bugün

Yaşadığımız her anın bir imtihanı vardır. Sadece ahvalimizle değil, kelimelerimizle de imtihan ediliriz. Nasıl hallerimizde iyiliği galip getirmek borcundaysak, kelimelerimizle de iyiliği kollamak durumundayız. Mademki konuşuyoruz, mademki âlemin sükûnetini bölmeden duramıyoruz sesimizle, o halde hayrı söylemek zorundayız mümkün mertebe. Bunu böyle ifade etmek kolay da bu hassasiyeti fiiliyata geçirmek zor... Onun için işte yaşadığımız her anın, dilimizden dökülen her kelimenin bir imtihan oluşu...

Şer konuşulurken susmak nasıl bir zûl ise insan için; hakikati bilip dururken söylememek de öyle... Bazen söylenen kelimelerle nefsin oyununa gelir insan, bazen söylenmeyen kelimelerle... Neyin hayrı, neyin şerri çoğalttığını idrak edebilmemiz gerekiyor her şeyden önce. Çünkü kelimelerimizin yolu da, tıpkı hallerimizin yolu gibi nefsin tuzaklarıyla dolu... Hallerimizle düşmemiz nasıl mümkünse o tuzaklara, kelimelerimizle düşmemiz de o kadar mümkün...

Bunun böyle olduğunu biliyoruz aslında da, hayır sözü ile şer sözü birbirinden ayırmakta zorlanıyoruz. iyiliğe hizmet eden kelimelerle kötülüğe hizmet edenleri teşhis etmemize yarayacak bir cihazla mücehhez değiliz. Dünya meşgalesinden başımızı alıp nefsi terbiye etmeye sırayı getiremedik bir türlü. Bunu yapabilseydik mücadele etmeye azmettiğimiz nefsin nasıl bir 'şey' olduğunu bilecek, hallerimiz gibi kelimelerimizi de o terazide tartabilecektik. Maalesef yok böyle bir imkânımız an itibariyle. Yine de tümüyle çaresiz değiliz lâkin; kötülüğün kendini gizleyen hallerini iyi tanımasak da iyiliği içimize yaydığı sıcaklıktan tanıyoruz az çok. Bize o sıcaklığı hissettiren kelimeleri hayra yorarsak yanılmayız Allah'ın izniyle. Karşımızdakine iyi gelecek, şifa olacak, bir yarasını sarmalayacak, bir derdine derman olacak, bir karanlığını aydınlatacak kelimeler iyi huylu, güzel, hayrın hizmetinde kelimelerdir Allahu âlem... Bu tespit şer kelimelerin eşkâlini veriyor bize aslında. Karşımızdakine yaralar açan, derdini koyultan, kalbini kıran, aydınlığını karartan kelimeler belli ki nefsin kelimeleri...

Kelimelerimiz kötülüğü aşikâr hallerimizi bize ve başkalarına karşı savunma azmiyle dilimizden dökülüyorsa bu elbette nefsimizin isteğiyle oluyordur. Kendimize yalanlardan kurulu bir dünya örüyorsak kelimelerimizle bunu nefsimiz için yapıyoruz. Kibrimizi gizlemek için uydurduğumuz bütün o bahane kelimeleri de yine nefsimizin bize bir oyunu... insanları kendileri ya da başkaları nezdinde küçük düşürmek için söylediğimiz her şey de yine nefsimizin bir planı... Kimseye bir hayrımız dokunmadığı halde sırf insanlar bizden sözetsinler, beğenilme ihtirasımızı doyursunlar diye bulduğumuz bütün o cafcaflı kelimeler de nefsimizin icadı... Başkalarında bulduğumuz kötülükleri ifade eden bütün kelimeler, nefsimizin bizi kendimizden bigâne tutmak için örttüğü perdelerdir. Kendimize bakabildiğimiz zamanlarda açarız bir bir o perdeleri... Bize dost kelimeler, bizim ayıplarımızı ortaya döken, yanlışlarımızı önümüze koyan, canımızı yakan kelimelerdir daha ziyade.

Fikir yürüterek bu kabataslak dökümden ötesine ulaşmak mümkün değil. Kelimelerimizin tabiatını bütün çıplaklığıyla görebilmek için iyiliğin ve kötülüğün tam olarak idrakine varabilmek gerekiyor. Ağzımızdan çıkanı kulağımızın duymasını istiyorsak, bu idrake ulaştıran yolları zorlamak mecburiyetindeyiz.

Gelin, bu mücadeleyi vermiş ve bu idrake ulaşmış olanların dilin hallerine ilişkin ibretli kelimelerine can kulağımızı vermekle atalım ilk adımlarımızı.

(bkz: gökhan özcan)
o anki hararetli konuşmadan sıyrılıp bir kenardan izlediğimde karşımızdaki nefsine köle olmuş insanların kelimeleri; aynı zamanda eski ben'in kelimeleridir.

söylenirken nefesin son zerresine kadar durmadan konuşturan ama durup bir süre ne söylendiği düşünüldüğünde pişman eden kelimelerdir aynı zamanda. sıyrılması, kurtulması çok zordur bunlardan. önce susmayı; sadece düşünüp konuşmayı gerektirir.
bir kere susmayı öğrendikten sonra her şey mertebe mertebe yükselir hayatta; önce dil, sonra davranışlar ve en son da arzular.
susarsın, haksızsındır, haklısındır ama yine de susarsın. bağırıp karşındakine her şeyi saymak istersin ama dayanırsın; işte o zaman insanlığa biraz daha yaklaşmışsındır.

sonra daha usulca davranmaya başlarsın; sakin, yavaş... o zaman daha iyi anlarsın eskiden ne kadar sabırsız, kalp kırıcı birisi olduğunu.

sıra isteklerine gelir. şehvet, doyma, beğeni, kabul ediliş... tüm isteklerinden vazgeçersin. çok zor gelir ilk başta ama bir bakmışsın uzakta bir yerde "eski sen"; nefsinin kölesi olmuş "sen" varsın. o zaman hissedersin ruhundaki yükselişi, dinginliği; insan olmanın mutluluğunu.

kurtulmuşsundur nefsin kelimelerinden.
güncel Önemli Başlıklar