bugün

soner yalçının büyük ses getirmesini bekleyerek kaleme aldığı fakat kaynağı olan adamın yalancı çıkması ile hayal ürünü olmaktan ileri gidememiş kitap.
milli duyguları kabartan kitaplar arasındadır. asala ile olan mücadeleyi konu alırken dede ve torunun hikayelerini harmanlayarak aktarmıştır. dede aslında öz dedenin kardeşidir, onu da atlamamak gerekir. dedenin teşkilat-ı mahsusa'da yaşadıkları ele alınırken torunun asala yöneticilerini nasıl temizlediği anlatılır.
çatlının ipliğinin pazara çıktığı kitaptır.
ermeni terör örgütü asala ile girilen mücadeleyi de gözler önüne seren ancak sonraları incelendiğinde tutarsız ve çelişkili anlatımıyla çokca eleştiri alan,kimilerine göre inandırıcılığını yitiren kitap...
bu kitap, kendini cemil ailesinin bir üyesi olarak tanıtan kişinin yalancı olmasının ortaya çıkmasıyla yalan olmuştur. garip olan hala bazı ortamlarda 'ama bak teşkilatın iki silahşöründe şöyle diyor..' gibi quotelere neden olmasıdır.
iki silahsordan birisi yakup cemil dir.diğerinin adını bilmiyorum.
kitap okumayan toplumun kaybi olarak yorumlamama sebep olmuş kitap.
biri meşrutiyet, diğeri cumhuriyet için silahına sarılmış gözüpek kişilerdir. ama bu kişiler dede torun mudur, değildir.. asala operasyonlarına katıldığını ifade eden torun konumundaki kişi, aslında yakub cemil'in kardeşinin torunu olduğunu kitabın sonunda bir cümle ile belirtmektedir.
bay pipo ile beraber okunursa silahşörlerden birinin hiram abas olduğu görülebilir.
ilk kez kurtlar vadisi'nde aslan bey ile polat arasındaki bir diyalogta duyup, öğrendiğim kitap. o zaman merak etmiştim ama geçenlerde okuyup, hakkındaki yalan oldu durumlarını öğrenince üzüldüm. yine de güzel kitaptı. agop agopyan'ı öldürdüğü kısım ve asala militanlarından intikam alırken, öldürmeden hemen önce militanın kulağına öldürdüğü büyükelçinin ismini söylemesi gibi yerler iyiydi. hatta mfö'lü kısım da. okunması birşey kaybettirmez, tabii nelerin yanlış olduğunu bildikten sonra.
Soner Yalçın'ın hayal dünyasının bir ürünüdür. iyi satmıştır bu kitap, ne kadar kazandı acaba?
eserin kaynağının doğru veya yanlış olması mühim değil, insanların ne kadar gereksiz meseleler yüzünden ölüp gittiğini bir kez daha anladığım kitaptır.

yıllar süren hesaplaşmalar, kin tutma, hırs düşkünlüğü, makam-mevki sevdası insanlara birbirlerini öldürmenin gerekçesini veriyor. milliyetçilik uğruna kimse doğruyu yanlışı sorgulamadan, geride bırakılacakları düşünmeden katlediliyor.

fedai denen kişiler yeri geldiğinde türk milliyetçiliği, yeri geldiğinde ermeni milliyetçiliği için gözünü kırpmadan ölüme gidebiliyor. haset ve kin bitmiyor, devr-i daim ediyor sürekli.

belki 80 senelik bir ömür yaşıyoruz ama ömrümüzü bu tür saçmalıklarla tüketiyoruz.
içinde geçenler için bazı yetkililerin "yalan, kurgu, vb." Demesinden daha doğal bir şey yoktur.
ne diyecekler amk. "Hepsi doğru, hepsini biz yaptık" mı diyecekler.
Ülkemizin en iyi araştırmacı gazetecisi soner yalçın'ın nefis eserlerinden bir diğeridir.
zamanında ne güzel bir derin devletimiz varmış dedirten kitap. şimdi ukraynadan fetöcü alıp getiren miti öve öve duramıyoruz.

neyse kitaba gelecek olursak,

gayet güzel, milli duyguları kabartan bir kitap. özellikle torun yakup cemilin ve diğer teşkilat mensuplarının beyrutta yaşadıkları film olacak türden. operasyona 'alışveriş', asala mensuplarına 'tavşan' demeleri vs. bilgi alınan kaynağın doğru olabileceğini kanıtlıyor aslında.

mehmet eymür'ün veya mit'in öyle birisi yok demesinden daha doğal bir şey yok. kitabı okuyanlar bilir, zaten kitapta bu eğitilen birliklere yakalanması halinde her türlü sorumluluğun yalnızca kendilerini ilgilendirdiği yazıyor. adamlar yanında siyanür taşıyor yakalandığında canına kıymak için.

yani devlet bizzat kendisi yapmıyor görüntüsü veriyor bu şekilde.

elbette ki yalanlayacaklar, biz bunları yaptık diyecek halleri yok.
soner yalçın'ın kandırılması sonucu ortaya çıkan bir kitap. adamın birisi yakup cemil'in torunuyum diye arayarak kendisine bilgiler vereceğini söylüyor ve soner abimiz de bunu gerçek zannedip duyduğu her şeyi not alıp hikayeleştiriyor. kitap basıldıktan sonra öyle bir şeyin olmadığı ortaya çıkıyor.

ayrıca yine soner yalçın'ın abdullah çatlı ve ekibini itibarsızlaştırma çabalarından birisidir.

biraz hayalperest olmasa iyi adam aslında.

edit: bu arada yanlış anlaşılma olmasın. olaylar gerçek veya gerçeğe yakın şekilde anlatılmış. güzel kitaptır, tavsiye ederim.
Kitaptan yola çıkarak düşünce edinmeyin ama okuyun.