bugün

bir insana ne kadar değer verirsem bir şekilde ondan o derece uzak kalıyorum sözlük. murphy kanunu gibi. her insanın başına zaman zaman gelen bişeydir ama bende hep mi böyle ne. mesela son birkaç yıldır annemi daha çok seviyorum ama onu aylarca göremediğim oluyor artık. en sevdiğim insanı görmeyeli üç sene oldu. yakın çevremden kimle yakın arkadaş olmaya başlasam ya taşınıyor, ya da aramıza hiçbir şey yokken kalıcı bir soğukluk giriyor.

bir girdap var sanki yakınlaştığım her şeyi içine çekip yok eden. paranoyak olmuş gibiyim. belki de cidden öyleyimdir? bilmiyorum sözlük, kafam karışık. şu anda tek bildiğim şey artık daha bir korkuyorum sevmekten ve de kaybetmekten.
iletişimsizlik çözülmesi basit bir problemmiş gibi görünür ama en iyi arkadaşlıkları zedeleyen hatta kimi zaman bitirme noktasına getiren bir durummuş. bugün herkesin tek bir çember içerisinde oturduğunu ve yarın herkesin arkasını dönüp olması gereken yere gideceğini hepimiz biliyorduk. beni korkutan şey bunun ne zaman olacağını kestirememek. belki de dün gece oldu da benim haberim yok. belki de bugün olacak ve ben bir daha öyle bir çemberin içinde olamayacam.
moderatörlere 2 haftadır çaylak olduğum için günde 10 - 15 kez fene küfür ediyorum . moderatör duy beni . *
tam bir ego manyağıyım. şahsıma yapılan küçük bir iltifatta ilgilenmede, o kişi en iyi insandır gözümde. ve onun için yapamayacağım şey yoktur. beni eleştirenlereyse düşman kesilirim. ya belli ederim bunu, ya da o kişiyle bidaha görüşmem. diğer itirafımsa aslında bunu facebook a yazıcaktım ama kötüye kullanılabilir diye yazmadım.
Yazacak çok şey var aslında
Ama onunla ilgili şeyler yazmak istemiyorum.
Çünkü ne zaman bu başlığa girsem onunla ilgili şeyleri yazmak geliyor içimden.
süpürgemi alıp geri getirmediği, ne zaman istemek için kapısını çalsam evde bulamadığım komşumu, evimin kirliliğine katkıda bulunduğu için temizliğe yardıma davet etmek istiyorum. hatta zorla temizletmek de istiyorum. üstüne bi de çay demlesin de beraber içelim istiyorum. *
neredeyse bir sene olcak yakında. bu gece abanıcam içkiye baya bi. küçük çocuk gibi hevesliyim şu an, o kadar çok olmuş ki içmeyeli *
inanılmaz bomba bir parti olacak bu akşam ki, gelmeyenler üzülsünn *.

edit: iğrenç bir dönemi atlatmanın şerefine bu akşam parti öncesi aperatif şarkı : danza kuduro- don omar; benden size şekerler!
alışıyorum sözlük.. artık koymuyor yalnızlık.
120 gb lık 2 oyunlu ps3' ü az önce 400' e sattım, sözlük iyi mi ettim kötü mü ettim bilmiyorum. *
Bir an azıcık umutlandım sözlük .Ama çok değil ya ufacık , çok az . Yine sevincim kursağımda kaldı.
son zamanlarda en iyi oylanan entryler sıralamamın ilk üçünü yaran facebook iletileri başlığına yazdığım entryler oluşturuyor. "kısa entryler oylanıyor sadece bu sözlükte peeh" demek boşa. lys marotonunu, son safhasını yaşadığımı unduğum ergenliğin sancılarını bahane etmek de boşa. uzun entryler işe yaradı mı okunası oldu mu oylanıyor.

demek ki neymiş benim uzun entrylerim bir halta yaramıyormuş. o yaran facebook iletileri başlığındaki entrylerimin de zaten gereksiz olduğu düşünülürse benim entrylerim harbiden bir halta yaramıyormuş.

kendimle ilgili yeni bir şeyi her keşfettiğimde mutlu oluyorum sözlük. selametle...
2 sene önce arkadaşın kolasına müshil attığımı, arkadaş hariç bütün okul biliyordu sözlük.
evet ben de recep ivedik e gülebilenlerdenim.
hayatımda ilk defa istanbul da dışarı çıkarken 2 kere düşündüm. neden mi ?

- paradan mı ? hayır
- sıcaktan mı ? hayır
- trafikten mi ? hayır

sırala lan, alayını sırala, ama ilk defa ulan dedim bugün pazar, gideceğim yerde acaba olay çıkar mı ? lan acaba olayların içinde kalırmıyız diye düşündüm. Düşündüm bunu, 21 yaşında ilk defa düşündürttüler. Ben istediğimi istediğim zaman istediğim şekilde yapan adamı 2 kere düşündürttüler hayatımda ilk defa. Yazık ulan, yazık.
sevgili sözlük;
geçenlerde öyle bir halt yedim ki, bu artık içimde kanayan bir yara haline geldi. rashit - dinazor şarkısını bilirsin. o gün eve erken gideceğim tuttu. açmışım mp3 playerı, sıradan dinliyorum, aheste aheste yürüyorum. eve yaklaştım ve sıraya rashit - dinazor bindi. eşlik ediyorum, kafa sallamar, ritim tutmalar tam kıvamdayım. salonun kapısına elimi attım o sırada nakarat girdi salonun kapısını dinazoor daşşaaağııı diye açtım ve artık salondaydım.
nereden bilebilrdim ki o gün annemin örgü çetesinin bizde olacağını. bi gurup hayatını dantel örmeye adamış, altın günü manyağı kadın.
hadi gel açıkla. hadi de ki "ben aslında öyle demek istemedim" de onlara.
aman allahım daşşak dedi bakışları üzerimdeyken bir geginlik oldu ve ben hepten sıçtım.

- çok güzel şarkı gerçekten nuriye teyze. öyle bakıyosun ama cidden güzel yani. ritim olarak güzel onu demek istiyorum.
+ ..?!?!
- kaan'da dinliyordur nuriye teyze cidden. kaan'dan aldım ben bu şarkıyı hatta. valla bak.
+ benim oğlum daşşak dinlemez deyyuz!

neticede açıklayamadım tabi. açıklanabilecek bir durum da değildi gerçi. o gün bu gündür parmakla gösteriliyorum.

buda böyle bir anımdır.
düğünlerde oğlu için kız kesen teyze ve anne arasında geçen diyaloğu tattım, her ölümlü genç kızın bir gün mutlaka tadacağı gibi.

-bizim oğlan da okulu bitirdi, çalışıyor şimdi. sizin kızın da maşallahı var manken gibi, nasıl da serpilmiş. okuyor musun kızım?
-ev..

lafımı tamamlayamadan annemden aduket etkisiyle gelen cevap; istediği var onun, ağustos sonunda nişan yapıcaz kısmetse. okul bitince de çocuklar ne zaman derse o zaman düğün olur, bakalım.

bu esnada çipil çipil gözlerle olanları izleyen gamerın dili tutulur. Sonra da eve gelip peynir ekmek falan yer, sözlükte komikli giriler okur. Hayat aynı yani.
kacan corabi kovalayan tazinın bir an önce yalan ya yalan içmedim o kanı demesini dört gözle bekliyorum vallahi sözlük.
hiçbir numaram yok lan... çok düz adamım.
şimdi sana ne desem ne anlatsam boş sözlük .hep yalan ama en doğrusu geriye hep hayaller kalıyor hani o hapishaneden kaçan adamın zeovantaneoya gidişi varya işte herkes gibi o kaçışta benimde olmayacak düşlerim.yinede kim bilir diyorum bir gün ...
en güzelide hiç beklenmedik anda hayata damlayan o insanlar değil mi?
kim kaçtığını düşünür ayrılırken birinden .çünkü gerçeği kimse kabullene mesede biz aslında işte o düşlerin esiri olmuş ve arafta kalmışlarız şimdi evet şimdi elimden tutup kaçacak birini arıyorken işte düşlerimin fon müziğinde şu parça hep;

http://www.youtube.com/watch?v=v1bfr2swp1i

yine diyorum kim bilir ?en asil kaçışımı yaparım bu sefer cebimde bir kaç gün yetecek bir para hiç bilmediğim bir diyarın ismini bile sormadığım bir taşıtına binerim sevdiğimle kimbilir?

ya sonra diye cümleler kurmadığım bir hayalim olur belki hep o mutlu sonraları yaşarım .geride ne güzellik ne zenginlik için hiç alamayıcağım şeyler için sadece en masum hayalim hemde işte tamda hayat beni becerirken orgazmının içine ederim he belkide bu sefer sonraları hep anlatacağımız şeyleri yaşarız sevdiğimle bu sefer hem hiç sonra ! demeden. belkide aşk budur deriz ölünceye kadar gerçeği bilmeden.

not: lütfen parçada link i veril miş şarkı ile okuyun gelecekteki sevgili adaylarım ehehehe.
az önce seri eh iştelendim. merak ve şaşkınlık içerisindeyim.
az önce babam kolumdaki façayı gördü. bu ne dedi. ben de o kadar şaşkınım ki hiç dedim başta. o "nasıl hiç?" dedi, "bu bıçak izi mi?". ben de yok dedim "maç yaparken tel örgüye takıldı öyle çizildi". pek inandığını sanmıyorum ama yapıcak bişey yok artık.
dünyanın en salak çocuğuymuşum.

bildiğimiz üzere pirinçten yapılan yemeğe pilav denir. bir de çubuk makarna vardır. şu uzun olanlar. ben o uzun olan makarnaya değil de neden küçük küçük olan pirinç yemeğine pilav deniyor çok mantıksız diye yıllarca düşündüm durdum. ama hiç kimseye de söylemedim bunu. bak bak mantığa gel şimdi. hani o çubuk makarna uzun ya, pilav kelimesindeki pil, bildiğimiz pil lan, heh işte o da uzun bir şey ya (mesela kalem pil) işte o yüzden o çubuk makarnaya pilav denmeliymiş. o küçük küçük pirinçlerin neresi pile benziyormuş. oha. çok utanıyorum şu an kendimden. sonraları yaş da ilerledikçe bu fikir silindi gitti aklımdan tabi. ama kendi kendime küçükken sürekli bunun ne kadar mantıksız olduğunu düşünmüşüm ve bilinçaltımda yer etmiş. pilav denilince aklıma pil geliyor.

bak bi tane daha var onu da anlatıcam. sınırlarımı zorluyorum bu gece. hani salatalık var ya, hıyar. bir de salata var. bir sürü de çeşidi var çoban salata şefin salatası marul salatası vs. işte bu defa da salatalık kelimesi salata kelimesinden daha uzun diye daha kalabalık görünen salataya (içinde salatalık, marul, biber, domates flan oluyor diye kalabalık dedim) salatalık denilmesi gerektiğini düşündüm. sırf nicelik olarak salata daha üstün diye daha uzun bir kelime olan salatalık kelimesini ona uygun gördü kafamda. gerçekten çok utandım ama şu an.
az önce sevgilimle konuşurken nietzsche nin kitabını okuyorum dedim. ve bunu derken google'a niet yazdım öyle çıkardım yaaani.
odayı düzenleyeceğiz derken ranzayı kırdık abimle sözlük belki yatak görevinden şaşıp depo görevi görüyordu ama olsun yine de yılların emeği vardı be.
(bkz: kontrolsüz güç güç değildir)
tamamen tesadüf eseri, 00:00'da entry girdim sözlük. utanıyorum şimdi. sanki entry girmek için 00:00'ı bekliyormuşum gibi hissettim. ama gerçekten tesadüftü. valla.