bugün

Cunku anne babalarimiz hayatta
Cunku kendi isimizi yapacak kadar kendi ihtiyaclarimizi karsilayacak kadar saglikliyiz
Cunku karnimiz tok ve yatabilecegimiz bi yatagimiz var
Vsvs
Fakat sevilmiyoruz..
(bkz: adil kullanım kotası)
"istemediğiniz için..." Denilmesi gereken bir soru.
Bu dünya da misafir olduğumuzu unutup, hiç göçmeyecek gibi yaşadığımız için güzel kardeşim.
mutlu olmadığımız için.
belki de mutsuzlukla mutlu olmaya çalışıyoruz, olamaz mı? diye sabah sabah kendime sorduğum soru.
çünkü malız. her şeyi umursamaktan vazgeçemiyoruz. herkese fazlaca değer veriyoruz.
gamsız olmayı düşündüğümüz sürece mutlu olmayı umarız.ama gamsız olmayı düşünürken bile stres yapan insanlar olduğumuz için sıkıntı hep var olacak... fazla kasmayın.
Çünkü elimizdekiler yerine daha fazlasını istediğimiz için.
Eldeki elma daldaki elmadan her zaman daha iyidir.
Benim hayatımı başkaları yaşıyor resmen.
(bkz: sorumluluk)
başkalarının acılarıyla huzur bulmaya çalıştığımız için.
Olaylara negatif bir açıyla baktığımız için.
Halbuki bardağın bir de dolu tarafı var.
isteklerimizle mücadelemizin garip bir şekilde tezat oluşturmasından dolayı
çoğumuzun istediğimiz işi yapamamasından dolayı
insanlardan dolayı
hayatın bize zorladıklarından dolayı mutsusuz.
Esasında tek bir nedene indirmek mantıksız, ama en genel neden olarak elindeki ile yetinememe diyebiliriz.

Tabi bazı ekstrem durumlar olabilir, aileden birinin vefatı, psikolojik veya fiziksel sıkıntılar, felaketler vs... Bu gibi durumlarda ise, herşeyi zamana bırakıp, durum düzeltilebilir gibi ise düzeltmeye çalışıp, düzeltilemeyecek bir durumda ise durumu kabul etmeye çalışıp sabır etmek gerekir.
Çok değer veriyoruz.
Karşı tarafın hak etmediğini düşünsek dâhi o bizim için çok değerli hale geldiği için değer vermeyi bırakmıyoruz.
Genelde şımarıyorlar, değişiyorlar ve son olarakta gidiyorlar.
Mutsuz kalan kim? Biz...
insanların kötü, nefsimizin ise daha da kötü olduğu için.
Biri kahvaltı hazirlasa mutlu olurdum.
içimizde kalan ukteler boyumuzu aştığı için.
Çünkü ufak birikmişlikleriniz ve ertelenmişlikleriniz dağ oldu. O dağı eritmek lazım.
üzerine kafa yorduğum ve sonunda kendimce bir sonuca vardığım mevzu.
bir türlü sıfıra indiremediğimiz beklentiler en büyük sebep , ve hayatlarımızı başka insanların hayatları ile kıyaslamanın verdiği sonsuz huzursuzluk da buna etken kanımca.
şuan giydiğin kıyafet sana yetiyor mu, içinde oturduğun ev, içine çektiğin hava, bir saniye daha atan kalbin, tam çalışan vücudun ve aklın.. tüm bu sorulara cevabın 'hayır,yetmiyor.' şükret arkadaşım pazartesi diye söve söve kalktığın yastığında bu sabah nefesini bırakanlar var.
Mutlu olunmasını sağlayacak nedenler üretemediğimiz için. insan böyle işte. Bardağın dolu tarafına bakmaktansa hep eksik tarafı görüyor. Oysa ki bu dünya mutsuz olmaya değmiyor.
Ne bilim olm ölçmedimki mk .(40 harf dolsundiye bizi uraştırıyolar mk ya neyse olmuş herhalde saymadım saymaya üşeniyorum zaten saymayada gerek yok neyse fazla uzattım yeter bukadar )
caddenin karşı tarafına bakmaktan bir türlü vazgeçemediğimiz için cevabını yakıştırdığım sorudur.
la fille sur le pont filminin güzel bi sahnesini akla getirmiştir;

--spoiler--

sana bir hikaye anlatacağım.

uzun zaman önce caddenin çift tarafında oturuyordum, 22 numarada. karşıdaki evleri seyrettim.
daha mutlu insanları düşündüm. odaları daha güneşliydi, partileri daha eğlenceli... ama aslında 
odaları daha karanlık ve küçüktü ve onlar da karşıdaki evleri seyrettiler. çünkü, biz şansı hep
sahip olmadığımız şeyler olarak düşünürüz.

--spoiler--