bugün

ingilizcede pilot anlamına gelir.
leonardo dicaprio'nun başrolde oynadıgı hırsli bir genc atılımcı pılotu oynadıgı filmdir filmde gwen steffany jude love(3 sahnede gorunuyor sadece)ve six feet under dizisindeki mezarcı ailenin anneleri de oynuyor filmin muzikleri jazz agırlıklı olup atmesefere gayet uygundur.
scorsese nin oscar ı alıcağına kesin gözüyle bakılan ama neticede yine akademi tarafından es geçilmiş filmidir
scorsese nin en sıkıcı filmidir bitmek bilmemektedir
herhalde oscar alıp da aynı zamanda dünyanın en boktan filmeri arasına girmeyi başarabilmiş tek filmdir. filmin yarısından adamın süt şişelerine işemesini ve odaya kapanık halüsinasyonlar görmesini izlemekten insanın midesi bulanır. konu nedir? film nereden nereye gelmiştir? izleyiciye film sonunda ne mesaj verilmiştir? bunların çözümü yoktur. kendimi tutamıycağımdır , ben böyle filmin taa hamuna koimdir. Hayır yani senin iflas etmen, batıp çıkman, iş hayatın vb bok püsür bizi neden bu kadar gersin? üstelik en ufak bir ilginçlik de yok malesef...
Oscar'ı kim veriyor? 3 gay, 3 yahudi. Ya filmin yapımcı, senarist, oyuncularından biri veya birileri gay olmadı yahudi. başka kurtarmaz hacı...

edit: *
büyük umutlarla girdiğim salondan film arasında beni ayırmayı başarmış ve nasıl oscar aldığını hala anlayamadığım filmdir..
ne başını ne sonunu anlamanın mümkün olmadığı inanılmaz sıkıcı film.sadece uçaklarla çektikleri sahneler güzeldir.unutulup gidilesi,silinesi bir film olmuştur. *
ayrıca bir deep purple parçasıdır. sözleri de söyledir:

Riding on the moonpath
in the silver of the night
The fragrance on the air
was of another time
I cried in all my innocence
you were dressed in white
and even if I'd had the strength
I couldn't move to save my life

The fear and the thrill
of the beast at the window
The shivers and the chills
on the hottest of nights
he walked right through
my open door
As I began to run, he threw
some gold upon the floor, and said
There's plenty more
where that came from

I'm tired of the bombs
I'm tired of the bullets
I'm tired of the crazies on TV
I'm the aviator
A dream's a dream whatever it seems

I flew along the lighted street
I flew above the town
I flew in ever rising cicrcles
ever further from the ground
As I begin to lose my breath
printed faxes turn a spin
A distant corner of the room
will open up and let me in

I'm tired of the news
I'm tired of the weather
I'm tired of the same thing every day
I'm the aviator
A dream's a dream whatever they say
filmin ismi türkçeye "göklerin hakimi" olarak çevrilmiştir.
http://www.bobiler.org/monte.asp?m=40629
teknik açıdan çok başarılı ancak senaryo olarak oldukça zayıf kalmış bir martin scorsese filmi. bu kadar dar bir konuyu yaklaşık 3 saate yaymaları filmi sıkıcı kılmış olsa da, leonardo di caprio'nun mükemmel performansı filmi iyi denilebilecek filmler arasına sokuyor. özellikle howard'ın psikopata bağladığı ve kendini odaya kapattığı bölümlerde oyunculuğu kesinlikle görülmeye değer. ancak ne yazık ki film izleyiciye "iyi hoş film ama altın küre de biraz fazla sanki?" dedirtiyor.
filmde herşeyden tiksinen, pis bir şey gördüğünde tüm odayı çöpe yollayan, kapının kolunu bile mendilsiz tutmayan, hijyen manyağı dahi havacı howard'ın ne hikmetse bayanların yediği kaptan, içtiği bardaktan çekinmediğini gördüğümüz film.
(bkz: geleceğin için)
tarihte 2 ayrı film için verilen aynı isim, bunların biri 1985'de diğeri ise 2004'de çekilmiştir..

1985'de çekilen versiyon, tek motorlu uçakların ABD'de postacı taşıtı olarak kullanıldığı dönemdeki bir pilotu anlatıyor. Bu filmde başrol Christopher Reeve, pilot Edgar Anscombe'yi canlandırıyor, bir pilotun uçma sevdasını ve bunun yanında neler taşıdığını gösteriyor. Filmin kısa özetinde Edgar taşıdığı yolcusu Tille Hansen (Rosanna Arquette) ile ıssız bir yerde uçak kazası geçiriyor. Bu olaydan önce yolcusundan rahatsız olan pilot'un Tille ile beraber kurtulmak için çabalarken geçen vaktinde kendinden yaşça çok küçük olan bu kıza alışması konu ediliyorç. Filmin gelişiminde hem pilot Edgar, hemde yolcu Tille insan olarak yol katediyorlar..

2004'de çekilen versiyon, bir önceki ile hiç alakası olmayan gerçek bir karakter olan Howard Robard Hughes'un havacılık hayatını canlandırıyor. Yine Amerikalı bir pilot olan Howard'ı canlandıran oyuncu Leonardo Di Caprio, bu oldukça gerçekçi filmde muhteşem bir performans sergiliyor. Howard'ın havacılığa nasıl büyük bir katgıda bulunduğunu gösteren bu film, bu pilotun en büyük eseri olan "Hercules" yada günümüzce daha çok kullanılan "Spruce Goose" uçağına da yer veriyor. Temizliğe aşırı derecede önem veren Hughes, aynı titizliği yüzünden filmin sonlarına doğru bu titizliği yüzünden deliriyor ama yinede tarihteki en önemli havacılar arasında yerini alıyor. Bir dönem TWA havayollarını satın alan pilot, rakibi Pan Am ile rekabetinin sonucu olarak yolcu taşımacılığı görevi yapan uçakların gelişmesinde önemli adımlar atıyor, ve bunun yanısıra kendi teknisyenleriyle beraber tasarladığı deneme uçaklarıyla bir takım testler gerçekleştirip çeşitli rekorlar kırıyor.
Havacılıktaki küçük kavramları ve detayları bile es geçmemiş, çok derin, başarılı ve gerçekçi bir çalışma ve oscar ödülüne layik görülmüş bir film..
o feci kazanın meydana geleceği deneme uçuşu önces fuga' yı dinlediğimi

(bkz: bach tokkata ve füg)
cate blanchett'a bir kez daha aşık olmama sebep olan film.
çok uzun sürmesine rağmen izleyicide merak uyandıran, bu yüzden sürükleyicilik konusunda başarılı olan filmdir.

gel gelelim 5 dalda oscar alacak kadar önemli bir yapıt değildir. di caprio nun oyunculuğu her zaman ki gibi mükemmel olsa da 5 oscar biraz fazla gelmektedir.
Psikolojiyi alt üst eden bir film. Bu nasıl bir filmdir. Requiem for dream bir bu iki.
tipik scoorsese filmlerinden biridir zannımca. yalnız bu filmde psikolojiye sardığı için amcamız film gereksiz uzun olmuş izlenimi uyandırmakta. leonardo büyük sorumluluk almış ve filmin altından kalkmıştır.
dönem filmi olarak incelenirse ödüle layık olduğunu düşünmek ayet mantıklıdır. ayrıca heran büyük bir olay olacak mantığıyla bu filmi izlemek size biraz koyabilir.
benim için gangs of new york'dan sonra gelir.
Howard Hughes Un titizliğine kısa bir bölümde yer veren françis ford cappola'nın tucker a man and his dream filmini de görmekte fayda var.
tam bir on numara beş yıldız filmidir.
aşırı derecede uzun, leonardo dicaprio nun howard hughes u oynadığı martin scorsese filmi. Sonu "bu muydu yani?" dedirtmiştir bana.
ana karakterin okb hastası olduğu filmdir.
jude law ı görmek için izlediğim, sadece tek bir sahnede görüp sıkıntıdan tırnaklarımı kemirdiğim filmdir.

görsel
Howard hughes'un hayatını konu alan muhteşem filmdir. Göklerin hakimi.