bugün

bülent ecevit'in hayranı olduğu nobel ödüllü hintli şair. bülent ecevit, bu kişinin şiirlerini türkçe'ye çevirmiştir. can dündar'ın 1-2 gün önceki köşe yazısında bu çevrimlerden bir örnek vardı. ayrıca ankara'da bir caddeye ismi verilmiştir, bu konuda bülent ecevit'in payı mı vardır detaylı bilgiye ulaşılamamıştır.
Kalküta'da doğdu. Varlıklı bir aileye mensup olan sanatçı, Hindistan'da özel bir eğitim görmüş, hukuk öğrenimi görmesi amacıyla ailesi tarafından 1877'de ingiltere'ye gönderilmiştir. Orada edebiyatla yakından ilgilenmiş, kısa bir süre sonra ülkesine dönmüştür. 1901'de Balpur'da ünlü Santiniketan okulunu kurdu. Özgün bir yapısı olan okuluna, 1913'te Nobel Edebiyat Ödülünü alması dolayısıyla kendisine verilen sekiz bin şilingi de bağışlayarak buranın sürekliliğini sağladı. Ülkesini, Avrupa'yı ve daha başka yerleri de gezen Tagore, Kalküta'da ölmüştür.

Eserlerini hikmetli söyleyişlerle süslemiş olan sanatçı, şiir, hikâye,tiyatro, roman, mektup, deneme gibi pek çok türde başarılı çalışmalar ortaya koymuştur. Resimle de ilgilenmiştir. insan, tabiat, çocuk sevgisini işlemiş, dinî temalara da yönelmiştir. Millî ruhu, derin düşüncelerle yansıtmaya çalışmıştır.

Başlıca eserleri şunlardır: a) Şiir: 1. Gitanjali, 2. Bahçıvan, 3. Ölümün Kanatları b) Deneme : 1. Milliyetçilik, 2. Daha Büyük Bir Hindistan, c) Mektup : 1. Yaban Ellerinden Mektuplar, 2. Rusya Mektupları.

kaynak:http://www.aruz.com/dunyasiir/siir.asp?id=136
hindistanli bir sair.
panteist bir dunya gorusune sahiptir. gandhi' nin yakin arkadasidir.
eserlerinde lirizm ve mistizm ic icedir.
' gora ' adli romaniyla nobel edebiyat odulu' nu almistir.
"...ne bulsan onlarla yaratıyorsun mutlu oyunlarını. bense zamanımı da, gücümü de elde edemeyeceğim şeylere veriyorum. tutku denizini geçmeye çalışıyorum cılız kayığımla, oyun oynadığımı unutuyorum.."
Geleneksel Hint şiirinin son büyük temsilcisi olarak kabul edilen Bengalce yazan Hintli şair. süper sakalları vardır suavi'yi hatırlatır insana.
'insanın sonsuz kişiliği, ancak bütün insan ırklarının muhteşem bir ahenkleşmesi içinde meydana gelebilir.'
tagore
son yüzyılın misafir ettiği en büyük hint şairlerinden biri. ruhu şad olsun bülent ecevit'in çevirisini yaptığı eserleriyle dilimize merhaba demiştir . kendisi 1913 de nobel ödülünü almış , birkaç yıl sonra ingilizler tarafından kendisine sunulan "sir" unvanını geri iade etmiş büyük insan. romancılığı da vardır " gora " zatın en ünlü romanlarından biridir.
..
kelebek ayları değil, fakat an'ları sayar
ve yeter zamana sahiptir.
.....
tagore
"Güneşi göremedim diye gözyaşı dökersen, yıldızları da göremezsin", der...
üstaddır. ecevit sayesinde de kendisine daha yakın olabilme imkanı bulduğumuzdur.
einstein'in arkadaşı olan çok yönlü kişilik. hindistan ve bangladeş milli marşı kendisine aittir.
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz..
Bugün varım yarın birden yok olurum..
Dokunma bana,kapanmamış yaralarla doluyum..
Canımı acıtma, bir yarada sen açma..
Sevme beni yoğun duygularımda kaybolursun tutuşursun..
isteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum..
Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum..
Anlama beni, ben kendimi bilirim,ben böyle mutluyum..
Aşkı yaşatmamı isteme asla, ben aşka yıllardır inanmıyorum.. Güveniyorsan kendine, inandır aşkın varlığına..
Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki..!
Vazgeçemezsin tutkun olurum..
Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni..
Tüm tutkularım ve gücümün arkasında..
Hala minik bir çocuğum..
Büyütemezsen kaybolurum...

şeklinde cümlelerle adamı kızgın kumlardan serin sulara atan hindistanlı üstat.
''insan, hayvansal isteklerle, manevi özlemler arasında yaşayan bir sınır boyu yaratığıdır. yalnızca doğa isteklerine göre ayarlanmış hayat ona huzur veremez.''

'' işin gösterişinden arınmış hayat gerçekleriyle hayat denemeleri üstüne dizilen şiirler, yalnızlıkta olgunlaşır. benliğimizden ayrıldık mı, bize açık olan tek gerçekten de uzaklaşmış oluruz. insan mallarını başkalarıyla paylaşabilir ama ruhunu asla.''

''yalnız açık düşünen insan; hayatın içsel anlamını kavrayabilir. iddialarımız, kuruntularımız gerçekle aramıza girmiş engellerdir. ruhumuzun gizli yerlerini aydınlatabilmek için, ışığa içimizi açmalıyız. biz, kendimizi eşayaları tanıdığımızdan çok daha az tanıyoruz. kendi kendimize kalmaktan korkuyoruz, çırılçıplak yalnızlığımızla başbaşa kalmak bizi ürkütüyor. içkiyle, uyuşturucu haplarla, heyecan ya da iş güçle, gerçeği kendi kendimizden saklamaya çalışıyoruz.''

''kendimizi toparlayıp, kendimize bir çeki düzen verip iç hayatımızı onarmalı; bedenin, zekanın, aklın kabuğundan benliğimizi çıkarmalıyız. o zaman işte, içimizdeki ruhu tanıyacak, huzura kavuşacağız.''

''dış hayatınızı iç derinliklere değmeksizin sürüp götürdükçe, hayatın anlamını ya da ruhun gizlerini kavrayamayız. yüzeyde yaşayanlar ruhun varlığına inanç duymazlar. onlara uzatılan din her neyse, onu benimsemekle ödevlerini yerine getirdiklerini sanırlar.''

''ne zaman insan ruhça özgürlüğe erer, gerçeği kendi başına aramaya başlar, kendi içinde bir merkez kurar, başına gelen olaylarla güce, kararlılığa kavuşur. o zaman kötü koşullarla da karşılaşsa gönlünü bozmaz, gücünü ayarlar.''

''huzur, insan çabalamalarının en son amacıdır; buna ancak, yaratıcı ruha derin inanç besleyenlerle böylece yersiz tutkulardan kurtulmuş olanlar erebilir. bu noktadan sonra dinin dış görünüşleri, ister dogma ister 'ibadet' olsun, bir değer olmaktan çıkar.''

''ruhlar katında yaşamak, hayatın gerçeklerine yüz çevirmeyi gerektirmez.''

''dünya ne bir tuzaktır, ne de dünya nimetleri kuru bir düştür. insanın kendini geliştirmesi için olanakları sağlar, kendi kendini gerçekleştirmek için yol hazırlar.''

''insan ilişkileri içsel hayatın kaynaklarıdır. tanrı, göklerde saltanat kurmuş bir sultan değildir; her şeyde görünen, vücut bulan varlıktır.''

''sosyal hizmet halka dolu bir hayat sağlamaya çalışmaktır.''
"Eğer güneşi gözden kaçırdım diye gözyaşı dökersen, yıldızları da gözden kaçırırsın."
sözüyle tanıdığım ünlü şair.
--spoiler--
Doğan çocuklar , tanrının hala insanlardan umudunu kesmediğini gösterir .
--spoiler--
Sakin sakin otur yüreğim,toz kaldırma...
Bırak dünya sana gelecek yolu kendisi bulsun..
1913 yılında nobel edebiyat ödülü alan yazarın bu ödüle layık görülme gerekçesi, seçim komitesince şu şekilde deklere edilmiştir;

"Mükemmel yeteneği ile, batı edebiyatının bir parçası olan kendi ingilizce kelimeleriyle ifade ettiği şiirsel görüşü yoluyla son derece hisli, taze ve güzel dizeleri için."
http://www.tilqi.com/ozlu...bindranath-tagore-sozleri
Yıldızlar ateş böceği zannedilmekten korkmazlar. sözünü söyleyen hintli şair.

şöyle yazdıklarına biraz bakınca on numara adamlardan birisi olduğu belli.
hindistanlı nobelli edebiyatçı.

albert einstein ve rabindranath tagore birlikte.

http://www.cutorcopy.com/...ndra-nath-tag-300x269.jpg
Hiçbir şey saklamadan, hayatımı, apaçık önüne serdim.
Bu yüzden çözemiyorsun beni..

şiiri bütün olarak güzeldir ama bu kısmı tek geçerim..
döne döne okunası yazardır. biz sadece, aynı zamanda edebiyat dersi niteliğindeki bir cümlesini alıntılamakla yetinelim: "bir nağmenin mutlak sadeliğine götüren yol en çetrefil olanıdır." tagore'un nağmeleri öyledir, yani mutlak sadedir. bizim klasik edebiyatımızda buna "sehl-i mümteni" derlerdi. yani "zor olan kolay".
Cemil Meriçin hakkında yazdığı yazı;
http://populerkulturcoplu...com.tr/2015/10/tagor.html
hint düşünürü.

“ Boş Zaman Yoktur Boşa Geçen Zaman Vardır. ” sözü ile hayatıma yön vermiştir, kendisinin haberi olmasa da.
Gora adlı kitabı muhteşemdir.
Yapıtlarını Bengal dilinde vermiş Hint şair, yazar, besteci, ressam ve mistik Hindistan’ın önde gelen yaratıcı sanatçılarından biridir. Hint kültürünün Batı’ya, Batı edebiyatının da Hindistan’a tanıtılmasında önemli bir rol oynamış, 1913’te Romain Rolland'ın çok övdüğü Gora adlı romanıyla Nobel Edebiyat Ödülü‘nü kazanmıştır. kendisi, gerek şiirleri gerekse yaşam felsefesini özetleyen söylemleriyle yaşama verdiği değeri her fırsatta dile getirmiş, hayatın anlamı konusunda güzel çıkarımlarda bulunarak arkasında değerli eserler bırakmıştır.

--spoiler--
Dışarıdan bir şeyler kazanabilmek için, içeriden bir şeyler yitirmek.. Yani şan, şöhret, mevki, makam, şatafat, ün kazanmak için;Huzurunu, boş zamanını ve bağımsızlığını, bütünüyle ya da önemli ölçüde feda etmek büyük bir budalalıktır. Mutluluk çok zordur ve içimizdedir. Başka yerde bulunması imkansızdır. Sağlıklı bir dilenci, hasta bir kraldan daha mutludur. Eksiksiz bir sağlıktan ve kusursuz bir bedenden daha iyi ne olabilir? Sakin ve neşeli bir huy. Duru, canlı, nüfuz edici ve doğru kavrayan bir zeka. ılımlı, yumuşak bir arzu ve bunlara uygun olarak iyi bir vicdan. Bunların hepsi; yerini hiçbir rütbenin,ya da zenginliğin dolduramayacağı üstünlüklerdir...
--spoiler--