bugün

otobüs ve minübüslere alternatif olan, şehir içi ulaştırma aracı.
her sabah akşam düzenli bir şekilde amerikan futbolu antrenmanları yaptığımız mekanlardır. o kapılar açılınca omuz omuza girenler üst üste çıkanlar sövüşenler. ilk başta oturanlar şanslı kesim olarak tanımlanır esas mesela ayakta kalanlar az sonra olacakların farkında olmadan sakin sakin yolculuk yaparlar. ama o uzun etin sıcaklığını hisseden ablalar, abiler ve kardeşler bir süre sonra şoktan gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi olur. bir yanda dilenenler diğer yanda osuranlar öteki yanda kokanlar. tam bir kültür karmaşası ve iç içe geçmiş insan yumağıdır. Aslında 4 sene haftada beş gün sabah akşam alınsa genel kültür bakımından baya ilerleyebiliriz yada lisanslı amerikan futbolcusu oluruz.
es kaza boş geldiğinde bağrıma basmak istediğim vasıta. istanbul için büyük bir kolaylık ama yetmiyor. talep eden bu kadar çok insan da varken daha sık geçse daha güzel olur.
kendine münhasır bir yol olmayınca bir boka yaramayan toplu taşıma aracıdır. ankara'da da trafiğe girmiş olmasına rağmen neremizden geçeceği konusunda pek bi' şüpheliyiz. melih yine vuracak sırtımıza.
duraklarda yaşattığı can pazarı, istanbul nüfusunun yaklaşık olarak 1 milyar olduğunun kanıtıdır. yok olsa olsa 13 milyon civarıymışta... kimse tatava yapmasın. 1 milyar kişi var bu şehirde amk. gecenin 1'inde bile itiş kakış bilinir mi lan ! yuh artık ya.
Metrobüs , metro ile otobüsün birleşimi
ile ortaya çıkmış bir toplu taşıma
aracıdır. Lastik tekerlekleri ile kendisine
ayrılan şeritlerde çalışmaktadır.
Metrobüs isminin orjinali APTS olup
metrobüs kısaltmasını köşe yazarı Ersin
Ramoğlu'nun ilk defa kullandığı ve
sonradan yaygınlaştığı iddia
edilmektedir.
pek binmem ya bir gün zincirli kuyu yönünde ilerlerken topkapıda ağlayan bir kız bindi. Sabahın 4'ü. Bir yandan yollu gibi göründü gözüme kim bilir ne halt karıştırdı da böyle oldu dedim. Öte yandan yazık dedim belki başına kötü şeyler gelmiştir, belki de bir faydam dokunur diyerek yanına yaklaştım. Araçta on kişi kadar varız ondan başka, hepimiz erkeğiz. Biraz konuştuk, meğer kız cüzdanını kaybetmiş bir önce bindiği metrobuste. Araçlarda kamera olduğunu ve kesin bulunacağını söyleyerek sakinleştirdim kendim inanmayarak. Belki bir umut. Durakta inip görevlilerle konuşmasını söyledim. Sanırım çok parası vardı cüzdanda. Istanbulda zor ihtimal birinin para dolu cüzdanı sahibine getirmesi.
her şeyi tamam da o indi bindisi yok mu arkadaş, insanı delirtiyor resmen. bi de kaza olduysa seyreyle gümbürtüyü.
mobil telefondan sonraki en büyük buluştur.
önündeki aracı sollamak isterken karşı yönden gelen görevli kamyona çarpmamak için ani manevra sonrası iki kişinin ağzı burnu demirlere çarpması sonucu kanatabilen, yolun ortasında bozulup kalabilen ve yürüyerek durağa gitmeniz gereken araçtır.

bugünde bir tanesinin motor kısmı yandı.*
akraba mekanı.
insanların taht kavgalarını gerçekleştirdiği,birbirine çarpmanın,vurmanın,çizik atmanın normal sayıldığı,nefes alınmayacak derecede kalabalık olan, istanbulun neredeyse yarısını hergün taşımasına rağmen yine de zam gelen ulaşım aracıdır.*
tadı kaçan taşıt.
(bkz: popoların kardeşliği)
1 kişinin inmesine rağmen o boşluğa 10 kişinin binmeye çalıştığı yegane ulaşım aracıdır.
ayakları yerden kesen toplu taşıma aracı.
ilk duraktan binilmediyse, diğer duraklarda binilmesinin mucize olduğu vasıta.
kalabalığına bu resimlere bakınca şükredilen toplu taşıma aracı.
http://fotogaleri.ntvmsnb...-nefes-almak-cok-zor.html
geçenlerde binmek durumunda kaldığım, birilerinin "istanbul halkını birbirine düşürmek için icat edilmiş" dediği ulaşım aracı.

ilk duraktan binecektim, yanımda kız arkadaşım da vardı. yolumuz uzundu, o yüzden oturmak istiyorduk. ben mevzuyu bildiğim için baştan uyardım kendisini, "sen bana bakma, dal, kendini kurtar" dedim. o da "he" dedi. sonra araç geldi, kapıları açtı, biz daldık.

sağımda ve solumda benimle rekabete giren iki teyze vardı. şimdi tamam, ben pek atletik değilim ama bir teyzeyi de omuz omuza mücadelede deviririm yani, acımam. buna rağmen benimle niye mücadeleye giriyorsunuz sayın teyzeler?

ben kız arkadaşımı kaybetmemek için abanınca, sağımdaki teyze düşme tehlikesi yaşadı. ben de allah beni kahretsin ki vicdanlı adamım, oysa metrobüste vicdan olmazmış, onu öğrendim. düşen teyzeyi tutayım dedim kolundan. tuttum da, kurtardık onu. ama bir baktım, ben öyle zaman kaybederken benim kız arkadaş oturmuş, solumdaki teyze de onun yanına oturmuş. bir de pişkin pişkin "o genç, dursun ayakta" diyor.

velhasıl teyzelerle amcalarla omuz omuza mücadele etme fırsatı yakalayacağınız, düşene bir tekme de sizin vurmanızı gerektiren süpersel ulaşım aracının ismi metrobüstür. kondüsyon için birebirdir, ben beylikdüzü'ne gidene kadar epey enerji harcadım.

edit: imla.
bir yandan cama yapışık gideceksin, diğer yandan elin poponda cüzdan duruyor mu kontrolü yapacaksın. bunlar yetmez tabi, bir gözünle de her an biri kalkarsa kıçımızı koltuğa atarız umuduyla oturanları keseceksin. güzel bir kız görürsün gözün orada sabitlenir. o arada biri kalkar yakınında, sen kıza dalmışsındır, hoop kaçtı koltuk. kaçan koltuğa yanarken bir bakmışsın güzel kızla arana bir lavuk girer, görüşünü engeller. moralin bozulur doğal olarak. koltuk kaçmış, güzel hatuna kesik atamıyorsun. ee ne kalıyor geriye; istanbul'a, trafiğe, kalabalığa, metrobüse küfür saydırmaca. tabii sessizce..
her naneyi bir kenara bıraksak insanı insanlıktan soğutan ulaşım aracı. çok basit bir örnek vereceğim siz de görmüşsünüzdür neticede; omuz omuza mücadele veren seni geriye atmaya çalışan anam babam yaşında insanlar. kibarlıktan insan diyorum ama, la koskoca adam olmuşsun o kadar yıl devirmişsin benim omzumdan çekip beni geri atmanın peşindesin... ne olacak yine sırt sırta gitmeyecek miyiz, evet. ya koskoca insanlarsınız ya.

güzel hatunlar, takım giymiş beyefendiler, teyzeler, amcalar, gençler hepsi birbirini yiyor, milli birliğimizi parçalıyor lan resmen yolu oturarak gitme merakı.

yaa yok arkadaş bak metrobüsün suçu değil bu, insanlıkta sıkıntı var. zincirlikuyuda mesai çıkışı durun, milleti izleyin. yolcusu ayrı şoförü ayrı. şöfor dedik, yolcuların üstüne sürüyor denyo arabayı.

son olarak tutunulacak direğe yaslanan insanlar çok ayıp ediyorlar bence.
lisanı kaçırdık ama yüksek lisans yapmaya karar verirsem kesinlikle tez konum metrobüs! o kadar çok malzeme var ki acayip güzel bi araştrma konusu olurdu. o deil de, arada kalabalıktan dolayı ineceğin durakta inemeyip bi kaç durak sonra inmek,tekrar gerisin geri metrobüse binmek ne lanet bişy ya! bak yine gerildimm
köy minibüsü gibi tıkış tıkış olan transit araç.

edit: tanımlaması bile zor.

not: 'arkadaş balkona çıkmış yolunu gözlüyor'
''06.12.2012 yani dün fenerbahçe- mönchengladbach maçından sonra söğütlüçeşme'den metrobüse binip zincirlikuyu'da inen gözünün bebeğini yediğim kız, bir ihtimal buralardaysan ben yeşil gözlü, gözlerini senden ayırmayan yakışıklı mecnun, ulaş bana. yanında arkadaşların vardı, bir şey diyemedim. zaten fenerliler doldrmuştu metrobüsü, adım atmaya yer yoktu. tek olsan en azından indiğin yerde inip elini tutardım.''

arkadaş balkona çıkmış yolunu gözlüyor. kendisi eski bir ekşi sözlük yazarı.
istanbul da özel yolu olmasına rağmen ankara da diğer toplu taşımaların içinde yürümeye çalışan araç.
her türden kişiyle tanışmanıza/tartışmanıza vesile olan araç. şöyle ki;

bundan 2-3 hafta evveldi. günlerden pazartesiydi yanılmıyorsam. metrobüs bildiğin tıklım tıklım. her günkü sahne tekrar ediyor işte. çok beğenilince devamı çekilen filmler vardır ya, biz metrobüsün bu halini hiç sevmiyoruz ama her sabah aynı filmin devamı çekiliyor. şimdi ben burayı "hayat işte, filme benzemiyor hacı" şeklinde bir incir ağacına bağlardım ama işim olmaz. bir yere bağlı kalmasın, asılı kalsın, böylesi daha iyi.

bayrampaşa-maltepe durağından 34a hattına bindim. aslında iki önceki duraktan kalktığı için pek kalabalık olmazdı ama günlerden pazartesi olunca ve üniversiteli -ki bunlar liselilerden de tehlikeli olmaya başladı- elemanların pazartesi sendromu tutunca haliyle kalabalık oluyor. ve metrobüsteki herkes sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığını yaşıyor o kısacık yolculukta.

tıklım tıklım metrobüste bir ağaç kovuğu bulup yerleştim hamdolsun ama unuttuğum bir şey vardı: metrobüsteki türk kızı. hanım abla bildiğin prensesmiş. metrobüsü de kremlin sarayı sanıyormuş. lan benim tutunacak bir dalım yok o bildiğin direğe yaslanmış. işte o an uzanıp onun önündeki direkten tuttum. kendisi baykuş gibi kafasını 180 derece döndürerek 1.57 boyuyla bana baktı, baktı, gene baktı.. ben ise kuş bakışı bir açıyla kendisine bakmaya bile tenezzül etmedim. bir iki durak gittik ama bu gidiş müddetince "öff, pöfff, uff" tarzı yakınmalar duymadım değil. fakat bu benim umurumda mı? elbette değil. ha hayt!

tanımadığım bir kadınla muhatap olacaksam eğer, tesettürlü olup olmadığına bakarak müthiş bir ön yargı ile hareket ediyorum. bu bir kusurdur benim için ama n'apim her güzelin bir kusuru vardır. güzel dediysek cinsiyetimi belirteyim: erkeğim. yılışmayın hemen!

bu ara bilgiyi de verdikten sonra devam edelim.. bendeniz bir iki dakika sonra baktım bunun yolu yol değil, hem de kendisini prenses sanıyor, rüyasından uyandırmayalım cihetinden elimi kolumu onun olduğu taraftan çekip metrobüsteki en tehlikeli hareketlerden birini yaparak kendi eksenim etrafımda dönüp diğer taraftaki direklerden birini tutayım dedim. demez olaydım, dönmez olaydım..

- beyefendi n'apıyorsunuz siz sabahtan beri?
- n'apıyormuşum?
- bi rahat durmadınız, dönüp dönüp duruyorsunuz, semazen misiniz siz?
- hayır ama tasavvuf konusunda epey bilgim vardır. etkilenmişim demek ki.
- offf!
- bakın siz rahatsız olmayasınız diye kendi rahatımı bozdum. eğer etrafınızda 2 metrelik bir koruma çemberi istiyorsanız taksiye binin. metrobüs bu. bu aracında kendi içerisinde gerçekleri var. istanbul'un en acı gerçeği metrobüs. şahsen mecbur olmasam ben de binmem ama hepimiz mecbur olduğumuz için biniyoruz..
- tamam uzatmayın.
- (içimden) senin ben evveliyatını!....

tabi o sırada araya kaynak yapıp bana hak veren yiğidin harman olduğu yerden avdet etmiş bir dizi vatan evladını da buradan saygıyla selamlıyorum.