuz.. " (fıkradır)
Sokrat Ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürülüyorsun, diye ağlamaya
başlayınca, Sokrat:
- Ne yani, demiş. Birde haklı yere mi öldürülseydim!
---
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbirşeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek
mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara
çekilerek gayet sakin bu karşılığı verir:
- Ben çekilirim!!
---
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Sheaksper' a gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
---
Meşhur bir filozofa:
- Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz? diye sorulduğunda:
- Ona ulaşmak için eğilmek lazım da ondan, demiş.
---
Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
- Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalağı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle
bir vergiyi seve seve öder.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- Hakikatten enteresanbir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
---
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarınından biri:
- Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi?
Galile: - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mı?
---
Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapdetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon: - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
---
Bir toplantıda bir genç M. Akif küçük düşürmek için:
- Afedersiniz, siz veterinermisiniz? demiş. M. Akif hiç istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet, biryeriniz mi ağrıyordu?
---
Diyojen e sormuslar: -Bir adamin akilli oldugunu nerden anlarsin?
-Konusmasindan, demis
-Ya hic konusmuyorsa ?
-O kadar akillisi daha dunyaya gelmedi.
---
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Bende bilirim.
---
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Bizde onlara yaklaşıyoruz.
---
Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanırmısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.