bugün

Irka dine bakılmaksızın katliam soykırım yapanlar hertürlü suçludur, suç faili işleyenindir. Bu suçtan ötürü tüm kavmi suçlu görmek kör cahilliktir.
Araplar asyaya seder yapti hemde cok acimasizca ha orada yasayanlar turk mü bilmiyorum ama binlerce insan olduruldu binlerce insan köle olarak pazarlarda satildi hatta oradaki asyaik unsurlara musulman olmalar icin para teklif edildi kabul edenlerin gercek musulman olduklari ni tespit icin her eve bir mucahit(!) Bile yerlestirildi abooo.
Tipki şimdi cinin uygurlulara yaptigi gibi.
(bkz: arapların türk katliamları)
Yüzbinlerce masum türk'ün kılıçtan geçirilmesi hadisesidir.
Ne islamın ne de diğer dinlerin insanlığa bir faydasını görebilmiş değiliz, islamın bir hoşgörüsünü de görebilmiş değiliz.
Milyonlarca masum Türk'ün katledildiği katliamlardır
Ve katilleri günümüzde kahraman ilan edildiler.
ölenler türk değil, küfürde ısrar eden kafirler. hak dine geçenlere dokunulmadı zaten.
bugün gazze gazze diye duyar kasan arapseverler hiç konuşmaz bu katliamlar hakkında, nede olsa ölenler türk, arap olasalardı yıl dönümü falan yaparlardı.
Arapların mk!
Arapların ne kadar ileri gideceklerini buradan bile anlayabilirsiniz.
(bkz: Curcuna)
müslüman olmadıkları için soykırıma uğrayan türkler... arapların ta amk.
bir tarihçi olarak böyle olaylara çok üzülüyorum.
Kuteybe denen şerefsizin binlerce türk'ü kestiği katliamlardır.. Erlik s*ksin validesini be.. Atalarımızın ruhu şad olsun.

(#44364391) bu abazan gört kekosu üstteki entarimi okumamış anlaşılan, kürşad efsanesi çin kaynaklarında geçiyor. Aynen bozkurt ve ergenekon destanları gibi. Saddam da senin soydaşlarını iyi kovalamıştı ırak'ta.
40 kişiyle çin sarayını bastığını iddia edenlerin götü boklu araplar tarafından doğrandığı hadise.
Tarih kitaplarında hep Türkler kitleler halinde , gönüllü olarak islamiyet'e geçmiş palavralarina hala inanan var mı?
Biz türklerin bir savaş ahlakı vardır... kendi milletlerinin şehirlerinde katliam yapmazlar... ne göktürk ler Uygur şehirlerinde ne de uygular göktürk şehirlerini yağmalamıştır... gelelim eyyubi meselesine... Selahaddin eyyubi aslen yemenli bir araptır... ailesi Azerbeycan ve anadolu'dan geçtiği için bölge halklarının bazı özelliklerini almıştır... senin hülagü dediğin zat... aynen Emeviler gibi ırkçı bir katildir...
Dünyanın en aşağılık insanlarından biri olan Kuteybe bin müslim'in yaptığı katliamlardır..

Tarihsel olarak çarpıtılmış tarihi bir vaka üzerinde duracağız bu kez. Türklerin Müslüman oluşu ve Talkan - Cürcan katliamları.

Önce meselenin tarihsel süreci hakkında kısa bir özet geçelim. Tarihe Talkan-Cürcan katliamları olarak geçen vaka 710 yılında yaşandı. Hz. Muhammed vefat etmiş, ardından 4 halife dönemi sona ermiş ve Muaviye 661'de Arapların başına geçerek Emevi dönemini başlatmıştı (661). Bu tarihlerde Ortaasya'da durum; Yıkılan Ak Hun Devletinin bakiyeleri Seyhun-Ceyhun ırmakları arasında Toharistan Yabguluğunu kurmuşlardı. 1. Göktürk Devleti yıkıldığında Göktürk hakimiyeti altındaki bölgeler Çin'e bağlanmış ve küçük beylikler halinde Yabguluklar şeklinde yönetiliyordu. 2. Göktürk Devleti kurulalı henüz 15 yıl olmuştu ve henüz Toharistan bölgesine nüfuz edecek kadar güçlenebilmiş değildi.

Bu atmosferde görünen resim; katliamların yaşandığı 6. Emevi halifesi olan Velid döneminde (710) Toharistan bölgesi yoğun şekilde Türklerin yaşadığı ancak güçlü bir devlet idaresinde yönetilemeyen bir beylik (Yabguluk) durumundadır. Katliamın baş aktörü olan Kuteybe, bu dönemde Horasan valisidir. Zira Farslar mağlup edilmiş, iran toprakları Emevilerin hakimiyeti altına girmiştir. Haliyle Horasan da bu dönemde bir Fars şehriydi. Kuteybe, aldığı talimat ile fetih hareketlerine girişerek batıya, Belh kentine doğru harekete geçti.

Aslında bu noktaya kadar herşey tarihin olağan seyrinde devam ediyordu. Bir Devlet, yönetim boşluğu olan önemli bir coğrafyayı hakimiyeti altına almaya çalışıyor. Ancak gelişen süreç olağan dışı bir vaka halini alacaktır.

Kuteybe'nin ilk hedefi Beykent'ti. 2 ay süren yoğun mücadeleler sonucunda Beykent ele geçirildi, ardından gün boyu yağma yapılarak silah tutabilen tüm erkekler öldürüldü, kadınlar ve çocuklar esir alındı. Aslında bu durumu dönemin teamülleri içerisinde olağan karşılayabiliriz. Çağın savaş hukuku buna müsaade ediyor. Savaşıyor ve direniş görüyorsanız, yani şehri savaşarak elde ediyorsanız tüm erkekleri öldürebilir, tüm kadın ve çocukları esir alabilirsiniz. Aynı teamülü Hun, Göktürk, Selçuklu, Osmanlı dönemlerinde de görebiliyoruz. Ancak Talkan ve Cürcan'da yaşananların vahşilik ve katliam olarak anılmasının nedeni çok farklı.

Arap orduları Beykent'e girdiklerinde muhteşem bir zenginlikle karşılaşmışlardı. ibnü'l Esir'den nakledildiği üzere; Ak Hunlar döneminden beri Altın işçiliği konusunda uzman Türklerin evlerindeki altın eşyalar, kalabalık Türk nüfusu ve muhtemelen Beyaz Tenli Türk Kadınları Arapları fazlasıyla etkilemişti. Bu fetih hareketi Kuteybe için çok karlı olmuştu. Sonrasında ki katliamların esas nedenlerinden biri buydu.

Talkan katliamını anlamak için Arapların savaş hukukunu, daha doğrusu hukuksuzluğunu, çok daha doğrusu; Arap olmayanlara karşı yaklaşımlarını anlamak gerekir. Bunu anlamak için de bir örnek faydalı olacaktır. Talkan-Cürcan katliamları öncesinde yaşanan bir mücadeleyi örnek verebiliriz. Beykent saldırısı öncesinde yaşanan bu vaka da; Araplar Buhara'ya saldırmıştı. Buhara hakimi Kabaç Hatun'du. Evet, ülkenin idaresi bir Türk Kadınındaydı. Kabaç Hatun, Arap komutan Sa'îd'in saldırısına karşı koyamayınca haraç vermeyi teklif etti.
Sa'îd anlaşmayı kabul etti. Ancak eli boş dönmemek için Semerkand'a saldırmak istiyordu. Bu saldırı esnasında Kabaç Hatun'un kendisine tuzak kurmaması için, içinde Kabaç Hatun'un kardeşininde olduğu 30 Bin kişilik esiri Semerkand seferinden dönene kadar yanında tutacağını söyledi. Ancak Semerkand seferinden sonra sözünü tutmadı ve esirleri Kabaç Hatun'a vermeyerek Medine'ye getirdi ve köle yaptı.

Şu tespiti yapmak yerinde olacaktır; Emevi dönemi Arapları, ne islam hukukan ne de dönemin teamüllerine ve savaş hukukuna riayet etmiyorlardı. Talkan-Cürcan katliamlarını da bu bakış açısıyla yorumlamak yanlış olmayacaktır.

Gelelim Talkan katliamına. Vakadan bir süre önce Soğd Beyi Neyzek Tarhan, Kuteybe ile işbirliği yapmış ve pek çok Türk şehrinin Arapların eline geçmesine göz yummuş, hatta yardımcı bile olmuştu. Ancak Arapların Türk beylerinin birlik olmamasından isitfade ederek Türk kentlerini birer birer ele geçirmesi üzerine diğer Türk Beylerine mektup yazarak Kuteybe'nin amaçlarını anlatan mektuplar gönderdi. Bu mektuplardan biri de Talkan beyi Sehrek'e ulaştı ve Sehrek'in olumlu yanıtı Talkan katliamına giden süreci başlattı.

Neyzek Tarhan, Kuteybe ile sulh yapmak üzere huzuruna gittiğinde Kuteybe kendisinin ve mahiyetindeki yüzlerce esiri katletti. Bu alelade bir infaz değildi. Kuteybe önce Tarhan'ın oğullarını onun önünde öldürdü, ardından esirlerinin tümünü katletti. Tüm katliamlar Tarhan'a seyrettirildi ve en son onun boynunu bizzat kendisi vurdu.

Yine anlayacağımız üzere sulh görüşmesi için gelmiş olan birini, üstelik tüm mahiyetiyle birlikte, üstelik izleterek öldürmek ne islam akaidine, ne dönemin savaş hukukuna, ne de temel insan ahlakına tümüyle aykırı, sıradışı bir eylem olmuştur ve pekalâ vahşice bir katliamdır.

Nihayetinde Neyzek'in irtibat kurduğu Talhan Beyi Sehrek'den haberdar olur. Belh'te hazırlıklarını tamamlayıp Talkan şehrine doğru yola çıktığında Sehrek geri çekilerek şehri terkeder. Haliyle şehir sahipsiz ve savunmasız kalmıştır. Kuteybe Talhan'a mukavemet görmeden girmiştir, ancak islam akideleri ve teamüller yine hiçe sayılır. Kuteybe, "ibret Olsun" diyerek kendisine mukavemet göstermeyen ahaliyi vahşice katleder. Öldürdükleri erkeklerin cesetlerini astığı ağaçlar kilometrelerce uzanır. ibnü'l Esir'in naklettiği üzere katledilen insanların sayısı en az 40 Bin'dir. Katledilenlerin dışında geride kalan çocukları ve kadınları da esir alarak geri döner.

Her ne kadar katliamın adı Talkan-Cürcan katliamı olarak bilinse de Cürcan'da ki katliam Talkan'da ki vahşetin yanında sönük kalır. Ama Kuteybe'nin savaş meydanları haricinde katlettiği Türklerin sayısı 100 Bin civarındadır. Üstelik bu rakama esir çocuklar ve cariyeler de dahil değildir.

Süreci bu minvalde değerlendirecek olursak;

Kuteybe vahşi bir komutan, Halife Velid vahşi bir hükümdar, Araplar ise ganimet, yağma ve esir için islam, ahlak ve savaş kurallarını hiçe sayan barbar bir kavim olarak tarihe kaydedilmişlerdir.

Peki Türkler'in Müslüman Oluşu

Türkler'in islama adaptasyonu ve kabulünün Talkan-Cürcan katliamlarıyla bir ilgisi yoktur. Zira Türkler'in islamı kabulü bu vakadan en az 200 yıl sonra mümkün olabilmiştir. Satuk Buğra Han (924-955) döneminde, üstelik Araplar'ın zayıf düştüğü, Arap islam Devleti'nin tarih sahnesinden silinmek üzere olduğu bir dönemde, yine üstelik Araplar vasıtasıyla değil islam'ı kabul etmiş olan Sasaniler (Farslar) vesilesiyle islam ile tanışmış ve toplum nezdinde kabul görmeye başlamıştı. Bu etkileşim de savaş ya da esaret yoluyla değil, veliaht Satuk Buğra Han'ın çocukluk yaşlarında birliket yetiştiği Sasani veliahtı Nasr ile arkadaşlığı vesilesiyle gerçekleşmişti.

Talkan-Cürvan vakası Türklerin Müslüman olmasına vesile olmadığı gibi, bilakis Türkleri islam'dan uzaklaştırmıştı. Haliyle islam'ı Arap istilalarıyla tanıyan Türkler için bu kötü bir tecrübe olmuştu. Sosyolojik olarak ele alırsak kötü hatıraların silinmesi için en az 2 asır geçmesi, Arapların Ortaasya'da ki nüfuzlarının da ortadan kalkmış olması gerekiyordu diyebiliriz.

Diğer taraftan, Türklerin Araplarla tarihlerinin hiçbir döneminde anlaşamadığınında altını çizmek gerekir. Zira bugünün iran coğrafyasında kurulan ve yükselen Selçuklu Devleti döneminde Araplarla kurulan ilk temas Tuğrul Bey döneminde, Fatîmilerin Abbasi Halifesi Kâim-Biemrillah'ın Tuğrul Bey'den yardım istemesi üzerine gerçekleşmişti. Türkler, Arapların himmet ve himayeye muhtaç olduğu dönemde Abbasi Halifesi'nin emniyetini sağlamış, Halife de Tuğrul Bey'i islam'ın sancaktarı ilan etmiştir Ancak bu vaka, iyi ilişkilerin gelişmeye başladığı anlamı taşımıyor. Araplar, giderek nüfuzlarını kaybettikleri iran Coğrafyasında tutunmaya çalışırlarken Türkler Arap Emirlerle mücadele ederek iran Coğrafyasını, bir anlamda Araplardan temizlemişlerdi. Temizlemişlerdi ifadesinin altını çizmek gerekiyor; Araplar'ın iran Coğrafyasında tutunmaya çalışma sebepleri inançla ilgili değil bölgedeki emperyalist hedeflerinden vazgeçmek istememeleri dolayısıyladır. Ayrıca bir anekdot daha paylaşalım; Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Gazi'nin dedesi Süleyman Şah, iran coğrafyasında Araplara karşı kazandığı zaferler neticesinde güçlenmiş, alelade bir komutan iken, kahramanlıkları neticesinde binlerce Türkün kendisine biat etmesiyle kendi beyliğini kurmuştur.

Arap Irkçılığı

Tüm bu vakalar neticesinde meseleyi sosyolojik açıdan değerlendirmek ve bir tespite bağlamak durumundayız. Şunu çok açık şekilde ifade etmek gerekir ki; Arap islamcılığı döneminde ortaya çıkan siyasi, itikadi, mezhepsel v.b. sorunlar, başlı başına Arap Irkçılığından kaynaklanmaktadır. Aslında bu kültürel hastalığın irini Yahudi Milliyetçiliğine kadar uzanır. Kendilerini üstün, insanların efendisi ve kutsanmış kabul eden Yahudi inancında, kendilerinden olmayanları köle ve hizmetkar gören bir anlayış söz konusuydu. Aynı coğrafyayı paylaşan Araplar da bu güçlü Yahudi akımından etkilenmişler, belki de özenmişler ve bir anlamda "aşağılık kompleksi" ile böylesi sapkın bir anlayışla toplumsal bir sendrom yaşamışlardır.

Bu haleti ruhiyeyi islam öncesi Arap kültüründe görebiliyoruz. ibn-i Hişam'ın naklettiği üzere; Arap kabilelerinin kendilerini diğer kabilelerden üstün gördüğünü, bu üstünlük anlayışının kabileler arası savaşların temel nedeni olduğu açık şekilde görebiliyoruz. islam'ın nûzulü ile kırılan bu kabile ırkçılığı, topyekün bir millet ırkçılığı haline dönüşmüştür. Zira 4 halife dönemi sonrasında Şam Merkezli Emevi hükümdarlığı yalnızca Arapları öncelliyor, Arap olmayanlara "Mevâli" tanımını münasip görüyorlardı. Mevâli ifadesi aslında Mevlâ kökünden gelir; dost, arkadaş, yardımcı anlamına tekabül eder. Ancak bu bizim tasavvur ettiğimiz anlamda bir dostluğu ifade etmez. Zira Arap toplumu, kapılarına bağladıkları köpeklere de, kendilerine hizmet etmekle yükümlü olan kölelere de Mevlâ ifadeisni münasip görmüşlerdir. Yani Arap olmayan müslümanlar, aslında müslümanlara hizmet eden dost kölelerdi. Bu anlayış Emevi döneminde oldukça kabul görmüş bir anlayıştı, hatta Emevi hakimiyetinin sona ermesine, Abbasi ihtilalinin gerçekleşmesine yol açmıştı.

Şam merkezli Emevi Hükümdarlığı, Mevâli olarak gördüğü ve köle/hizmetkar addettiği Arap olmayanlara karşı islam'ın akidelerini ve mağrufunu hiçe saymaktan geri kalmadılar. Elbette bu aksiyonun ortaya çıkartacağı bir reaksiyonda olacaktı. Arap Irkçılığı anlayışı, Arap olmayan müslümanların zihin birliğine; Şûubiliğin ortaya çıkmasına yol açtı. Şûubilik Arap Irkçılığını reddediyor, islam'ın açık şekilde tüm insanlığa hitap ettiğini doğrudan Kur-an ile ortaya koyuyor, hatta Arapların şiirden başka bir meziyetleri olmayan, geri, gayrimedeni, düşük kültürlü, ahlak yoksunu bir millet olduğunu iddia ediyorlardı.

Tüm bu anlam bütünlüğünden hareketle; Talkan-Cürcan katliamlarının bir Arap Irkçılığı hareketi olduğunu açık şekilde ifade edebiliriz. Araplar, Türkleri islam'a davet etmek gibi bir gâza ruhu ile hareket etmemişler, bilakis zengin Türk şehirlerini yağma, ganimet ve cariye kaynağı olarak görerek islam aktini, çağın savaş hukukunu ve temel ahlaki teamülleri yok saymış, vahşi bir üslupla hareket ederek belki de Türklerin islam'a intibaklarını en az 2 asır engellemişlerdir.

Kaynak: https://www.turktarihim.c...lerin-musluman-olusu.html

Yaşru adlı türk folk grubunun, talkan ve curcan şarkısı, bu konuya değinir. Hüzünlü bir şarkıdır.. Dinlenilmesi tavsiye edilir.
tarihsel gerçektir. ateistler oturup da tarih uyduramaz.
Hülagü intikamınızı aldı demek...

Geneli Türk olan Anadolu'da katliamlar yaparak...

Türk Memlüklerle ölesiye savaşarak...

iyi intikamını almış...yüzlerce yıl önce...

Gelelim entrye: Emeviler sadece bize karşı değil tüm kavimlere öyleydiler... Sonradan araplarla dost oluyoruz...
kaynak belirtmek adına şu da dursun:
https://www.turkishnews.c...an-ve-curcan-katliamlari/
Emevilerin maveraünnehir fetihleri sırasında gerçekleşen olaylar zinciri tarihte böyle geçmez ilber Ortaylının bilmeme nedeni de ondandır

Olay kuteybe bin müslim denilen gavatın tengrist,budist ve Zerdüşt harzim,sogd ve türkleri klasik IŞiD zihniyetinin yaptığı gibi kâfir diye kafasının kesilmesidir hatta o dönem bunlarla mücadele edip ölen türk komutan

(bkz: nizek tarhan)

Hatta budistlerin bölgede "kafir" diye anıldığı Tengricilerle birlikte mal varlığına el koyulduğu zerdüştlerin de yeraltına sığınmak zorunda kaldıkları imamların ev ev dolaşarak ahaliyi namaza davet ettiği bilinmektedir

O yörenin ahalisi o dönem harzim,sogd, türk gibi unsurlardan oluşan gayri-müslim kavimlerdi şehirlerde çoğunluk iran kökenlilerdi kırsalda ve geri kalan kasabalarda konar-göçer Türkler vardı lakin bu adamlar da o dönemin Göktürklerine bağlı insanlardılar

Zaten burada mevzu katledilenin türk olup olmaması değil gayri müslim diye katledilen insanların olması

Bir de sonraki dönemlerde ırak, mısır,suriye gibi yerlerde arapların orduda kullanmak için getirdiği ve savaşçı özellikleri gitmesin diye bir kasabada veya mahallede yalnızca Türklerin yaşamasına izin verildiği hatta türk askerlerin türk kızları dışında olanlarla evlenmemesine izin verildiği muhabbetleri vardır ya işte burada mevzu bahis Türklerin asker amacıyla kullanılmak için nereden getirildiğini üç aşağı beş yukarı açıklar herhalde.
talkan ve curcan katliamları; bedevinin türklere yaptığı ne ilk jenosittir, ne de son olacaktır.

kendi alemlerinde; türklere yecüc mecüc diyen bu insanlık arızaları türklerle,
'son kırışma yani son savaş olmadan' kıyametin kopmayacağına inanmaktadır.
islam barış dini ya...

not: bekleriz canım. sizden gelen düğün bayram.
şu dünyada hiç bir şeyin ölümüne savunulmaması gerektiğinin delillerinden birini aşağıya bırakıyorum. beyni ham iken çok katı bir şekilde islamdan nasibini almış kişiler bu olaylara yine asparagas diyeceklerdir. ola ki lütfederler at gözlüklerini çıkarıp okumayı düşünürler de feyizlenirler.

---------------------------------------

Türklerin tarih kitaplarında ve arşivlerinde yer almayan ancak diğer milletlerin yazılı tarihinde yer alan iki büyük Türk katliamından biri. Ermeni’ler “katledildik” diyebiliyor. Rumlar “topraklarımızdan sürüldük” diyebiliyor. Ancak Türk gururu “Araplar bizi katletti, zorla müslümanlığı dayattı” diyemez. Resmi tarihte şöyle bir üfürme var; Türkler Çin ile savaşırken Araplar yardıma gelmiş, bu sırada birbirlerine sempati beslemişler, Türk savaşçılar Arap okçuların yanaklarından makas almış, islamiyeti kabul etmihihihi hoh!. Karşılıklı milletlerin hem fikir olduğu tüm savaşlar gerçek, bir tek Türklerin katledildiği yalan öyle mi?

Talkan Katliamı‘nda 100.000 Türk katledilmiştir, bunun yanında 50.000‘den fazla türk köle ve cariye olarak pazarlarda satılmıştır. Bu katliam, islam’ın barış dini olduğunu yeterince kanıtlamış, ayağı kayıp yanlışlıkla arap kılıçlarının üstüne düşen arkadaşlar da olmuş ama dersini iyi alanlar akın akın islamiyet ile şereflenmiştir. Hz. Muhammed’in ölümüyle birlikte insanlığın iktidar hırsı islam dininde de ortaya çıktı. Mezhep ayrımcılığını kesinlikle reddeden islam dininin iktidar çatışmaları sebebiyle mezheplere ayrılması tamamen Arapların eseridir. Eflak Voyvodası Vlad’ın yaptıklarına kin duymayan insan olamaz değil mi? işte Vlad, Curcan ve Talkanda yaşanan acımasızlığı hayal dahi edemezdi. Eğer Türkler müslüman olmasaydı, islamiyet bugün Arapların etnik dini olmaktan öteye gidemez, olsa olsa en fazla Hindistana kadar gidebilirdi.

1. TARiHiN EN ALÇAK SOYKIRIMLARINDAN BiRi – TALKAN KIRIMI

Buhara’da yaşananlar diğer Türk Beyliklerinde de tesirini hissettirir. Sogd Meliki Neyzek Tarhan şehrinin yok olmaması için Kuteybe ile anlaşma yapar. Anlaşmaya göre Tarhan haraç verecek ve tarafsız kalacaktır. Ancak bu tarafsızlık ve Türklerin bir araya gelememeleri Arapların işlerini kolaylaştırmış ve Türk beyliklerini istila edip talan etmişlerdir. ilk saldırıya uğrayan Kibac Hatun’a diğer beyliklerden yardım gelmeyince, o yardımı esirgeyenler de aynı kırımı yaşadı. Türkler örgütlü olmadığı için Arap’ların işleri kolaylaştı. Neyzek Tarhan daha sonra Kuteybe ile yaptiğı anlaşmada yanlış yaptığını ve bu anlaşmanın kendisine hiçbir teminat getirmeyeceğini gördü. Üstelik diğer Türk Beylerine de aldattığını anladı. Tohoristan’a döndükten sonra diğer Türk beyliklerine bir mektup yazıp uyarmaya çalışır. ilk pozitif cevap Talkan meliki Sehrek’den gelir. Tarhan’ın düşüncelerini öğrenen Kuteybe, buna karşılık Belh şehrinde hazırlık yaparak, baharda büyük bir silahlı güç ile Talkan şehrine doğru yürür. O ana kadar bir direniş hazırlığı yapamayan Talkan şehri meliki Sehrek, Kuteybe’nin gelişinden önce şehri terkeder. Şehre hiç savaşmadan giren Kuteybe’nin adamları şehirde eli kılıç tutabilen ne kadar erkek varsa hepsini kılıçtan geçirirler. Bu kırım o vakte kadar yapılanların en büyüğüdür. Kuteybe bu kırımı diğer beyliklere ibret olması için yapar. Kuteybe’nin askerleri öldürebildikleri kadar öldürürler, geri kalanları da, Talkan yolu üzerindeki ağaçlara asarlar. Bu yolun 4 fersah (24 Kilometre) mesafelik bölümü Türklerin ağaçlara asılan cesetleri ile doludur. Talkan katliamı tarihe, Arapların o güne kadar yaptıkları katliamların en büyüğü olarak geçmiştir. Halk, Müslüman Araplarla savaşmadığı halde, Kuteybe ve askerleri sırf diğerlerine örnek olsun diye 40.000 kadar kişiyi kılıçtan geçirmiş, ağaçlara asmıştır. Tüm bunlar hep islam adına yapılmıştır.

Kuteybe, Talkan katliamından sonra Suman’a girer. erkeklerin çoğunu öldürterek, kadınlarını ve kızlarını cariye olarak alır. Daha sonra Kes ve Nesef’de aynı şeyleri yapar. Erkekler öldürülür, Türk kadın ve kızları utanç verici bir şekilde Araplara cariye olurlar. Askerlerin yorgunluk eğlencesi olurlar. Daha sonra Faryab’a yönelir ve Faryab’ın teslim olmasını ister. Faryab halkı başlarına gelecekleri bildiklerinden teslim olmaya yanaşmazlar. Erkekleri kavga ederek can verirler. Tüm şehir yakılır. Araplar bu şehre yakılmış şehir manasında Muhtereka derler. Kuteybe, Faryab’dan sonra, Tarhan’ın çekildiği kale Bazgis’i abluka eder. 2 ay müddetle devamlı olarak buraya saldırır lakin bir netice alamaz. Aynı zamanda kış yaklaşır. Kuteybe’nin kışın savaşacak gücü yoktur ancak, kale içindeki Türklerin de yiyecekleri bitmiştir. Her iki taraf da savaşın kendileri için kaybedildiğini düşünür. Kuteybe son olarak bir hileye baş vurur. Tarhan’ın yanına Muhammed bin Selim ismindeki adamını gönderir. Muhammed ibni Selim Tarhan’ın teslim olması vaziyetinde kendisine hiç bir şekilde zarar gelmeyeceği güvencesini verir. Kalenin açlık içinde olmasından dolayı Tarhan’ın Kuteybe’nin önerisini kabul etmesinden başka yapacak bir şeyi yoktur. Komutanları ile görüşüp önerisini kabul ederler. Silahlarını teslim ederek kaleden çıkarlar. Tarhan kaleden çıkar çıkmaz yakalanır, çevresi hendek açılmış bir çadırda zincire vurulur. Kuteybe aynı zamanda Tarhan’ı hemen öldürmez. Haccac’a haber göndererek ne yapacağını sorar. Haccac Tarhan için, “ O bir Müslüman düşmanıdır hiç aman vermeden öldür” der. Kuteybe önce Tarhan’ın iki erkek çocuğunu, Tarhan’ın ve toplanan halkın gözü önünde öldürtür. Arkasından 700 kadar Türk savaşçısının başlarını gene Tarhan’ın ve halkın gözü önünde kestirir. Tarhan’ı da bizzat kendisi öldürür. Bütün kesilen başlar Haccac’a gönderilir.

kitabe

Tarhan’ın öldürülmesinden sonra, Kuteybe, Aral Gölü’nün altında bulunan Harzem bölgesine yürür. Harzem’de Caygan ile Havarizat arasında taht dövüşü vardır. Kuteybe Caygan’la işbirliği yapar. Önce Havarizat ile çevresindekileri öldürtür. Arkasından Camhud melikini yenerek 4000 civarında tutsak alırlar. Ancak, daha sonra bunlar Kuteybe’nin buyruğu üzerine öldürülürler.

Bu olay, Ziya Kitapçı”nın, islam Tarihi ve Türkler isimli kitabında aynen şöyle anlatılır;

Bu harblerden birinde, et-Taberi”nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre, bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe’ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman’ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir alana kurulmasını istedi. Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına ve bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını buyurmuştur. Cebbar, zorba, vicdansız Arap komutanının çevresinin bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu. Nitekim bu vahşetten sanki gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır,

”Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış perişan Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir anımsayınız.
Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Yalnızca ata bile binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı. Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler.”

Harzem’de ayaklanan halk, Kuteybe ile işbirliği yaptığı için Caygan’ı öldürür. Bunun üzerine, Kuteybe bütün Harzem’i yakıp yıkar, halkı kılıçtan geçirir. Harzemli tanınmış Türk bilgini, Biruni Harzem’deki muasırlığın yok edilişini şu şekilde anlatır. “Kuteybe, her çareye baş vurarak Harzemlilerin yazılı dilini bilenleri, ananelerini savunanlarını, bütün bilginleri öldürttü, böylelikle herşey karanlıklara gömüldü. islam Harzemlilerin içinde girerken, onların tarihi ile ilgili bilinenleri artık öğrenme imkanı bırakmadı. Harzem’i yıktıktan sonra Kuteybe, Semerkant üzerine yürür. Semerkant meliki Gurek üzerine gelen Müslümanlara karşı diğer Türk Beyliklerinden yardım ister. Taşkent ve Fergane’den yardım gönderir, ama gelen birlikler yolda Kuteybe’nin askerleri tarafından pusuya düşürülerek yok edilirler. Semerkant, abluka edilir. Araplar mancınık ateşi ile saldırırlar. Daha fazla dayanamayacağını anlayan Gurek, Kuteybe ile anlaşmak zorunda kalır. Bu anlaşmaya göre,

1.Semerkant Araplara her yıl 2.200.000 altın ödeyecektir.

2.Bir defaya mahsus olmak üzere 30.000 Türk gencini esir olarak verecektir.

3.Şehirde Cami yapılacaktır.

4.Şehirde eli silah tutan kimse dolaşmayacaktır.

5.Tapınak ve putlardaki tüm mücevherler Kuteybe’ye teslim edilecektir.

Daha sonra Kuteybe, altından yapılan putları erittirerek alır ve Merv’e geri döner. Dönerken kardeşi Abdurrahman bin Muslim’i Semerkant’ın başına vali olarak bırakır.

Kuteybe’nin Merv’e dönüşünden sonra, Türkler kendi aralarında işgalci Müslümanlara karşı bir direniş birliği kurarlar. Ara ara Ceyhun ırmağını geçerek Araplara pusu kurar ve ciddi zararlar verirler. Haccac Kuteybe’ye Taşkent ve Fergana’yi işgal etmesi direktifini verir. Kuteybe Taşkent’e gider fakat başarılı olamaz. Bu arada Haccac can verir. Halife Velid, Kuteybe’ye Türklere karşı savaşları devam ettirmesini söyler. Kuteybe bu sefer Kasgar’a doğru yola çıkar. Tam Kasgar’ı abluka edecekken Halife Velid can verir, yerine Süleyman ibni Abdülmelik halife olur. Bu yeni Halife ile arası hiç iyi olmayan Kuteybe Kasgar seferini yarıda bırakarak ona karşı ayaklanır, ancak kendi komutanları tarafından 11 yakını ile beraber 716 yılında kafası kesilerek öldürülür. Zira Kuteybe’nin komutanları Halifeye karşı gelmek istememişlerdir.

Taberi Anlatımları

Aşağıdaki pasajlar direk Taberinin anlatımından alınmıştır.

Tarih-i Taberi / Cilt 3/(Syf-343)

Her kim Türk’lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir Türk’lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar. Ve Türk’leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yeniden dönüp Merv’e geldiler.

Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan’a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle bağlaşık idi. Kuteybe’nin geldiğini duyunca kaçtı. Kuteybe Talkan’a girdiği zaman hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada sayısız Türk öldürdü.

Söylenti odur ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd’e kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki erkek çocuğunu tuttuk da kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler.(Syf-344)

Kuteybe diye konuştu: – Vallahi şayet benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar vakit kalmış olsa bunu cildim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü).(Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün)

Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeşi erkek çocukları ki biri Sol ve biri Osman’dır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler. Hepsi 700 adam idi. Emretti başlarını kesip Haccac’a gönderdiler. (Syf-347)

Bu 70 sene süren arap katliamının en ehemmiyetli noktaları ve sonuçları ;

1- 100.000’in üstünde Türk katledilmiştir.

2- 50.000’in üstünde Türk genci köle ve cariye yapılmıştır.

3- Şehirler yağmalanmış, ganimet diye halkın herşeyi talan edilmiştir.

4- Tüm zenginlikler, tarihi yapıtlar yokedilmiş, yakılmış, yıkılmıştır.

5- Dünyanın en büyük katliamlarından biri olan “Talkan Katliamında” 40.000 Türkün kesilerek 24 kilometre yol süresince ağaçlarda sallandırılmıştır.(Tarihte örneği çok azdır.)

6- Aynı şekilde “Curcan Katliamında da esir alınan 40.000 Türk’ün nehir kenarında kafaları kesilmiş, nehrin suyu kıpkızıl olmuş, cesetler yine ağaçlarda sallandırılmıştır.

7- “Teslim olursanız canınız bağışlanacak” sözü hiç bir zaman yerine getirilmemiş , “Şeriat söz tanımaz” denilerek kadın-erkek kılıçtan geçirilmiştir.

8- Araplar tarihte yaşadıkları bu en büyük yağma ve talandan çok büyük servet ele geçirmişlerdir.

9- Türkler böyle bir vahşet ve mezalimi Çinlilerden bile görmemişlerdir.

10- Bu tarihi gerçekler vatanımızın arap yalakası badem bıyıklıları tarafından “islam etkilenmesin” düşüncesiyle gizlenmekte, söz edilmemektedir.

Türkçü politikacılar bile konuyu geçiştirmektedir. Bundan da Araplar nasiplenmektedir.

Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar (savaş hatıranda) sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah sakınanlarla beraberdir.(tevbe-123)

Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. Vazgeçerlerse, (islamı kabul eder ya da cizye verirlerse) düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.(bakara-193)

Çaygan Kuteybe’den yardım diledi.Çünkü Camhüd meliki her zaman gelip Çaygan ile cenk ederdi.Ve Çaygan’ı gayet incitirdi. Kuteybe Abdurrahman’ı ona yardıma gönderdi. Ve Abdurrahman varıp muharebe etti ve o meliki öldürdü. Çaygan o yerleri fethedip dört bin baş tutsak aldılar. Kuteybe emretti. Hepsini öldürdüler. (Syf-349-350)
narşahi dedi ki:

- böylece buhara halkı, ister istemez müslüman olmuşlardı. işte islam dini bu şekilde buhara'da yayılmış ve halkta şeriatın hükümleri uygulanmaya mecbur olmuşlardır. artık şehirde küfrün izleri silip süpürüldü. zerdüştlüğün alametleri yok olup gitti, bunun yerine pek çok mescidler yapıldı. kuteybe bu yolda büyük gayretler sarf etti ve islamiyet'e uymakta ihmali görülenleri cezalandırmayı da ihmal etmedi.

abdulhakim arvasi dedi ki:

“türkistan ateşperest idi. emevilerin hilafeti zamanında kuteybe isminde müslüman bir kahraman islam dinini burarlara yaydı.”

Bölge halkının türk değil soğd(irani) olduğunu çıkardım ben bunlara göre o dönem türkler tengrici ve şamanist iken soğdlar(irani) zerdüşt,budist,isevi ve manihesit idi.
bugünkü gerzek arapperest mal miliyetçilerin bilmediği ya da görmezden geldiği katliamlar.
atatürk, türklerin islamiyetten önce daha güçlü olduğunu söylemiştir. islamiyetten önceki türkler, attila'nin önderliğindeki hun imparatorluğu gibi dünya için en büyük güçlerden biri ve tehtidini oluşturmuşlardır. bugün bizim arapperest islamcılar, acziyetle arap yarım adasına bi şekilde yamanma uğraşındalar.
türklerin masumlaştırdığı katliamdır. sonuçta müslüman bir kafa şaman olarak kalsa zaten geçeği bilemeyeceğini ve boşuna yaşayıp cehenneme gideceğini düşünür. o yüzden katliam veya katliam olmadan müslüman olmayı şaman kalmaya yeğler. mantıklı bakarsa zaten insanları kandırıp asimile etmek de budur. onlara cenneti vadedip katliamı bile bir lütuf olarak sunabilirsin.
(bkz: Akplilerin uğramadığı başlıklar).