En yakın dostum, kardeşim dediğim arkadaşım, çok ağır bir depresyon geçirdi geçtiğimiz yıllarda. Zor toparladılar diyebilirim. Elimden geldiği kadar da yanında oldum. Hala da öyleyim. Fakat, ben de mesleğim için gerektiği kadar tıp eğitimi almış biri olarak, durumunu hiç iyi görmüyorum. Şizofreni belirtileri gösteriyor, çok ciddi bir şekilde. Tanımadığı bir kız arasın, eski sevgilisi yaptırmış. Tanımadığı biri eklesin üç ay önce konuştuğu kız yaptırmış. Benimle bir kız tanışmak istesin kesin iki yıl önce ayrıldığı kız pişmanlıktan ölüyor, benim sayemde ona ulaşmaya çalışıyor falan neler neler... iş yerinde bütün erkekler ondan nefret ediyor ama bütün kadınlar da onunla yatmak istiyor. Patron ona bağırsa, azarlasa aslında çok sevdiği için... Saçma sapan şeyleri kafaya takar, beni arar anlatır da anlatır. Yok babası kendine çeki düzen ver demiş, ama o napmış da sanki neyi varmış, her gün başka karı sikip, orospunun birini evlencem diye getirip, uyuşturucu kullanan, gece egzoz patlatan biri miymiş de babası ona bunu diyormuş, ne hakla dermiş... Konuşur konuşur saatlerce, teselli edemezsin sana yüklenir. Ya oğlum saçmalama dersin, kıskanıyor olursun onu bütün kadınlar ona hayran olduğu için.

Yav bizim bu adamla kundakta yan yana fotoğraflarımız var. 29 yıllık hayatım boyunca hep dip dibe, göt göte yaşadım ben bununla. En zor anımda, en güzel anımda hep yanımdaydı. Ya boşver, takma, adam hasta, he de geç diyorum ama, çok bunaldım be sözlük. Çok bıktım. Artık arayınca türlü bahanelerle açmamaya, "gel iki bira atalım" dediğinde buram buram kaçmaya başladım, katlanamıyorum herife. Bir şey de diyemiyorum, çünkü hasta. Hiç görüşmesem diyorum 29 yıllık arkadaşlık çöp mü olsun? Böyle düşününce kendime de kızıyorum, ya sen bir dost, arkadaş olarak onun yanında olmalısın, adamdan kaçıyorsun diyorum. Ama cidden katlanamıyorum. Çok bunaldım. Çok sıkıldım artık bu durumdan. Bazen telefonda mesajlarını 8 saatlik sessize alıyorum. Görmemek için. Yav arkadaş ben diş hekimiyim, hasta bakıyorum herif arıyor hastayı çabuk yolla bişi dicem, konu ne biliyor musunuz telefonuna hiç kullanmadığı bir uygulamadan çok bildirim geliyormuş da, bunu ona kesin biri yapıyormuş, başka bir açıklaması olamazmış... Niye verdim bu son örneği nasıl bu kadar yorulduğumu anlayın amk.

Rahatladım yazınca. Oh be.
Ben de biseyler var gibi
Deli değilim ama normal olduğumu da savunamam ağlarken su molası verip devam ediyorum kaldığım yerden.
bugün bir şey fark ettim.
arkadaş grubumuzun en güleryüzlü benim belki, hatta kavgadan uzağı.

ama sinirlenince en agresifi.
bugün bir arkadaşa yersiz yere yükseldim, kızdım. hayır kızın bir suçu da yok, kız uzatmıyor. erkek bir arkadaşa yüklensem sorun değil de, kıza yüklenince kendimi kötü hissettim. çünkü erkek olanla kavgadan yarım saat sonra hiçbir şey olmamış gibi yapabiliriz.

sanırım agresifleşince yüzüm de değişiyor.
birebir bu hale gelince karşımdaki kimse aynı yönde karşılık verme eğilimine girmedi. çünkü girse bu dünya birimize fazla diyebilecek kadar sinir katsayım yükseliyor. hatta karşılık versin dahi istiyorum diyebilirim.

zor sinirleniyorum, çoğu insanın taktığı şeyleri takmam bile.
ama sinirlendiğim vakit bir şey düşünemiyorum. ve bu kör bir sinir olmuyor. bilinçli, tehlikeli bir agresiflik hali oluyor.

siz hiç sinirlenmez misiniz sorusunu duyacak kadar sakinimdir. herhangi biri sinirlendiremez kolay kolay.
ancak sinirlendiğim zaman gözlerimden okunur.
acınası bir itirafım var oda: hiç itiraf edecek bir şeyimin olmaması.

bkz. ben sana bişey deyim mi? -de , ben sana hiç bişey demiyom.
yakın zamanda seks yapmam gerekiyor.
Hiç gerçek dostum yok.

Bunu bilmek insanın canını acıtıyor.
Hayata acı çekmeye gelmişiz amına koyim.
Aslında bir nevi ben birkaç itirafda bulunacağım...

Sürekli kadınlardan dayak yediğimi hayal ediyorum bu bana aşırı derecede zevk veriyor...

Sürekli takım elbiseyle dışarı çıkıyorum...

ifşaları sırf özenti olduğum için yapıyorum...

Siyasetide sırf sıkıldığım için yapıyorum...

Sürekli fazla zengin olmayan, sarı saçlı, güler yüzlü ve şahane gözleri olan bir alman kadınıyla evlendiğimi hayal ediyorum...

Bir kadın yüzüme gülünce "kesin evde çılgınlar gibi beni arzulayacak" diye düşünüyorum...

Hayırlı günler...
ayva reçeli yaptım ama suyu bir türlü sakızlanmadı.
Yüzümde maske varken ve moralim bozuksa, kendimi tutamıyacak gibiysem dışarıda da artık ağlayabiliyorum. Kimsenin görmemesi ama kalabalık içinden öyle geçebilmek değişik bi duygu.
Yabancı uyruklu gelinimiz var türkceyi yeni ögreniyor ufak doz oğlanla benim muhabbetime maruz kaldı. Benim oglana bugün defol git diyor. Ne anlama geldigini bilmeden. Oglanla birbirimize sakin sakin girisince kız da normal bir sey sandı muhabbeti. Başka seyler de ögrenmemistir inş.
sanırım aseksüelim.

obsesif kompülsif bozukluk denen sorun yüzünden çok şeyden iğrendiğim doğrudur ancak son yıllarda büyük ölçüde azalttım, üstesinden gelebildim. ancak aşamadığım şeyler de var... bir insanın vücut sıvılarından fena halde iğreniyorum. gerçi bu sevdiğim insanda sorun olmuyor garip bir şekilde. bilişsel ve duygusal bir şeyler paylaşmadığım insanlarla bir nevi zoraki cinsel birleşme yaşıyorum ve ardından orayı öyle bir terk etmek istiyorum ki, midem ağzıma geliyor, dayanamıyorum. ejakülasyon sonrası sendromu değil bu, hemen eve gidip temizlenme isteği. geçtiğimiz cuma günü en sonunda böyle olduğuma karar verdim. ve öyle de kalmaya kararlıyım. zira ne gerçek bir ilişki yaşayacağım ne de gerçekten sevilmeye değer biriyle karşılaşacağım. aman lazım değil!

ama işi garibi arzularıma kulak verdiğimde dibine kadar heteroseksüelim ancak cinsel birleşmeden iğreniyorum. sanırım kimseyi yarı yolda bırakmadığım halde birinin çok pis ahını aldım ve demiseksüel oldum.
Merhaba. Bu itiraf eski sevgilime. Birkaç gün önce eski sevgilinin beni aldattığını öğrendim gram üzülmedim zaten değerin yeterince düşmüştü ve öfke doluydum sana karşı. 2 hafta aramız kötüydü o arada eve atmış manitayı helal olsun vallahi taktir ettim seni. Aşksız ve sevgisiz Bedenler bir torba ve değersiz. bir başkasına makine gibi duygusuzca dokunmuş olman beni üzmez bu senin kalitesizliğin. Teşekkür ederim küçük yaşamınla beni aydınlattığın için.
Bazen kendimi uyuşturmak istiyorum.
Önerilenler listesinde 6 numaralı macar rapsodisine denk geldim yine. Allegro kısmında bi coştum bi hoşuma gitti. Saat gecenin 1 buçuğu. Bu parçayı birine atmalıyım ve onun da hoşuna gitmeli, takdir etmeli. Öyle düşündüm. Bunu yapabilecek tek bir kişi var, o da almanya'da şu an. Bir sebepten aylardır konuşmuyoruz. insan bazen sadece eğlenebileceği değil küçük zevkleri paylaşabileceği birini de istiyor.
Anlık bi dürtüyle içimdekileri döktüm şimdi de.

Arada işe yarıyon sözlük.
Ben bazı şeyleri yeni yeni anlıyorum ya.. ve bu anladıklarım pek de hayra alamet değil gibi sanki. Acaba yanlış mı anlıyorum ki.. bilemedim. Neyse eman.

Not: kendime itiraf edemediğim bir çıkarımımı buraya bir türlü kusamadım. Hoççakalın.
(okuldan) atıldık hey halkım, unutma bizi!
Ahh ah.. Üzüldüm sözlük, gercekten üzüldüm. Devam etsem başka sıkıntıları olacaktı belki ama emeklerimin hiçe sayılmasına çok üzüldüm. Yeniden başlayabilirsem belki geçer bu duygum. Ama üzüldüm. Gerek yoktu hiç. Yazık! Hakkım baki.
hayatımı heba ediyorum.
Şeyi demeyi unutmuşum burayı kullanmayı bilmediğimi :,(
Yine çoklar sokağında bana yer yok, yine ben öldüm.
kendi kendimle epey bir savaş verdim, etsem mi etmesem mi ikilemini, etmem ne kadar doğru olur sorunsalını yaşadım ama sonunda etmeye karar verdim. evet itiraf ediyorum: uludağ sözlük' teki en büyük eğlencem, en seçkin zevkim, tavan neşe kaynağım, en iyi stress gidericim, en etkili kas gevşeticim (bu ne lan! bu fazla oldu) Uludağ sözlüğün (çok) yüksek bilim kurulunu, think tank ekibini, beyin gücünü oluşturan, fotoğraf okuma ve yorumlama yüksek istişare kurulu uzman ekibindeki, kendileriyle aynı sözlükte olmamın benim için çok yüksek bir ayrıcalık olduğunu ifade etmemin bir gereklilik olduğuna inandığım, yazarlarımızın, fotoğraf okumalarını ve yorumlarını takip etmektir. bugüne kadar julia roberts' ın saçlarının tellerinin sayısınca sit-com, sci-fi, comedy, rom-com, adventure, action, thriller, fantasy, romance izlemişliğim vardır hiç birisinden böyle keyif almadım, böyle bir haz yaşamadım. şaka maka bu kıymetli yazarlarımızın fotoğraf okumalarına, yorumlamalarına sardırdıktan sonra depresyon ilaçlarını kestim, baba; o derece iyi geldi, yani. haşmetmeablar, ekselansları, sinyorlar, sinyoritalar, siz beni güldürdünüz, allah' da sizi güldürsün. bana bir fotoğraf versinler o fotoğrafla ilgili bir, bilemedin iki, hadi kendimi çok zorlasam en fazla üç yorum yapabilirim. Ne yapayım, kanka, ıq' um bu kadar (iq böyle mi yazılıyodu?) kapasitem bu. allah' ın bildiğini kuldan mı saklayayayım. ama sözünü ettiğim uzman yazarlarımız, bir fotoğraf karesine 5867 yorum, 4892 yalan, 6962 iftira, 7695 nefret tohumu, 5 ton çamur sığdırabiliyorlar. bazı yazarlar aya gitmekten, aya ayak basmaktan bahsediyorlar. aya yaya mı, at üstünde mi, eşek sırtında mı, eşek bizim sırtımızda mı yoksa, eşekle yanyana mı giriş yapalım, tartışmasını yapıyorlar. istersen amuda kalkmış vaziyette gir lan, çok mu önemliydi, aq. Sen önce yazdığın sözlükteki mucizeyi keşfet, kimlerle dansettiğinin farkına var. yanıbaşındaki nimetler, aynı sözlükte birlikte yazı yazmanın kısmet olduğu (kafası) güzel insanlar için allah' a şükret. bir fotoğraf karesine 5867 yorum yapabilmekteki 100.000 megapiksellik hayal gücünü, 4892 yalan sığdırabilmekteki girişimciliği, 6962 iftira atabilmekteki cesareti, 7695 nefret tohumu ekebilmekteki yatırımcılığı, 5 ton çamur bırakabilmekteki üretkenlik düzeyini, bir fotoğraf karesine 5 ay, 3 hafta, 4 gün, 17 saat, 22 dakika, 6 saniye süreyle aralıksız yorum yapabilmekte ifadesini bulan kin, nefret, öfke, ötekileştirme üretmekteki enerjiyi, o karedeki insanlar hiç yalan söylemedikleri, yolsuzluk yapmadıkları,kimsenin malını çalmadıkları, hiç bir canlıyı incitmedikleri, şerefsizlik, hainlik yapmadıkları, iyi bir anne, iyi, bir baba, iyi bir eş, iyi bir evlat, iyi bir yurttaş oldukları, vergi kaçırmadıkları, yolsuzluk yapmadıkları, hak etmeyen hiç bir yakınlarını çok önemli mevkilere getir(e)medikleri, vatani görevlerini yaptıkları, şanlı bayrağımızı, şehit kanıyla sulanmış topraklarımızı, ortak sevdamız türkiyemizi en az herkes kadar sevdikleri halde, sadece ve sadece inançlarından, kıyafetlerinden, yaşam tercihlerinden dolayı ısrarla bütün türkiye'ye hedef göstermedeki olağanüstü gayret, sabır ve metaneti, onlara duydukları evreni dolduracak büyüklükteki kin, öfke, nefret ve tahammülsüzlüğün boyutlarını hesap edebiliyor musun? edemiyorsun değil mi? ben de edemiyorum. sende bende bu yetenek yok, bizde bu kapasite yok, aga. Ama adamlar yapıyor. allah bazılarına verdikçe veriyor, hacım, ne diyebiliriz. sen daha aydan, aya ayak basmaktan bahsediyorsun. 'ayda açacağım avm' ye hangi ismi koysam' diye düşünüyorsun. dedenin ismini koy, büyük anneannenin ismini koy, aq, çok önemliydi sanki. saydığım özelliklere, doğa üstü güçlere, enerjiye, bilgi birikimine, iq' ya sahip yazarlar ne yapmaz, bir düşünsene. ay ne olum lan, mars ne? yeni güneş sistemleri, galaksiler, keşfederler. oralarda klonlar, şehirler, hatta ülkeler kurarlar. nöbetçilerrr! tezzz atımı getirin! sonra da sözlükte 'uludağ sözlüğün fotoğraf okuma ve yorumlama uzmanları' diye başlık açın. bundan sonraki yazılarımıza orda devam edelim. buraları daha fazla meşgul etmeyelim. uludağ sözlük yerküremizin en elit, entellektüel, kültür seviyesi yüksek, çok yüksek zevklere, fantezilere sahip yazarlarını barındırıyor. adamların, hatunların ... ve diğerlerinin kimbilir yazacak ne itirafları vardır. bizim gibilerle mi uğraşacaklar. sürçü lisan ettikse affola. çevreye verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. dört nala uzaklaşıyoruz, efeeem.
itiraf ediyorum: bir önceki entrymde yüksek vasıflarını saymakla onur duyduğum, sözlüğümüzün, fotoğraf okuma ve yorumlama uzmanlarını kıskanıyorum. ben bir fotoğrafa ancak bir, iki veya en fazla üç yorum yapabilirken, bir fotoğraf karesine binlerce yorum yapabilmekte ifadesini bulan hayal gücünü, yeteneği, üretkenliği kıskanıyorum.
bir fotoğrafı ellinize aldığınızda, fotoğraf karesinde evrensel, ortak, herkesçe bilinen bir durumun görüntüsü varsa, dünyanın her yerinde, farklı insanlar tarafından o fotoğrafa yapılacak tek, ortak bir yorum vardır. örneğin, yemek yiyen bir aile, cafe’de çay eşliğinde sohbet eden insanlar, bir futbol maçında karşılıklı top peşinde koşan oyuncular. bazı fotoğraf karelerindeki durumlar ise evrensel, ortak olmak yerine bireylere toplumlara, kültürlere özeldir; o duruma yabancı olan insanlara yorumlanması, açıklanması, okunması gerekir. örnek veriyorum. bir kılıç kalkan gösterisine ait bir fotoğrafı türkiyede kime gösterseniz, yüzünde bir tebessümle ‘aaa kılıç kalkan oynuyorlar! olsa da seyretsek’ diyecektir. aynı fotoğrafı farklı kültürlere sahip insanlara gösterdiğinizde, açıklamadığınız, yorumlamadığınız sürece, farklı düşüncelere, tahminlere yol açacabilecektir. düello geleneğinin yaygın olduğu toplumlarda, örneğin rusya’ da yaşayan bir insan bu fotoğrafın, daha eski bir devirde düello yapan iki insanın fotoğrafı olduğunu söyleyebilecektir.
iskoç kültürü ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan bir insan da giydikleri kiltle birlikte gayda çalan bir grup iskoç erkeğini, birlikte eğlenen eşcinseller zannedebilecektir.
Bu durumda yapılacak nedir o fotoğraf karesindeki kişilerle veya onları tanıyan ya da o durumu bilen kişilerle iletişime geçmek, durumu çok kısa bir sürede aydınlığa kavuşturacaktır. siz böyle yapmayıp ta fotoğraf karesindeki kişilere duyduğunuz tepki, ötekileştirme, nefret dolayısıyla kafanızda sabit ve yanlış bir fikir oluşturursanız bu sizin tercihiniz ve yanlışınız olmuş olur.
sözlüğümüzün seçkin fotoğraf okuma ve yorumlama uzmanları ne yapıyor? ne yapmalarını bekliyordunuz? adamlar bu kadar insanüstü, doğa üstü, muhteşem yeteneklere sahipken, kendilerine yabancı bir durumun anlaşılması, aydılatılması için için o fotoğraf karesindeki insanlara, ya da onları tanıyan kişilere soracak değillerdi herhalde. güzel insan, kılıçdaroğlu başgan' ın da hem tarihe hem de literatüre geçen o veciz ifadesiyle: "böyle bir şey olabilir mi?" adamlar bu kadar donanımlıyken, hayal güçlerinin sınırı evrenin boyutlarını aşarken, o fotodaki, kendileriyle aynı seviyede olmayan, insanların bir çift sözüne mi itibar edeceklerdi, pehhh. ya da senin benim bir iki kuru lafımıza mı inanacaklardı. pehhh, pehhh, pehhh.
sakin sakin oturan, masum masum bakan insanların olduğu bir fotoğraf karesini yorumlayıp: siz bunların şimdi böyle sakin sakin oturduklarına, masum masum baktıklarına kanmayın, aldanmayın. aha işte biz şuraya da yazıyoruz. bundan tam on yıl sonra bu gün, bu saat, bu dakika, bu saniyede bu insanlar birden değişecek. tırnakları aniden 20 cm uzayacak, dişleri 30 cm uzyacak ve keskinleşecek, gözleri kıpkırmızı iki alev topuna dönüşecek ve hep birlikte türkiye cumhuriyetini yıkmak için harekete geçecekler.” diyorlar. allahım sen aklıma mukayyet ol bu nasıl bir hayal gücüdür. hayal sınırlarını aşan ancak kehanet sözüyle açıklayabileceğimiz bir durumdur. Nostradamus hayatta olsaydı milleti concorde meydanına toplar, yüksekçe bir yere çıktıktan sonra, kahinliği bıraktığını ilan eder, sonra da paris ahalisiyle öpüşüp koklaşıp helalleştikten sonra tası tarağı toplayıp türkiyeye koşar, yazarlarımızın hizmetine girip çaycılıklarını yapmakla şerefyab olurdu. roger christian üstad bizim uzmanları duymuş olsaydı, 1994’ te nostradamus’un filmini yaptığı için pişmanlık ateşiyle yanar, st. paul’s cathedral, Westminster, temple church falan da vaziyeti kurtaramayacağı için doğruca vatikanın yolunu tutar, papa hazretlerinin huzurunda günah çıkarır sonra da: "ölmüş adamların filmlerini yapmakta ne oluyor, baba. nostradamus’ ta kim oluyor. yaşayan değerlerin kıymetini bilmek lazım” deyip bizim yazarların filmini yapmak için türkiyeye koşardı.
çok değerli, kendileriyle aynı gezegeni ve aynı sözlüğü paylaşmaktan büyük onur duyduğumuz foto okuma ve yorumlama uzmanı arkadaşlarımızın yeni çalışmalarını büyük bir aşk, şevk, meşk ve heyecanla beklediğimizi ifade etmeye bilmem gerek var mı?
hepinizi eksiliyorum kusura bakmayın.
ben de kendimi bazen, mesleğimin gereği, peçete fln zannediyorum ha... olacak iş değil, sanırım bir uzm. dr. psikoloğa görünmem gerekiyor.
ABD'deki güç bizde olsaydı dünyayı daha fazla mahvederdik. Evet.