bugün

“Platon, mutlak -aristokrat bir devlet biçiminin kuramcısıydı. O, siyaset kuramında en temel sorun olarak şu soruyu ortaya atmıştı: “kim yönetmeli?” Devleti kim idare etmeli? Çoğunluk mu, halk mı, kitleler mi, yoksa azınlık mu, seçilmişler mi? Elit tabaka mı?”

Karl popper
We can easily forgive a child
Who is afraid of dark
The real tragedy of life
Is men afraid of the light.
"devlet" isimli eserinde kanun hükmündeki kararnameler ile demokrasi arasındaki ilişkiyi ele almış yuzır.
"Devlet" isimli ütopyasında sıfırdan bir toplum ve devlet nasıl yaratılır sorusuna -baştan sona diyaloglardan teşkil olmak suretiyle- cevap vermeye çalışan yuzır.
Platon'un zihinler veya akıllar(intelligence) doktrinine göre: Jove eterin, vulcan ateşin zihniydi fakat teolojik şairler bu akılsal tözleri homer'in zamanına kadar, yani yeniden zihnin duyulara zıt olduğunu anladıkları zamana kadar kavramadılar. Bununla ilgili olarak odyssey'de iki altın pasaj vardır. orada zihne, her ikisi de aynı anlama gelen kutsal güç veya gizil enerji demiştir.

vico.
Arapça'da 'p' harfi olmadığı için 'el flaton', zamanla da 'eflatun' halini almıştır.
siyasete katılmayı reddetmenin cezalarından biri, aşağılık kişiler tarafından yönetilmenizdir.

'platon'
Onu sürekli anıyorum, yaşıyorum, görüyorum, resmediyorum.

Kısaca; bizim teknik olarak bir bağımız yok, ama ben yaşadıkça ve bardağı kırdıkça onu düşünüyorum. Lümpen kitle sayesinde adının yayılmadığınıda, yani; bir bilimsel vaka olarak adledilen birisi olduğunu bilmek beni, bir Şimşek'in yere düşme sürati ile geriye çekmesi çokta önemi yok.

Onu şu sözlerle anlatmak boynumun borcu;
Tanrı mahşerin ortasında çatır çatır düşmanlarının boyunlarını alacak şekilde al aşağı ederken, platon'un öne çıkıp şu sözleri söylemesini halen şaşırıyorum. (Tepeye inerken, o son virajı alsaydık şimdi daha iyi konumda olacaktık, en azından tanrı'nın elindeki balta biz olacaktık) tâbi, Nietzsche bu söz karşısında şunu demesi beni benden aldı sözlük, düşünüyorum da, senin bir balta'ya dönüşmeni görmek yerine, hiç var olmamış tanrıya dönüşmek isterdim!

Şaka bir yana bu çocuk ne anlatıyor ne alaka ulan derseniz, ben de bilmiyorum.
Babamız dediği parmenides'in felsefesi üzerine yaptığı özgün eleştiriler sayesinde tüm felsefe tarihini şekillendirmiş filozof.

aslında diyaloglarında ismini pek anmasa da Herakleitos düşüncesinden etkilendiği, felsefe tarihi ile ilgilenenler tarafından hemen anlaşılacaktır. Zira kendisinin yapmaya çalıştığı şey herakleitos ve parmenides düşüncelerini sentezleyerek ortaya yeni bir perspektif çıkarmaya çalışmaktır ve bunda başarılı olmuştur. Parmenides "düşünmek ve olmak bir'dir" dediği zaman ortaya şöyle bir sorun çıkmaktadır; eğer her düşünülen varlığa dair ise sofist filozoflar davrandıkları gibi davranmakla haklı olabilir ki platon'un kabul edemeyeceği nazar buradadır. Bunu sofist ve parmenides diyaloglarında tartışır ve parmenides'in doksa dediği alanı "hiç yok"tan, "hemen hemen var"a devşirir. Bu ona filozofya faaliyetinin doksa'ya dair olamayacağı ve noetik bir faaliyet ile (sofistlerin yapamadığı, doğal olarak filozofluktan dışlandıkları gerekçe budur) aletheia yani hakikat alanına bir sıçrama gerektirdiğini iddia eder. Meşhur Phaidon diyalogunda sokrates'in eğretilemesi ile anlatıldığı eros ve kanatları çıkan atlar meselesi işte tam olarak budur. Konuyu evirip çevirip psikanalize getirmek isterdim fakat fazla zahmetli olacak.

alfred north whitehead'in isabetli bir şekilde dediği gibi bütün batı felsefesi platon'a düşülmüş dipnotlardan ibarettir vecizesi abartılı değildir. Zira bütün filozoflar aslında platon'a laf yetiştirerek kendi felsefelerini inşaetmişlerdir.
Devlet isimli eserinde anayasal kurumların tarihsel evrimini ele almış yuzır.
rengi vardır böyle morumtrak.
görsel
Bi film vardı dümdüz bi filmdi görünürde hatta ama kökeni platon'un idaeasına dayanıyordu kankalar neydi o film markus olsa kesin bilirdi böyle entel dantel şeyleri.
"Dünyadaki en büyük zafer kişinin kendi istek ve arzularına karşı kazanmış olduğu zaferdir" gibi muazzam bir sözü vardır.
"Bir insanın ruhuna doğruluk ekmek, kör doğmuş birine görme gücünü vermek kadar olanak dışı birşeydir." cümlesinin sahibi, sokrates'in ögrencisi yunan filozof.
platon'un ruh konusunda söyledikleri de üzerinde çok durulan konulardan biri. ruh nedir, platon'a göre, bedenle ilişkisi nasıldır, ruhun ne tür yanları vardır?

platon'a göre, beden ruh için bir mezar da olabilir, ruhun kendini açtığı bir işaret de olabilir. yalnız bir bedeni sevmekle başlamak, bütün bedenlerde ortak olan güzelliği yakalamak, sonunda kendinde güzeli kavramak amacıyla da güzel ruhu sevmek gerekmektedir. dolayısıyla ahlak mükemmelliğine beden aracılığıyla ulaşılır ve beden bunun için bir engel değildir.
Platon'un ruh konusunda söyledikleri de üzerinde çok durulan konulardan biri. Ruh nedir, Platon'a göre, bedenle ilişkisi nasıldır, ruhun ne tür yanları vardır?

Platon'a göre, beden ruh için bir mezar da olabilir, ruhun kendini açtığı bir işaret de olabilir. Yalnız bir bedeni sevmekle başlamak, bütün bedenlerde ortak olan güzelliği yakalamak, sonunda kendinde güzeli kavramak amacıyla da güzel ruhu sevmek gerekmektedir. Dolayısıyla ahlak mükemmelliğine beden aracılığıyla ulaşılır ve beden bunun için bir engel değildir.
Devlet diye sikko bi kitap yazmistir, ovv herkes 31 resitalleri icinde anlatirdi bi ara.. halbuki kurguladigi devlet ordu Beslemek uzerine doner. Cok daha iyisi icin Thomas Moore un utopyasini okuyun, su zamanin iskandinav ulkelerinden bile daha iyi ve insancil bi sistemi anlatiyo.
Fiziksel olarak çekici bulduğumuz insanlara duyduğumuz hissin gerçek aşkın yansıması olmadığını savunan filozoftur şüphesiz.. Ona göre gerçek aşk ruhun güzelliğiyle ilgilidir ve hayatın en yüce amacıdır. Aşkın en üst seviyesi bir insanın diğer insanların ruhlarının güzelliğine değer vermesidir ve bu sayede kendini gerçekleştirmesidir. Gerçek aşk bir insanın diğer insanların ruhunda ve zekasında aradığı bir bağlantıdır buda özellikle felsefe ve bilgelik arayışlarıyla ilgilidir..
sicilya kralı dyonisius bir ara onu esir pazarında sattırmış fakat bir yakını tarafından azad edilmiştir.
mutlu ve düzenli bir devlet bünyesi yaratabilmek için kadınlar ve çocukların bütün toplumun ortak malı olması gerektiği düşünü benimsemiş feylesof. bu kavat ruhlu feylesof kardeşimize göre kadınlar ortak olunca doğan çocukların kimden olduğu belli olmayacak; baba oğul birbirini tanımayacak , bu şekilde de herkes herkesle kardeş olacaktır bu devlet düzeninde.