bugün

orjinal adi hwal olan bir kim ki duk filmi. 60 yasinda bir adamin, kucukken himayesine aldigi bir kizla evlenmek icin kizin 17. yas gunune kadar beklemesini anlatir.
filmdeki ana karakterleri hiç konuşturmadan bütün duyguları anlatabilen yoğun bir kim ki duk filmi daha.
sanatsal bir filmin seyirciyi sıkmadan bıktırmadan nasıl izletilebileceği üzerine bir ders konusu olabilir tek başına bu film.
uzakdoğu sinemasına tekrar tekrar büyük saygı duymanıza vesile oluyor aynı zamanda.
filmde alegorik bir orgazm sahnesi de var ki gerçekten şapka çıkartılacak türden.
(bkz: bolt)
sessizliğin seslerden daha iyi konuştuğu film.
bazen kelimelerin bile anlatmaya yetersiz olduğu duyguları müziğiyle içinize işleten. düşüncelerini ve aklındakileri en sadece şekliyle anlatan. sessiz anlatımda doruğa ulaşmış bir yapım. ne yapmaya çalıştığını anlamadığınız bir yönetmen, istediği karakteri size filmde önce sevdiren sonra nefret ettiren sonra tekrar sevdiren biri tıpkı bu filmdede yaşlı balıkçı hakkında hissettikleriniz gibi. azıcık malzemeyle bundan daha yoğun bir anlatım ve etki bırakamazdı bu filmden başka... sembolik anlatımın özellikle cok fazla olduğu bir eser.
kore geleneklerine uygun bir evlilik törenini de sunan bir film.
ziyaretçi 1 tane ama olsun.
uzakdoğu gelenekçiliğine yönetmeninin lirik ve minimalist (demezsek olmaz) yakla$ımıyla tam bir $iir havasında geçen; "baboli a$kın ya$ı olmazmı$ monakoyum, gördün mü?" deyu serzeni$lerle, diyalogların yerini bakı$lara, jest, mimik ve genel anlamı/adıyla vücut diline bıraktığı, thom yorke un acıtan vokali gibi bir eser-i $ahane.

bom yeoreum gaeul gyeoul geurigo bom'dan alı$kınız zaten kim ki duk'un o sui generis hallerine ama burada daha farklı, daha literalize edilmi$ ki$isel ögeler mevcut: freudiyen açılımlara başvurulabilecek bir garip a$kın (esasen a$k demekte güçlük çekiyorum bu 60 ya$ındaki ihtiyar denizci ile o güzelim capon -edit: koreli- kızının* arasındaki ili$kiye ama neyse) dökümünün yapıldığı dingin bir ba$yapıt benim nazarımda en basit anlatımıyla.

filmi çeken, kaderimizi de yazsa ya.
(bkz: spoiler)
bin jip ve time kadar iyi değilse bile yine de çok iyiydi. *
inanılmaz bir film. özellikle sevdiği kızın * kaçan teknesine bağladığı halatla intihar etmek sahnesi, sahnenin nesnelliğinden sıyrılarak soyut o kadar çok şey anlatıyor ki.
"hwal" *
altmış yaşında bir adamın 6 yaşında iken teknesine getirdiği bir kıza on yıl baktıktan sonra onyedinci yaş gününe bir kaç ay kala başına gelen olayları anlatan japon-kore ortak yapımı bir film...

hayatını teknesine balık tutmaları için para karşılığı getirdiği amator balıkçılardan kazanan ihtiyarın en büyük hayali, küçük kız on yedisine girdiğinde onunla evlenmektir...

ihtiyarın filmde yayın teliyle sapı arasına küçük bir vurmalı çalgı koyup, oka "at kuyruğu" bağlayarak yaptığı ilkel kemanımsı çalgının sesi de piyano ile birlikte filme bambaşka bir mistik hava katmış...

filmin en ilginç yanı ise, başrol oyuncularının* film boyunca tek kelime konuşmamış olmalarıdır... denizde yaşayan iki insanın konuşmadan, tamamen davranışlarıyla ve gözlemleriyle anlaşmaları filme farklı bir boyut kazandırmış...
2004 yapımı bir kim ki duk filmidir.

[/filmden alıntı ]
60 yaşlarında bir adam 6 yaşında bulduğu bir kız çocuğunu 17 yaşına kadar bir teknede muhafaza eder. 17 yaşına girince kızla evlenmeyi tasarlayan adam karadan tekneye balık tutmaya gelenlerin verdiği parayla geçinmektedir. tekneye gelen adamlar kıza sarktıkları anda ihtiyar onları ustaca kullandığı yay ve ok ile tehdit eder. bir gün tekneye genç bir delikanlı gelir ve kızın durumunu sorgular. kız da bu gençten etkilenmiştir. genç bu kızın gerçek dünyayı görmeye hakkı olduğunu, ihtiyarın ona hapis hayatı yaşattığını düşünür ve kızın ailesini aramaya başlar. tekneye diğer gelişinde kızı arayan bir ailenin varlığından bahseder. adam kızı serbest bırakıp bırakmamak konusunda tereddüte düşer ve en son müdahale etmez. fakat tam kız giderken kızın içinde olduğu teknenin halatını boynuna geçirir ve boğulmaya başlar. kız bunu fark eder ve geri döner. sonrasında japon geleneğine uygun bir törenle evlenirler. ihtiyar kızla birlikte olmaktan vaz geçer ve denize atlar. kız cinsel birleşmeden habersiz teknede öylece uyuyakalır. fakat bir süre sonra kız sevişiyormuşçasına orgazm olur (filmin freudcu olduğunu düşündüren nokta ).
[/alıntı]

kim ki duk sanat filmleri yapan usta bir yönetmen olarak bu filmde de başrol oyuncularını hiç konuşturmadan tüm duyguyu geçirebiliyor seyirciye. bir insanı bir anda sevip ardından ondan nefret etmenizi sağlıyor. ve aynı zamanda kullandığı gerçekdışıcılığı rahatsız etmeden filme oturtuyor. ortaya da mis gibi filmler çıkıyor.
son zamanlarda sonuna kadar izlediğim nadir filmlerden biri.
hemen hemen çok az diyaloğun olduğu filmde, en dikkat çeken sahneler, yaşlı adamın elindeki yay ile ona buna ok atması, bazen de enstrüman niyetine kullanmasıydı. yanılmıyorsam çaldığı o aletin ismi " haegum " imiş. korelilerin yerel bir enstrümanı.
kim ki duk, deyince zaten insanın aklına tuhaf tuhaf şeyler geliyor. adam iyi yönetmen ama.
ya filmde ki kız ne güzeldi. ha kız hiç konuşmuyor.
filmi bir kere tarz bir yönetmen olan kim ki duk için bile iyi yere koyabilirim.
ilginç basit hikaye son.
çok eksik nokta var ama güzel film.

yerel olan evrenseldir filmi sanatı işte.
neyse yaşlı adamda az değil ha, her gece yıkıyor kızı o soğukta aa.
keyifle izlenen bir kim ki duk filmi. sanat filmi severler için tam bir sükunet içinde ilerleyen ama verdiği duygu yoğunluğuyla hisleri harekete geçiren güzel bir seyir.
güney kore 'nin usta yönetmenlerinden kim ki duk 'un yine sınırlı diyalogtaki bir filmi. misal, bin jip.

6 yaşındayken bulduğu bir kız çocuğunu yıllarca teknesinden dışarı çıkarmayarak, evlenmek için 16 yaşına gelmesini bekleyen bir ihtiyarın öyküsüdür anlatılan. güzel filmdir. lâkin ne bin jip 'in yerini tutabilir, ne de time 'ın.