bugün

herkesin beyninden bir anlığına dahi olsa geçen, beni hırpalayan düşünce! içimde, hep bir tereddüt, hep bir teslimiyetsizlik! bunun, inanıp inanmamakla bir alakası yok!
sadece, düşünülmemesi gerekenleri düşünüyorum. duyulmaması gerekenleri duyup, görülmemesi gerekenleri görüyorum.

ve, korkuyorum! yok olmaktan! bir iz bırakamadan sonsuza dek yok olmaktan korkuyorum. yarına kalabilmek değil arzum. ki, zamanı dilimleyenler de edebiyatçılar değildir. yalnız insanlardır.
sadece, korkuyorum! oksijen bağımlısı şu ruhumun, karanlık bir mezarda kıyameti beklemesi ürkütüyor beni. şimdi, onlarca losyonla beslediğim şu vücudumun binbir börtü böceğe lunapark olacağı gerçek'i kahrediyor beni!

gerçek'i arıyorum evrende. yana yakıla. kendimi paralarcasına. bulamıyorum. ta ki ölüm'le karşılaşana kadar. tek gerçek; ölüm çıkıyor karşıma. doğum'un da muhteşem bir gerçek olduğunu biliyorum. fakat, doğum anında zihnim sıfır olduğu için doğumum bağlamıyor beni. beni neyin bağladığını düşündüğümde kulaklarım uğulduyor.

annem kızardı bana. çok küçükken. tanrı ile ilgili ilginç sorular sorduğumda. yaşıtlarım, tanrı'yı yaşlı bir adama benzettiklerinde, ben tanrı'yı yaramaz bir çocuğa benzetirdim. önünde oyun hamurları, istediğine istediği şekli veren yaramaz bir çocuk.
ağzıma biber sürmekle tehdit ederdi annem. büyüdüm şimdi. aradan yıllar geçti. sadece yıllar mı? aradan her şey geçti! aşk, ihanet, öfke, sevgi, ihanet... her şey geçti. sadece, ilk sevdiğim kız geçmedi bir daha.

ne çok bekllemiştim o'nu oysa. ilk oturduğumuz bankın üzerinde. saatlerce. neyse. şimdi sırası değil o'nun. ölüm var zihnimde!
hani, herkesin herkese hakkını helal ettiği ölüm! adımın hakkı olmasını isterdim. bir kereliğine. herkese hakkını helal etmesi için imam sorduğunda, "helal olsun" demelerini duymak için. bu "helal olsun" cümlesi içerisinde kaç kişi, yaşadığım hayatı takdir edip de "helal olsun" diyecek? o'nu da bilmiyorum.

gecenin şu saatinde, başa dönüyorum. aslında hiçbir şey bilmiyorum! o yaşlı bunağı takdir ediyorum, o meşhur sözünden dolayı. bildiği tek şeyin hiçbir şey bilmediği olduğu gerçeğini haykıran bunağı.

bir de, tek bir yalan bekliyorum insanlıktan. şimdiye kadar hiç duymadığım bir yalan. söyleyenin cinsiyeti ne olursa olsun, dudaklarından öpeceğime dair söz veriyorum!

"hiç söylenmemiş bir yalan için yaşıyorum!"
ölüm düşüncesinden, ölüm korkusundan doğabilecek, sızabilecek cümle...
'evet, ölümün sonum olmasından korkuyorum! yaşadığım onca anıdan sonra...
yüzümün, dert ortağım olan yüzümün, yıllar yılı beni anlatan yüzümün, o kahrolası toprakta bir defa çürümesi... bir defa çürümesi, bir defada çürümesi, yok olması...
o kadar işte! ondan korkuyorum, hem de çok.
korkuyorum bedenimin çürümesinden! çürümekten korkuyorum...
ben ki, hala dün gibi hatırlayan anamın şefkat dolu kucağını...
ve işte yaklaşıyor ölüm... ve işte adımımı attım... kim bilir?
belki de bu benim sonum!'
ölümün sonum olmasından korkuyorum. inandığım o ahiret hayatına gerçekten başlayabilecek miyim? o sonsuzluğa kadar nasıl bekleyeceğim. yokluğu düşündükçe çıldıracak gibi oluyorum. bir ses yok, bir görüntü yok, his yok, düşünce yok, hiç bir şey yok, siz yoksunuz. ölüm bunları getirecek. bunu düşünmek beni korkutuyor, yokluğun bir parçası olmaktan korkuyorum. ölümün bedenimin değil, varlığımın sonu olmasından korkuyorum !