bugün

tv ekranlarında görünmektir.
yıl: 1995
yer: nmpal etrafı
okullar arası kros yarışması yapılmaktadır, olay tv etkinliği çekmek ve zat-ı muhteremlerle röportaj yapmak üzere oradadır, devamlı kameranın dönük olduğu yönlerde dolaşılır, röportaj esnalarında has vatandaşın arkasında iyi bir açı kapmak için mücadele edilir, sonra kameramandan yeter sen zaten çok çıktın itip durma milleti diye laf yenir. ama değmiştir, akşam olay tv'de bütün ev ahalisi seni izlemiştir, artık 30cm'dir.
bir haber programı, tartışma, küçük bir sokak röportajı, bir tören vs. aracılığıyla tv den 70 milyon türk insanına veya daha da fazlasına görünmektir. nedendir bilinmez, türk insanı için (ve belki de diğer dünya insanları için) çok önemlidir televizyona çıkmak.

kimi manyaklar bunu internet ortamına bile taşır, adeta isyan ederler:

http://televizyona-cikmak.istiyor.us

-------

üssteki sitede gördüm, "bir kere çıktım mı herkes beni tanır!" diye düşüneni bile varmış:

"2003 te beyaz showa çıkmıştım. tanıyan tanır zaten beni"

"bir anda ünlü oldum. telefonlar susmak bilmedi. yemek yemeğe gittiğim köfteci bile 'sizi geçen gün televizyonda gördüm' dedi . ilk çıktığımda acaip bir ilgi oldu 2-3 defa daha çıktım sanırım insanlar alıştı tepkiler azaldı o seferlerde. hehe"

"ntv de çıkmıştım kuş gıribi zamanında canlı yayın yapıyorlardı bende o sırada dönercide tavuk döner yiyordum malum ögrenciyiz bütcemizi bilmek gerek bırak kuş gıribi kuş aids si bile olsa yerim döneri * ninem görmüş yavrum kimdi yanındaki kız diye sormuştu * "

yuh be kardeşim, kendinize gelin lan!

----------

aslında önemli olan evlerimizdeki o küçük kutuda görünebilmektir, mümkünse eş-dost 3-5 kişi de durumdan haberdar olursa ne mutlu o insanlara...yerel televizyona bile cnn, bbc muamelesi yapanlar tanıyorum.

hele bir de bu televizyona çıkma manyağı insan canlı yayında görünme imkanı yakalanırsa izlemeye doyum olmaz: cep telefonuyla evdekilere haber verenler, kadraja girmek için itişenler...

zamanında dedelerimiz şeytan icadı demişler de inanmamışız.
hayvanlıktır, efendi gibi karsısına oturup izlenmelidir, aletin tepesine cıkmak rahatsızlıktır, edepsizliğin lüzmu yoktur.
televizyona çıkan normal bir vatandaş ise, akrabalar arasında yoğun bir telefon trafiğine neden olan durumdur.

- ay kııız gördün mü necmi şovda..
- ayol görmemmi. aslanlar gibi çıkmış yiğidimm
--

-abi senin karı filaş tv de kaynım bana kaydı diyor
-ne !?!?
amcaya, halaya, edi'ye büdü'ye selam vermektir. *
ropörtaj yapan birinin arkasından el sallanmak yahut kameranın içine girmek en tatlı olanıdır. zira aptalca bir gülüş ile tüm dikkatler üzerinizdedir.

(bkz: hayata dair özlemler)
bir zamanlar bendenizin de yapmış olduğu eylem.

hani bir dayı var (adını bilmiyorum bu entrydeki adına biz aramızda dayı diyelim), şey demiş, "her insan 15 dakika da (saniyede olabilir) televizyona çıkacak (ünlü olacak da demiş olabilir). bu arada şunu farkettim ben bu yukardaki cümledeki olayla ilgili bi bok bilmiyomuşum. şimdi araştır da yaz da off...

her neyse işte bu dayının kehanetinin benim üzerindeki 15 dakikalık bölümünün 1 dakikasını kullandım, kaldı 14...

şöyle ki;

bir dersane sınav yapmıştı ben 6. sınıftayken, ben de efendim şanslı bir günüme denk gelmiş olacak ki ödül kazanmışım. ödül töreni sırasında da bursa'mızın süpersonik yerel kanalı olay tv çekim yapmaktaydı ve kameraman ile birlikte "bitse de gitsek, ne işim var benim çoluk çocukla, ödül kazandı da bana mı kazandı" gibi düşünceleri olan bir muhabir göndermişlerdi dersaneye.

o muhabir tut bana soru sor, ben zaten insanlarla konuşurken problem yaşayan biriyim, konuşamam, dilim tutulur, bir de bu konuşmanın tv'de yayınlanacağı düşüncesi beni orada bitirdi.

çok klasik oldu sorusu: "nasıl çalıştın, nasıl yaptın, olayın ne?"

buna klasik cevap da belli, yıllardır duymuş olmam olası, söylemem gereken cevap da şu:
"günü gününe çalıştım, dersi derste dinledim, ödevlerimi gününde çözdüm, devamsızlık yapmadım, ayrıca sosyal yaşamımdan da taviz vermedim".

olay buydu, bunu söylemem yeterliydi ve bu yapmacık soru ve yalan cevaptan sonra herkes mutlu olacak, dünya daha güzel bir yer haline gelecekti.

ama ben bir mal olduğum içün şunayakın saçma bir cevap verdim aynı soruya:" şimdi eee (bu girişten sonraki sessizlik ve konuşamama, yukarıdaki süper yalan cevabı hatırlama ama cümleleri toparlayamama halim 18 saat sürdü) tabiii ... günü gününe çalışmak,plan hazırlamak..eee... işte böyle bir şey, ayrıca her şeyin başı eğitim.".

işte ben böyle skimsonik bir cevap verdim ve karşımdaki muhabiri hiç de mutlu edemedim.

annem de sanki sular seller gibi konuşmuşum gibi akşam haberlerinin sonunda çıkacak ve ayrıca reklam kokacak bu haber için bütün hısım akrabaya haber salmış.

derken haber çıktı ben montajda düzeltirler sandıydım ama ekranda izlediğim mallık 5-6 saat önce konuştuğum daha doğrusu konuşamadığım sıradaki mallığımdı.

cem yılmaz'dan da duydum ondan arak sanılmasın, aynısı benim de başıma geldi.

eniştem falan "vallahi mal gibin çıkmışın, nereye bakıyon lan handavallı?" şeklinde yaklaştı bu mallığıma.

üzüldüm falan ama yılmadım. dayının söylediğinden hareketle kalan 14 dakikada durumu toparlar ünlü bilen olurum.

(bkz: bu da böyle bir anımdır)
kimi zaman utanç verici bir durumdur. nedenini şimdi anlayacaksınız...

sene 2001 veya 2002 olması lazım. karşı cinsten çok yakın bir arkadaşımla güvenpark'ta yürüyoruz. bir kalabalığın yakınından geçtik, bakmak istedik falan ama "boşver kavga falan vardır belki" diye tırsıp vazgeçtik. sonra o kalabalıktan bir adam elinde mikrofonla üzerimize doğru koşmaya başladı. "la noliy" diye düşündüm, ikimiz de şok olmuştuk resmen. sonra baktım ben bu adamı tanıyorum; "aaa burak, freddie mercury'ye benzeyen dişlek şovaber muhabiriiii" dedim yavşak yavşak. adam anlamayan gözlerle bize bakıyordu ki arkadaşım "buyrun ne vardı?" diyerek bu ritüele bir son verdi.

adam anlatmaya başladı: yeni bir yasa çıkacak, yasaya göre artık erkeklere laf atan bayanlar da erkeğin şikayetçi olması halinde davalık olabilir. * biz de haberlerde kullanmak için bunu canlandırabilecek iki kişi arıyoruz ama millet yanaşmıyor" falan diyerek lafı "yapın bi kıyak be"ye getirdi.

biz arkadaşımla yok olmaz falan demiştik fakat kalabalığın da gazıyla birden kameraların bize doğrulduğunu fark ettik. kabul etmiştik. arkadaşım merdivenlerde oturuyor, ben de tüm utanmaz tavrımla arsızca ona laf atıyordum. "ne tatlı şeysin sen, gel bana bir kahve ısmarla (!)" gibi laflarla onu taciz ediyordum. hatta bir ara çocuktan makas alacak kadar şuurumu kaybettiğimi hatırlıyorum. bizim artist boku da kafasını bile çevirmeden "ya gider misin?", "off ilgilenmiyorum", "git burdan" falan diyor giderek sertleşen bir ifade ve yükselen bir ses tonu ile. bu cünyor artistlendikçe daha da gaza geliyorum, ciddi ciddi reddedilmenin şokunu mu ne yaşadıysam, gitgide utanmazlaştım.

sonra freddie mercury tipli muhabir kendisine de asılacağım korkusuyla olsa gerek heyecanla "tamam arkadaşlar çok teşekkür ederiz" ded,. hiçbir şey olmamış gibi kalkıp yürümeye devam ettik. bu arada 15-16 yaşlarında falanız. show haber konuyla alakalı olarak nasıl bir mağduriyet yaşamışsa, son çare olarak küçük çocuklara bu haberi canlandırtma yolun baş vurmuş.

arkadaşımın söylemesiyle hatırlıyorum ki o gün cumartesi imiş. kendisiyle ortak paydada buluştuğumuz bir düşünce olarak belirtmek isterim ki haftasonu olduğu için haberleri reha muhtar değil hamit özsaraç sunuyordu. arkadaşım "reha abinin pis geyiğine maruz kalmaktan korkuyordum ne yalan söyleyeyim" gibi cümleler kurdukça durumun vehametinin daha bir farkına vardım.

kendisi geç döndüğü için haberlere yetişememiş. telefonla ulaşıp dalga geçmişler canımla ciğerimle. oyunculuk sıfır tabii, tırt gibi ses yükseltmeler, artist gibi ufka bakmalar falan. beğenilmedi elbet... *

bana gelince... haberleri izledim gayet de. özellikle açtırdım hatta. ama gördükten sonra pek de değmediğini anladım ve utandım kendimden. reddedilen bir dişinin 15 yaşında da olsa nasıl çıldırabileceğine ilk kez çıplak gözle şahit olmuş, korkmuştum. annem şaşkın, babam sinirliydi. durumu anlattım. annem güldü, babam bağırdı.

durumun ne derece vahim olduğunun bilinciyle cep telefonumu kapatmış, annemi de beni arayan olursa "evde yok" demesi hususunda tembihlemiştim. pazartesi gününe her şeyin unutulacağını zannediyordum ama o kadar basit olmamıştı tabii ki.

okulda sayko ama erkeklere karşı utangaç bir kimse olarak bilinen ben -evet o kadar da fantastik bir insanım- bir anda okulun seksomanyağı olmuştum. olmamıştım, ama insanlar bana öyleymişimcesine laflar ediyorlar, tırt tırt bakıp diğer yandan da saçma sapalak kahkahalar atıyorlardı.

en kötüsü de son derece taşşaklı bir öğretmenimiz olan müberra hanımın haberi izlemiş olmasıydı. o tenefüs orada -koridor yani çok değişik bir yer değil aslında, orada dediğime bakmayın- bütün ciddiyetiyle "biz seni böyle tanımamıştık" tarzı laflarla beni kınıyordu. bundan cesaret alan okulun orospu ruhlu ahalisi televizyonda arkadaşıma attığım lafların aynılarını bana atıyorlardı. bir ara "bak şikayetçi olursam cezası var ha!" diyerek insanları korkutmaya çalıştığımı bile hatırlıyorum.

güzelim karizmam gitmiş yerine seksomanyak gibi saykodelik bir sıfat gelmişti. lise sona geldiğimizde yıllık yazıları yazılırken bu hususu açan bütün arkadaşlarımı bir güzel tehdit ettikten sonra bu sayfayı kapatmıştım hayatımda. bir daha da açmayacaktım. kim yazdırıyor lan bunları bana?!
anlatılmaz, yaşanır !
hatırlıyorum, çocukken, zannedersem ilkokul dördüncü sınıfta falanım, izmir' in meşhur kanallarından biri gelmiş bizim okulda çekim yapmaya...
hocalar bizi uyarıyor, işte efendi olun, adam gibi giyinin, kravatını düzgün bağla pezemenk '' deyu, biz de ona göre hareket ediyoruz...
harika bir şey ! düşünsene lan ! ünlü olacağım ! parmakla gösterileceğim... keh keh... hani kızlar verecek... yok, o kadar değil... ilkokul dördüncü sınıf... yuh...
her neyse, geliyor elemanlar, başlıyorlar çekim yapmaya biz de bokunda boncuk bulmuş gibi sırıtıyoruz... kameraman çekiyor beyle herkesi, öğretmenle konuşuyor falan...
hoca milli mücadele dönemini anlatıyor... aklımda kalan tek cümle şu oldu o günden; '' atatürk bizi düşmanlardan kurtardı ''..
hah, işte o gün bu gündür hiç kitap okumadım ve o cümleyle yaşıyorum... yetiyor bana... soranlara diyorum ki, '' ulan atatürk bizi düşmanlardan kurtardı be teres, sen ne ötüyorsun ''...
haydi mevzuya geri dönelim... işte çekimler şu bu falan. soruyorum elemana, '' abi ne zaman yayınlanacak ve saat kaçta ? '' işte perşembe günü şu saatte... eyvallah, tamam diyoruz... ve beklenen an;
hepimiz mal bulmuş mağribi gibi televizya başındayız... birazdan ben çıkacağım televizyaya... bütün mahalle gelmiş iyi mi ? hani amcamlar falan hepsi orada, akraba, hısım, düşman... onlar bile gelmişler düşün...
hıyar gibi bakıyoruz ekrana... fakat o da ne ? kamera çekmiş herkesi ama, benim bir tek kolum görünüyor... kolumu tanıyorum... bir de koca kafamın yarısı... e ulan hani menşur olacaktım ? allahsızlar... aldattılar beni...
histerik duygurlarla ağlayarak çıkıyorum odadan.. ulan hayallerim vardı.. kızlar bana bakacaktı, gözlerini alamayacaklardı.. kolum meşhur oldu ! ha bir de koca kafamın yarısı.. anlayacağınız, televizyaya ilk ve son çıkışım bu oldu.. lanet olsun...

edit: dikkat ettim entry' e... ilk dize a harfiyle başlamış, geri kalan bütün dizeler '' h '' harfiyle... akrostiş yapmışım farkında olmadan.... peki ortaya ne çıkıyor ? ahhhhhhhhhhhhh.... ah çekiyorum yani... geri gelmez lan çocukluk... hadi bir daha çekeyim; ahhhhhhhhhhhhhhh....
akıl almaz sayıda insanın hayali. ne oluyor, bunun mantığı nedir, gel de anla. kamerayı gören kırıtıyor, sululuk yapıyor. sokak röportajlarında ağzına mikrofon uzatılanın ağzı, kulaklarına varıyor. milyonlarca insan, internette bu aşkla kendisini sergiliyor, "tv'de görünmedim, orada görüneyim" düşüncesi var derinlerde.

tv'den kimler geldi, kimler geçti. kaç insan kaldı hafızamızda?

(bkz: #4781794)
televizyonun üstüne tırmanıp çıkma eylemi. televizyonunuz lcd ya da plazma ise işiniz biraz daha zor.
ayrı bir heyecan ayrı bir çoşku, bir defa da olsa yaşanması gerekir.

- bak şimdi o konuklar arasından ben gözükecem seyret aha lan aha bak ordayım!
+ nerdesin lan hani? göremiyorum..
- lan ensem gözüktü da demin görmedin mi?
+ ha.. evet, vay be helal olsun lan resmen star tv'nin yeni starı olmuşsun.
2005 yazında sıcaktan kavrulan istanbul ilinde taksimde dondurma yerken show ana haber bültenine çıkmamdır. sıcaklar kavuruyor tarzında bi haberdi. rezil olmuştum. dondurma yalarken sözlük düşünebiliyomusun?
Dün gece requıem for a dream i izledikten sonra nefret edilesi hale gelen olay.
alışılmış durumdur.
(bkz: herkes bir gün 15 dakikalığına şöhret olacak).

http://www.youtube.com/watch?v=cGqEtf4cY8Q
iddiada kaybedenin yapmak zorunda olduğu etkinliktir.
Geçen seneydi sanırım,Kelime oyununu sunan Ali ihsan Varol bizim çok dalga geçtiğimiz bir arkadaşa benziyordu.Bu arkadaş üzerine şuan hatırlamadığım saçma bir konuda iddiaya girdik.Kaybeden bu yarışmaya başvuru formu yollayacaktı ve birçok yarışmaya (kesin olsun diye ve malesef içinde çarkıfelekte var). Ben iddiayı kaybettim ve formu doldurup yolladım. Bu kadar mı çabuk çağırılır bir insan. Neyse taksimde habertürk binasında olacaktı çekimler,yoldayım gidiyorum ama heyecan yok, içimden hep laf sayıyorum bu ne be boş işler ne işim var burada modunda. Tam binadan içeri giriyorum baktım yan kapıdan Yalın çıkıyor. O andan sonra işin ciddiyetine vardım ve içime kaçarak danışmadaki bayana adımı ve neden geldiğimi söylebildim. Adınız yoksa giremiyorsunuz çünkü binaya, iki saatte adımı aradı listede. Stüdyo 2 kattaydı,çıktık bekleme salonundayız tam karşı stüdyodan balçiçek pamir çıktı. Heyecan yapmamak elde değil ki ama sırıtmadımda yavşak bir şekilde bu da iyi bence. Makyaj odasına çağırıldım gittim ama duaya başlamışım artık bitsin gidicem, gitmek istiyorum, hayır bu saçmalığa izin veremem diye sayıyorum. Makyaj koltuğuna oturdum. Biri geldi bir gölge gördüm ama o sırada gözüme pudra kaçmıştı kim ne göremedim. Oturdu onada makyaj yapılmaya başlandı. Konuşuyorlar ses tanıdık ama aklıma da gelmiyor. Gözümü sildim çok acıdı aynalarda karşılıklıydı. Gözümü bir açtım ihsan varol'muş o gelen. O andan sonra hiç konuştuğumu hatırlamıyorum. Bütün program boyunca sustum. Kendimi nasıl tanıttığımı bilmiyorum. Ama facebooktan ben sizi gördüm programda diye arkadaşlık istekleri geldi o da şaşırttı beni neyse 3.oldum. Hayatımda birdaha yaparmıyım derseniz bence her insan yapmalı sonradan kendime çok güldüm eğlenmişim aslında. Stüdyodan çıkışta annemlere doğru yürüyorum bir hareketler yapıyorlar ama anlamıyorum ne oluyor diyorum. Gayri ihtiyari arkamı döndüm meğer ihsan varol bana el sıkışmak için elini uzatmış bende bir an evvel kaçarak çıktığım için görmemişim adamın eli havada kalmış koştum özürdiledim elini sıktım. Sırıttık ama çok sinsi bir sırıtmaydı istemeden egosunu ezdim adamın sanırım.
tv yi yere koyup üzerine çıkmaktır.
An itibariyle trt1 i acarsaniz anlarsınız milletimizin tv Ye çıkma derdini. Hastalık bu.
2019 ramazan'ında nihat hatipoğlu programında gözüküyordum.
görsel
Mete gazoza benziyorsun.
Güzel fotoğraf.