bugün

9 ocak 1996 günü saat 11'de herkes gözlerini sabancı center'ın 25. katına çevirdi. sabancı iş merkezinin 25. katı bu suikastın kilit noktasıydı. sakıp sabancı, sermaye piyasasındaki inanılmaz yükselişi ve kürt sorunuyla ilgili hazırlattığı raporlarla sürekli gündemdeydi. türk sermayesinin en büyük ismi sabancı'nın hazırlattığı bu raporlar bazı çevreler tarafından farklı algılanmış olabilirdi. gazeteci yazar cengiz çandar bu ihtimale işaret ederken emekli yargıç albay ümit kardaş konu ile ilgili şunları söylüyor: "karşımızdaki güç kesinlikle yüzeysel bir konu olmayıp ucu 70'li yıllara giden, devlet içerisindeki çekirdek kadro ile ilgili bir konudur. şurası bir gerçektir ki bugün devlet içerisinde feodal güçler oluşmuştur. kimi zaman türkiye bu feodal güçlerin çatışmasına sahne olmaktadır. ben açıkçası sabancı cinayetinin de devlet içerisindeki bu çekirdek kardo tarafından dhkp—c'ye havale edildiğini düşünüyorum. çünkü sabancı kürt sorunuyla ilgili olarak açıkça bir barıştan bahsetti. sabancı bu yüzden uyarılmıştır. bu kadronun her kesim içerisinde ideolojik farklılıklar gözetmeksizin kullandığı insanlar bulunuyor.

25. kat ve özellikle ikinci adamın öldürülmesinin anlamı buydu, çünkü devrimci mantık açısından 25. kat ile evinin kapısında gerçekleştirilecek bir eylemin hiç bir farkı yoktu.

nitekim emniyet müdürlüğü yapmış olduğu çelişkili açıklamalarla emniyet'te konuyla ilgili bir karışıklığın ipuçlarını vermişti. ilkin binaya d kapısından girdikleri açıklanan eylemcilerin 25. kata ulaştıkları söylenmiş, ardından d kapısının olmadığı ve parmak izlerinin tutmadığı açıklanmıştı. bazı devlet görevlileri bu iş dhkp—c'nin işi olamaz derken, bazıları da suikastın bu üç kişi tarafından gerçekleştirildiğini kanıtlamak için ellerinden geleni yapıyordu. çelişkiler bununla da kalmıyordu. terörist diye tanıtılanlar, bu denli iyi organize ettikleri eylemde kapıya niçin gerçek kimliklerini bırakmıştılar? çelişkileri bununla da kalmadı. suikasttan üç buçuk ay sonra sabah gazetesi, istanbul valilisi'nin konuyla ilgili açıklamalarını manşetten büyük puntolarla verdi: "son anda kaçtılar". habere göre üç eylemci romanya'da kaldıkları bir otelden son anda kaçarak yakalanmaktan kurtulmuşlardı. oysa bu olaydan tam 4 ay sonra istanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoğlu eylemcilerin aylarca sabancı center'ın birkaç yüz metre ötesinde bir evde barındıklarını, eylemcilerin son fotoğraflarını ele geçirdiklerini bir basın toplantısı ile duyurdu.

bundan birkaç gün önce suikastçılardan mustafa duyar'ın suriye'de türk büyükelçiliği'ne teslim olması olayı daha da ilginç hale getirdi. elçiliğin olayı derhal milli istihbarat teşkilatı'na bildirmesi ile türkiye'ye apar topar getirilen musafa duyar'ın silahını türkiye'nin en sıkı korunan binası sabancı center'a pantolonunun paçasında soktuğunu iddia etmesi de dikkatlerden kaçmadı. çünkü emniyet genel müdürlüğü'nün daha önce yapmış olduğu açıklamada mustafa duyar'ın silahı bond çantasının içinde soktuğu belirtilmişti. mustufa duyar'ın tam da susurluk skandalı'nın basının tek konusu haline geldiği bir sırada teslim olması kuşkusuz daha da ilgi çekici. örgütün kendisini öldüreceğinden korktuğu için teslim olduğunu söyleyen mustafa duyar'ın bu sözleri de pek inandırıcı bulunmadı, çünkü dhkp—c'nin en acımasız infazlarının cezaevlerinde gerçekleştirildiği biliniyor.

işte tüm bu çelişki ve soru işaretleri ne sabancı cinayetinin ne de dhkp—c'nin işlemiş olduğu bir çok cinayetin sadece dhkp—c ile açıklanamayacağını daha da belirginleştiriyor. ideolojik ayrım gözetmeksizin hemen her örgüt ve kurumda yapılanarak örgütlenen, kimi zaman devrim aşkı ile yanıp tutuşan paşa güven'i, dursun karataş'ı; kimi zaman da kalbi vatan sevgisi ile dolu abdullah çatlı gibi ülkücüleri kullanabilen, içinde askerlerin, emniyet müdürlerinin, profesörlerin, gazetecilerin bulunduğu bir güç bu. adı ile ilgili rivayetler muhtelif: gladio, kontr— gerilla ya da yeni ismiyle ergenekon
dhkp-c'nin süper antikapitalist, anti-emperyalist acaip de vatansever olduğunu öğrendiğimiz saldırıdır. öyle ki şirketler arası hesaplaşmalarda tetikçilik bile yaparlar. yani o kadar özgürlük, insan ve yaşam sevdalısıdır sevgili burjuvanın elinde köpek olmayan anti-faşist dehaşkapecemiz. mini minilerimiz... yerler onları...
eski devrimci ve dhkp c li faşist katiller tarafından gerçekleştirilen katliam.beyni yıkanmış bu faşist beyinsizler güya sabancı ları ortadan kaldırarak emperyalizmi ve sömürüyü bitireceklermiş.bir de işçi haklarını koruyorlarmış.ancak kafaları çalışsa, sabancının fabrikaları kapaması durumunda o işçilerin tümden işsiz kalacağını görürler.bir de tabi bu olayın susurluk kazasıyla bağlantılı olduğunu söyleyenler çok komik duruma düşüyorlar,çünkü bizzat merhum sabancı nın kendisi susurluk kazasını fazla büyütmemek gerektiğini söylemiştir.
üzeyir garih cinayetiyle satır aralarında saklı kalan enteresan ilintileri olan cinayet.
zaman gazetesinden nedim hazar'ın olayla ilgili ilginç özeti şöyledir:

çok zengin bir işadamı. aile holdinginin gelecek vaat eden veliahtlarından biri. üstelik yüzü sadece avrupa'ya değil doğuya, hatta uzakdoğu'ya da dönük. ülkesinin menfaati için yatırımlar yapıyor, fabrikalar açıyor, ortaklıklara girişiyor. derken bilinmeyen bir yerlerde meçhul insanlar bir araya geliyor. karanlığın merkezi bu kez sol elini kullanıyor ve yasadışı bir örgüt -ki kendini özgürlük, devrim gibi mavallar ile kitlelere yutturmaya kalkışıyor- alıyor ihaleyi.

devamını iddianameden okuyoruz sonra:

koskocaman bir gökdelen, iki tetikçi bir çaycı beraber girişiyorlar işe. örgüte göre kendisi, başkasına göre ise onların bir üzerindeki el öldürüyor holdingin gelecek vaat eden işadamını. yanında sekreteri ve iş arkadaşı da gidiyor. belli ki birileri hiç şahit bırakmak istemiyor geride.

sonra piyonlar yurtdışına çıkarılıyor, olayın üstü örtülmeye çalışılıyor.

gereken yerlere gerekli mesajı verdirdiklerini düşünüyor bazıları. ancak beklenmeyen bir gelişme oluyor ve tetikçinin teki yakalanıp içeri atılıyor. o arada neler oldu tam bilmiyoruz ama tetikçi konuşma kararı alıyor. tam bu esnada hapishane yetkilileri iki tane sokak mafyasını aynı hapishaneye naklediyor.

tesadüf bu ya aynı gün isyan çıkıyor ve tetikçi, mafya elemanları tarafından öldürülüyor. sonra aynı müdür bir operasyon daha yapıp üç-beş kişinin ölümüyle sonuçlanan bir olay daha çıkarıyor. ne şahit kalıyor, ne dedikodu... müdür bey besson'un 'temizlikçi'si gibi onarıyor her şeyi. öldürülen işadamının rakibinin elinde bir silah gibi kullanılan medyada ise bu cinayetler 'örgüt içi hesaplaşma' manipülasyonuyla veriliyor. oyun büyük, aktörler bayağı zira.

aradan daha 6 ay bile geçmeden mafya elemanlarının tepesi atıyor. öyle ya birileri canları istedikleri an onlara adam öldürtecek, sonra da sırtlarını mı dönecekler?

hapishaneyi birbirine katıp, pencerelere çıkıyorlar ve haykırıyorlar: 'devlet bize adam öldürttü, inanmazsanız abimizi arayıp sorun!' kameralar kayıt ediyor birer birer hepsini. inkârı imkânsız aslında. ama sonra ağabeyler giriyor devreye ve 'haplıydık, esrarlıydık' diye sıyırmaya çalışıyorlar işin içinden. sonra enteresan bir şey oluyor ve tüm bunları organize edenlerin siyasî dostları müdürleri cesaret madalyasıyla filan ödüllendiriyor. ne de olsa 'devlet adına kurşun atan da yiyen de kahraman' bu zihniyette!

sonra işler değişir gibi oluyor... karanlığın ipi namuslu insanların eline geçiyor ve adalet ipin ucunu çektikçe çözülür gibi oluyor yapı. ortaya konuşmalar, resimler, itiraflar çıkıyor birer birer. yer altından silahlar, bilgisayarlardan yapılanmalar, ajandalardan suikast krokileri fışkırıyor adeta.

son bir hamlesi kalıyor karanlığın ve yine temizlikçileri göreve çağırıyorlar. besson'un victor'u kadar teslim olmuş ve acımasız temizlikçileri. (bilmeyene hatırlatayım, victor kurban ölmemişse bile asitle eritiyordu filmde.)

film nasıl bitecek kimse bilmiyor ama herkes oynanan bu kirli oyunu ve temizlikçileri son derece net bir şekilde görüyor. üstelik bu kez ne ideolojik paravan var ardına saklanabilecek ne hukukun yozlaştırılmış bariyeri ne de holdingin itibarı bitmiş medyası. heyecanlı bir film değil mi?

http://zaman.com.tr/yazar...1240&title=temizlikci
toyotasanin sabanci holding tarafindna tasfiye edilmesinin nedenlerinden birisidir.
--spoiler--
9 Ocak 1996'da, guvenligi had safhada olan Levent'teki Sabancı Towers'da DHKP-C'liler tarafindan katledildigi susu verilen Sabanci Holding yonetim kurulu uyesi özdemir Sabancı. Onunla birlikte toyotasa Genel muduru Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe de hayatlarini kaybettiler. Kurban giden her uc kisi de, ozellikle Ozdemir Sabanci, otomotiv sektoruyle yakindan ilgilenen kisilerdi!

Sabanci Vakfi'ndaki bilgiye gore (http://www.vaksa.org.tr) Ozdemir Sabanci, Sabancı Topluluğu'nun en büyük sanayi birimlerinden SaSA şirketini kuran ve geliştiren kişidir. Otomotive olan özel ilgisi ile TemSA'da Mitsubishi Maraton otobüsleri, minibüsleri ve ticari araçlarının üretimini başlattı. Japonlarla yuzde 50-50 ortaklıkla ToyotaSA ve YazakiSA fabrikalarının kuruluşunu sağladı. Sabancı Holding Sentetik Elyaf Otomotiv ve Plastik Grubu Başkanı olan Özdemir Sabancı'ya SaSA, TemSA, ToyotaSA, PilSA, YazakiSA, SapekSA ve AkkardanSA şirketleri bağlıydı. Yakin cevresine "ToyotaSA ile 100 milyar dolari asan Japon sermayesini Turkiye'ye cekmeyi hedefliyorum" dedigi biliniyor. Sabanci'lar arasinda otomotiv alaninda buyuk projelere sahip oldugu icin hem uluslararasi otomotiv trostlerini hem de onlarin rekabetten hoslanmayan Turkiye'deki yerli uzantilarini rahatsiz ediyordu.

Oldurulen her uc kisinin de otomotiv sektoruyle yakindan ilgili olmasi cok dikkat cekicidir.

Cinayet DHKP-C'nin ustune yikilsa da (bu da Ocalan'in gudumundeki derin-PKK gibi derin devletin tetikci bir orguttur) cinayetin arkasindaki iradenin Ergenekon Teror Orgutu arkasindaki iradeyle (Derin Cemaat) ayni oldugunu dusunuyorum. Birkac ay once (Mayis 2009) Ergenekon Savcisi Zekeriya Öz, bu cinayeti arastirmaya niyetlenmis ama arkasi gelmedi. Saniyorum birileri araya girip bu onemli cinayetin ustunu orttu veya Savci Oz davada hala israrci oldugu icin birileri Ali Suat Ertosun'a Oz'un ipini cektirmeye calisiyor. Ertosun'un, Savci Oz ve diger Ergenekon savcilarini gorevden almak icin cirpinmasinin sebebi Sabanci Cinayeti'nin de Ergenekon sorusturulmasina dahil etme ihtimali olabilir mi?

"Sabanci Cinayeti neden onemli ve Sabanci'yi kim oldurtmus olabilir?" sorusunun cevabi Ertosun ile Ergenekon'u birlestirecek Once bu sorunun cevabi bulmamiz lazim.

ozdemir sabanci ölduruldukten sonra birileri, guclu bir rakibin ortadan kaldirilmasiyla cok rahat bir nefes aldi. Sabanci olduruldukten sonra Sabanci Holding otomotiv sektorunden adeta elini etegini cekti. Hurriyet Gazetesi otomotiv yazarlarindan Emre Özpeynirci'nin 9 Nisan 2008 tarihli yazisi bu konuda ilginc bilgiler veriyor
(bkz: koç tohumları atıp büyüttü markayı sabancı yarattı)

Sabanci'nin otomotiv sektorunden cekilmesi, Özdemir Sabanci'nin oldurulmesinden sonra oluyor. Bu da, "Birileri Sabanci Holding'i otomotiv sektorunden uzaklastirmak icin mi bu cinayeti isledi?" sorusunu akla getiriyor. Sabanci Holding'deki Otomotiv sektorunun beyni ortadan kaldirilinca, sektor de haliyle coktu. Buna ragmen Sabanci'nin bu cinayetten sonra otomotiv sektorunden cekilmesi bana mantikli gelmiyor, farkli elemanlarla yollarina devam edebilirken sektorden el etek cektiler. Saniyorum birileri "Bu sektorden cekileceksiniz, yoksa..." mesaji verdi; mesaj cok etkili bir yerden geldigi icin Sabancilar mesajlarini alip sustular

(üzeyir Garih cinayetinde de Garih ailesi susmayi tercih etti; onlar cinayetin kim tarafindan islendigini bildikleri halde olayin ustune gitmediler. Ilginctir, Sakip Sabanci haric, Sabancilar da cinayeti cozmeye fazla istekli gorunmuyorlar)

Sabanci Cinayeti basit, siradan bir cinayet degil, bircok hedefe birden ulasmak, birden fazla mesaj vermek icin islenmis bir cinayetti. Bu cinayeti isleten, en az uc mesaj vermeye calisti.

1- yukarida bahsettigimiz, Sabanci'yi otomotiv sektorunden tamamen silip atma mesaji; bunu basardilar. Detayina yukarida degindik.

2- Sabancilar, ozellikle Sakip Sabanci, Kürt Sorunu’nun demokratik yollarla cozulmesinden yanaydi. "Ekmegimizi Kürt Sorunu'ndan cikartiyoruz, ekmegimizle oynama" mesaji verildi.

3- uyusturucu ticaretiyle ilgilidir.

Bu son iki mesaji biraz daha detaylandiralim:

Sakip Sabanci, Kürt Sorunu'nun çözümü konusunda rapor hazırlayıp 29 Eylül 1995 günü Diyarbakır'da toplanan Demokrasi Kurultayı'nda acikladi. "Kurt sorunu cozulsun artik ben cografyaya yatirim yapmaya hazirim" dedi. Sabanci'nin bu girisiminden sonra "Haddini bil Aga, cizmeyi asiyorsun" turu tehditlerle karsilasti. Yaklasik uc ay sonra Ozdemir Sabanci'yi katlederek sadece Sabancilara degil, Kurd Sorunu'un bariscil yollarla cozmek isteyen herkese mesaj verdiler.

Uyusturucu baglantisi da şöyle: Emniyet Genel Müdürlüğü ile Sabancı Holding arasında yapılan bir anlaşma gereği ele geçirilen uyuşturucular Sabancı Holding'e ait çimento fabrikasında imha ediliyordu. Ancak Ozdemir Sabanci, yakma isleminin yapilmadigini tesbit etti. Birileri, yakalanan uyuşturucuyu imha etmek yerine doğrudan Avrupa'ya yolluyordu. Ozdemir Sabancı bu illegal faaliyetten haberdar olmus, bu kirli ticaretle iliski icinde olanlari da ogrenmisti. Onu ortadan kaldirarak uyusturucu ticaretine engelsiz devam ettiler. Turkiye gibi ulkelerde darbe zemini hazirlamak gibi buyuk operasyonlar icin buyuk paralara ihtiyac duyulur. "Derin Cemaat"in gudumundeki karanlik mihraklar bu parayi uyusturucu ticareti gibi yerlerden karsiliyorlar.

Kisacasi Sabanci Cinayeti'yle en az (belki daha fazla da biz bilmiyoruz) uc hedefe ulasildi.

1-Sabancilar otomotiv sektorunden silinerek tenekeden araba satarak servet kazananlarin onu acildi (Erbakan'i iktidardan eden icraatlarindan bir tanesinin de, Avrupa'dan ikinci el araba ithalatiyla igili girisimi oldugunu sirasi gelmisken belirtelim).

2-Kürt Sorunu cozumsuzluge mahkum edildi (son gunlerde Kurd Sorunu'nun cozumu konusunda atilan olumlu adimlar birilerini, ozellikle Abdullah Ocalan'i oldukca tedirgin etmise benziyor). Sorunun demokratik yollarla cozumunden yana olan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın gibi rutbeli askerleri bile JITEM gibi cinayet sebekelerini kullanarak ortadan kaldirdilar. Derin Cemaat'in gudumundeki Genelkurmay Karargahi'ndaki birileri bunu inkar etse de hakikat budur).

Teror ortaminda sivil hukumet dahil herseyi kontrol etme ve yonlendirme imkani vardir. Kaotik ortamlarda gucu ele gecirenler pervasizca suc isleyebilirler ve isledikleri suclardan dolayi cezalandirilmak soyle dursun hesaba bile cekilemezler (darbecilerin, uyusturucu isine karisan askerlerin sivil mahkemelerde yargilanmasina karsi cikmalarinin sebebi budur). Butun bu keyfi yonetimi Kurd Sorunu'nun devamina borclu olduklarindan bu sorunun cozumsuz kalmasi icin ellerinden geleni yaptilar/yapiyorlar.

--spoiler--
alinti ile ilgili linkler
http://1-http://www.nasna...Yazarlar/cakbay/2988.html
http://2-http://www.nasna...Yazarlar/cakbay/4354.html
her yerde ergenekon parmağı arayan nurcu komplo teorisyenlerinin yeni yumurtası. demek ergenekon türkiye'deki otomotiv endüstrisini yıkıp yerine at arabası sektörünü koymayı amaçlıyormuş.

hep birlikte öğrendik başımız göğe erdi.

her zaman kullanıla gelmiş numaradır önce mantıklı bir önermede bulunur arkasından işi düşmanına bağlarsın. mantıklı olmasına lüzum yok önemli olan telaffuz etmek. akıllarda soru işareti bırakmak.
selçuk parsadan ın dediklerine göre ilk hedef koç grubu imiş. daha sonra sakıp sabancı olarak

değiştirilmiş fakat maalesef hayatını kaybeden

özdemir sabancı olmuş.
özdemir sabancı'nın bulunduğu binanın 25.katında toplantı halindeyken dhkp-c gerillaları tarafından cezalandırılması olayıdır.

(bkz: gökdelenleri sarsan kurşun)
(bkz: fehriye erdal)
(bkz: mustafa duyar)
(bkz: sema duyar)
görsel
görsel
Sabancinin toyotaya atmaya calistigi kazigin tezahurudur.

Hee ergenekon hee amk. Ota boka ergenekon.

ilk cinayeti isleyen de ergenekonmus lan.
(bkz: haluk görgülü)
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel
saldırıyı üstlenen örgüt (dhkp c) konuyla ilgili bir kitap yayınlamış, kafadaki soruları cevaplamıştır.

http://www.ozgurluk.info/...lik/pdf/SabanciEylemi.pdf
Faillerinden biri olan ismail akkol un yakalandığı suikasttir.
sakıp sabancı'nın planladığına bir tek ben mi inanıyorum.
olum salak olmayın kırık yılda bir işe gitmiyor şansa bak o gün terör örgütü baskın yapıp nedense 25 kattan fazla bina da her katta 20 oda olsa 500 odadan tak die sakıp sabancı'nın kardeşinin odasına giriyor ve onu öldürüyor ve orda koruma yok mu hadi onu geçtim en andik muhasebecinin bile odasının dışında sekreter var onun yok mu ?
Sabancı suikastı davasında savcı, sanık ismali Akkol hakkında 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi.
--spoiler--
Sabancı Center’da 1996 yılında Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ile Nilgün Hasefe’nin öldürülmesine ilişkin davanın sanıklarından, terör örgütü DHKP-C üyesi ismail Akkol’un yargılandığı davada, savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, sanığın “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsini talep etti.
istanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10. celsesi görülen duruşmaya, Silivri Cezaevi’nden getirilen sanık ismail Akkol ve avukatları hazır bulundu. Sabancı ailesini duruşmada avukat Eylem Aydın Öner temsil etti.
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI
Duruşmada Savcı Ali Kaya, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Mütalaada, sanık ismail Akkol’un DHKP-C terör örgütüne 1995 yılında katıldığı, örgütün liderleri tarafından “Ali Rıza Kurt” silahlı propaganda birliği oluşturulduğu, sanık ismail Akkol’un da bu birliğe Mustafa Duyar’ın yanında çalışmak üzere görevlendirildiği anlatıldı.
KOD ADI SEDAT
Kendisine “Sedat” kod adı verilen ismail Akkol’un, 1995 yılı Ağustos ayından sonra örgüt adına birkısım eylemlerde bulundukları, örgütün lideri konumundaki Ercan Kartal’ın cezaevinden gönderdiği talimaltarla eylem yaptıkları, 1995 yılı Eylül ayında Mustafa Duyar ile birlikte Maslak il Jandarma Komutanliginda nöbet tutan iki eri şehit ettikleri ifade edildi.
“ERCAN KARTAL TALiMAT VERDi”
Sanık ismail Akkol ve Mustafa Duyar’a daha sonra Ercan Kartal tarafından Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sakıp Sabancı’nın öldürülmesi talimatı verildiği, hazırlık yapmalarının söylendiği, para verildiği ve silah temin edildiği, kendilerine holding binasında bir kadının yardımcı olacağı ve bu kadınla eylemden önce tanışacaklarının söylendiği, 1996 Ocak ayında eylemin yapılması talimatı verildiği, sanıkların mağazaya giderek kıyafetler ve çanta aldıkları, Fatma adlı irtibat elemanından ise susturucu takılmış tabanca ve cep telefonu aldıkları belirtildi.
“FEHRiYE ERDAL BiLGi VERDi”
4 Ocak’ta sanıkların buluştuğu ve keşif yapmalarının sağlandığı anlatılan mütalaada, 6 Ocak’ta Fatma’nın evine giderek sanık Fehriye Erdal ile tanıştıkları, birbirlerinin telefonunu aldıkları kaydedildi. Fehriye Erdal’ın eylemin 8 Ocak pazartesi yapılacağını, aralarında “Annem evde” diye mesaj verilmesi konusunda anlaştıkları, anlaşılan gün geldiğinde sanıkların holding binasına doğru gittikleri, ancak Fehriye’nin “Annem evde yok. Yarın görüşürüz” diyerek hedef kişinin olmadığını bildirdiği ifade edildi.
9 OCAK 1996’DA…
Ertesi gün, 9 Ocak’ta ismail Akkol ve Mustafa Duyar’ın susturucu takılmış tabancalarla Sabancı iş Merkezi’ne geldikleri, saat 09.57’de Fehriye Erdal’ın arayarak “Annem evde. Saat 10.00’da görüşürüz” diye bilgi verdiği, sanıkların işmerkezine girerek Ulusal Temizlik Şirketi Merkez Şube’den geldiklerini söyledikleri, burada temizlik sirketiyle görüşeceklerini söyleyerek içeri girdikleri, güvenligin daha zayıf olduğu D kapısından içeri girdikleri, kimliklerini verip kayıt yapıldığı, içeride rahat dolaşmalarını sağlayacak giriş kartı verildiği, bu giriş kartıyla birlikte yanlarına refakatçi verildiği, ancak telefon görüşmesi yapacaklarını belirterek bu refakatçiyi atlattıkları, 15.katta silahları çıkarıp üzerine aldıkları, bir süre sonra Fehriye’nin yanlarına gelerek 25. katta yedi kişinin bulunduğunu, Sabancıların toplantı yaptığını söylediği anlatıldı.
ÖLDÜRÜP iŞ MERKEZiNi TERK ETTiLER
Fehriye Erdal’ın Sabancı kardeşlerden biri ile genel müdürün bir odada, Sakıp Sabancı ve diğer kardeşlerinin ise başka odada olduklarını söylediği, Mustafa Duyar’ın Özdemir Sabancı ile Genel Müdür Haluk Görgün’ün bulunduğu odaya girdiği, burada olan kişinin Sakıp Sabancı olmadığını fark ettiği, ancak çabucak işini görüp yakalanmadan çıkma telaşıyla onları öldürmeye karar verip kısa mesafeden birden çok ateş ederek her ikisini öldürdüğü belirtildi. Sanık ismail’in de Nilgün Hasefe’yi öldürdüğü, daha sonra iş merkezini terk ettikleri kaydedildi. Sanıkların daha sonra örgüt tarafından sağlanan pasaportlarla yurtdışına kaçmalarının sağlandığı, Mustafa Duyar’ın Suriye’de büyükelçiliğe teslim olarak verdiği bilgilerle olayın açıklığa kavuştuğu vurgulandı.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPSi iSTENDi
Mütalaada, sanık ismail Akkol’un DHKP-C terör örgütü adına bu eylemi gerçekleştirdiği, örgütün Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme amacını güttüğü belirtilerek “Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapsi talep edildi.
“DiYECEK BiR ŞEYiM YOK”
Sanık ismail Akkol ise suçlama hakkında diyeceği bir şey olmadığını belirtti. Akkol’un avukatları ise savunma yapmak için süre talep etti.
17 MAYIS’A ERTELENDi
Sabancı ailesinin avukatı, sanığın cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, sanık avukatlarına son savunmalarını yapmaları için süre vererek duruşmayı, 17 Mayıs tarihine erteledi. DHA
--spoiler--
Sebebi sabancıların toyotayı Türkiye getirip bazı tenekelerin tekeline son vermesidir. Dhkpc Burada taşeron olarak kullanılmıştır.
ben o dönem aktif devrimci siyaset içerisindeydim, halkevlerinde siyaset yapıyordum..
olay sonrası oturup tartıştık çoğu devrimci neden yapıldığını anlayamadı.

acayip amaçsız bir eylemdi.hele ki sekreter kadının öldürülesi olacak şey değil.

hedef sakıp sabancı dediler,basın yazıları tabi.

sakıp sabancı o zamanlar halkın gözünde sempatik insandı öldürülmesi bin kat daha fazla tepki verirdi...

benim bildiğim sosyalist devrimci insanlar bu eylemi hiç bir zaman tasvip etmedi. bağlantılarını da okuduk sonra ,mustafa duyar'ın kişiliğini de ,karısını da . hüseyin kocadağ'ı da.
yapan hareket zaten marksizm'e uzak bir ideolojiye sahip ,kişiye tapan bir hareketti..

saçma sapan bir eylemdi.