bugün

(bkz: friedrich wilhelm nietzsche)
dördüncü nesil silik.
Kendisi kendisinden başka olmayan insandır Nietzsche.
Young King
Nietzsche de kim amk .s

Bakkal mahmut efendi.
'' nietzsche kırbaçlanan ata sarılıp ağladığında 19. yüzyıl bitmemişti daha. Biz bugün bir avuç insan, faytonları tartışmaya ancak başlayabildik. ''
Sevmedim ya ne biliyim çok felsefeci her şeyiyle.

Düz bir insanım ben lafı dolandırmayı hiç sevmem belki de bu yüzden.

Sınavda sorumlu olacağımı bildiğim halde okumadım kitabını gına geldi.

(bkz: nietzsche ağladığında)
nihilist değildir nietzsche yaza yaza tüyümde dil de bitse de söyleyeceğim durmadan.

nedenini açıklamayacağım ama bu sefer.

kendiniz araştırın.
“beni öldürmeyen şey güçlendirir.”
“Tanrı öldü,onu biz öldürdük.” -friedrich nietzsche.
bu adam değil miydi tanrı öldü diyen. sanki o devirde de amerika tarzı piçimsi bir süper güç var ve bu gibi adamların onların projeleri gibi hissediyorum aq. düşünsene m.ö sinin süper gücü kendini haklı göstermek için nietzsche gibi bir proje adam üretip ona sandık sandık altın veriyor.
Etzsch eşittir ç denkleminde okunan isimdir.
tanrının varlığını inkar edecek kadar ahmak bir kişiliktir.
Üstinsan sözcüğünü ilk olarak teolog ve yazar Heinrich Müller, 17. yüzyılda yazdığı Geistlichen Erquickstunden adlı eserinde kullanmıştır. Nietzsche, üstinsanın tüm evrenin amacı ve sebebi olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre Üstinsan, insanlığın da amacıdır.

Nietzsche, üstinsan kavramıyla soylu bir insan eylemliliği kavramını yeniden kurmaya çalışır. Son insan, yalnızca maddi teselli peşindeyken üstinsan, yaşamını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır. Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır. Yine Nietzsche, kendisini üstinsanın habercisi olarak tanıtır ve kendini Zerdüşt ile özdeşleştirir. Bu konuda eserinde şöyle yazmıştır:

"insan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip. Tehlikeli bir geçiş, tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geriye bakış, tehlikeli bir ürperiş ve duraksayış."
"Çünkü insanlar eşit değillerdir. Gerçek budur. Ve benim istediğim şeyi onlar istemezler."
insanların üstinsanı karalayacaklarını şu ifadelerle bildirir:

"iddia ederim ki benim üstinsan dediğime, siz şeytan diyeceksiniz."
"Sert olunuz!"
"Panayırda kimse üstinsanlara inanmaz. Orada konuşmak isterseniz halk tabakası göz kırpar ve 'Biz hep eşitiz' der."
"Haydi haydi, ey üstinsanlar! Ancak şimdi insan, geleceğin doğum sancısındadır. Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın.
Ey üstinsanlar, içten adamlar, açık kalpliler; güvensiz olun! Derinliklerinizi gizli tutun; çünkü bugün halk tabakasının günüdür."
Nietzsche'nin üstinsanı, belli bir evrim sürecinin ardından, insanlar arasından çıkıp bütün insanlığı yönetecek, tüm insanlara tahakküm edecek bir diktatör değildir. O, her ne kadar on dokuzuncu yüz­yılda kapitalizmin yarattığı fabrika köleleri­ne, kapitalizmin Hristiyanlıktan miras alıp koruduğu köle ahlâkına, burjuva demokrasi­siyle onun eşitlik idealine karşı çıkarken, bu düzenin veya Avrupa'daki demokratikleş­menin bir yandan da zorbalık, acımasız bir diktatörün ortaya çıkışı için gerekli altyapı­yı hazırladığını söylemiş olmakla birlikte, onun üstinsanı sanılanın tersine Hitler değildir.

tanrı öldü

"Tanrı öldü. Tanrıdan geriye bir ölü kaldı. Ve onu öldüren biziz. Hâlâ gölgesi beliriyor uzaklarda. Kendimizi nasıl avutacağız, biz katillerin katilleri? Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey; bu kanı kim silecek üzerimizden? Hangi su var bizi temizleyecek? Hangi teselli şölenlerini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız? Fazla büyük değil mi bize bu davanın yüceliği? Buna layık olmak için birer tanrıya dönüşmeli değil miyiz?"
Felsefe tarihinde bazıları vardır; bunlar kendilerinin kurduğu özgün ve tepkisel yapılarıyla bir ufuk teşkil eder. Kırılma noktası, kapı aralayıcı ve her görüşün öyle ya da böyle etkilendiği dayanak yahut odak olur.

Bu kimseler zamanla kendi isimlerinin kendilerine mahsusluğunu kaybeder. Yani artık bir isim olmaktan çıkarlar ve artık bir imzaya dönüşürler. Bir imza olarak isim olmaktan sıyrılıp yükselirler. Nietzsche de bu imzalardan birisidir. Üstelik yalnızca aksiyoloji alanında değil. Bu, görünen ufak bir kısmı.

Bunu görmek ve iyi idrak etmek için heidegger ve derrida'ya göz atılmalı. Ama pırasa yiyenler bu ufuktan çok uzaktır.
"Siz, konforlu insanlar, insan mutluluğu adına ne kadar az şey bilirsiniz! Dolu yaşamanın sırrı, tehlikeli yaşamaktır! Vesuvius Dağı'nın eteklerine inşa edin şehrinizi!"
kendisi üvey babam olur. çocukluğumda bana o kadar çok baskı yaptı ki, büyüdüğümde tüm insanlardan nefret ettim, kendimden bile.
zekasını reddetmiyorum ama aynı zamanda insanın özünü yadsımasını aptalca buluyorum.
"kavramlar çok anlamlıdır. Ve bir kavram asla gerçekte temsil ettiği nesnenin kendisini vermez. Mesela bir yaprak asla bir yaprağı simgeleyemez. Çünkü rengi, boyutu, şekli, uzunluğu VS. Bakımından 1001 türlü yaprak vardır. Bir yaprak asla bir yaprak değildir. "
görsel

Nietzsche ağladığında.
#Nietzsche: "iSLAM'IN ÖNÜNDE DiZ ÇÖKÜLMELiYDi"

Hristiyanlığın tanrısının öldüğünü söyleyen Nietzsche, Hristiyanlık dininin insanları köleleştirdiğini ve insanların dünyaya at gözlükleriyle bakmalarına sebep olduğunu belirtir. Nietzsche'ye göre ilk ve son Hristiyan, Hz. isa'ydı. Deccal isimli kitabında bu konuda lanetler yağdırır ve islam ile ilgili ise şu düşünceleri belirtir:

"Eğer islam, Hristiyanlığı küçük ve hakir görüyor idiyse, böyle görmekte bin kez haklıydı: Çünkü islam, insanı yüceltir ama putlaştırmaz...

Hristiyanlık, bizi, kadim dünyanın kültürünün mahsulünden mahrum bırakmıştı. Üstelik bununla da yetinmemiş, daha sonraları, bizi islam kültürünün mahsulünden de mahrum etmişti. Aslında bize, Grek kültüründen de, Roma kültüründe de, esasta temel meseleler açısından daha yakın olan, bizim duygularımıza, zevklerimize ve seçimlerimize daha doğrudan hitap eden ispanya'daki o harikulâde islam kültürü ve islam kültürünün eşsiz birikimi ayaklar altına alınarak çiğnenmiş ve yok edilmişti.

iyi de, neden? Nedeni şuydu: Çünkü islam kültürü, asil bir kültürdü; çünkü islam kültürü, kökenlerini, temellerini insan fıtratına borçluydu; çünkü islam kültürü, ispanya'daki Müslüman hayatının nadir bulunan, nefis hazinelerinin üzerinde bile hayata evet diyordu! Daha sonraları, Haçlılar, estirdikleri o toz bulutunun ortasında, aslında önünde diz çökmeleri gereken, diz çökmekle daha iyi bir yapmış olacakları bir şeye karşı, asil bir kültüre karşı, bizim bugünkü 19. yüzyıl kültürümüzle mukayese edildiğinde, bizim çağdaş kültürümüzün, kendisini, islam kültürünün yanında son derece "yoksul" ve oldukça "geç kalmış" bir kültür olarak görebileceği böylesine asil ve yüksek bir kültüre karşı savaş açmışlardı. Haçlılar, ganimet peşinde koşuşturuyorlardı, hiç şüphesiz ki. Çünkü Doğu, islam dünyası, zengindi..."

Nietzsche daha sonraları, Hristiyanlığı öven bir eser üzerinde çalışan Wagner'i eleştirdi ve ondan uzak durmaya başladı..
Yalnızlığı sever, halka karışmaz, kalabalıktan hoşlanmaz.

Gemeinschaft macht irgendwo, irgendwann gemein (Cemiyet insanı er geç adileştirir).
(bkz: friedrich wilhelm nietzsche)
tırlatmış bir şahsiyettir, aynı zamanda faşizmin teorik kurucu babalarındandır.
kadınlardan haz etmez ve toplumda güçsüz bireylere yaşam hakkı tanınmaması gerektiğini savunur, halbuki kendisi de toplumdaki güçsüz bireylerden birisidir.
frengi hastası, kambur, zor yürüyen bir insandır.
bir de abdullah öcalanın sarışın versiyonu gibi bir tipi var.
Nietzsche’nin Ahlak anlayışına göre, inana iyi gelen ahlaki, kötü gelen ahlaki olmayandır. Bunu okuduğumda bize bir zaman ahlaksız gelen fakat daha sonra ahlaki bulduğumuz, bize zarar verdiğini düşündüğümüz ama zarar vermeyen olayları ve tersi olarak iyi olduğunu düşündüğümüz ama iyi olmayan durumları da düşündüğümüzde insan nasıl iyi ve kötüye göre ahlaki değerlendirme nasıl yapabilir dedim. Ahlaki ve ahlaki olmayanı iyi ve kötüye göre ayrıştırmanın ölçütü nedir? Veya böyle bir ayrım yapmak zorunda mıyız?

Ahlak gelenektir ve geleneğe itaat toplumun ilkesidir. Gelenek ve değer toplumla birlikte değişir ve farklılaşır. Toplumun ahlak ve değerine göre hareket eden, kendi doğrularını üretememiş insan zayıf insandır. Değer yargılarına göre üretilmiş ahlak insanı kendi özünden uzaklaştırır ve bir üst olma halinden alıkoyar. Bu yüzden ahlaki olana uymak bayağılık ve ahlaksızlıktır.

Başta ahlak olgusu toplum düzenini korumak ve dünyayı iyileştirmek üzerine kurulu değer algısına sahipken zamanla bu algının öte dünya fikriyle ödül-ceza yöntemiyle korku üzerine kurulması insan olmanın gerekliliğini hiçe saymaktır. Bu yüzden Nietzsche çağdaş toplumun ortaya koyduğu ahlaki önermeleri reddeder. Çünkü ahlak biri kendi içine yönlendirmek yerine dışa dönükleşmesine, kendinden uzaklaşmasına neden olur. Bu yüzden ahlaksız olmak ahlaklı olmaktan saha ahlakidir.
Alman filozof.

Bu aralar çok sık karşılaşıyorum düşünceleri, yazıları ile. Aşkı yaşama şeklimize yaptığı eleştiriler doğru ve insanda farkındalık oluşturuyor. Toplumdan çok Bireye önem verdiği de anlaşılıyor.
kırbaçlanan at'a sarılıp ağlayarak ''seni çok iyi anlıyorum'' dedikten sona orada kayışı sıyırması ve ölümüne kadar takriben 10 yıl hiç kimseyle konuşmaması dır onu bende marjinal kılan.

"düşün; kim üzebilir seni, senden başka? kim doldurabilir içindeki boşluğu, sen istemezsen?
kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? kim yıkar, yıpratır, sen izin vermezsen?
kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
her şey sende başlar, sende biter."
nietzsche
Filozof muamelesi gören manyak.
Soyunu sopunu torununu siktiğimin ayarsız delisi. geberdi gitti puşt.