bugün

entry'ler (670)

günün sözü

Ne çok bilen var, ne kadar büyük adamlarla birlikte yaşıyoruz. Küçük ve cahil adama muhtaç kaldım.
Bülent Akyürek

kitap alıntıları

"Kişilik kazanmışlığın ana göstergesi, 'Ben kimim?' sorusunu sorabilmek ve buna ne dediğini bilir tavırla cevap getirebilmek yönünde yürüyen bir felsefî bilinçtir.
Tarihte islâm medeniyetinde benliğini kazanmış olan Türklüğün bugün temel sorunu 'kendinibilmezlik'tir. Trajik duyuştan yoksun olmaklığı, düştüğü feciî durumun bilincine varmaktan Türk'ü alıkoymaktadır.
Bilinç bulunmuyorsa, varlıktan da bahsedilemez.
islamcılık, son derece yanlış ve kerihtir. islamı ve müslümanı ideolojileştiremezsiniz.
Ruhu uçup gitmiş vucuda, ceset diyoruz. o halde, kurtarabildiğimiz, cesedimizmiş."
Omurgasızlaştırılmış Türklük / Teoman Durali

ekşi sözlük ün kapatılması

insanların kutsal değerlerine, örf ve adetlerine, inançlarına, dünya görüşlerine hakaret etmekte, onları aşağılamakta, alay konusu yapmakta, hangi mevkide olursa olsun, bireylerin kişilik haklarına, aile bireylerine saldırmada, küfretmekte hiçbir sınır tanımayan ekşi sözlük için beklenendir, olması gerekendir.

yukarıda saydığımız konularda yöneticiler bu güne kadar gerekeni yapsaydılar bu duruma gelinmezdi. ancak onlar gerekeni yapmak bir yana bu konularda başı çekmeyi tercih ettiler. bir bürokratı eleştirebilirsiniz. onu sevmediğinizi belirtebilirsiniz. ama kendisine ve aile bireylerine küfredemezsiniz hakaret edemezsiniz, iftira atamazsınız, tehdit edemezsiniz. bunları yapmak istiyorsanız klavye başından değil karşısına dikilerek yaparsınız.

bir dine inanmadığınızı belirtebilirsiniz. inandığınız dini belirtebilirsiniz hiç bir şeye inanmadığınızı da ifade edebilirsiniz. bunun gerekçelerini sıralayabilirsiniz. buna hakkınız vardır. ancak bu topraklardaki insanların yüzde doksanından fazlasının inandığı yüce islam dinine, onun peygamberine, kitabına, hükümlerine, ibadetlerine, büyüklerine, alimlerine, değerlerine küfredemezsiniz, hakaret edemezsiniz, aşağılayamazsınız, alay edemezsiniz. bunlar fikir özgürlüğü, demokrasi, insan hakları, aydınlık, çağdaşlık, entellektüellik değildir. tahammülsüzlüktür, seviyesizliktir, bayağılıktır, haddi aşmaktır.

haddi aşanlara da hadleri yeri ve zamanı geldiğinde anlayacakları dilden, uygun bir tarzda bildirilir.

borussia mönchengladbach

bayern münih'in belalısı takım. her zamanda ve her yerde, her halde ve şartta, kendilerinin en kötü, bayern münih'in en iyi olduğu zamanlarda dahi bayern münih'i rahatça yenen takım. bu hafta yine yenmişler. bir gün küme düşerlerse bayern özel kutlama yapar, herhalde.

ahmet suat özyazıcı

çocukluğumuzun kahramanlarımızdan birini daha kaybettik. trabzonspor’u 1975-1976 ve 1976-1977 yıllarında üst üste iki defa şampiyon yaparak futbolda istanbul hegemonyasına son veren ve anadolu ihtilalini gerçekleştiren ahmet suat özyazıcı 87 yaşında hayata veda etti. teknik direktörlüğü kadar örnek insanlığıyla da hafızalarımızda yer eden büyük ustayı, trabzon efsanesini unutmayacağız. allah rahmet eylesin. mekanı cennet olsun.

tekbir getirmek

tekbir getirmek elbette güzeldir ve hiç bir mü'minin de buna itirazı olmaz. ancak her şeyi yerinde ve zamanında yapmak da çok önemlidir. nasıl akşam vaktinde sabah namazı kılınmıyorsa, ramazan bayramında kurban kesilmiyorsa, doğru tesbihleri doğru zamanda yapmak da önemlidir. hac'da, kurban'da, sünnet merasiminde yüksek sesle tekbir getirilebilir. deprem zamanlarında ise tevbe, istiğfar, duaya devam etmelidir. uzun süre enkaz altında kalmış bir insanın bilinci, duyguları, psikolojisi, fiziksel aktiviteleri değişmiş olabilir. böyle bir insanın yanında yüksek sesle tekbir getirmek yerine sessizce ya da herkesin kendi duyacağı şekilde istiğfar getirmesi, ya da "allah, allah" diyerek lafzai celali tekrarlaması dah uygundur.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

Milletimiz tarihinin en ağır felaketlerinden birine maruz kaldı. Geçen bir haftalık sürede yardımlaşmanın dayanışmanın, devlet millet bütünleşmesinin olağanüstü örneklerini görmemiz acılarımızı bir nebze olsun hafifletti, umutlarımızı çoğalttı. Her zamanda ve her yerde karşılaşılabilecek kötülere, kötülüklere, eksikliklere rağmen mayası iyilikle yoğrulmuş olan bu güzel millet, yedisinden yetmişine başlattığı seferberlikle adeta bir destan yazdı. Hiç şüphemiz olmasın, Nice zorlukların üstesinden gelen milletimiz bu afetin yaralarını da saracak, bu zor günleri de aşacak ve bu felaketin içinden eskisinden daha güçlü çıkacaktır. Bize düşen yardımlarımızı, dualarımızı ve umutlarımızı devam ettirmektir.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

bu ülkede doktorundan mühendisine, mimarından esnafına her meslek grubunun din hakkında konuşma, dini konularda atıp tutma, asıp kesme, yazıp çizme hak ve özgürlüklerinin olması ancak din adamlarının böyle bir hak ve özgürlüklerinin olmaması, diyanet mensuplarının, imamların, hocaların, cami görevlilerinin dini konularla ilgili konuştuklarında, görüş bildirdiklerinde, sosyal medya hesaplarından paylaşımda bulunduklarında küfür yemeleri, hakarete uğramaları, sosyal medyada linç edilmeleri beni oldukça şaşırtıyordu: “yahu bu adamlar insanlara dinin kurallarını bildirmeyecekler de kim bildirecek” ya da “bu adamlar kürsüye, minbere çıktıkları zaman islam’ın emir ve yasaklarını, kur’an hükümlerini, dinin inceliklerini anlatmayacaklar da, yemek tarifi mi verecekler, at yarışı tüyoları mı verecekler, tatil beldelerinin doluluk oranları ve fiyatları ile ilgili rapor mu verecekler. senenin her haftası da orman haftası, trafik haftası, yerli malları haftası değil ki onlardan bahsetsinler ” gibi şeyler söylüyordum.

ancak, itiraf ediyorum ki, bu duruma artık ben de alıştım. hatta o kadar alıştım ki artık ne zaman bir din görevlisi kürsüde, minberde dinin hükümlerinden bahsetse ya da sosyal medya hesabında dini konularla ilgili bir paylaşımda bulunsa: “hocam senin başka işin yok mu? otur oturduğun yerde. ülkede bu kadar doktor, mühendis, mimar, veteriner, esnaf, insan kaynakları uzmanı, siyasetçi, gazeteci, kaynakçı, bobinajcı, sıhhi tesisatçı varken dini konularda konuşmak, yazmak, paylaşımda bulunmak sana mı kaldı?” demek geliyor içimden.

güne bir fotoğraf bırak

görsel

güne bir söz bırak

"bana geçmişinden bahset sana geleceğini okuyayım."
confucius

meclis lokantasındaki fiyatlara zam gelmesi

milletçe bizi derinden yaralayan, huzurumuzu kaçıran, endişeye sevk eden, geleceğe dair umutlarımızı karartan zamlardır, “bu kadar da olmaz!” dedirten durumdur. adamlar aldıkları üç kuruş maaşla gece gündüz bizler için çalışsınlar, ülkede çözülmedik problem bırakmasınlar, sen kalk bu tosuncukların yemeklerine zam yap; çorbayı 6, adana kebabı 18, döneri 30, pirzolayı 35, fıstıklı kadayıfı 16 liraya ver. ulan, allah’tan korkun, kuldan utanın be. sayın vekillerimize bu yapılır mı? yok arkadaş yok, bu ülkede yaşanmaz artık. ben önce, asıl olmanın bilinciyle, vekillerimizin bu zammın ilk şokunu atlatabilmeleri için, destek amaçlı bir yardım kampanyası düzenleyeceğim ardından da tası tarağı toplayıp bu ülkeyi terk edeceğim.

bursa anadolu güzel sanatlar lisesi

güzel sanatlar liseleri, anavatan partisi’nin milli eğitim bakanı avni akyol’ un döneminde açılmıştır. 1989-1990 öğretim yılında istanbul’ da, 1990-1991 öğretim yılından itibaren de Ankara, izmir ve Bursa’da birer Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi açılmıştır.

bursa güzel sanatlar lisesi adıyla, ilk olarak 8 ekim 1990 tarihinde Turizm ve Otelcilik Lisesi bünyesinde faaliyete geçen okul, 1992-1994 yıllarında Fatih Lisesinde, 1994-1997 yıllarında Ali Osman Sönmez Teknik Lisesinde, 1997-2003 yıllarında Muradiye Lisesinde eğitim-öğretimine devam etmiştir.

2003 yılında, Zeki Müren’ in mirasından yararlanılarak Mehmetçik Vakfı ve Türk Eğitim Vakfı’nın yardımlarıyla, nilüfer ilçesi' nde, okula ait bir bina inşa edilmiş ve okulun adı da Zeki Müren Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi olarak değiştirilmiştir.

müze işlevi gören bir odada zeki müren’in kullandığı bazı eşyalar saklanmaktadır. burada geçen zamanlarımı çok güzellikle hatırlamasam da, hala yüz yüze ya da sosyal medya üzerinden görüştüğümüz, hasan mirza, ömer faruk kaya ve yusuf acemoğlu gibi üç güzel insanı burada tanımışımdır.

geceye enstrümantal bir müzik bırak

mariage d'amour - amy tapping
https://www.youtube.com/watch?v=5s7jugoIn3o

masum ve güzel dizisi

bursa erkek lisesi' nin dizi çekimleri için, aslında, uygun bir mekan olmasına rağmen, bu mekanda daha önce çekilen dizilerin kaderine uyarak 6. bölümü göremeden veda etmiş dizidir.

kimbilir belki de, "okulumuzda dizi çekiliyor da biz neden rol alamıyoruz. hiç değilse bir yerlerde çıksak, görünsek" diyen "masum ve güzel" gençlerin masum arzuları ve güzel hayallerinin gerçekleşmemesinin "ah" ıdır, bunun sebebi.

normal sözlük

inci sözlük çöplüğe dönüşünce oradan ayrılan birkaç ergenin kurduğu klon sözlük; daha doğrusu kendini sözlük sanan sözlüğümsü. ‘küfürsüz sözlük’ sloganıyla hareket ederler ama akıllara zarar haksız ceza uygulamalarıyla, adam kayırmacılıklarıyla, feminist, ırkçı uygulamalarıyla günün her saatinde kesintisiz küfür yerler.

yazardan çok moderatörün bulunduğu (a)normal sözlük’te, eğer biraz uzunca bir nickiniz varsa, bir salladığınızda en az dört beş tane modun kafasına değme ihtimali vardır. ‘ne güzel işte, mod çoksa işler se hızlı yürür’ demeyin şimdi. bu modlar, yazarlara hakaret etmekten, onları aşağılamaktan, yazarlara ceza yağdırmaktan başka bir iş yapmıyorlar çünkü. Bu sözlükte işler ‘bir elin nesi iki elin sesi’ sözüne göre değil, ‘nerde çokluk orda ... yokluk’ prensibi gereğince yürüyor, anlayacağınız.

sözlükte yeni yazmaya başladığımda yazarların entrylerinin modlar tarafından çok sıkı takip edilmesi, bir çok yazarın girdikleri entryler yüzünden ceza alması dikkatimi çekmişti ama pek yadırgamamıştım; hatta takdir de etmiştim. ‘işte modların işini yaptığı, kaliteye önem veren, seviyeyi düşürmemeye çalışan bir sözlük’ diye düşünmüştüm. Ama kazın ayağı hiç de öyle değilmiş. Özelden bir süre yazıştığımız bir mod itiraf etmişti, ya da klavyesinden kaçırmıştı. Meğerse modlar yazarlara her ceza ugulamalarında kıdem alıyorlarmış, dereceleri yükseliyormuş. Bir entry girdiğinizde en az 2-3 mod sizi cezalandırarak puan, derece ve para kapma aşkıyla cümlelerinizi didik didik incelerler, üzerinize çullanma fırsatı kollarlar. Sözlük değil, bir caddede, bir sıradan insana 2-3 tane kgb ajanının, politbüro görevlisinin, komünist parti üyesinin düştüğü yetmişlerin moskovası, sanki.

gerekli süreyi tamamlayıp nickimi değiştirmeye karar vermiştim. normalde birkaç saniyelik olan bu iş tam iki haftayı almıştı. iki haftada nick mi değişir lan! Ulu’da altı aylık süreyi tamamladığınızda kendiniz bile bu işi yapabiliyorsunuz. lenin,stalin, kruşçev, ivan, pavlov, yoldaş gibi nicklere sahip olan ve yoldaş olmadıklarını fark ettikleri yazarların taleplerini pek nicklemeyen adminlerin hiç biri mesajlarıma cevap vermeya tenezzül etmediler. modlar da birbirlerine havale ettiler. iki hafta sonra biraz insaflı bir mod nickimi değiştirme lütfunda bulundu. yazarların nicklerini değiştirmek modlara puan kazandırmıyor, çünkü. Biraza sonra anlatacağım tamamiyle haksız sebeplerden, bir entrymden dolayı beni cezalandırmaları ise hemen birkaç dakika içerisinde gerçekleşmişti.

işlerin anormal yürüdüğü bu sözlükte yazarların cezalandırılma şekli de oldukça enteresan. bunu grup halinde, eğlenceye dönüştürerek, keyfini çıkararak yapıyorlar. önce bir mod size aşağılayıcı bir mesaj gönderiyor. arkasından 2. bir mod, bir aşağılayıcı mesaj daha gönderdikten sonra cezanızı uyguluyor. en sonunda da adminlerden biri: “modlarım nasıl koydular ama? bizim dünya görüşümüze, siyasi tercihimize, cinsiyet ayrımcılığımıza, ırkçılık anlayışımıza aykırı entry girmenin karşılığını gördün mü, şimdi aklın başına geldi mi? puhahahaaaaaa” tarzında son bir aşağılayıcı mesaj gönderdikten sonra ceza seansını bitiriyor, perdeyi kapatıyor. pes doğrusu! Romalı asillerin, arenada, ellerindeki içki kadehleri ve meyve tabakları eşliğinde, esirlerin aslanlara parçalatılmasını izlemeleri misali adamlar da, yazarların cezalandırılması işini adeta bir ayine, eğlenceye dönüştürmüşler. kendilerine göre de iyi eğlence bulmuşlar ne diyelim.

bir ünlüyle ilgili bir entry girmiştim. kendi özgün ifadelerimi kullanmıştım. ancak bir iki cümlelik biyografik bir bilgiye de yer vermiştim. o bölüm sebebiyle entrym alıntı muamelesi görüp silinmişti. bir ünlünün bellli bir tarihte, beklli bir şehirde doğduğunu kaç farklı şekilde ifade edebilirsiniz ki. o cümlenin özgün olması için devrik cümle mi kullanmanız gerekiyor, başka bir dilde mi ifade etmeniz gerekiyor, yaksa o bölümü amuda kalkmış vaziyette girmeniz ve bunu da fotoğraflayıp, belgelemeniz mi gerekiyor.

belki de, çok da büyütmemek, normal karşılamak gerekiyor. inci sözlük çöplüğe dönünce buradan ayrılan, kafası güzel ergenlerin kurduğu klon bir sözlükten, daha fazla da bir şey beklenemez, zira.

normal sözlük

kurucusunun ve birkaç tane admininin dışında modlarının tamamının ve yazarların da büyük bir kısmının kadın olduğu sözlüktür. sözlükte biraz vakit geçirdiğinizde kendinizi günde, kadınlar matinesinde ya da kadınlar hamamında hissetmeye başlıyorsunuz. sözlükte tanımdan çok yazar başlığı vardır. çünkü sözlüğün işleme sistemi esas olarak adminlerin, modların, kıdemli kadın yazarların birbirlerine yıkama yağlamaları üzerine kuruludur. birbirlerinin nick altlarına iltifatlar ederler, methiyeler düzerler, şiirler yazarlar. feminizmin, ırkçılığın, siyasal ayrımcılığın hakim olduğu sözlükte kankacılık oldukça ileri boyutlardadır. bu kanka gruplarından birine dahil olan bir kadın yazarın girdiği bir kelimelik bir entry bile anında 15-20 beğeni alırken siz, bahsettiğim yıkama yağlama işlerinde yetersiz kaldıysanız, internet aleminin en kral entrylerini girseniz ya en fazla 2-3 beğeniyle yerinize oturursunuz ya da entrynizin silinmediğine dua edersiniz. iki aya kadar logo değiştireceklermiş. çok merak ediyorum, yoldaş, pavlov, ivan gibi nicklere sahip yöneticiler yeni logo olarak orak çekici mi yoksa beş köşeli kızıl yıldızı mı seçecekler.

dostluk

Teknolojinin günlük yaşantımızı ve alışkanlıklarımızı iyiden iyiye değiştirdiği yaşadığımız modern zamanlarda, yeniden hatırlanması, tanımlanması, anlaşılması gereken kavramlardan biri de dostluktur.

Bugün dostluk deyince ne anlıyoruz? Dost deyince kimleri, ne sebeple hatırlıyoruz? Dosttan saydığımız kimselerin kaç tanesi gerçekten dost? Bize ne oldu da gerçek dost olmaya, gerçek bir dost bulmaya hasret kaldık. Gönüllerin çözülmeye yüz tutup kişisel çıkarların öne çıktığı bu zamanda, bu soruları kendimize sormamız gerekiyor.

Kolay değildir dostluk. Gönül ister. Dost dostu tanımlar, tarif eder. insanın kim olduğu dostundan belli olur. Dost bir aynadır; hem insana kendisini, hem insanı dış dünyaya gösterir.

Dost, ihtiyacın olduğunda sen istemeden veren, yüzünü ekşitmeden yardımına koşandır; kendi ihtiyacı olduğu halde önce senin ihtiyacını görendir. Yardım ve iyiliklerini başa kakmayan, gözyaşını gözden bile gizli silendir. Buna karşılık senden bir şey istemeyen, sana yük olmamak için derdini, kederini yanında taşımayandır.

Dost vefalıdır, samimidir, sadıktır. Dostunu arar, sorar, özler, hatırını gözetir. Onunla istişare eder, fikrine hürmet gösterir. Dostu ölmüşse bile onu her daim hayır dua ile anar, onun geride bıraktığı aile efradı ile ilgilenir. Mevkii ne kadar yükselişe yükselsin tevazuunu kaybetmez. Dostunun düşmanı ile asla dost olmaz.

Dost dostun kusuruna bakmaz. Huzurunda da gıyabında da dostunun hoşlanmayacağı sözleri söylemez. Varsa eğrisini düzeltmek, dağınıklığını toplamak, halini güzelleştirmek için baş başa iken tatlı dilde ikaz eder dostunu.

Dostlar ağırlık veren, samimiyeti zedeleyen bir teslimiyetten kaçınırlar. Çünkü onlar külfeti terk etmeyince ülfet olmayacağını bilenlerdir.

yalnızlık

yalnızlıktan çok da çekinmemek gerekir. yalnızlık sanıldığı gibi kötü değildir. hatta insan ne yapıp yapıp, zaman zaman, yalnız kalmanın yollarını da aramalıdır. çünkü yalnızlık insanın kendini tanımasına olanak sağlar ve kimi zaman da iyi bir öğretmendir.

hayatın anlamı

Hayatı, suyun akışına kapılmuş bir çöp gibi sürüklenmek olarak görenler, bir kuşun kapıp gitmesini ya da kıyıya sürüklenip toza toprağa karışmayı da göze almalıdırlar.

Ancak inanan insan hayatı hiçbir zaman basite alamaz. Hataları, yanlışlıkları tövbe ile tecrübeye, yaptığı güzel işleri de umut ile, yaşama sevincine dönüşür.

Rabbin izni ile düşüncede bize ağır gelen sorumluklar yine O’nun merhametiyle iyi bir kul olma hazzını yaşatır bize.

normal sözlük

kasıntı adminlere, evlere şenlik beceriksiz ergen modlara, abuk subuk kurallara sahip sözlüğümsü oluşum. ‘küfürsüz sözlük’ sloganıyla hareket ederler ama akıllara zarar haksız ceza uygulamalarıyla günün her saatinde kesintisiz küfür yerler.

bu sözlükte modlar, yazarlara uyguladıkları cezalar için puan, derece ve para aldıkları için girilen her entryyi didik didik incelerler ve alıntı muamelesi yapabilecekleri bir cümle ararlar. saatlerce uğraşıp özenle hazırladığınız, tamamiyle kendi ifadelerinizden oluşan bir entry girersiniz, içinde alıntı muamelesi yapabilecekleri bir cümle bulamazlarsa, mal bulmuş mağribi gibi biyografik bilgi içeren bir cümleye sarılırlar. o cümle yüzünden entryniz alıntı muamelesi görüp silinir. itiraz ettiğinizde ise ceza alırsınız.

ulan, bir ünlünün bir tarihte, bir şehirde doğduğunu kaç farklı şekilde ifade edebilirsiniz ki. o cümlenin özgün olabilmesi, size ait olabilmesi için amuda kalkmış vaziyette girmeniz ve bunu da fotoğraflayıp belgelemeniz mi gerekiyor?

belki de, çok da büyütmemek, normal karşılamak gerekiyor. inci sözlük çöplüğe dönünce buradan ayrılan, kafası güzel ergenlerin kurduğu klon bir sözlükten, daha fazla da bir şey beklenemez, zira.