bugün

nasıl bi soğuk var anlatamam.

çorap giydim az önce. t u r u n c u. kardeşimindir muhtemelen. benim değil zira. turuncu giymem. unutmuş burada. yıkamış kaldırmışım. abi yüreği.

turuncu çoraplarımla bir moda devi olma planları kuruyorum. cumartesi gecesi kombinimi anlatayım mı size? kırmızı bir sweatshirt. saçlar tepede samuray gibi toplu. içimde ovırsayz gri bir tişört. altımda beyaz çizgili siyah bir eşofman. ayağımda turuncu pizza dilimli çoraplar.

"kış geldi" diyebiliriz. diyelim çünkü. arkadaşlar ben koloniferleri ya da kaloliferleri yakıyorum. yapıyorum bu deliliği. bi fatura ödemişim geçtiğimiz kış. vay aq. içime oturdu. vallahi billahi; "millet aç, aç" karikatürü gibiydim bütün kış. çok öfkeliydim.

beni sıcak bi ülkeye doğru tekmeleyebilecek, 1.85 üzeri, kaslı, tercihen esmer, şöyle ısırılası bir bey var mı? alsın atsın beni sıcağın göbeğine. bu ne ya? böyle bir hava olur mu?
Ergen olup kendime isyan edesim var fakat yaş olmuş 30 kime neye isyan etsem boş olduğunu biliyorum maalesef.

O yüzden susuyorum ama kafamın içini de susturabilsem.
biz nasıl bir ülke olduk çıktık böyle? herkes birbirine öfke kusma peşinde, herkes mutsuz, herkes pençelerini çıkarmış avını bekleyen aslan gibi bekliyor. kimse birbirine saldırmadan duramıyor mu? merak ediyorum isveç'te norveç'te de mi böyle? benim akranlarım neler düşünüyor, tartışıyor, fikir üretiyor, ülkesine katkı sağlıyor, bulunduğu ülke sessiz sakin. bir de bize bak. televizyonu açarız sağ parti sol parti a partisi şöyle demiş b partisi sidik yarışına girmiş. sözlüğü açarız yok kadının patlak olması, erkeğin oç olması minvalinde başlıklar. aynı sidik yarışı burda da tam gaz devam ediyor.
e ülkenin geçmişine bakıyorsun sağ sol, türk kürt, sünni alevi hep bir ayrımcılık üzerinden kavga etmişiz. bu meseleler yüzünden kardeşini öldüren var.
ülke 23 te kuruldu. savaşın yaralarını yavaş yavaş sarmaya çalışırken 20 sene bile geçmeden taaaak 2. dünya savaşı çıktı. millet yine aç, fakir... Yaklaşık yine bir 20 sene geçiyor taaak 60 ta darbe. sonra bi 20 sene daha geçiyor taaaak 80 de darbe.
yok anladım ki bizim burnumuz boktan ayrılmayacak arkadaş. yakında suriyelilerle afganlarla savaşacağımızı düşünürdüm ama ona bile gerek kalmadan biz kendi kendimizi yiyip bitireceğiz. diyecek çoook şey var da neyse ben sezen aksu tükeneceğiz dinlemeye gidiyorum sözlük...
çivi çiviyi yerinden etmez. aşkı herkesle yaşanılabilir sanmak yanılgıdan öteye geçmez. ruha dokunmadan tene dokunmak mutluluk vermez. birinin hayatını tepetaklak eden, çıktığı yolda düzlük görmez. gelen gideni her zaman aratmaz ama gideni gitmeye mecbur bırakanın arayışı bitmez
bizi bu hale siz getirdiniz. Kadınlığımızı unutturup eril enerjiyle işlerimizi hallederken, tepkilerimizde maalesef öyle oldu. sessiz kalınca koyun gibi itaat etmemizi bekleyenlere inat özgürce kendimizi ifade edip, küfürü hak edene küfür edeceğiz işte. o kadar.
Rep müzik.
Kabul etmese de ruhu çok itaatkar. Sadece suistimal edilmesinden korkuyor. Kabul etmeme sebebi bu.

Ruhunu emin ellere teslim et, itaat et, rahat et.
Hasta oldum . Üşüttüm heralde çünkü koronada burun akıntısı olmaz herhalde. Donuyom burnum akıyor.
Hayatım gitgide boktan bi yere yol alıyor. Bu beni şaşırtmadı ama tekrar düşüş kısmına geçmekten sıkıldım. Evet aynı yemeği yemek gibi hissettirdiği için sıkıldım. Başka bir his yok.
Bugün üçte kalktım. Akşama doğru üç yani. Hadi tamam kendime üzülmüyorum da, evde bakmam gereken bir çocuk var. Annesi gibi rahat ettirecektim güya. Elimden geleni de yapıyordum. Ama uyanmak için yeterli enerjim yok. Sebebim yok sanki. Zor toplamıştım. Yine dağıttım. Az önce br şey gördüm "korktukça, korktuğun şeyi beslersin". Bana hatırlattı ki ben bir şeyden korkuyorum. Korktuğum şey beni esir almış tüm davranışlarımı etkiliyor. Tutukluyor. Korktuğum şey de öyle saçma ki.
Bazen diyorum rahat batıyor. Ama ne zaman rahat ettim ki?
Buna son vermek istiyorum. Elbette isterim. Ama kesin bir son olmalı. Bir daha bunlar yaşanmamalı.
hissizleşiyorum artık. bu iyi bir şey mi?
"söz küfayetsiz kalacaksa, susmalıydı insan. Sustum ben de. Fazladan izahat kabahattir" demişler.
Bu sabah annem bana dokunamadı. Gece ne oldu ne yaşadım bilmiyorum. Burnum kanamış peçete falan koymuşum yastığa hiç hatırlamıyorum. Gözlerimi açıp konuşamadım da. Annem de öyle görünce korkmuş, öldüm sanmış kendi dokunamadı babamı çağırdı. Bu sabah babam öldüm mü diye nabzıma baktı. Bana dokunabildi. Annem dokunamadı. Bir şeyim yoktu ama annem dokunamadı.
görsel
karşıma gelsin bir kahve ısmarlayayım istiyorum. 3 yıl öncesine kadar bana yaptığı baskıların, ağır hakaretlerin ve saçmalamaların farkında olmadığını biliyorum. bunları onun yüzüne vura vura anlatmak istiyorum sayın ileri görüşsüz insan.

bu hesabın ait olduğu kişiyi bulduğunda bu yazıma denk gelirsen ulaş bana, emin olmadan ulaşma ama.
allah kısmet ederse zeytinleri satınca 131 alacağım ama pek kısmet edecek gibi durmuyor.
Götümün ağzında ayı bağırıyor.
Bursa'ya geldim. Belediyenin ayarladığı bir huzurevinde kalıyorum. Yeni açıldığı için hiçbir şey düzgün değil. Mutfak kullanılmıyor, çamaşır makineleri çalışmıyor, sıcak su akmıyor ve buzdolabı yok. Spora başladım duşu orda hallediyorum. Huzurevi okula iki vesayet. Ben dışarıdan yemek yiyemiyorum. Hep kendi yaptığımı yedim. Ne yapacağım bilmiyorum. Buzdolabı olsa en azından peynir, sandviç, süt ya da soğuk yemek saklayabilirdim. Bugün kahvaltıda yulaf topları yedim. Öğleyin peynirli sandviç ve kahve akşam da ton balığı ve 4 sıkım çiğ köfte. kilo aldırmayan ne varsa yiyeceğim artık uygunluk arayamayacağım. Yani durum berbat. Tek iyi olan şey spor yapmak ve her zaman sohbet edecek birilerinin olması. He bir de burası çok sessiz sakin. Ses bana ızdırap veriyor. Bu şartların üstüne bir de Sesli bir yerde olsaydım ne yapardım bilmiyorum. Ama hemen dibimde cami var. Ezan sesinden kafam s.kiliyor.

Dün geldim bana bazaların altlarında yorgan olduğunu söylemediler çok üşüdüm montla uyudum. bursa'da olmuyor. Hep bir aksaklık. ilk sene yalnız eve çıkış ve depresyon. 3. Sene boktan şartlar.

Kahve içmek istiyorum ama yok. Yarın ufak bir makine alacağım. Yasak ama bi sıcak suyumuz da olmasın mı.
Acaba bu yılbaşında kar yağar mı? Geçen yıllarda olmadı ama bu yıla nazaran bu sıralar havalar daha sıcaktı. Daha dengeli sanırım şuan. Birden aklıma geldi. Kar yağsın ben de sokak lambasının önünden geçen karları izleyeyim istiyorum bu sene. Ama böyle lapa lapa.
Şöyle okkalı bi “why god, why?” demek istiyorum
Her şey beklediğimden fazla yolunda gitmeye başladı. 30 senelik dibe çöküşün neredeyse durduğunu hissediyorum. Sonunu beklemeden iyimserliğe kapılmak istemiyorum ama sanırım rüzgar artık benden yana.
Sana da aşık değilim galiba. Ama hayal kurma fikri hoşuma gidiyor.

Ama artık gerçek ve makul birini istiyorum yanımda. Aile kurmak istiyorum. Anlaşılmak istiyorum.
Çok afedersiniz at gibi giden it gibi gelir demişler.

Tabi it gibi de muamele görür.
dün çok saçma bi sebepten partnerim bana olan öfkesini kustu. uykusuz hissettiğim için erken çıkıp eve geldim. tek derdim uyumaktı. sanki her yaptığım şeyin haberini vermeyi ona taahhüt etmişim gibi atarlandı. tek kişilik bir ilişki yaşadığından, ciddiye alınmadığını hissettiğini söyledi. ben de ona kendisinin benim kocam falan olmadığını, alt tarafı bikaç aylık birlikteliğin böyle saçma sorumluluklarla çok yorgun çok hantal bir hale geleceğini, kendisine ne yapıyorsam bana sadece aynısını yapmasını istediğimi, bireyselliğime saldırdığını, çocuk gibi her eylemimi kendisine haber verme yükümlülüğüm olmadığını ve kendisinden çok sıkıldığımı söyledim. o da can sıkıntısını bahane ettiğimi, merak etmenin ya da aramanın merak edilen ya da aranan kişiye çocuk muamelesi yapmak olmadığını, bu ayrımı yapabildiğimi ama işime gelmeyen diğer her şey gibi bunu da ona sınırlarını çizmek için kullandığımı söyledi. saçmaladığını söyleyince dozu daha da artırarak bir ilişkinin nasıl olması gerektiğini anlattı sanki diğer her şey normalmiş gibi. milyon milyon yıllık klişeler. ben de ona her ilişkinin böyle olmak zorunda olmadığını, tartışmaktan hazzetmediğimi, bir konuda bir şeye istemiyorum dedikten sonra herhangi bir bahaneyle o şeyi fikrim değişmedikçe kabul etmeyeceğimi, ısrarın beni çok öfkelendirdiğini, istediği an kendisine daha uysal, daha ılımlı, daha yakışıklı, daha genç, daha zeki, daha itaatkar, daha anlayışlı ve daha domestik bir ibne hemen bulabileceğini, bir ilişkinin evlilik gibi ağır sorumluluklarla donatılmaması gerektiğini, haftada bir ya da ayda bir ya da on günde bir kez bile olsa görüşmenin gayet yeteceğini, vıcık vıcık sevgiden hoşlanmadığımı ve biraz kafasını dinlemesinin kendisi için daha iyi olacağını söyleyip engelledim. uyudum uyandım. gün bitti vs. mailimde bir ilişkiyi böyle bitirmenin saygısızlık olduğunu belirten öfkeli bir iletiyle karşılaştım. haklı. görüştük vedalaştık bitti gitti.

haklı olduğu taraflar var. ama sırf; "yine mi ayrıldın" demesinler diye daha fazla katlanamayacağım. benim bu konudaki başarısızlığım meşhurdur. zayıf karnımdır. çok utanırım bu halimden. insanlar delirmeden yanımdaki erkeğin kaç gün orada duracağı konusunda iddiaya giriyorlar. çok güvendiğim bi dostum; "sen sevdiğini gösterdiğini sanıyosun ama gösteremiyosun, bunu anlamak için çok çabalamaları gerekiyor, emin olamıyorlar, o yüzden sana öfkeleniyorlar," demişti. kısmen doğru. kısman hatalı. çünkü ben bunu muhakkak beyan ediyorum muhatabıma. onu sevdiğimi söylüyorum. gerçekten. sözden büyük çok şey var. eylem örneğin. ama eylemsel olarak da gösteriyorum. hassasiyetlerini gözetmek sevmek demek değil midir? inandığı değerleri korumak? illa bütün gün canımlı cicimli konuşmak, her aradığında açmak, her gün buluşmak mı gerekir? bunları yapsam bu ben olmuyorum ki. bu değilim ki. ben mesafe isterim. ne kadar seversem o kadar uzak dururum. yormak istemem. bu ona sarılmak istemediğimi göstermez. onu özlemediğimi, yokluğunu hissetmediğimi göstermez. bilakis aklımda ondan başkasına dair bir şey yoktur. bunu kanıtlayamam ki. uyuşamıyoruz. doğrular çatışıyor.

yalnız kalmayla barışmam gerekiyor. benden bu kadar. ben uzun ilişki sürdüremiyorum. hisleri bittiğinde gideceğinden emin olduğum biri için bir yatırım yapmak, planlarıma onu dahil etmek, onun için sorumluluk almak istemiyorum. olmuyor yani. üstelik açıkça beyan ettim en başından beri kendisine aşık olmadığımı. benden ona aşık birinin yapacağı eylemleri asla beklememesi gerektiğini vallahi söyledim. defalarca üstelik. fakat beklentileri arttı zamanla. benden gerçekten bu kadar. ilişki falan istemiyorum artık. yoruldum. tamam yetti. yapanlara helal olsun. başarıdır nihayet. profesyonel bir görüntü için, o son poz için yanında uzun süredir devam eden bir ilişkisinin diğer tarafı olmalı. benim varsın olmasın. yeter. tamamdır. istemez. istemiyorum. yoruldum. yeter. yalnız geberirim. istemez.
Teşekkür ederim Tanrım.
Filhakika. Söyledim bitti. Çok keyifli. Siz de söyleyin, bakın. Filhakika.