bugün

nasıl başlık açılır onu öğrenmesi gereken yazar.
herkesle uğraşmamayı öğrenmesi gereken yazar.
küfür etmeden önce türkçe öğrenmesi gereken yazar.
sarışın yazarmış.

(bkz: 22 m reykjavik)
hakaret etmemeyi öğrenmesi gereken yazar.
uludağ sözlük'ü forum sanan egoist.
her yeni entrisini okuyanda; psikopata bağlamış balinalar misali sahile vurasım gelir. çok etkileyici yazıyor.
galiba (koskoca devletin adi osman lan) adlı kişinin sarışınlardan yana bi kuyruk acısı var diye düşündüren bir yazar .
sanırsak yarasına tuz basılan reel hayatında ezilesi insancığıdır .
kendi nikaltında başka yazarları tanımlayan yazar.

(bkz: sözlüğün içine nasıl sıçtım)
(bkz: yeni nesil sarışın çaylak)
uff çok kıskanç şu moderatörler, sarışın diye çaylak ettiler hatun gızı...

#8585336 nolu entarimi kendisine hediye ediyorum...
entrylerine de bir göz attım, hemen hepsinde bi anlatım bozukluğu var. çaylaklıktan kurtulduğu vakit, yazdığı entryleri eklemeden önce birkaç kez okumasını öneriyorum.
7. nesil çaylak. bakınız; sahil.

şimdi ablacım sana benden birkaç tavsiye. artık kulağına küpe mi yaparsın, altın yapıp yastık altına mı atarsın onu bilemiycem. karar senin, seçimini istediğin yönde kullanabilirsin benden sana izin.

bi kıskançlıktır, sarışınlıktır almış başını gidiyosun. neymiş efenim '' sarışın kızlar her zaman her yerde kıskanılırmış, erkeklerin tercihi genellikle sarışınlardan yana olurmuş, yaramız varmış gocunuyomuşuz'' falan da fıstık.

açıklama üstüne açıklama, entry üstüne entry. karalayıp durmuşsun bişeyler.
sürekli sarışın bi hatun olduğunu vurgulayıp '' ayyy bunlar beni çekemiyo yaa baksana nasıl da eksiledi kıskanç şeylerrr, kesin bi yaraları var bunların'' diye veryansın ederek ortalıklarda dolanırsan değil karmanı, değil nickaltını senin bile tersini düze çevirirler burada. neden? burası uludağ. neden? burası uludağ sözlük. her şeyden önce bi sözlük. buraya girip de ben o biçim sarışın bi hatunum, amına koyim çok kıskanılıyorum yaa gibisinden açıklamalarda bulunursan biz bunun altında bi neden ararız. ararız değil mi arkadaşlar? evet ararız. ben ararım arkadaş. lan anladık sarışınsın, hatta ve hatta güzel bile sayılabilirsin. tamam. kabul. lakin; sözlük de bunu dile getirmiş olmanın sana hiçbir artısı, getirisi yok be anam. inan ki yok. hı? cidden yok ya. yalan söylüyosam iki gözüm önüme aksın. o derece yani.

ne bileyim hacım ya, böyle hatunları görünce daha çok ''kıskanıldıklarını değil de, kıskanıldıklarını zannedip aslında esas kıskançlığı yapanların'' bizzat kendileri olduğunu düşünüyorum. mantıklı bi kere.

bi de aklıma geldi yazmazsam çatlarım:

sarı saçları vardı
sarı bi sümüğü vardı
sarı bi mendili vardı
en sonunda sarılıktan eşşek cenneti boyladı

küçükken çok meşhur bi tekerlemeydi. gördün mü. keramet sarıda değil. ne demişler hem; sarışının adı esmerin tadı. eee.. o değil de lan sakın bu esmer hatunları kıskanıyo olmasın. olabilir. evet.

(bkz: kıskanma kıskanç)
yazdığım yazılar bazı insanlara sizlere neden bu kadar dert oldu anlamadım .
acaba çok mu iddalı konuştum diye düşünüyorum hayır sadece fikrimi söyledim .
ister kabul edin ister kabul etmeyin . kimseye bir şey anlatma mecburiyetim yoktur .
her yerde beni eleştirmek yerine o güzel parmaklarınızı böyle şeylere kullanmak yerine o güzel parmaklarınızı daha pratik şeyler için kullanın sevgili yazarcıklar .

haydi şimdi herkes haddini bilsin.yoksa size bu yaştan sonra haddinizi bildircek değilim sevgili yazarcıklar .
üzerinden pirim yapıp kendimi sözlükte tanıtmak istiyormuşum kendilerine göre. ne olur beni tanıyın. çok ihtiyacım var buna. hiç kimseyi tanımıyorum sözlükte. ühühüh
pek bi alıngan pek bi kırılgan yedinci nesil yazar. (bkz: kıyamam tosunuma) *
henüz okuduğunu anlama, anlatmak istediğini yazma kapasitesine erişememiş tek hücreli yazarımsılardan.
açtığı başlıklara bakıyorum; başlık açma formatını bilmiyor.
yazdığı yazılara bakıyorum; sözlük formatını bilmiyor.
genele vurup bakıyorum; anlatım bozuklukları almış başını gidiyor.

noktalama işaretlerine değinmiyorum bile. yazar değil, giri katilidir gözümde.
kendimi bok zannettiğimi iddia etmiş bi ara. ben kendimi senle bir tutmam merak etme.
çamur atanları derin pisliği olanları bir çırpıda o sessiz ve görüntüsüne hayran olduğunuz su birinkitisini bir anda tsunami olabilir.
(bkz:
dikkat edin)
nesildaşım beraber hoşgeldik.
arkadaşlar arasında doğum günü kutlamak için uygun mekandır.
görsel
insanın huzura doyacağı, en tercih edilesi yerlerden biridir. kayalıkların üstünde uçsuz bucaksız denizi, suyun hemen üzerinden uçan kuşları izlersin. bazen gözlerini kapatırsın dalgaların sesi dertlerini bastırır. bazen takarsın kulaklığını tüm dertleri gözlerinle denizin en uzak noktasına doğru itersin.
uçsuz bucaksız bir ummanın toprakta bittiği yer.
daha doğrusu; topraktan gelenler için bitip; uçsuz, bucaksız, ötelere doğru uzayıp giden bir deryanın başladığı yer.

ıssız bir kıyıda bir insan düşünün! yalnız ve hafakanlar içinde...
görünüşte, uzayıp giden bir mavilik...
duyuşta, suyun içinden fırlayan su öbeklerinin toprağa kavuşmaları neticesinde çıkardığı dalga sesleri...
hissedişte, sanki denizin kendisine serinletici bir armağan gibi hediye ettiği ılık bir rüzgar...
bazen de, kıyıda çaresizce duran insana nispet yapar gibi su üstünde süzülen ve "an"ın keyfini çıkaran kuşlar...

dekorun başka bir ayrıntıya yer vermediği, böyle bir atmosferi solumakta olan bir insan için huzur veren nedir?

belki, ıssız bir köşede sıkışıp kalmış ve hapsolmuş bir esirin kendisine gönderilen bir haberi veya kendisini alıp götürecek bir kurtarıcıyı beklerken hissettiği hazzın aynısını yaşıyordur.

belki de ruhunun derinliklerinde çözemedeği girift bilmecelerden, çıkmazlardan, kalablıklardan ve kalabalıkların sahteciliğinden bunalmış, sonu olmayan bir mozaik gibi önünde serili duran, uçsuz bucaksız ummana bakarken bu ummanı aşmanın ve bütün çıkmazlardan kurtulmanın hayalindedir.

hatta belki de önünde uzanan maviliği büyük, çok büyük bir kapı gibi görür. içeri girilince her sıkıntının yerini huzura bırakacağı bir mekana açılan sırlı bir kapı... kendiside o kapının eşiğinde içeri girmeye bekleyen bir yolcu... bekleyişin hazzını içine çekmektedir.

sanki karşısında duran heybet abidesini aşıverince bütün meseleleri çözülecektir.
zaten böyle bir ruh halinin peşinden gelen aksiyon neticesinde yapılmadı mı bir sürü keşif?
tarihin sır dolu sayfalarında sayısız insanı, erişilemez bir güzellik gibi asaletli duruşuyla, kendisine aşık etmedi mi bu gizemli derya?

böylece dalar gider insan...
maviliğin ve dalga seslerinin büyüsü ara ara kendine getiririr...
derinlerden bir ses: "dalıp gitme, kendine gel ve şu anı yaşa" der. o anda havadaki bütün oksijeni içine çeker gibi bir nefes alır...
aldığı nefesi bütün organlarının en ücra köşelerine kadar hisseder...
o atmosferin her anını yaşamak ister, bitmesin ister; denizde duran gemiler misali zamana bir kanca atıp durdurmak ister...
ama uyumakta direnen bir bebeğin derin ve tatlı bir uykuya dalıp mışıl mışıl uyuması gibi, yine dalar ötelere...
gün biter... lanet olası ayrılış vakti gelmiştir... sonsuzluğa bakar gibi son bir bakış... veda...

sessiz bir sahil... huzurdur.