bugün

tekrar başlasa reyting rekorları kirabilecek, samim ın ve kenar ın müthiş doğal davranışları olan dizisi.
özlenen samimi, ince espirili, efsane dizi.
şüphesiz özlenendir. zira samim saka gibi orjinal bir abiyi bir daha nereden buluruz.
Eskiden televizyonda oynayan diziydi. Saçlarımı filan ona benzetirlerdi küçükken ay kabus gibiydi nefret ediyorum ondan.
atilla atalay'ın bir kitabı. şu sıralar dizisi çekileceği konuşuluyor.
olsa yine izlerim dediğim dizidir.
hatırlanınca insanın içinde sıcacık hisler uyandıran, yine olsa yine izlerdim dedirten unutulmaz diziler arasındadır. o ev kızı sıdıkanın entel, bilgiç konuşmaları, eli terlikli anası, despot klasik babası ve tabiki sevgili abisi samim. bir de sıdıkaya aşık bir adam vardı adını hatırlayamadığım. o zamanlarki aklımda sıdıkya'yı izlerken en büyük hayalim ev halkı uyuduktan sonra bir kara kaplı defterle baş başa kalmaktı.
(bkz: sıdıka nın günlüğü)
samim saka ve zekeriya saka gibi efsane 2 karakter yaratmış dizi.
sıdıka: kız anne dışarı çıkıp kardan adam yapsak?
anne: koca gelinlik kızsın, komşunun gözü önünde yapılmaz öyle! 'içi adam çekiyor' derler.

gibi repliklerle yarmış cağnım 90'lar dizisidir. her karakteri ayrı ayrı oldukça orjinaldir. yayınlandığı dönemdeki en güzel işlerden biridir.

arada sırada internetten izleyip nostalji yapmak lazım, güzel oluyor.
Bir zamanların efsanevi dizisidir, olsa da tekrar izlesek dedirtir.
görsel
tekrar izlemeye değer bir dizi...çok komikti.
atilla Atalay'ın içinde "seslerim", "yaşar baba", "geliş gidiş", "öpücük balığı" ve "fabrıga" isminde 5 kısa öyküsünün de yer aldığı (fabrıga yazarın öz yaşamından uyarlamadır) kitaba ismini veren karakter.

sıdıka ile ilgili ne yazsam diye epey düşündüm. ne yazsam az kalacak, neresinden alıntılasam geriye kalan kısma haksızlık olacak. öyle bir kitap bu. okurken bir sayfada kahkahalarla gülerken, hemen öbür sayfada gözlerin doluveriyor. o sayfayı da çevirince bir bakmışsın bütün dünyanın dengesiz terazisinin yükleriyle dolmuşsun. her anlamda özgürken, küçücük odasında küçücük defteri ve bir kaleminden başka hiçbir şeyi olmayan Sıdıka kadar olamamışsın. ıslıkla bir türkü çalmayı bile beceremiyorsun mesela...

dizisi de güzeldi elbette; ama kitabın kendisine ulaşıp okuduğunuz zaman ne anlatmak istediğimi daha iyi anlarsınız. minnacık bir kitap bu kadar sarsıcı olabilir mi? bir ev kızının gözünden bütün dünya elekten geçirilebilir mi? bir insan bir kitabın içinden çıkıp gelip karşındaki koltuğa oturup seninle konuşabilir mi? olmuş işte.

Sıdıka'nın günlüğünden:

"sevgili günlük, bugün sana zlata'nın günlüğü'ndekiler kadar acıklı ve tuhaf bi olay yazmak durumundayım. bugün yine babamdan dayak yedim. hem de mazhar fuat özkan yüzünden. aslında yekta Güngör özden yüzünden yedim. annem adamcağızın ismini yanlış fitnelemiş de... düzeltmeye kalkışmadım. iş iyice karışabilir; mazhar, fuat, özkan, yekta, Güngör ve özden olmak üzere altı kişilik dayak yiyebilirdim..."

ben bunu alıntıladım; ama dediğim gibi geri kalan her bölüm her sıdıka hikayesi burada paylaşmak, benimle aynı hisleri yaşamanızı sağlamak istediğim kadar özel...

bir de rahmetli engin Bilginer'in sıdıka için yazdığı o muhteşem köşe yazısının giriş kısmı:

"hep onu düşünüyorum. köyün tepelik bir yerinden denize bakarak hep onu düşlüyorum. sıdıka şimdi burada olsa diyorum. Sıdıka'ya duyduğum aşk, sanki Aksaray'ın en büyük yangını.

onu tanıdığım bütün diğer kadınlardan ayrı tutuyorum. onun gibi kadınların da var olabileceğini düşünmek beni yaman heyecanlandırıyor. kimseleri sevemez oldum, telefonlardan kaçar oldum. güneşin parıltısı, denizin mavisi, ağaçların gölgesi artık beni ilgilendirmiyor. hani neredeyse bu güzelim yerleri bırakıp yeniden istanbul'a, o ürkütücü kaosa geri döneceğim. varsa yoksa sıdıka!"

ya. Sıdıka'nın aşıkları var. bedeni evde mahsur olsa da, kendi deyimiyle "el alem aya giderken kendisi cam önünde oturacak teknolojiye sahip değilken daha", yüreği tabiata, hayata; beyni öğrenmeye anlamaya apaçık olduğu için...
belki de jeneriğindendir bilmiyorum ama her sahnesi hareketli bir karikatürmüş gibi geliyor bana.
bu açıdan benim için bu kadar yerinin farklı olmasının sebebi budur.
karakterler zaten efsane. efsane fakat bizden olduğu için efsane. şimdi klişe olacak ama hepimizin içinde veya hayatının içinde en az bir adet sıdıka, bir adet safiye, bir adet zekeriya, bir adet samim vardır. yok diyemezsiniz.
türk televizyon tarihinin en iyi dizilerinden biri olduğu da su götürmüyor.

böyle entryleri replikle tamamlamazsak olmaz.

safiye kilo vermek adına satın aldığı, bandrollü jimnastik cdsini evdeki iki erkekten saklamaktadır. saklamaktadır ki cd karanlık işlere kurban gitmesin.
zekeriya ile safiye küçük bir tartışma yaşar, safiye odayı sıdıka ile birlikte terk eder. samim ile zekeriya başbaşa kalır.

- hakketen baba ya, senin moralin pek bir bozuk bugün. şşşt, baba. bu annemin jimnastik cdsi var ya, onun yerini keşfetmiş bulunmaktayım ha. hazır annemle sıdıka yokken, o cdyi koyup bir moral düzeltici yayın yapsak, ha baba?
- lan, kadınlar ayrı, erkekler ayrı bozuldu bu içine tükürdüğüm dünyasında ya.
*şamar*
sen şimdi,
*şamar*
babayla,
*şamar*
utanmadan,
*şamar*
baldır,
*şamar*
bacak mı seyredecen lan? babanın yanında utanmıyon mu? ha?
*şamar*
utanmıyon mu?

nereye koymuş cdyi?
bütün günü ablamla geçirdiğim günleri hatırlatan, çok şahane komedi dizisi. o zamanlar diziler gibi her şey daha güzeldi. elli yaşında hissediyorum sözlük
yılmaz erdoğan'ın bir demet tiyatro'yu yayından kalkmasından kurtarırken aparttığı öykü.

gariptir ilk yayınladığında reyting almadığı için yayından kaldırıldı ardından tekrarları rekor kırınca yeniden yayına konuldu lakin yine izlenmedi. çünkü tekarlarının oynatıldığı saatte değil yanlış saatte oynatıldı.
"Küçükken bitmeye yaklaşsa da sıdıka günlüğüne yazı yazsa diye beklenen, ağır sosyal eleştiri içeren, jenerik müziği de atilla atalay'ın elinden çıkmış tv dizisi"nden de ötesidir. Sıdıka ve abisi samim'in ilişkisi ben ve abimi, sıdıka'nın merakını sürekli örseleyen annesi ise annemi yansıtırdı bana tv denen aynadan.

Atilla atalay'ı, onun mizah anlayışını sevenler için ekstra kıymetlidir hem.
Özlenendir lan bu dizi. o zamanlar mı dizi mi bilemem ama özlenendir.

Suan yayinlanan sikimsonik, avrupa ozentisi, aptal diziler toptan kalksada bu sekilde başyapıtlar keske tekrar yayinlansa her kanalda.
Skodanın türkçeleştirmesi.
Babaannelerin Vazgeçilmez Falcısı.
türkiye'de yapılmış güzel dizilerden biridir. evet.
Hala izlemeye devam ediyorum desem ve anne kız ilişkisini şimdiler de daha iyi anlıyoruz.
işlediği konular ve tipler hala güncel.
ne yazık ki mekanlar ve eşyalar tırt olmuş. mesela bahçeli ev. mesela sürgülü açılır kapanır çubuk kepenk.
görsel
90 li yıllardaki hali daha güzel olan 2000 li yıllardaki bölümleri bile nostaljik olmuştur. Hey gidi günler.