bugün

metrobüs

her türden kişiyle tanışmanıza/tartışmanıza vesile olan araç. şöyle ki;

bundan 2-3 hafta evveldi. günlerden pazartesiydi yanılmıyorsam. metrobüs bildiğin tıklım tıklım. her günkü sahne tekrar ediyor işte. çok beğenilince devamı çekilen filmler vardır ya, biz metrobüsün bu halini hiç sevmiyoruz ama her sabah aynı filmin devamı çekiliyor. şimdi ben burayı "hayat işte, filme benzemiyor hacı" şeklinde bir incir ağacına bağlardım ama işim olmaz. bir yere bağlı kalmasın, asılı kalsın, böylesi daha iyi.

bayrampaşa-maltepe durağından 34a hattına bindim. aslında iki önceki duraktan kalktığı için pek kalabalık olmazdı ama günlerden pazartesi olunca ve üniversiteli -ki bunlar liselilerden de tehlikeli olmaya başladı- elemanların pazartesi sendromu tutunca haliyle kalabalık oluyor. ve metrobüsteki herkes sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığını yaşıyor o kısacık yolculukta.

tıklım tıklım metrobüste bir ağaç kovuğu bulup yerleştim hamdolsun ama unuttuğum bir şey vardı: metrobüsteki türk kızı. hanım abla bildiğin prensesmiş. metrobüsü de kremlin sarayı sanıyormuş. lan benim tutunacak bir dalım yok o bildiğin direğe yaslanmış. işte o an uzanıp onun önündeki direkten tuttum. kendisi baykuş gibi kafasını 180 derece döndürerek 1.57 boyuyla bana baktı, baktı, gene baktı.. ben ise kuş bakışı bir açıyla kendisine bakmaya bile tenezzül etmedim. bir iki durak gittik ama bu gidiş müddetince "öff, pöfff, uff" tarzı yakınmalar duymadım değil. fakat bu benim umurumda mı? elbette değil. ha hayt!

tanımadığım bir kadınla muhatap olacaksam eğer, tesettürlü olup olmadığına bakarak müthiş bir ön yargı ile hareket ediyorum. bu bir kusurdur benim için ama n'apim her güzelin bir kusuru vardır. güzel dediysek cinsiyetimi belirteyim: erkeğim. yılışmayın hemen!

bu ara bilgiyi de verdikten sonra devam edelim.. bendeniz bir iki dakika sonra baktım bunun yolu yol değil, hem de kendisini prenses sanıyor, rüyasından uyandırmayalım cihetinden elimi kolumu onun olduğu taraftan çekip metrobüsteki en tehlikeli hareketlerden birini yaparak kendi eksenim etrafımda dönüp diğer taraftaki direklerden birini tutayım dedim. demez olaydım, dönmez olaydım..

- beyefendi n'apıyorsunuz siz sabahtan beri?
- n'apıyormuşum?
- bi rahat durmadınız, dönüp dönüp duruyorsunuz, semazen misiniz siz?
- hayır ama tasavvuf konusunda epey bilgim vardır. etkilenmişim demek ki.
- offf!
- bakın siz rahatsız olmayasınız diye kendi rahatımı bozdum. eğer etrafınızda 2 metrelik bir koruma çemberi istiyorsanız taksiye binin. metrobüs bu. bu aracında kendi içerisinde gerçekleri var. istanbul'un en acı gerçeği metrobüs. şahsen mecbur olmasam ben de binmem ama hepimiz mecbur olduğumuz için biniyoruz..
- tamam uzatmayın.
- (içimden) senin ben evveliyatını!....

tabi o sırada araya kaynak yapıp bana hak veren yiğidin harman olduğu yerden avdet etmiş bir dizi vatan evladını da buradan saygıyla selamlıyorum.