uktecinin notu: nedir ne değildir
ukteyi veren: ben hep 17 yasindayim

Ekonomik ve sosyal alanlarda bireylere sosyal güvenlik ve adalet sağlayıcı politikalar üreten devlet modeli anlayışıdır.

akp'de olmayandır.

örnek vererek açıklayalım;

* oy uğruna ücretsiz kömür dağıtmak bu anlayışa ters düşer.

* devlet okullarında ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması ise bu anlayışla bağdaşır.

sonuç: tüm halka eşit şekilde yaklaşan anlayıştır. balık vermez, balık tutmayı öğretir.
Sadakacı devlet anlayışından farkı, vatandaşlarının insani seviyede yaşam taleplerini bir hak olarak görmesidir.

örnekleyelim: sadakacı devlet size bir buzdolabı verir, kışları da isterse kömür verir, mutlu olursunuz. Hatta sadakacı devletin desteklediği dernekler de size arada bir, güçleri yettiğince et verirlerse daha da bir sevinirsiniz. Ancak bunların hiç birisini bir hak olarak talep edemezsiniz. Devlet seneye televizyonunuzu yenilemezse, belediye kömürü keserse, veya dernekler size gıda yardımı yapmazsa, "neden yapmıyorsun?" diye sorma veya dava açma hakkınız yoktur. Adı üstünde, sadakadır bu. isteyen verir isteyen vermez.

Oysa sosyal devlette bu bir haktır. Size zamanında gerekli eğitimi verememiş veya ekonomiyi düze çıkaramamış devletin görevidir zenginden aldığı vergilerle toplumun en dibindekileri aç bırakmamak, açıkta bırakmamak.

Sadakacı devleti liberal ekonomik zihniyetliler savunur genelde, sosyal devleti de sol ekonomik zihniyetliler. Ama ilginçtir Türkiye'deki sosyal demokratlar, milletin kılık kıyafetiyle uğraşmaktan, "kuran kursu mu açsak yoksa çarşaflı mı alsak" diye düşünmekten sosyal devlete, sınıf politikalarına pek zaman ayıramamaktadır.
doğuşunu çok amiyane tabirlerle açıklamak gerekirse;

18.yy'da amerikan ve fransız ihtilalleriyle pek çok ülkede monark devleti anlayışı yerini hukuk devleti anlayışına bırakmıştır. amma ve lakin bu durum başta toplumdaki her kesimce monarka karşı kazanılmış bir başarı veya zafer olarak adlandırılırken, durumun öyle olmadığı zamanla emeğini satan kesimce anlaşılmaya başlanmıştır. 19.yy'da malını satan sermaye sahipleri, daha fazla kar için emeğini satan işçi kesimi her bakımdan sömürmeye başlamışır. ahan da bu arada bir yerlerde karl marx çıkmıştır piyasaya ve demiştir ki; "ey sermaye sahipleri, sanmayın ki bu devran dönmeyecek, sanmayın ki kamçıladığınız bu emekçiler bir gün isyan etmeyecek; güvenmeyin tekelinizde bulunan devlete ve organlarına, güvenmeyin kendi çıkarlarınız doğrultusunda oluşturduğunuz hukuka, yemeyin bizi fraternite egalite liberte diye, zira hepimiz eşitiz lakin görünen o ki bazılarınız daha da eşitsiniz..."

efenim marx'ın bu çuvaldızı fena halde destek görmüş, sermaye sahipleri "h.ssiktir"i çekmeye başlamıştır. boykotlar, iş bırakmalar falan cabası.

"ulan!" demiş sermaye sahipleri ve devleti tekelinde bulunduran efendiler, "ne yapmalıyız ki bu dalga engellensin?" düşünmüşler düşünmüşler, en sonunda akıllarına sağlam bir fikir gelmiş. fikrin ana temasını "silleden ziyade okşama" şeklinde açıklayabiliriz. yani nedir? devlet bizde, para bizde, sömürge ülkeleri bizde, e ne duruyorsun, helva yapsana olayı.

demişler ki efendiler, "biz mal mıyız lan elimizde o kadar obafemi, didier, orus veya kokofami varken gidip wayne'i, pole'u, anthony'yi veya philips'i zorluyoruz çalışmaya, indirelim bizimkilerin çalışma saatlerini, okşayalım kafalarını, verelim hoşa giden birçok hakkı, giydirelim çocuklarını, verelim manitalarıyla gidecekleri sinema paralarını, hem onlar ağlamasın-ilerde sorun çıkarmasın markso dayı'nın didiği gibi, hem biz rahat edelim. hem böylelikle kokuşmuş, insanlık yüzü görmemiş pis afrikalılar bizden medeniyet görmüş olur bahaneyle bizimle çalışarak. he doğru bildin, bu medeniyet bizim m.akif'in bahsettiği...

öyle olmuş, böyle olmuş, herkes 20.yy'a gelindiğinde az veya çok yolunu bulmuş, ya da yolunu bulmaya yakın hale gelmiştir...gelemeyen de 2.dünya savaşı sonrasında oturtacaktır rayı tam olarak... herkes dediğime bakma, sanayinin geliştiği avrupa ülkelerinden bahsediyorum. ne sandın yarraam? taşşağını kaşıyan arapları veya puro dumanıyla sivrisinek öldüren latin amerikalıları adam yerine koyacağımı mı? heh, siktir ordan...

nedir sonuç, refahı yüksek bir ülke, tıkır bir devlet, devamlı büyüyen bir sermaye, arasıra nükseden problemler hariç mutlu mesut takılan bir emekçi, emekçinin sorunlarıyla düzenli olarak ilgilenen bir devlet görüntüsü.

hoş görünüyor değil mi? haritanın aşağısına bakmayınca harbi güzel görünüyor lan şimdi farkettim... bi de şey farkettim, yunanistan yarımadası bizim olsa ne iyi olurdu yaa... euhm.. neyse.

velhasıl...anlayış böyle başlamış zamanında, bugün bambaşka bir hal almış tabi, o ayrı.

edit: imla, dilbilgisi, argo.
türkiye'de olmayan ve malesef olamayacak olan anlayış.
bizim sosyal devletten anladığımız: suyu, elektiriği olmayan köylere çamaşır makinesi, buzdolabı dağıtmaktan ileri gitmez.

ayda bir, sosyal devletim diye* sağlık ve eğitim sistemini çökertecek, insanları bıktıracak değişiklikler yapmak en büyük hobilerimiz arasındadır.
sosyal devlet anlayışı, sadaka veren devlet anlayışına dönüşmüştür.
(bkz: kömür)
(bkz: beyaz eşya)
kömür ve beyaz eşya dağıtmanın çok ötesinde olması gereken anlayıştır.
herkese gemicik dağıtmaktır.
sosyal devlet anlayışı = vergi, biraz daha vergi, daha da çok vergi vereceksiniz ama kaliteli mal ve hizmet beklemeyeceksiniz anlayışıdır.
Vatandaşına temel hizmet ve gereksinimleri bütçesi devlet tarafından karşılanacak veya hizmetin maliyeti için vatandaşın gelir durumunun nispetince ödeme yaparak yararlandırılması şekilde eşitlik gözeterek sunulduğu devletçilik anlayışıdır..
aynı zamanda 1983 ten beri sistematik biçimde ülkemizin hızla dışına taşınmak istendiği anlayıştır. Zira devletin görev tanımı anlamında sunduğu bazı hizmetleri vatandaşa siyaset destekli özel kişi ve kurumlarca niteliklilik kisvesi altında daha pahalı ve karlı satabilmenin olanakları keşfedilmiş ve siyasetçilerin bu durum çok hoşuna gitmiştir.
kan emmeyi gerektirir. yalnizca 8 milyonluk nufusuyla bu zenginlige sahip avrupa ulkeleri incelenmelidir. yaladiginiz batinin tarihini, isleyen sistemini bi arastirin lutfen. neymis copten yakit yapiyolarmis, e onu yaparken 35 milyon afrikali cocuk susuzluktan ve buna sorunlardan oldu. sebebi yine bu batili sirketlerin yok ettigi ormanlar ve kole ticaretiydi. dunya devi batili teknoloji firmalari milyarca silah uretti, uretiyor. e avrupada savas olmadigina gore nereye satiyolar bunlari? ortadoguda milyonlarca cocuk oldu milyonlarcasi anasiz babasiz evsiz kaldi. ama belcika camurdan teleferik yapmis, evsizi chateau lafite alabilecek durumda devlet yardimi sayesinde. sikmisim sosyal devletini de bati avrupasini da. kan emici, canavar mahluklar.
iskandinavya ülkelerini inceleyiniz.
hemen bir erkek-kadın bulup gidersiniz.
Kaçak elektriğin parasını yasal elektrik kullananlardan almak değildir.
yapın olum ben desteklerim sizi buradan konuşmak kolay. sosyal devlet nasıl olunur bir kaç teori okuyun bakalım olaya sadece parasal mı bakmak gerekir? sistem nedir neyi gerektirir? ne getirir? biz anayasaya göre belirli sınırlar dahilinde sosyal devletiz şimdi ya (65.md) ama bu madde sınırlar içerir mesela. devlet ekonomik imkanlari ölçüde bu yükümlülükleri yerine getirir denir. herkese asgari ihtiyaçlar ölçüsünde yaşam imkani denir orada. sonra sen şunu fark edersin. asgari ücretle açlık sınırı arasında negatiflik var. bu bile bir şeyleri anlatıyor. haziran 17 rakamları 4 kişilik bir ailede 1529 tl. çözüm uret işte şu olmalı bu olmalıyı bırak. partizanliğida birak.
Güzel bir anlayış. Bizim ülkemiz kapitalizmi doruklarında yaşıyor. Sağlık sektörü hariç eşitlik yok maalesef.
Güney amerikada sana öfkem maksimum sana aşkım minimum düzeyde olan ve güney amerikanın ekınomisini işleten anlayıştır bizim ki gibi din sömürüsü ülkelerde görülmesi imkansız olan ve anlaşılamayandır.
kavramsal bakımdan sosyal demokratların icadıdır. sosyalizmin özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldırdığı, kapitalizminse özel mülkiyeti toplumsal hayatta belirleyici bir yere taşıdığı düşünüldüğünde sosyal devlet bir orta yoldur. bu yüzden kimi sosyalistlere göre sosyal devlet, kapitalizmin kendi kendisini yeniden üretme biçimidir, kapitalizmin sürekliliğini sağlama yoludur. böylece proletaryanın zincirlerinden başka kaybedecek bir şeylerinin olmadığı fark ettirilmemeye çalışılır. sosyal devlet, vahşi kapitalizmi ehlileştirerek farklı gelir grupları arasında fırsat eşitliği sağlamaya gayret eder. çalışamayacak kadar hasta veya yaşlı iseniz devletin yardımları imdadınıza yetişir. keza sosyal devlette dezavantajlı her grup için devletin desteğinin söz konusu olduğu da söylenebilir. kapitalist, affedersiniz liberal düşünürlerce devletin yükünü artırmak ve yükünü artırdıkça da gücünü artırmakla itham edilir sosyal devlet.
aklıma almanya gelir.
bu ülkenin 10 milyon suriyeliye suriyede bahçeli 250 metre ev inşa edip yanına fabrika kurma/iş sağlama imkanı varsa ben hâlis türküm, lütfen bana da sağlasın bu imkanları.
Ülkemizde mültecilere maaş bağlamaktadır.
Ülkemizde mültecilere maaş bağlamaktadır.