'yasamadım yasamak da istemem' demesi en uygun düsecek cümle... ama ne yazık ki en yakın arkadasıma yıllardır asık oldugu kisinin ölüm haberini vermek zorunda kalmıslıgım vardır ki arkadasımla aynı duyguları yasamıs kadar oldum..
sevilenin, tüm mutlulukları, ümitleri alarak gelmemek üzere gitmesidir.
bir de yaşarken ölen sevgili vardır ki: belki de bu ayrılık tesellisi daha da zor olanıdır.
ilk akla gelen o acıya dayanılamayacağı, ardından kendinin de öleceği düşüncesi olsa da; insanların anneleri , babaları, eşleri ölüyor ve arkada kalan hayatına bir şekilde devam ediyor. çekilen acılar unutuluyor. unutulmasa, hep ilk andaki gibi acı çekilse, o zaman herkes birbirinin ardından ölürdü sürekli.

edit: sizi hayata bağlayan bişeyler bırakmazsa arkasında, yaşamdan çok ölüm daha yakın gelir size. anneniz ölürÜ; babanız kalmıştır, yaşarsınız. babanız ölür; kardeşiniz kalmıştır, yaşarsınız. eşiniz ölür; çocuklarınız vardır, yaşarsınız. ama gidenin ardından size hiçkimse kalmıyorsa o zaman kendinizi öldürürsünüz. ya yaşayan bir ölü olursunuz ya da intihar edersiniz.
bazen yaşamasından daha iyi dir.
sevgilinizi herşeyden sakınıyorsanız, sokağa çıkarsa birşey olur; evde durursa tornacı gelir diye korkacak kadar paranoyaksanız, sizi pek ırgalamayacak durumdur. nasılsa mezarda zarar gelmeyecek ya..

evet utanıyorum kendimden, ama ölse çok üzülmezdim; en azından hayatta olduğunda çektirdiği kadar acı çektirmezdi. onun suçu da değil, benim güvensizliğim. ama ölmesi gereken o oluyor. hayat garip be sözlük.
çok seviyorsanız onsuz yaşamayacağınızı bildiğinizden ardından sizinde ölmek isteyeceğiniz durumdur. bunun düşüncesi bile insanı yaşamdan soğutmaya neden olur.
acı'dır. saf, katıksız acı.
icinizde ki sesle yuzlesip, bir daha hic gelmeyecek gelemeyecek birini beklemek ve ozlemek.
(bkz: can kırıkları)
severek ayrılınca ölür sevgili bir tek... ölmek zorundadır yaşama devam etmeniz için... ve o kadar zordur ki bu ölüm... çünki onu kendi ellerinizle boğarak öldürürsünüz. hiç sevgilinizi kendiniz boğarak öldürdünüz mü? o zaman bilemezsiniz acısını! anatomik ölümü bir şekilde kısa zamanda kabullenir insan ama kendi içinde öldürdüğün sevgili ise bir ölür bin dirilir... acaba nerde, kimleler ile sizde ölürsünüz. severken neden ayrıldıkki diye düşünürsün soğuk gecelerde ve ona ihtiyacınız olan her salisede... ettiğiniz kavgaları düşünüp acı bi şekilde gülümsersin, çünki onunla kavga ettiğin günleri dahi özlersin ve o kavgalar o kadar komiktirki şimdi... peki bu şimdi özlediğim kavgalarmı herşeyi bitirmemizin sebebi dersin kendi kendine ve bir daha ölürsün, hala seversin deli çünki ve hala da herşeyden çok! sevgilini öldürünce sende tekrar tekrar ölüp dirilirsin, hayat boyu hemde. ve lanet edersin herşeye. neyse sevgilinin ölmesi böyle birşey işte bence... sevgilinin ölmesi=senin ölmen hemde hayatın boyunca!!!
kor kuyularda merdivensiz kalmaktir...

(bkz: beni kor kuyularda merdivensiz biraktin)
düşünmesi bile tüyleri diken diken etmeye yeten durum. allah göstermesin kimseye.
"vay be" diye düşündürür. hele sizin yüzünüzden ölmüşse. sizin de bir an önce çekip gitmenizi gerektirir. ölecek kadar cesur değilseniz, ekmek su çanta üçlüsüyle yola koyulup gidebildiğiniz yere kadar gidin. elbet bir şekilde ya açlıktan ölürsünüz ya kurtlar kuşlar parçalar. ölemeseniz de, yaşamaktan vazgeçin. aha gidiyom sözlük.
yaşayan ölü olmanıza sebebiyet verecektir. bakarsınız ama görmezsiniz hiçbir şeyi. alkolik yapar adamı muhtemelen.
düşüncesi bile ölmeye yeten durum. ne zaman o uzun yola çıksa ki hemen her hafta iş için çıkmakta , ben burada bu başlığı görüyorum . bana zıt gitme sözlük 2 saat oldu haber yok zaten. silseler ya bu başlığı.
icine baktiginiz"da kayboldugunuz gözlerin, öpmeye doyamadiginiz dudaklarin, oksamaya kiyamadiginiz saclarin toprak olmasi demektir.
hayata daha cılız nefeslerle devam etmektir ...
zordur her ölüm gibi. ama insan da bazen keşke ölseydi de bana bu acıyı yaşatmasaydı dediği de oluyor.
geride kalan kişi için hayatın anlamsızlaşmasıdır... asla unutulmayıp büyük izler bırakacak, çok can yakıp göz yaşartacak üzücü bir durum...
sonrasında,
(bkz: travma)
kalan sağlar bizimdir mantığı ile yaklaşılması gereken durumdur.
ayrılıktan sonra kişinin kendini yatıştırması, onsuzluğa alışması için kendine ve çevresine söylediği yalan. en yakın arkadaşla geçen bir telefon konuşması:

a: nasılsın? özgür nasıl?
g: en son c.tesi akşamüstü konuştuk. o gün alkol almış, kaza yapmış.
a: ......
g: çok uğraşmışlar kurtaramamışlar. o gece haber verdiler bana. dün gömüldü. 7. ay hediyesi nazar boncuğumu b. menderes'e attım, karıştı sulara.
a: başın sağolsun.
g: hepimizin.
ondan kalanlarla yetinmek ve yetinmenin ne demek olduğunu bilmeyi öğrenmeyi gerektiren en zor anlardan biridir. *
hayata dair ne varsa silip atan olaydır.

daima korkmuşumdur hastalıklardan, kazalardan, depremlerden ve bunun gibi felaketlerden. kendim yataklara düşecek olsam da reddederken doktorları, onun burnu aksa bile "hadi doktora" diyerek onu sıkboğaz etmişimdir. kendimden daha önemli görüp, en ufak çer-çöpten sakınmışımdır. ilişkilerin yaşlandıkça, insanın yaşlanmasının tersine tüm kırışıklıklarının gittiğine, yenilenip beyazlaştığına, saflaştığına inandım. nasıl koruyup kollamayayım onu? küçücük bir çocuk gibi hissedersin onu kucağına kıvrılıp uyumaya başladığında, üstünü örtmek isteyip örtemez, öpmek koklamak isteyip yapamazsın uykusu bölünmesin diye. kimbilir kucağında uyuduğu adamın kafasını okşayıp öpüyordur belki rüyasında , o derece aşık sana. ve sen bu küçücük çocuğa aşıksındır, hayatınızın geri kalanına sımsıkı sarılırsınız birlikte...

atılan kahkahaların yanında, dökülen gözyaşlarının sayısı iki elin parmakları kadardır. yıllara sığdırılan günlerin sanki süresi dolmuşcasına akıp gitmesine göz yummak zorunda kalırsınız o yanınızdayken, o yokken de tam tersi, yelkovanı elinizle iteklemek istersiniz.

her şey yolunda gitmektedir. daha yeni birlikte duş almış, birlikte bağıra bağıra karaokeler yapmış, utandırıp kıpkırmızı yanaklardan öpmüş, daha yeni tartışıp barışmış, sokaktaki çocuklara laf atmış, marketten çikolata aşırmışsınızdır. her gün günaydın, her gece iyi geceler dediğiniz sevgiliyi daha yeni öpmüşsünüz, kokusunu içine çekmişsinizdir.

dolmuşa bindirip, kendi dolmuşunu beklersin sigaranı yakıp. onu son kez öptüğünü bilmeden, belki de dolmuşa yetişsin diye tam olarak öpemeden bile. yarıda kalan öpücüğü dolmuşun penceresinden yollar gülerek. ne de yakışır sevgiliye gülmek, en çok da gözlerinin gülmesi. senin çünkü o, senin olan bir şeyin mutluluğu en güzel sarhoşluktur dersin kendi kendine. biner dolmuşa gidersin evine, açarsın bilgisayarını, karşında yine o, bakarsın panona yine o, odanın her noktası o. beklersin alışılmış telefonu, dolmuştan inip seninle konuşsun, korkmasın karanlıklarda diye. ama gelmez o telefon. aklına kötü şeyleri getirmek istemesen de gelir onlar aklına. mesajlarına cevap da gelmez,uyuyakaldı herhalde yorgundu dersin. sonra telefonun çalar, kocaman bir gülümsemeyle "hayatım" dersin, ama konuşan neden o değildir ki? neden ağlar karşındaki insan sevgilinin telefonunda? neden? neden?

-bugün sevgiliyi kaşımaca günü olsun mu?
-birazcık şımarmaca günü olsun hem bak ben hastayım, hıh!
-masal anlatmacaaaa...
-bence işten çıkınca kahve içmece, hıhı evet!

sona erer. hepsi döner kafanda, sana seslenişini, gülüşünü, çocukluklarını geçirmek istersin ama ona bile izin vermez kalbin. düşünemezsin, o an kalbin şişer, ağzından çıkmak ister, düğümlenir boğazın çıkamaz oradan. bağırırsın delicesine. sevemedin ki daha onu, tutamadın, öpemedin bile sen. hepsi eksiktiler, hep daha iyisi saklıydı sanki içinde ona verebileceklerinin.

günler geçer. seni bir nenbze teselli etmeye çalışan arkadaşlarının desteğiyle yürüyorsundur. her gece ağlayarak uyanıp, ağlayarak o sandığın yastığını öpüyorsundur. oyuncaklarına çocuklarınız diye sarılıyorsundur. yıldıza bakıp artık tek olmadıklarını görüp, madem siz oradasınız, benim burada ne işim var diye hıçkırıklara boğuluyorsunuz. en güzel hikayenin, her güzel şey gibi mutsuz sonla bittiğinin farkına varıp susuyor ve susuyorsunuz. saatinizin pilini çıkarıp başucunuza koyuyorsunuz, zamanı bilmeden, sadece onu bekliyorsunuz...

kaldığınız yerden devam etmek için...
kaçıncı kez mezarının basında sana en sevdiğimiz şarkıyı söylerken uyuyakaldıgımı unuttum sevgilim. sevişyiğimiz agladıgımız ve seni gıdıkklamaktan gülme krizine soktugum yatak artık daracık bir tabut bana.
bazen yanına gelmek istiyorum kavuşmak sımsıkı sarılmak sana o beyazlar içinde. ama dur diyorum zaten o ben oldu benimle heran. isterdi evet isterdiki başarılı olayım parmakla gösterileyim sırd sen orada boynun bükük gezme beni merak etme diye buradayım sevgilim.
hala masaya servisi 2 tane koyuyorum. kokun hiç gitmedi tenimden sevgilim. neydi bu kokunun adı ölümmüydü bilemedim. aynaya her baktıgımda arkdamsın elin omuzumda .
Sen ölmedin sevgilim. bir mum ışıgında bir sigara dumanında bir umutta sen yeşeriyorsun gündüz gece ve ben dilimde en sevdiğimiz şarkıyla kabrinde seni görmek umudyla bekliyorum. geleceksin kavusacagız biliyorum...
bir gün bir sözlükte açılan başlıkla perişan olmanız, aynı zamanda paylaşanlar olmasından dolayı yalnız hissetmemenizdir. ölmekten beterdir. düşmanınız için bile dilemeyeceğinizdir. öleceğini hisseder gibi arayıp, gururdan arınıp, başına gelenleri öğrenmektir. ertesi gün öğlene kadar içip, hastaneden gelen laneth haberi beklerken bir şey olmamasını canınızdan dilemektir. barışmak için yalan söylettiğine inanmaya çalışmaktır. annesinin "başımız sağolsun" mesajıyla hayata küsmek ve bir daha ölen birinin yakınına asla o cümleyi sarfetmemektir. herkeste onu aramaktır. basit olaylara üzülenlere karşı çok kuvvetli bir panzehirle, olgun bir şekilde gülümsemektir. gidilen her yerde onu hatırlamaktır. ailesinin aileniz olmasıdır. yeğeninin hala size "yengiii" ( yenge ) diye seslenmesidir. ona özel klasörlerce şarkı biriktirmektir. son konuştuğu insanları milyonlarca defa arayıp neler söylediğini kelimesi kelimesine öğrenmeye çalışmaktır. yeni gittiğiniz her yerde keşke onunla paylaşabilseydim demektir. kötü gün dostlarını tanımaktır. son yaptırdığı, sizin sevdiğiniz şekilde dövmeyi görememektir. abisinin, doğacak çocuğuna koymak için, "siz adı ne olsun isterdiniz?" diye sormasıdır. üzgünlüğün, acının bile ona ait olup da keyif vermesidir. keşke çocuk yapsaydık demektir. her aklınıza geldiğinde iç organlarınız parçalanıyor gibi hissetmenizdir. artık akmayan gözyaşınızın görünmeyen bir kana dönüşmesidir. ona ait olan her şeye kendinizden daha çok değer vermenizdir. resimleriyle buruşur diye uyumaya kıyamamanızdır. rüyanızda gördüğünüzde ve uyandığınıza en çok üzüldüğünüz, kanadığınız andır. rüyanızda sarıldığınız anlar için Allah'a şükretmenizdir. Ahirette onunla olmayı her şeyden çok istemeniz ve bunun için dua etmenizdir. yerine kimseyi koyamamanızdır. kızdığınız özelliklerini delicesine özlemenizdir. özlemek, her ezanda dua etmek, sevmek, değer vermek, aşık olmak, paylaşmak, önemsemek, ağlamak, gülümsemek, hatırlamak, unutmamak, kıymet bilmek, zorlanmak, isyan etmek, içmek, gizlice ağlamak, mezarında yalnız bırakılmak istemek, acı çekmek, "sana ondan başka kimse bunu yapamazdı" ile başlayan cümleleri kendinden nefret ederek dinlemek, pişman olmak, bilmediğiniz duyguları tatmaktır. Hayattır!