bugün

insan engin duygular dünyasında yaşar. Meseleyi ifade kalıplarına dökünce, en güzel ifade sanatları bile onu daraltmaktan kurtulamazlar.
Bu bir hikaye. Bu hikayenin adı NEZiRE. Hikaye deyince masa başında oturulmuş, uydurulmuş hayal mahsulü şeyler olduğunu düşünmeyin; tam aksine masa başı hikayelerine taş çıkartacak derecede gerçek hayatta yaşanmış bir şeyden bahsediyorum.
Başkalarını bilememem ama o bir "Gönül insanı" ve bu değer yargılarıyla, yaptığı işlerde huzura yolculuk yaptığının bilincinde. Kelimelere yüklenen anlamlar ile oluşturulan güzel cümlelerde yer bulamayan, bir kısır döngünün hani o vazgeçilmez mihenk taşı.
Ey Nezire! Sen işte hep böyle yaşayacaksın.

edit:"bu bir hikaye demiştin" diyeceksiniz. işte hikaye burada başlıyor. hani dedim ya, kelimelere yüklenen anlamlarla kurulan o gizemli cümleler...işte o cümlelerin hepsi nezire'de.
Ne söylense, ne konuşulsa, ne yazılsa faydasız biliyorum.
Nezire'nin efganı meşurdur. Bu nezire onlardan farklı, ileride bir gül gibi açacak olan goncaya sahip. Bülbül nağmeleriyle açılmış gonca güller vardır ya, sadece o yar için yakılmış, bestekarı meçhul türküler vardır..
işte bu superisine de yazılmış türküler vardır.
Gözlere görünecek güzel, elbet bir şirinlik yapacaktır. Gözlerin karşısına çıkacak olan o gözlere sığmaz, mutlaka onlara bir cemile yapacaktır, bir güzellik yapacaktır.
nezire imriz'e itafen..
Aşka dair bütün sözler taze, yazılanların hepsi de yenidir ve böyle de olmalıdır aslında. Her bir aşk cümlesinde yeni açmış bir gülün kokusu, bir papatyanın rengi vardır.
Şimdi bunların nezire imriz ile ne alakası var demeyin. Aşk onda tadılır, cümleler onda kifayetsiz kalır, kelimeler onda anlam yitirir.

Biliyorum aşk adına da nezire imriz adına da yine cümleler anlamsız, yine cümleler donuk, yine cümleler kısır...
herşey düşlerde başlar, seni düşlemeye başlayan sözleri söyleyemedim...

Düşlerde sevdim seni söyleyemedim
Sessiz öptüm nefesini söyleyemedim

Sana ben şiirler sözler büyüttüm
Sana ben baharlar yazlar büyüttüm
Sana ben hummalı gizler büyüttüm
Söyleyemedim

Şarkılar yazdım sana okuyamadım
Hep yanımdaydın oysa dokunamadım

Sana ben hayaller düşler büyüttüm
Sana ben gözümde yaşlar büyüttüm
Sana ben hummalı aşklar büyüttüm
Söyleyemedim


(bkz: Cevdet Bağca)
Bana geçmişi tattıran neden gelecegi tattırmasın, dersiniz; ben de öyle diyorum. Geçmişte dua dua geleceği isterken, kabul olan dualarda geçmişin tadı yok mudur sizce?

Hiç kendinize sol üst yanınızdan baktınız mı? geçmişten geleceğe bakar gibi oldunuz mu? baktı iseniz eğer, o görüntünün ardından bir huzur ile doldunuz mu?

işte geçmişten geleceğe bakmaktır nezire imriz, o gelecekte geçmişi tatmaktır nezire imriz...
Senin ile yaşanan O zaman dilimi hiç bitmemeli, sonsuza kadar uzamalı. Hatta o zamanı yaşarken duygularımız da bu denli sınırlı kalmamalı; zaman gibi onlar da sınırsızlaşmalı. o zaman ve o mekan diliminde bütün benliğimizle o güzelliğin inceliklerini duymalı, o zevk ve o tat ile mutlu olmalıyız. Aksi taktirde aksi, bir felakettir. Aksi zulümdür. Yanındayken dahi hasret duyduğum sevgiyi bir daha bulamamak üzere kaybetmek: Buna kalp mi dayanır.
"Saadet-i Canan" diyebilmenin vermiş olduğu huzur ile söylenecek nice sözler vardır dilde...

"kâşkî sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân
işimiz cümle hemân kıssa-i cânân olsa"

taşlıcalı yahya bey

"keşke yaratılmıs ne varsa hepsi benim sevdigimi sevse de işimizin tamamı hemen sevgiliyi konuşmak, onun yaptıklarını söyleşmek olsa!"

fazla söze ne hacet...
"gül gül dedi bülbül güle gül gülmedi gitti
bülbül güle gül bülbüle yar olmadı gitti"
(bkz: La-edri)
haddeden geçmiş nezaket yal ü bal olmuş sana
mey süzülmüş şişeden ruhsar-ı al olmuş sana
(bkz: Nedim)
nedir can kim onu sen nazenin canane vermezler
sana aşık olanlar yoluna cana ne vermezler
(bkz: Nedim)
Bana öyle bir sevgili ver ki
O gözler cennete acilan iki pencere olsun

Onunla oyle bir yolda yürüyelim ki
Kilavuzumuz sen olasin ey Rabbim

Oyle bir sevgili ver ki bana
Ona sarildigimda kainat bize baksin

Birbirine sarilsin
Sevgimiz kurtla kuzulari baristirsin

Bize bakip seytan Adem'e secde etsin
Günah sevap ugruna kendini feda etsin

Olüler birer birer uyansin sevgimizle
Bize öyle bir sevgili ver ki Rabbim!

Sevgimizde Muhammed sevilsin
Oyle sevelimki birbirimizi

Hz. Hatice göklerden bize seslensin
Ve desin ki

"Bak ya Muhammed bak su sevgililere onlar bizde... bizde onlardayiz.

Bak Askimiz birkez daha yasaniyor yer yüzünde..

Allah Askimizi öyle cok seviyorki binlerce insana yasatiyor.."

(bkz: la-edri)
ah mine'l-aşki ve halatihi
ahraka kalbi bi-hararatihi
ma nazara'l-aynü ila gayriküm
uksimu billahi ve ayatihi
(bkz: şeyh galip)
ne şeb ki kuyına yüz sürmesem o şeb ölürüm
ne gün ki kametini görmesem kıyamet olur
(bkz: la-edri)
bir ağacım ormanda dallı budaklı,baharı bekler dururum gövdemde adın yazılı..
...

yara bende derman sende
ya kendin gel ya da bana gel de

atasözlerine, şarkılara, şiirlere konu olmuş. yani halkımızın gercekten benimsediği; bir gurbet siirinin ilk dizesidir. bağrı yanık ve vicdanı uyakın insanın, gönül selinin sesidir kimi zaman...kimi zaman da sevenin sevdiğine haykırışıdır.
ben bir gurbet türküsünde, akşamın mavi örtüsünde
öyle durdum bekliyordum geçmeyenler köprüsünde
ten kokunu duyuyordum, yolların saç örgüsünde.
ah şu eller, eller eller, gurbet eller yetti gayrı
birbirini çok sevenler, böyle durmaz ayrı ayrı.
sen bir yerde ben bir yerde, ayrı düştük aynı yerde.
senden önce bilmiyordum, şimdi düştüm ben bu derde.
gurbet olmuş sıla olmuş, ayrılık var, var ya sende.

evet işte güzel bir türkü ve türküde sen...
yıllar geçecek olanlar ve olacaklar hikayede olağan dışı olarak karşılanacak...

Hikayeler hep güzel başlar diye bilirim ki bu hikaye de onlardan biri. "sensiz nasıl güzel olsun ki hayat" diyen çocuğa, "bilirim çünkü bende sensiz bende değilim" diye cevap veren bir kız...ve çocuk devam edemez muhabbete.

sözler düğümlenir, düğümlenen boğazlarda. belli ki hikaye devam ediyor.* * *
Aşk gölünde bir deryasın bende,
Anlatamadım nasıl bir hülyasın bende,
Güzellik şahikasında zirvelere erilir sende,
Canımsın bu sözlerin hüzün olur bende..
Sen üzülme... güvercinler kadar titrek, manolyalar kadar narin, gökler kadar derin, deryalar kadar engin kalbine merhamet et de üzülme ne olur!..
Bilirsin, seven hep sevdiğini anlatır, "Bülbülün yüz hikayesi varmış, hepsi de gül üstüne..." Bugün, ulaşabildiğim herkese Seni anlatayım! Seni ve Seni nasıl sevdiğimi!

Bilirsin, seven hep sevdiğini düşünür...
Görünce seni isteyen gönlüm, görmeden nasıl dayansın!..
Ne olur üzülme, tasalanma ve hüzne kapılma; dayanamam.

Kimseler de dayanamazlar...
bu aralar soyadını kendi isteği ile değiştiren kişi. (bkz: aslanbay)