bugün

ortalama devlet okulundan gelen birisi için kapısından girildiğinde willy wonka'nın çikolata fabrikasına girmiş charlie etkisi yaratan şahane okul. ayrıca hayatımda sadece bir kere ziyaret edebildiğim ve bu ziyareti bir türlü unutmadığım yer.

seneler öncesinde robert kolej basket takımı ile maçımız vardı. okul takımı olarak üsküdar’dan minibüs tutup arnavutköy’e gittik. o maçı kim ayarlamıştı, nasıl bir bağlantı kuruldu bilmiyorum gerçekten. ilk sıkıntıyı okulu bulmaya çalışırken yaşadık. her yer ağaç, okul yok. bir bekçi klübesi gördük, “robert koleji nerede?” dedik

“2 km ileride solda” dedi.

okula vardığımızda film setinden içeri girmiş gibi olduk. spor salonu var. çim var. birbirine (eliyle hayalara vurma hareketi yapan ) erkekler yok? kızlar sanki daha uzun boylu, daha sarı?kıyafetler falan... çok değil iki saat önce üsküdar'da kravatın yamuk olduğu için müdür yardımcısından tokat yemişsin ve geldiğin yer bildiğin amerika!

elimde olmadan kendimi hesap yaparken yakalım. (parmaklarınla sayarak ve alt dudağını uzatarak)

kolej sınavında otuz soru daha çözmüş olsaydım
babamın maaşı sekiz kat falan fazla olsaydı
bir de ne bileyim biraz daha yakışıklı olsaydım

ben de bu okulda okuyabilirdim.

neden olmasın dı?

her neyse, maç yapmak için spor salonuna girdik.maddi, manevi her türlü kültür şoku devam ediyor. yerler bal dök yala. hepimiz için birer dolap var falan. ben şoku kendi içimde yaşıyorum ama arkadaşlardan birisi geliyor “oğlum potalar cam pota lan” diyor, ötekisi geliyor “tribünde kızlar var lağn” diyor

beyler biraz sakin olun biraz ayıp oluyor diyecekken tuvaletten bir ses geldi ;

oğlum sıcak su var lağğğğnn

takımın yarısı banyoya koştu. maçtan önce de duş aldılar. aldık.

yaşadığımız kültür şokundan bizi çıkaran beden öğretmenimiz mehmet bey oldu. soyunma odasında şamata devam ederken hışımla içeri girip ;
“nerde kaldınız lan hayvanoğluhayvanlar” diye bağırınca birden kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, aslen oralı olmadığımızı falan hatırlayıp hızlıca formalarımızı giyip maça çıktık. formaları üsküdar'da bir yerde yaptırmıştık. ben tamer oyguç'a olan hayranlığımdan ötürü 13 numara giymiştim. akşamleyin formayı yıkayıp ertesi gün okula götürmem gerekiyordu, çünkü forma benim değildi, zimmetliydi.

yalnız sahada bizi bir şok daha bekliyordu çünkü adamların hocası bildiğin zenci. “coach” diye hitap ediyorlar falan. ya ama ne enteresan, sen hayatında ilk defa kanlı canlı zenci görüyorsun, zenciyi bırak belki daha ilk defa amerikalı görüyosun...

maç sırasında robertli çocuklar kendi hocalarına “coach” falan diye bağırınca tabi biz de ufak ufak havaya girdik. mehmet bey beni oyundan çıkaracağı sırada boynumu yan büküm "ama coach!" diye bağırdım sitem yüklü şekilde. o anda da bir sessizlik oldu sinemada arkadaşınla konuşurken sessizlik olur da söylediğin tüm salonda duyulur hani.. "coach...."

coach!
coach!!!
coach!!!....

herkesin bana baktığını hissediyordum. mehmet bey ile göz göze geldik... bana şöyle dedi gözleri (parmaklarınla sayarak)

ben coach değilim
sen robert koleji öğrencisi değilsin
minibüste dayak yiyeceksin...

velhasıl maçı kazanmıştık sanırım bir sayıyla. robertli çocukları pek hatırlamıyorum, çünkü mekana kafam çok takılmıştı. ama kibarlardı yani, aradaki sınıf farkını biz o kadar farkındaydık ki, belki de hissettirme gereği duymadılar ya da hiç bezleri yoktu o taraklarda. hatırlayamıyorum.

neşe içinde okulumuza geri döndük. hepimizin aklı geride bıraktığımız yerdeydi. bir hafta sonra mehmet bey'in -kardeşi bilmediğimiz bir sebepten ötürü intihar ettiği için- basket takımıyla ilgilenecek hali kalmadı ve takım dağıldı. oysa belki de eyalet finali bile oynayabilecek kadar iyiydik!
hayatimin 7 senesini gecirdigim mekan olmasinin yani sira, egitim suresi zarfinda tanistigim insanlar icinden, kardesim diyebilecegim kisileri cikarmis olmasi beni ben yapan etkenlerden en onemlisidir. simdi bugune kadar yazmadim bu okulla ilgili birsey ama bugun birseyler yazmak istiyorum. mezun olali 6 sene oldu, anarsistinden tut, vatan haini'ne vatan haini'nden tut, dinsiz'e, zengin pici'ne kadar bircok yafta vurdular; simdi sondan baslayalim, 7 senelik egitim hayatim boyunca %100 burslu olarak okudugum bu okulda, devlet okulunda okuyan bir insana gore belki daha fazla para harcamisimdir o da arac gerec bok pusur parasi diye dusunuyordum ki 2000-2001 okul donemi yaz tatiline kuzenimin okulu bal'a gelene kadar, yahu 1 gunde harcadiklari parayi ben 3 gunde harciyorum, nasil zengin piciyim? dinsiz dediler daha bismillah, nedir ne degildir sormadan sizin okulda kilise varmis ibadet ediyor musunuz. hazreti isa'nin ruhuna mum heda ediyoruz amina koyim nedir yahu evet kilise var okulda sikik kardesim ama tarihi eser kimse girmiyor cokmeye yakin ama mescit olarak kullanabilecegin sinif var hala da aktif. vatan hainligine gelince, orhan pamuk cikti bir beyanatta bulundu, evet biz de takdir etmedik amina koyim ama nedir, turkiye kullandi mi elestirmekten haric, bir nobel odulu kazanan yazarimiz var reklami yapildi mi? yok . bir de bu okuldan basbakan cikti be devletini seven, sayan biri.hele ki siyasi gorusu tamamen bana ters olmasina ragmen.. simdi, sadece robert icin degil, her konuda gecerli, turk halkinin bir konuda bilgisi yoksa bile fikri vardir .. ayrica robert koleji nedir amina koyim?okulun orjinal ismi robert college, iskender kebap, inegol kofte oluyor da robert kolej niye olmayacak ?
muazzam bir kampüse sahip okul. 280 dönümlük dev bir eğitim kurumu.
yüksek eğitim kısmı daha sonra devredilerek boğaziçi üniversite'si haline gelmiştir.
arnavutköy korkmaz yiğit lisesi ile dip dibedir.
her korkmaz yiğit'li yokuştan inen robertliler'e bakıp bakıp iç geçirmiştir. *
Hepimiz fox haberi izliyoruz. Evet.
O ne la öyle, yıllık 100bin lira (10 ay taksit varmış ama ehhee).
Okulun fotoğraflarına baktım, istanbul'dan büyük herhalde. laboratuvarları ülkenin birçok tıp fakültesinden daha gelişmiş ve büyük. Para cidden insanı eğitiyor.
Yok köyden çoban kızı azmetmiş tıpı kazanmış bilmemne. Tıpı kazansan ne, hayatında bir mikroskop ile bakteri görmedikten sonra.. Ülkene ne faydan olacak tam hastalığı bulamadıktan sonra.
Gerçi Buradan mezun olanın da Türkiye'de duracak kadar salak olmadığını düşünüyorum. Şahsen ben siktirolup giderdim bu ülkeden.
Edit: Okulda herkeste Pembe Mini Coopervarmış. ÖYle diyorlar..
n'ayak olduğunu çözemediğim okul.

bir okul hayal edin.

bütün orta öğretim hayatınızı feda edip, üniversite sınavına çalışırmışçasına gece gündüz demeden kendinizi heba edersiniz. sonra, eğer şanslıysanız, 500 üzerinden 495 puan aldıktan sonra, başvurursunuz. o da ne? bu başarının üzerine diğer okullar "burslu oku, üzerine ev, araba yapalım, maaş bağlayalım." diye gezerken, bu okul sizden (eğer şehir dışından geliyorsanız), 67000 tl gibi bir ücreti yıllık talep ediyor. "ama derecem?" demeniz kar etmiyor çünkü okuyan herkes aynı başarıya, aynı zamanda aynı paraya sahip. okul, sizden, maddi durumunuzun elvermemesi halinde, kredi çekmenizi talep ediyor. şaka gibi. (bir de utanmadan, "ödemeleri geciktirmeyin, zaten ödemeler giderlerimizin ancak yüzde 70'ini karşılıyor[üzgün smiley]" diyorlar. cidden şaka gibi.)

şimdi, o aşırı şanslı kesimden olup okula girebildiğinizi farz edelim. ilk yıl hazırlık okunuyor. lamı cimi yok, ingilizce bilmek kurtarmıyor. hazırlıkta, muhtemelen ortalama bir türk'ün bildiği türk edebiyatı bilgisinden daha fazla ingiliz edebiyatı okutuluyor. her türlü yazar vb. okuması yaptırılıyor.

sonra eğitim hayatı başlıyor. şu anda bizim üniversitelerde gıdım gıdım uğraştığımız kulüplerden 95 tane var. üstelik, son sene dışında, her yıl bir kulüpte devamlı olmak zorunlu tutuluyor. yoklama vb. kontrolü var. yani öğrenci bir sosyal edinimi seve seve!:öteki seçeneği anladınız siz!: kazanıyor.

eğitim müfredatının da bizimki ile tabii ki alakası yok. alınan dersler aynı olsa da içerikleri tamamen farklı. ayrıca yüksek oranda bir alana yoğunlaşabilme imkanı mevcut. örneğin matematik kabiliyeti yüksek öğrenci, zorunlu ve seçmeli dersleri alarak, üniversite seviyesinde eğitim alma imkanına sahip oluyor.

tabii bu eğitim sistemi bizimkiyle alabildiğine uyumsuz olduğundan, üniversite sınavına da pek bir hayrı yok. onların da pek umrunda değil genellikle açıkçası. öğrencilerinin yarıdan fazlası üniversite hayatına yurtdışında (çoğunlukla abd) devam ediyorlar. çok büyük olasılıkla, buralarda gördüğünüz robertli, okulun bok püsürüdür. neyse, türkiye'de ünniversite okuyacaklar, son yıl, dershane vb. ile ygs-lys'ye hazırlanıyorlar.
robert koleji: o fiyatlar size değil zaten lan.
1904 yılında amerikalı öğretmenleri tarafından türkiye de ilk kez basketbol oyunu oynanmış okuldur.
ismi afilli, tarihi okul olduğu için değil çok kaliteli eğitim verdiği için gidilen bir okul.

Arkadaşlar kaliteli eğitim veren kurumlara, sırf isminden veya dünya görüşünüze ters olmasından dolayı bok atıp durmayın çok komik kaçıyor. Sen burada kıytırık bir sözlükte kıytırık entryler girerken o okulda hazırlıkta okuyan adam a) yatılı okuduğu için hayata hazırlanıyor b) daha o yaşta laboratuvarda bilmem ne deneyini yapmaya uğraşıyor, sonrasında da bilmem ne kulübüne gidip şu müzik aletini öğrenmeye çalışacak, akşam da şu kitabı bitirip yarın özetini çıkaracak, sınıfta prezentasyon yapacak.

Ha burdan çıkanlar ne bok oluyor demeyin. Sizler yarın, orada burada 1500 lira maaş için kapıları aşındırıp yalvarırken, 15000 lira maaşla gel başla diye firmalar bunların kapısını aşındıracak. isteyen yurtdışında akademik kariyer yapıp oraya yerleşecek veya buraya sansasyonel, karizmatik, medyatik bir tip olarak dönecek.

Bizim robertlerin okumasına bozuluyorsan, bizim kemallerin, muratların okuyacağı okullar yap. Ama düzgün yap, aynı eğitimi, aynı kaliteyi sun, ona aksın insanlar.
sıkı adamların yetiştiği sağlam eğitim kurumudur.

dışardan kimse sallamasın içerden görüp farkı anlasınlar tabi içeri girebiliyorlarsa.
Her ne kadar eskisi kadar iyi değil falan deselerde hala türkiyedeki en iyi kolejdir. Uskudar amerikan falan gibi kolejlerle kıyaslanmayack kadar iyidir. Belki öğrenciler fazla amerikan özentisi ama yinede bu eğitimini ve sağladıgı imkanları kotulemeye yetmez.
öğrenciden önce bir insan olduğunu hissettiğin, hissettirildiğin Türkiye'de gençlere yönelik baskıcı, azarlayıcı uslübu düşündüğünde seni afallatacak kadar modern bir vizyona sahip olan bambaşka bir yer. Okul demeye dili varmıyor insanın. O denli.
okuyanların süper zeki yada süper zengin ve süper amerikan yanlısı olduğu okul.

önünden geçmek bile delirtiyor. zamanında çalışsaydık var ya ...
şimdi burada yazları eğlence oluyor ilkokul bebeleri için. bebeler için şişme oyunlar kuruluyor, onlar da gelip tepiniyor.

ben de bu işte çalışıyorum bazen. malum öğrenci işi. o sıcakta o oyunları güç bela kurup çocukların peşinden koşuyoruz. hal böyle olunca acayip susuyoruz. yine böyle bir anda fıldır fıldır soğuk su ararken, çocukların da başında toplandığı bir damacanaya denk geldik. hani şu altlarında zamazingosu olan var ya onlardan işte. ahan da soğuk su deyip atıldık, kanaya kanaya su içmeye başlamıştık ki yanımıza türkçesi bozuk bir amerikan gelip ''bu bizim suyumuz. siz bundan içemiyor.'' dedi. hepimiz dumur olmuş halde adama bakarken bir de, ''şimdi gidebilirsiniz!'' geldi adamdan. ''be amına koduklarım! biz orada çalışıyoruz köpek gibi. bir soğuk suyu mu bize hor gördünüz?'' kelimeleri döküldü ardından benim ağzımdan tabii.

velhasıl, türkiye'de yaşayıp ''türk misafirperverliği''ni öğrenememiş göt herifler de var içinde. o adamın bizi orada öyle kovması bana çok koydu sözlük. bu yüzden robert koleji dendi mi aklıma ilk gelen şey bu olur.
mezunları arasında serdar erener, gülse birsel, perihan mağden, bülent ecevit, nedim saban, nevra serezli gibi ünlü simalar olan türkiye'nin en iyi koleji. mezunlarının çoğu amerikan üniversitelerinde eğitimlerine devam etmekte.