bugün

izlendiğinde hiçbişey anlaşılmayan sonu olmayan filmlerdir. olaydan çok konu ve işlenişi önemlidir. sıkıcı ve kasvetli havaları vardır.
sanat filmi denildiğinde kime göre? neye göre? kalıbı ortaya çıkar genellikle. ama çoğu sinema tarihçisinin üzerinde birleştiği bazı noktalar var. bunlar kendilerince popüler film ve sanat filmi ayrımı yapıyor. nedensellik, olay örgüsü, anlatı dili, konu gibi öğerlere bakarak.
6 arkadaş sanatsal bir fransız filmi izlemek amacıyla toplanıp yaklaşık yarım saat küvetteki kadını izlemek zorunda kalmamız sonucunda "bir daha mı?tövbe!" dedirten filmdir.
selahattin duman'ın köşe yazılarına sık sık konu olan filmlerdir, tarafından acımasızca eleştirilir, çok komik anlatır sizi gülmekten kırıp geçirir.

--spoiler--
http://makale.turkcebilgi...ilm-niye-kacirilmali.html
--spoiler--
(bkz: gemide) *
belki seks ve felsefe.
normal konulu film dir.
yıllardır bende bir çelişki oluşturan filmlerdir. sabredip izlersem bir anlam bulduğum, ama sabretmekte zorlandığım filmler, belkide çoğumuzun olduğu gibi. bir 3 maymun filminin realist duruşunun tadı, bir sonbahar'ın içime dokunuşu falan. bunun yanısıra birçok yarıda bıraktığım film..
herneyse internetten psikolojinin modern kuramlarından biri olan transaksiyonel analiz kuramını araştırırken ordan bir yorum dikkatimi çekiverdi.
bu sanatsal fimlerde olayların yavaş akışı realist olmakla birlikte ( hatta bazen sürrealist, gereğinden fazla durağan) olayların yavaş akışı, laf kalabalığının az olması seyirciyi olaya daha fazla dahil etmek içinmiş bir nevi. böylece seyirci olayların üzerinde düşünebilme, kendi duygularını tartışabilme ve değerlerini gözden geçirebilme fırsatını yakalıyormuş. birde etkileyici müzikler arka fonda olunca, eğer uyumazsak düşünmemiz için oldukça fırsat oluyor sahiden. dikkat edilirse hızlı tempoda işlenen konularda abartı olacaktır diye de bağlamışlar olayı. sanatsal fimleri anlamlandırmakta zorlananlar için açıklayıcı sanırım. ya sabır..
izlememe rağmen diğerlerinin gördüğü o sanatsallığı asla göremediğim filmlerdir.

bu memento'yu izledim, '' tamam geriden sarmış ee'' demek dışında bir olay farkedemedim. görsellik, kullanılan şeylerden anlamadığım tamam bir gerçek ama, yurdumun insanları kültür abidesiymiş de ben farkında değilmişim dedirtti. ulan işte adam karısını öldürmüş, zihinsel hastalığı varmış bu yüzden bir poliste onu kullanmış dedikçe, ''cahil! allah seni kahretmesin bunu mu anladın filmden? o bir başyapıttı ama lütfen...'' diyen insanlarla karşılaşıyorum.

onu da geçtim nedir bu sanatsal bakış? herkes sinema falan okudu da bir ben miyim bu filmlerden çakmayan?

bir de ödül alan siyah kuğu var. filmde bunalımdan bunalıma, şizofreniden kendini öldürmeye varan bir kadın var, herkes diyor allahım ne sanatsal ne kadar güzeldi.
tamam benim de içimde bunaltılar oldu da, bu mudur sanatsal filmin olması gereken unsuru? kadın bir kadınla yatıyor süper über oyunculuk olsa da hani hepimiz
öyle izliyoruz yani. nerde sanatsal boyutlar? farklı açılardan çekilip iyi oyunculuklar sergilenince mi sanatsal olunuyor hiçbir fikrim yok. sonuna kadar zor dayandım, hep bir atraksiyon bekledim sonunda kadın öldü yine klasik müzik eşliğinde gayet sakin böyle.

ha bana soracak olsalar sanatsal film nasıl olur diye -ki bu yazımdan sonra da azıcık araştırmacı ruhu olan birinin soracağını sanmıyorum- derim hani iyi oyunculuk sağlam konu falan. böyle bir bale salonunda geçen filme bin ödül yağdıran veya geriden gitti diye filme ölüp biten eleştirmenlerden farklı düşünürdüm.

tamam sormadınız iyi de ettiniz, ben ve benim sanırım birçok türevim, bu sanatsal filmlerden anlama boyutuna gelemeyeceğiz. bu bizim eksikliğimiz veya sanatsal algılama eksikliğimiz olabilir ama hala inanıyorum ki bazı filmler abartılıyor.

nerede o sinemacılar bir dakikayı ölümsüzleştiren oyuncular diyen tek ben miyim acaba...

o kadar iyi oyuncu varken bir kaş göz mimiğiyle sahneyi anlatamayan ama sanatsal oldu bak bir bok anlamadım diye takdir edilenler olduğuna inanmaktan kendimi alıkoyamıyorum...biz böyle kültürsüz sanatsal anlayıştan yoksun olarak kalacağız sanırım...
4x hızında izlemek bir şey kaybettirmiyor. 8x hızında izlemek biraz daha anlaşılır ve sıkıcı olmayan bir hal alıyor.
bi bok anlamanız için yapmıyorum zaten benim bu bok gibi filmi yapmamdaki amaç bi bok anlamamanız bi bok anlarsanız bu bi boka benzer sonra adı sanat filmi olmaz kafası ile motor deyip çekilen bok gibi filmler.
hepsi çok iyi filmlerdir. bence.
Ele avuca sığan film çekmeyi beceremedikleri için türk yönetmenlerin sığındığı limanlardır.
yarısında çıktığım filmler.
olaydan çok durum filmleridir. anlatılanlar da olağan ve durağan hayatı birebir yansıtır. filmler herkesi sarmaz, izleyiciyi sıkar, uykusunu getirir. daha çok aydın tabakaya hitap eder. karakterler az konuşan, sessiz ve tılsımlı yapıdadır. filmlerin ses seviyesi o kadar düşüktür ki tv'nin sesini açmak gerekir. öyle davudi ses ya da dublajlı sese rastlayamazsınız. görüntü loş, karanlık ve yarı karanlıktır. önceleri << ömer kavur ,yavuz özkan , tunç başaran ,atıf yılmaz >> gibi yönetmenler bu ekolün temsilcileriydi, şimdi ise nuri Bilge Ceylan ve zeki demirkubuz bu geleneği sürdürüyorlar.