bugün

1983 yapimi harika film. yonetmenligini francis ford cappola 'nın yaptigi matt dillon , nicolas cage , mickey rourke gibi asmis aktorlerin oynadigi mukemmel film.
(bkz: rusty james)
mickey rourke un sessiz konuşmaları ile süslü mükemmel finali olan harika bir filmdir.

--spoiler--
tren garında abinin geliş sahnesi bünyeyi fazlasıyla etkiler.
--spoiler--
The Motorcycle Boy la mickey abimizin karizmasına karizma kattıgı filmdir..
rusty james in bazı sahnelerde acayip derecede ersan ilyasova ya benzediği, siyah beyaz ın en çok yakıştığı film.
filmin en etkileyici yönlerinden biride görselliğidir.
tüm film siyah beyazdır yalnızca siyam balıkları renklidir.
bu bakımdan schindler'in listesi ile (kırmızılı kız) benzerlik taşır.
matt dillon' un asi ve yolunu kaybetmiş genç rolünde harikalar yarattığı film.
mickey rourke'un *mimikleri olmasa bu kadar etkileyici olmamasi muhtemel, matt dillon'un asi hareketleriyle kendine ve abisine* hayran biraktigi, siyah beyaz film. filmde renkli olan tek kare siyam baliklarinin gosterildigi karedir ayrica. bulunmasi cok zor, izlenmemis olmasi buyuk kayip olan filmlerden biridir.
(bkz: siyam baligi)
(bkz: siyam baligi)
francis ford coppola'nın 1983 yılında düşük bir bütçeyle çektiği siyah beyaz şaheseridir.filmde renkli görülen tek şey balık hayvanlarıdır.coppola gibi bir sinema dehasının yönettiği bu filmin kadrosu da en az bu kadar iyidir.mickey rourke, nicolas cage** matt dillon, laurence fishburne gibi sağlam oyuncuların oynadığı filmde mickey rourke oynadığı the motorcycle boy rolü ile sinema tarihinin belkide en karizmatik kişiliğini ortaya çıkarmıştır.

bitirilip bitirilip izlenesi sağlam bir filmdir.filmde çete savaşları metaforunda aile kurumuna daha da özelde abi-kardeş ilişkilerine sert bir bakışla bakılmıştır.
matt dillon'ın genç bir yıldız olmasını sağlayan, muhteşem francis ford coppola filmi. en sevdiğim film. yansıttığı asi duygular, matt dillon ve mickey rourke'un belki de en iyi oyunculuklarını sergilemesi, diane lane'in, "bir kadın bir filme bu kadar yakışır" dedirtmesi.. herşeyiyle sinema tarihinin en iyi filmidir benim gözümde.. ayrıca (bkz: rusty james)
benny karakteriyle tom waits'e rastlıyoruz. üstad yine $arkılı.
affet beni mickey rourke diyoruz. adam pek afili, pek havalı.
film bitince bir sigara yakıyoruz. ev sarı-siyah, ortam dumanlı.
bir çırpıda izlenilecek, tadı damağınızda kalacak yıldızlar geçidi.

nehrin yanlış yakasında, yanlış zamanda..
mickey rourke un motocycle boy karakteriyle gönlümüze taht kurduğu,her izleyişte abi sevgisini doruklara ulaştıran francis ford coppola filmi..
tarihi bir film. mickey rourke her filmde olduğu gibi yine inanılmaz bir performans göstermiştir. o zamanda gençliğinin, karizmasının ve yakışıklılığının da yardımıyla efsanevi motorcyle boy'u kolaylıkla oynamıştır. bu arada motorcyle boy; zeki, yakışıklı ve eskilerde lider vasfı kudurmuş bir şekilde ortada olan fakat mahalleye yıllar sonra geri döndüğünde bu işlerden sıkılmış, artık immanual kantın kavramlarına hakim bir arkadaşımız olarak bizim karşımıza çıkıyor. kendisi hakkında asla çözümlenemeyen şey ise; deli olup olmadığıdır.
coppola’ nın ciddi anlamda eser verebileceğini gösterdiği yüksek kontrast siyah beyaz 1983 tarihli filmi. mickey rourke ve matt dillon’ lı kadrosuna amca torpili ile entegre edilen nicholas cage de mevcut. bol sisli ve dış dünyadan kopuk çizilmiş bir dünyada sci-fi’ ye kaçmadan, frank miller çizgi romanlarından fırlamış gibi çizilmiş etkileyici görüntüler.

---olası spoiler ibaresi---

genel çerçevesi itibariyle biraz rebel without a cause ortamına benzer ve ‘mod’ türevi serseri stili bir açılış yapan film sonradan karakter olarak ağırlaşıyor. açılıştaki kavga bölümünde az kalsın ‘’beat it’’ çalmaya başlayacak sandığımı söyleyeyim. zira bu teatral kavga bölümü beat it’ in klibi ile fazlası ile benzer. ikisi de bir yıl arayla yapıldığına göre hangisi sonra çekildiyse biraz intihal olabilir.

sürekli sislerin içinde ve renksiz bir dünya resmedilirken, bulutlar ile sık sık yer değiştiren zaman analojisi fazla vurgulanmış. burada özellikle devasa saatin olduğu sahne gibi çok etkileyici kadrajlar var. bu fotografik görüntü ve kadraj başarısı açısından coppola’ nın en beğendiğim filmi diyebilirim.

bunun dışında arada fazla ağırlaşan sin city benzeri çekimler ile film noir arasında gidip gelen eski usül gölgeler arasında (ki burada rusty james’ in kendi ölümü üzerine yaşanacaklara bir göz atması anlamında ‘bi astral yapıp geleyim’ olayı biraz saçma gibiydi) motorcylcle boy’ un tüm filmin anahtarı bir üst insan olarak sunulmasının sebebi ise muğlak. her şeyi yapabilme kapasitesine sahip fakat yapmaya değer hiç bir şey bulamayan, toplumun biraz üzerinde seyreden anksiyetik yapısıyla sürgündeki kral, bu anlamsızlık ortasında yapılmaya değer bir şey olarak balıkları nehre atmaya karar veriyor.

tabi olay bu kadar sığ değil. küçük bir alanda sıkışmak yerine büyük bir nehirde kavga etmeden yaşayabilecek balıklar ile rusty james’ e verdiği denize kadar hiç durmadan gitmesi korelasyonu alenen göze batıyor. nehrin büyüklüğü ile bürbirlerinden koparak sonunda yaşayabilme özgürlüğü kazanan balıklar gibi, rusty james’ de kendi küçük, kavgacı ve karanlık ortamından koparak sonunda denize ulaşır. tüm filmin sissiz ve açık güneş altında ferahlayan tek karesi olan bu final bölümü karakterin arınma ve hesaplaşmayı göze aldığını gösterir. (annesinin deniz kenarında olması, california vb. de bu hesaplaşmanın içindedir.)

finaldeki çözülmenin ikinci katmanı ise renk körlüğü ile ilgili. film boyunca renk körü ya da tamamen siyah beyaz görme gibi grotesk bir rahatsızlıkla çizilmiş iki karakter film sonunda kısmen değişime uğruyor. tamamen renksiz gören ve kendi sonunu bilerek hayvanları serbest bırakarak hazırlayan motorcycle boy, kendi gibi dünyayı renksiz gören hayvanları özgürleştirerek kendini anlamsızlıktan ayırıyor. bu anlamda motorcylcle boy’ un film boyunca bir bebek gibi sürekli etrafa sakin, anlamlandırmaya çalışan bakışları, bu hayvani dürtüsel saflık ile birleşiyor.

yine bu noktada balıkları nehre döken rusty james polis arabasının camında kendi yansımasını renkli olarak görüyor. bu çözülmeye karşıt olarak kendi görüntüsünü yumruklaması, pet shop’ da balıkların ayna tutulduğunda kendilerine saldırmasının apaçık bir izdüşümü. bu kısıtlanmışlık içerisinde hapsolmuş olan rusty james sonunda denize varan bir nehir gibi dinginleşiyor. bunu da daha önce belirttiğim gibi sebepsel olarak anlamlandırılmayan motorcylcle boy bir aziz olarak kendini feda ederek ona veriyor.

---olası spoiler ibaresi bitti---

tüm filmin sonunda çözülmesi ve finaldeki sembolist anlatımları, grotesk mekan oluşumu ve tarkovsky benzeri fotografik yüksek kontrastlı harika çekimleri ile coppola filmografisinin apocalypse now ile birlikte en özgün ve başarılı işi. tabi yine de olayın kökensel illiyet bağını esnetmemekten mütevellit senaryonun biraz ortada kalması ve dahi nihayetinde diyalog ve script anlamında amerikan dekadansı ile masumane bir katharsisi birleştiren yapısının bipolar niteliğinin biraz heterojen durduğunu, yine de bunun kabul edilebilirliğini de belirtelim.

mahallenin pis üçlüsü (lucas-spielberg-coppola) bu kez iyi iş çıkarmış, hakkını yemeyelim..
american history x in bundan esinlenmiş olması muhtemel film.

modern erkeğin güç ve liderlik olgusuna olan özlemini ve bunun yol açabileceği kişilik travmalarını inceler.

--spoiler--
film siyah -beyaz siyam balıkları renklidir. siyam balıklarının üreme döneminde rekabetini ve iki erkek balığın asla yan yana konulamayacağını söylerler. insandaki ve özellikle erkekteki güç arayışı kendini kabul ettirme isteği, alfa erkeği olma heveslerini başarılı olarak yansıtan bir kült.
--spoiler--
--spoiler--
Renk körü Motorcycle boy siyam balıklarına tutkundur. Çünkü renkli görebildigi yegane objeler bunlardır.
Motorcycle boy öldüğünde o ana kadar siyam balıkları dışında siyah beyaz olan film renklenir.
Coppola'nın Renksizliği ya da Renkleri olay örgüsünün bir parçası haline getirmesi oldukca ilginçtir.
--spoiler--
bohemliğin zirve yaptığı nihilizm filmi.