bugün

1. sınıfın ilk günü , ağladık zırladık işte 3. derse doğru bitse de gitsek moduna girmiştim bile. eve geldim oh be kurtulduk yarın bilgisayar oynarım planları yaparken annemin "yarın da var bundan sonra hep olucak" demesiyle birlikte depresyona girmiştim. şimdi üniversite bitiyor daha yeni yeni atlatıyorum dostlarım.
sozluk yazarlariyla birlikte buyuyup bugunku halini almistir.
Babamın yıllarca güneydoğuda bizden uzak görev yapması ve o donem gecenin bir yarısında eve gelen yüreğimizi hoplatan telefonlar.
bebekken susmuyom diye abim bacagimi sobaya deydirip yakmis lan daha ne travmasi olsun.
1. sınıfta okuldan her çıkış saatinde 5. sınıflardan bir p*ç karnıma vurur kaçardı şimdi bulsam ana avrad bırakmam.
saçım seyrek diye anneannem 3 yasindayken saçımı sıfıra vurdurmuştu.havlulardan başıma saç yapardım.ondan sonra da kendime gelemedim galiba.
Sanirim birine sinirlenip kapiya tekmeler savurmustum kucukken. O günden beri ayak serçe parmaklarim hep kirik şekilde uzadi. Güzel yaniysa sehpaya veya kanepeye vurdugunuzda pek de rahatsiz olmuyorsunuz, aşinaliktan dolayı.
görsel
şimdiki yaşamlarını da etkileyen travmalardır. benim travmam babamdı. adam annem ve bir başka kadınla güzel güzel yaşıyordu. 2 gün bizde 3 gün diğer hanıma gidip geliyordu. hiç bir işte durmuyor, annem çalışıyor o yiyordu. annem biz etkilenmeyelim diye susuyordu ama ablamla herşeyin farkındaydık. bir baba vardı ama görevlerini yerine getirmiyordu. annem yıllar sonra babamdam ayrıldı ama uzun yıllar anne, anneanne, kızlardeşle maddi manevi zorluklar çekerek bu günlere geldik.

babam miras olarak bana "güvensizlik" bıraktı ama aslında çok şey de öğretti. beni artık kimse yıkamaz. o kadar güçlü biriyim.
bir marketin üst katındaydım yaklaşık 3-4 yaşları civarındayım. Üzerimde pembe bir mont. Elimden abim tutuyor. Elektrikli o merdivenlere bir adım attım, diğer adımım geride kaldı yüzüstü o merdivenlere düşüp bir kaç basamak aşağıya indim yüzüstü şekilde ama en çok travma yaratan durum ise şuydu; elimde kutu sakız vardı çilekli. Hepsi düşmüştü merdivenden aşağıya çiğneyemedim. Hâlâ kutu sakız görünce bunu hatırlarım. O kutu sakızlar çok değerlidir benim için, aldığımda biten kutusunu bile atamam. Üzülürüm.
Çocukken hatta daha doğrusu bebekken aşırı derecede biberon seviyormuşum. Bırakmam gereken yaşa geldiğimde bırakmadığım için anneannem kendince bir çözüm bulmuş. Biberonumun içine iki üç tane böcek koymuş. Gerçekten işe yaramış biberonu bırakmışım ama şu hayatta en çok korktuğum şeylerden biri böcek. Hatta o derece ki internette bir videoda makyaj süngerini kesmişlerdi ve içinden böcek çıkmıştı. Sırf bu yüzden makyaj süngeri bile kullanamıyorum. Teşekkürler anneanne sayende nur topu gibi bir travmam, fobim var.
Kamu spotu: Bu hikaye, taharet bezi ile ilgilidir. Midesi kaldıramayacak olanlar okumasın.

Babamın anneannesi kuzenimde yaşıyordu. Yarı türkçe, yarı yugoslavca konuşan, Yaşlı, huysuz, geçimsiz bir kadındı. Burnu yere düşse almaz derler ya, öyle de bir kadındı rahmetli. Bize etmediğini bırakmazdı, yine de severdik. Kıkır kıkır söyleyemediği Türkçe kelimelere gülerdik.

Bu kadar detayı neden verdim bilmiyorum?Ruhu şad olsun aksi ihtiyarın.

Kuzenimde çok sık kalırdım o zamanlar. Artık ben de evin bi kızı gibiydim. Temizlikse temizlik, sofra kurmaysa sofra kurma.

Yengemin günü vardı yatıda olduğumun ertesi günü.

Bana da dedi ki,
-merve kızım, sen de toz al.
-Tamam yenge, dedim.

Gittim banyodan toz bezi aldım, cam sil aldım. Ben toz alıyorum, kuzenim yerleri süpürüyor. Yengem mutfakta, güzel kokular geliyor mutfaktan.

Derken büyük anneanne salona girdi.

- piii sana mirvi, taharet bezimle naparsın?

Taharet bezi ne ola ki?
Ulan!
Taharet! Bez!
Allah kahretsin, kesip atayım elimi. Ne eli? Kolumu... Ya da kendimi atayım camdan. Ölmem de 1. Kat.

Yakalım bezi sürdüğüm masayı, zigon sehpaları. Yenge çakmak getir, bir şeyler yapın.

O an öğrendim taharet bezinin varlığını.
Varlığı türk varlığına ceza olasıca...

Bundandır ki, Toz almak bir travmadır bende.
Tam yaşımı hatırlamıyorum muhtemelen 10 civarı falandım semt pazarına gittik annemle ben normalde her pazar günü yardım edicem diye annemle gider pazarın başından seyyardan çeyrek ekmek kokoreci alır uzardım bir bahane ile.

O gün gittik pazara aldım kokoyu tam kaçacaktım annem dedi oğlum hastayım gitme iki parça taşı dedi kıramadım neyse yaptık pazarlığı geldik eve fileler yerde tam kapıyı açıcaz kedi geldi evet kedi annemin cüzdanını kaptı gidiyor annem önde ben arkada düştük kedinin peşine sokağımızın kedisi yani bıraktı hayvan bir süre sonra cüzdanı kaçtı gitti çok kızdım kediye koşa koşa gittim kuzene o da benden bir yaş büyük düştük kedinin peşine sıkıştırdık.

Kediyi yakaladık ama yakalarken kuzenin elleri haşat etti hayvan.

Mahkeme kurduk cezası ne olsun diye şaka değil bildiğiniz mahkeme yargıc kuzen ben savcı kedi sanık 80 li yılların çocukları mahkemeyi iyi bilir.

idam kararı çıktı kediye tel bulduk astık incir ağacına hayvan çırpındı tel kesti o çırpındıkça tel daha çok kesti en sonunda koptu kafası bedeni düştü.

Öylede manyak çocuklardık işte ama o çırpınışlar aylarca rüyama girdi annem hep söyler sıçrayarak uyandığımı rüyamda anlattığımı.

Şimdi karınca bile ezmem ama o gün nasıl yaptık bunu hala aklım almıyor.
Keçi yavrusu kovalamıştı.

Baya baya peşimi bırakmadı merdivene çıkana kadar.

O gün bugündür keçi koyun ne varsa korkuyorum.
ne travması lan.
milletin çekmediği kalmadı şahsımdan.
mahallede cam indirmeler mi dersin, akran çocukları dövmek mi dersin, yeni alınan pantolonu kesmek mi dersin.
az çekmedi millet şahsımdan.

(bkz: çağlayanlı olmak)
O zamanlar ödemisteydik. Babamin kalple ilgili sorunları vardı. O zamanlar ödemiş devlet hastanesi tam teşekküllü değildi. Babam annemle bozyakadaki hastaneye gittiler. O zamanlar 9 yaşındaydım. Dayımın oğlu olmuştu onunla ilgileniyorlardi. Anaannem kaynının gelininden benimle ilgilenmesini istedi. Gelini ilgilenmedi benimle. Anaannemde beni komusumuza emanet etti. O ilgilendi benimle. Kendi akrabam dururken, elin evinde yemek yedim. Mumun dibine ışık vermediğini o gün anlamam gerekirdi. O olayın uzerinden yillar geçti,annemin amcasının oğlu öldü, içimden taziye dilemek gelmedi. Babamın durumunda annemin amcasının oğlu olsaydı,yenge ve kız kardeşi, analığı gitmek zorunda kalsalardı; annem amcasının oğlunun çocuklarına bakmaz mıydı? Bakardı hatta ceplerine harçlık bile koyardı. Ama annemin amcasının oğlunun karısı insan olmadığını, burnunun büyüdüğünü o günden gosterdi.
Arkadaşlar benim çocukluğum 90’larda geçti. Beni bilen bilir. Çocuk odasına hasret bir çocukluk geçirdim. Oturma odası aynı zamanda benim odamdı.

Biliyorsunuz bu dönemde adına “reality Show” denilen (adı batsın) programlar türedi. En meşhuru da sıcağı sıcağına idi. Ama bende travma yaratan program ise “sınır ötesi”dir. Mezarından kalkıp çatılara konan ölüler mi dersin, uzaylı otopsileri mi dersin, Cinle evlenenler mi dersin... bu programda anormal olan her şey vardı.

Tabi ev halkı sözde beni uyutup bu programlardan etkilenmememi sağlıyor. ama unuttukları bir şey var: televizyon benim yattığım odada! Ben de çocuk merakıyla yorgan altından bütün programları izlerdim. Ve altına işeyen bir çocuk olarak o gece bir kere değil üç kere işerdim. Ben 5 yılda 5 kanepe çürüttüm arkadaşlar!

Neyse efendim yıllar geçti hala kabuslarımda o programdan bir şeyler bulunur. Altıma işeme olayını ise neredeyse yendim sayılır!
El kuklaları.

Sen koru yarabbim!
görsel
Bizim evin önünden geçen canavar kamyonet. Onu ne zaman görsem korkarım. Bağırıyordu bana. Ğınn ğınnnn...
(bkz: ziyaretçiler)
görsel

Ha birde (bkz: clementine)
(bkz: Pennywise)

görsel
Atari'deki circus Charlie oyununda aslanın üstünde ateşten halkaların içinden atlanıyordu, aslan ateşe değince çıkan o ses ve aslanın gözlerinin büyümesi 5 yaşındaki ben için aşırı derecede dehşet verici bir tabloydu ya, düşününce hala o hissi hatırlıyorum tüylerim ürperiyor.
Trafik canavarı reklamı, necdet menzir, dr.moreau’nun adası, freddie kruegar.
Sünnetçiden kaçarken düşmüşüm, kafa delik, sünnet yinede yapılmış, olmuşum çifte yaralı, Ağlarım. Unut unutabilirsen.