bugün

bütçenin darlığından olacak , bu sırlar dünyasının önceki bölümlerinde insan dondurma efekti bile kullanılmazdı.. sahnesi olan kişiler donmuş gibi kıpırdamadan dururlardı.. muhtelif yerlerden(masa altından, kapı arkasından vs) da beyazlı dede çıkardı.. yalnız son zamanlarda bi değişti pir değişti..bi kere cennet cehennem ayrımının olduğu yerde ışıklarda bezeli bi ortam.. geçmişe flashbacklerin yapılması herşey son teknoloji..ben böyle bi atak kanald'nin dizilerinden de bekliyorum.. malum aynı yerden besleniyorlar..
30 aralık 2007 tarihli bölümünde bir düzine kız çocuğa sahip olan bir annenin dramı anlatılmaktadır. kadın kocasıyla fanteziden fanteziye giriyor, milyon tane pozisyona giriyor, her hafta milyonlarca kilo tatlı yiyor lakin bir türlü erkek çocuk sahibi olamıyor. işbu hatun yine hamile olarak çıkıyor karşımıza. sürekli kız çocuk doğurduğu için kayınvalidesi ve kocası tarafından aşağılanıyor. hatta kocası kadına " bir tane daha kız çocuk doğurursan bebeği öldürürüm yeter lan kahveye rezil olmaktan gına geldi ebem sikildi şerefsizim" diyor. aradan haftalar geçiyor ve kadının sancısı geliyor. kadın kız çocuk doğurunca kocasının kızını öldüreceğini bildiği için gidiyor ormanda doğuruyor bebeğini. kadın bebeği doğurunca ne görsün. yine kız yine kız! kadın yusuf yusuf oluyor. eve gidince kocası kız doğduğu için evladını öldürüverecek ya! ne yapsam ne yapsam diye düşünüyor. bu esnada kendisine seslenen kocasını duyuyor. "aha şimdi sıçtık ne yapıcaz amına koyim" diyen kadın bebeği yüce büyük ulu allah'ına emanet ediyor ve bebeği ormanın ortasında öylece bırakıveriyor. oradan uzaklaşıyor ve kocasını görüyor. kocası ona hani nerede bebek dangalak diyor. kadın da bebeğin ölü ve kız olarak doğduğunu söylüyor. bunun üzerine adam iyi olmuş canlı doğsaydı ben öldürecektim zaten diyor. aradan 7 ay geçiyor. kadın, kayınvalidesi ve kocasıyla birlikte yaylaya çıkmak için hazırlanıyor. kadın bebeğinin hasretine dayanamıyor ve bebeğin cansız vücudunu görmek için ormana, bebeği bıraktığı yere gidiyor. gidince ne görsün? aa! 7 ay önce bıraktığı bebek aynı yerde sapasağlam kanlı canlı karşısında duruyor, ama bu nasıl olur diye soruyor kendi kendine ve hemen bir flashback yapılıyor. flashback'te kadının bebeği bırakmadan önce kıçını yırtarak (ağlıyor bağırıyor çağırıyor ama gözünden bir damla yaş akmıyor. onun için bu tabiri kullandım) dua ettiğini görüyoruz. buradan çıkarılacak sonuçlar :
a) kadın peygamber olabilir (mucizeler sadece peygamberlerin veya evliyaların başına gelir yamuluyorsam düzelt ey okuyucu)
b) bebek hiçbir şey yemeden içmeden aylarca yaşayabilen insanüstü bir varlık.
c) samanyolu televizyonu insanların sinirlerini bozmak istiyor. her evde bir sinir hastası olması için böyle garip garip işlerle uğraşıyor. allah aşkına bu olay hangi izleyicinin başından geçmiş?
(not: diyaloglardaki gariplik yazım esnasında geçirilen sinir krizleri yüzündendir.)
sacma sapan hikayeler barindiran sürükleyici program, gülmek icin birebir.
kötü karakterlerin bölüm sonunda mutlaka başlarına bir şey gelir böylece cezalandırılmış olurlar. yahu öyle olsaydı bush şimdiye kadar cehennemin dibini boylardı.
insanlara her türlü iyiliğin türbanlı kadınlar ve sakallı adamlardan geldiği; buna karşılık her türlü kötülüğün modern görünüşlü ve türbansız kişilerden geldiğini gözlemlediğim, insanlardaki dini duyguları sömüren, gerçeğin tam tersi program. nitekim gerçek hayatta tüm iyilikler modern insanlardan geliyor *; öte yandan tüm kötülüklerse türbanlı ve sakallılardan geliyor * RTÜK ün içki yasağından önce bu tip programlara yasak koyması türkiyenin geleceği için kat kat iyidir.
sır kapısı kesinlikle basit bir program değildir. psikolojik unsurların profesyonelce ele alınarak seyirciye sunulduğu bir beyin- yıkama programıdır.
yayınlandığı kanal itibariyle, kanal sahibinin maruz kaldığı ele$tirileri de dü$ünürsek aslında bu beyin yıkama i$inin öyle çok da saklanagelen bir olgu olmadığını anlamı$ oluruz. bizzat dizinin danı$manlığı içinde psikoloji uzmanları bulunmakta, bunu kendileri de belirtiyorlar. islam' ın korkunç yüzünü gizlemeye yönelik bir sunum- kitleyi ehlile$tirmeden ziyade; korku kavramının bilinçaltına i$leme tekniği ön plana çıkıyor. yani korkuyu doğal kabul ettirip, bireyi korkunun büyüklüğünden yıldırıp kendine bağlama amacı güden $u me$hur taktiği i$liyor.
ben izlerdim bu programı, hala da denk geldim mi izlerim. mesela bazı programlarından kesitler sunayım (araya kendi tahlillerimi de ekleyerek elbette) ;
adamın biri ateist. bu tanrıtanımazlık sıfatının adama yakı$tırılmasında durum ba$tan sona geli$en planlı bir bilinç yıkama tekniği. neden?
normal ko$ullarda herhangi bir dizi- filmin senaryosu yazılırken doğaçlama kullanılır, herkes kafasında geçenleri söyler, senarist ve yapımcının ki$iliği nasılsa onun etkisiyle bir sentez yapar, bazen senayoya yeni $eyler eklenir- öyle ki bu sonradan yapılan eklemeler koca filmi ba$tan sona deği$tirebilecek kadar etkili olabilir. halbuki bu küçücük bütçeli, hep benzer karakterlerin aynı insanlara oynatıldığı dizide, doğaçlama denen olgu zerre kadar yok. sonradan bütüne eklenebilecek kavramlar yok. olayı ba$tan kurguluyorlar anlayacağınız.
elde var ateist . devam edelim..
bu ateist, n$a' da bile ba$ka bir ateistin tahammül edemeyeceği özellikler barındırıyor ki$iliğinde. yani tam anlamıyla allahsız bir portre çiziyor. sabah ezanının sesine bile tahammül edemiyor, milletin dini inançlarıyla dalga geçiyor, aynı zamanda ayya$. $u noktaya kadar elimizde olan veriler ne? status ne?
- inanca saygı göstermeyen ateist .
- ezan gibi kamula$mı$ dini sembole kar$ı çıkan ateist .
- içki içen günahkar ateist .
her $ekilde, bu ki$i ''ateist''. bu $artlanmanın gözden kaçmasına imkan yok. tüm bu $artlanma, doğalmı$ gibi seyirciye yutturulup, kasıt aranmaması gerektiği alttan alta i$leniyor.
devam edelim..
ateizmin genel kabul görü$ü ve en saygın ateist akımlarda; hiçbir zaman dini a$ağılamak yer bulmamı$tır. ancak ateist görü$ünün sağlam olmadığını kanıtlarcasına dine saldıran bazı fanatiklerde bu gözlemlenmi$tir. felsefenin genel bağlamda kar$ı durduğu tüm bu bütünsele, tek bazlı dini perspektiften getirilen ele$tiri, samimi değil.
ertesinde bu ateist , bardağı ta$ıracak olan son hareketini yapıyor. sabah ezanını okuyan imamı dövüyor. bu a$amada;
1. dövülenin kimliğinin imam olu$una yapılan ' kutsala zarar' atıfı.
2. mevcut zamanın gece biti$i, karanlık ($afağın sökmediği) ana denk gelmesi ile karanlığın korku piskolojisinden yararlanılması. karanlığın, gözle görünmeyen fiziksel niteliğinin metafizik korku bo$luklarına, bilinmeyenden korkulma güdüsüne denk dü$ürülmesi.
3. ezanın sabah ezanı olu$u. sabah ezanının makamının daha farklı, nispeten hüzünlü, göreceli korkutucu olu$u.
4. detay bilgi- ateistin imamı dövmeden önce içkili olu$u.
5. imamı dövdüğü anda, imamın takındığı dirençsizlik. el kaldırmama pür dinsel idealizmi.
6. kendini korumaması sonucu dayak yemesi ile olayı tanrıya havale eden, özü bedduaya kadar varabilen ama ''ahı gitmek'' boyutunda ba$ka kul hakkında 'kötü' dü$ünmeyen hümanist yapı. (imamın sahip olduğu)
devam edelim..
ateistin, tüm bu imam dövmü$lüğün keyfiyeti ile günahının sonuna kadar tadını ya$aması ve mest olması. sarho$ halde denize girip boğulması.
burdaki 'derin su' lara bakalım;
- su kavramı üzerinde metafizik göndermeler biliniyor. musa' nın suyu ayırması ve firavun' un suda cebrail tarafından ta$ yutturularak boğulması, secde pozisyonu alınması.. suyun geni$liği ve derinliği algısı ile ki$inin bilinç yetilerinin azalması sonucu (sarho$luk) ba$ edilememi$ olmasının bağlandığı cezalandırıcı tanrı. (tanrı burda, inanmayanı dünyada cezalandırıyor. said- i nurs' un dediği olayı hatırlamakta fayda var; me$hur- inananların bu dünyada çok cezalandırılabilmesi ve böylece asıl ceza olan uhrevi dünyada günahsız kılınarak cezalandırılmamaları ve tam tersi- inanmayanların bu dünyada az cezalandırılıp öteki hayatta bolca ceza çekmeleri) tüm bu parantez içi yazılanlar aslında, kabir azabı konusunda, muhammed' in çok acılar çeken birine söylediği rivayet edilen sözlerle islami portreye uyabiliyor. yalnız mevcut, çizilmi$ korku ahlakı, genellemeden yola çıkmanın verdiği noksanlıkla bir takım olumsuz algılar yaratıyor)
bu sır kapısının ideolojik olarak kendisini sadece islamiyet üzerinden kuramama gibi bir derdi var. islami olguları temel alan, belki saldırılsa 'savunmacı' kimlik çizecek olan tutum yerine; islamı baz almayanların islamı yıprattıklarını öne sürecek saldırmacı bir kanaat polemiğine giriliyor.
- ''din elden gidiyor'' diyenlere;
+ nereye gidiyor, ne? hani? $eklinde yakla$an normal, akıl sağlığı yerinde bireyler olarak bu 'kendini kar$ıtlık üzerinden kurmu$luk' a muhalif duru$ sergilemek zorundayız.
bölümün devamını özetleyelim, ateist suda boğuluyor feryat figan. ve cenazesi kılınacak. cenaze nedense islami usullere göre düzenleniyor. ritueller hazır, imam ve tayfa bekliyor abdestleri hazır. halbuki o adam ya$arken
vasiyet etse büyük ihtimalle;
- ben ölünce gözüme altın para koyup cesedimi yakın, külümü de gökdelenden a$ağı savurun.. yahut,
- ben öldüğümde mezarıma her sene $arap dökün. ( can baba' nın datça' da olduğu gibi) tadında bir istekte bulunacaktı. her neyse. olayı toplum alı$kanlığı, usul- erkan diye değerlendirip gelelim ilerleyen kısıma.
adamın cenaze namazı kılınacak, saflar tutulmu$. her$ey hazır, imamın ağzına bakılıyor, eller tekbir pozisyonunda. ve o an olan oluyor, sanmayın büyük bir olay var. imamın burnu kanıyor, evet olay bu. imam aga da haliyle ' abdest bozuldu' tela$ına girip milleti bekletmemek için iki dakikada abdest tazeleyip geliyor. tam tekbir pozisyonu alındı, imamın gene burnu kanıyor. bu i$te bir anormallik, sıradı$ılık var. öyle olduğunu bilmesek bile olması gerekir, dedik ya doğaçlama yok bu i$te, her$ey kurgudan yola çıkıyor ta en ba$tan. imam da nerden aklına estiyse;
- dur $u tabutun kapağını açayım, merakıyla gidip tabutu kaldırtıyor, kapağı da açıyor. o da ne!!! tabutun içinde bir e$$ek var. (benim burda yazımsal olarak ünlem ve $ tekrarı ile yaptığım afrodizyak etkisini orada e$eğe yapılan atıf kar$ılıyor)
insanın gelebileceği son nokta e$eklik olsa gerek. hayvanların ki$ile$tirildiği sanat burada tersine i$liyor ve ki$iler hayvanla$tırılıyor. hayvan formuna geçirmenin la fonten, ezop fablları dı$ında bir manası var, o da bu islami kesimin/ dizinin bağrı, hayvanları dönü$üm geçirilen varlıklar olarak kavrayıp yarattığı;
''kur' an' ı yırtınca yanarak maymuna benzeyen kız'' (orjinali italyan ressama ait heykel aslında)
ana fikri, "ayagini denk al, yoksa carpilirsin" ve "allah vardir, aha iste bu da kaniti" seklinde iki cumleyle ozetlenebilecek program.
o sırları nasıl çözüyorlar gerçekten marak ettim ve bir iki program izledim. ben çok farklı bir şey beklerken karşıma komedi programı çıktı. ama ne yazık ki esprilere en fazla 2 program dayanabildim. ama bazen aklıma geliyor, gülüyorum.. o ayrı ! (aa - oylar gelmiş, buyrun bu sorfada size de yer var *
uludağ sözlükte kollektif bir mantaliteyle yıpratılan program.
uludağ sözlükte bu kadar yıpratıldıktan sonra eminim bir daha seyredilmeyecek program. herkes tiksindi şimdi. o değil de çok uzun entryleri okuyan var mı aranızda?
bu dizi de insanlara çalışmadan sadece allah 'a dua ederek para kazabilirsiniz fikri sunuluyor . örnek vermek gerekirse :
bir bölüm de adam yokluk , sıkıntı içinde . bu skıntılara rağmen hergün duasını ediyor , namazını kılıyor , insanlara yardım ediyor . * ve birgün bütün yaptığı iyiliklerin mükafatını görüyor . evlerindeki dolabın kapağını açıyor ve o da ne . ihtiyacı olan para . sonra gökyüzüne bakarak şükürler olsun diye dua ediyor .
allah insanlara çalışması içi fırsatlar sunar , hiç bir zaman hazır paralar , katlar ,yatlar vermez . * öyle olsa bütün peygamberle refah içinde yaşarlardı .
retorik itibariyle zayıf bir program olduğu su götürmez bir gerçektir. programın izleyici kitlesi daha çok çocuklar ve ev kadınları. bir bölümünü izlemiştim; adamın biri işyerinde oğlunu fare ısırdığı için izin isteyen bir adama izin vermiyordu. sonra eve gidince oğlunu evde fare tarafından ısırılmış buluyordu. güya ilahi adalet tecelli ediyor senariste göre. peki babasının günahını çocuğa yüklemenin neresi adil? tamam hedef kitleniz ilkokul mezunu kitle, korkuyla ibret vermeye çalışıyorsunuz. peki bozulan itikadlarının hesabını kime vereceksiniz?
fatih solmaz'ın penguen dergisi'ndeki yorumu: (birebir değil, hatırladığım kadarı): "sırlar dünyası programında yanlış önerme var bence. evde çocuğu aç beklerken, son parasını başka bir fakir adama veren adamlar kutsanıyor hep. oysa dinimizce çocuğunu aç bırakmak hoş değildir." evet tam olarak böyle olmasa da buna yakın bir şeydi. bence yanlış bir yorum değil.
gözlemlediğim kadarıyla sürekli 3 değişik ana karakter etrafında dönen program.

1. karakter : namazında niyazında doğrudan şaşmayan adam. ne olursa olsun etrafındakilere öğütler vermekten vazgeçmez, 3. karakter ve tayfasından yiia ihtiyar bir git gözünü seveyim tepkisini alır, 2. karakteri düşünmeye sürükler. sürekli devrik cümlelerle konuşur, normal bir insan gibi yaşayan, konuşan bir 1. karakter bugüne kadar yayınlanmadı.

2. karakter : sürekli çelişkiler içerisinde olan adamdır. 3. karakter bu karakterin yakın arkadaşıdır, yedikleri içtikleri ayrı gitmez. 1. karakteri ise uzaktan tanımaktadır. programın başında 1. karakter ona çok ters gelirken, sonlara yaklaşıldığında abisi, emmisi olacaktır.

3. karakter : mutlak kötü olandır. etrafındaki arkadaş çevresiyle 'yia haco bugün ne kafirlik yapsak' gibisinden muhabbetler çevirirler. 2. karakteri kullanıp atabilir veyahut onu da kendisi gibi yapabilir. *

her programın sonu kesinlikle aynıdır, 3. karakter ölür, 2. karaktere kamyon çarpar ama tövbe ettiği için kurtulur. 1. karakter büyük buluşmanın çekimlerine doğru yol alır.
nedense kötü kaynanaların başlarının hep açık olduğu dizi. köylerde geçen bölümleri hariç tabi. köyde başı açık kaç kişi olur ki zaten.
insanların dini duygularını sömüren programlardan sadece birisi.

--spoiler--
sonunda başı açık kadın/alkol içen adam ölüyor.
--spoiler--
ruh sağlığı bozuk insan hikayeleri ile insanlara korku salıp dine yaklaştırmaya çalışan bu açıdan bakıldığında daha da itici olan dizicik filmcik...
iki üç amerikan protestan-evanjelist aparması hikayeyi islami bir şekilde yorumlayarak halkın cahil kesimine gerçek diye yutturan bir diğer program*. zeki insan için bir komedi programıdır. gülmek için izlenebilir.
samanyolu kanalin da yayinlanan dizinin adi.
insanları dine yaklaştırdığı, kalplerini ısındırdığını dile getirenler var. saygı duyarım ancak yapılan her hatanın, işlenen her günahın dünyada bir bedelinin ödenmesi o kadar sıklıkla işleniyor ki bu dizilerde bir zaman sonra insanı bunaltıyor. evet doğru kötülükler karşılıksız kalmaz. ama sürekli olarak da böyle yaparsan şöyle olursun, bunu yaptın göte geldin, öyle olursa sıçtın demektense daha çok yapılan iyilikleri, güzellikleri ön plana çıkarıp bunların bir şekilde mükafatlandırılacağını müjdelemek daha iyi değil midir? insanların içini karamsarlıkla doldurmaktansa bi de bunu deneseniz.

hayır o da bi şey değil dedem sürekli açıp izliyor, bi de üstüne kötü adamlara/kadınlara basıyor küfrü. ne anladık bu işten?
sürekli yasli amcalar cikip ögütler verir. ögütler de asilsizdir.
korkunctur insan pisikolojisini bozar. sonunda hep iyiler kazanir.
travma sebebidir.
(bkz: çocukken geçirilmiş travma lar)
directed by feto.