bugün

sevmeye başlayınca birini,
kendimi yıkıp yeniden kurarım.
çünkü;
bu yeni bir aşktır
ve temeldeki yerini mutlaka alacaktır.
dikkat! ..
yabancıların inşaat alanına girmesi tehlikeli ve yasaktır...

Bu şiiri hep ezberimdedir.
bugün ölümünün 29 . yılıdır. saygı ile anıyoruz.
Sivas madımak otelinde yobazlar tarafından yakılan büyük bir şairdir.

ÖNDEYiŞ

Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...

Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.

Orda kaldı yanağımın yarısı,
Kendini boşlukla tamamlar.

Omuzumda bir kesik el,
Ki durmadan kanar.

Ah kavaklar, kavaklar...
Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar.

Metin ALTIOK
METiN ALTIOK hakkında / ALATURKA ŞiiRLER

("Şiir Kitapları Sözlüğü"nden)

Metin Altıok, o kara yangında yitirdiğimiz o güzel insanlardan ve iyi şairlerden biriydi. 2004 yılında Adam Sanat dergisinde yayımlanan "Şiir Kitapları Sözlüğü"nün beşinci bölümünün onun "Alaturka Şiirler" kitabıyla ilgili kısmını, anısına bir selam olarak paylaşıyorum.

"Sadece ürpertiler mi,
Sevgili Edip sen öleli
Adını ne koyarsan koy,
Oteller de değişti.
Bir kenti kullanmanın
Unutuldu tüm inceliği.”

-Metin Altıok

Metin Altıok, 1993’den beri Madımak Oteli’nin merdiveninden bize bakıyor, bakmayı hep sürdürecek. Sağlığında yayımlayabildiği yedinci ve son kitabı Alaturka Şiirler, bir veda kitabı gibi ama bir veda kitabı değil, çünkü “şeriat” adına çıkarılmış yangında ölümsüzleşmeden önce sekizinci kitabı Hesap işi Şiirler’i de hazır etmişti. Alaturka Şiirler’in üç bölümünün adları şöyle: “O Zamanlar” “Fermuar” “Ölümün Sularında”. “Olsa olsa” başlıklı şiir ise, bu üç bölümün dışında, en başta yer alıyor.

Birinci bölümdeki on beş şiirin ilki “Nihavent”, sonuncusu ise “Rast” adlarını taşıyor. Her iki şiir de, Klasik Türk müziğine özgü “te ne ni, te ne na” “te ne na, te ne ni” terennümlerini nakarat olarak kullanarak, diğer on üç şiire parantez oluyorlar. Parantez, ama yapısal ya da tematik bir ‘kapanım’ değil: Bölümdeki şiirler Metin Altıok şiirinin bütün özelliklerini içeriyorlar. Evet, bir ‘Metin Altıok şiiri’ var. Daha ilk kitabıyla belirginleşmiş, oradan buradan (‘gösteri’den, ‘kuşaklar’dan, ‘arkadaşlar’dan) değil sadece kendi şiir gücünden el almış, ‘yalınlık’la ‘sıradanlık’ın başka şeyler olduğunu kanıtlayan bir şiir bu. Ritmik yapılarından kuşkulanıp dizelerdeki heceleri saydım ama yanıldığımı gördüm: Eşit sayıda heceyi gözeten gizli hececilerden değil Altıok. Böyle bir izlenim uyandırması, klasik biçime düşkünlüğüyle ve ‘stilistik’ özeniyle ilgili. Her has şair, bazen bilinçli olarak, bazen sezgisel biçimde ‘stilistik’le, yani genel dilbilim kurallarının edebiyat eserlerindeki işleyişini araştıran disiplinle uğraşan kişidir aynı zamanda, bu yine has şairlerin bir başka özelliği olan “özgünlük” aranışının da bir gereğidir. Altıok, felsefe geleneğinden geliyor, hatta şiire geç girmesine bakarak altyapısının felsefe olduğu, şiire ise sonradan yönelmiş olduğu kestirilebilir. Bu durum da onun sadece ‘üretim’ tabanında kalmayıp, ifade biçimleri üzerinde de kafa yorduğu anlamına geliyor. Hesap işi Şiirler, ondaki ‘stilistik’ bakışın biraz daha öne çıktığı şiirlerden oluşuyordu.

Altıok’un şiirinin büyüsü de burada, klasik şiirin ‘sıkı yapı’sına modern içeriği oturtabilme başarısında. Ölçüyü düzeni kollayan yapı, parlak imgelerin altında hiyerarşiye boyun eğmek zorunda kalıyor, yapıdaki ‘klasik’lik sözel alanda cephelerini yitiriyor, ‘gayri nizami’ye açılan titreşimlerle ‘racon’ kesmek zorunda kalıyor. Özellikle iki yönüyle en çok Aragon’u anımsatan bir yanı var. Birincisi ‘klasik’i iskelet olarak kullanması, ikincisi ‘empati’ye verdiği önem.

Kitabın ikinci bölümü, tek bir şiirden oluşuyor: “Fermuar”. Son yirmi yılın en güzel şiirlerinden. Anlar ile çağların diyalektiği, tarihselin bütüncülüğüyle yarın belki de unutulacak olanın uçarılığı geometrik katmanlar oluşturuyor bu şiirde. Kaledyeskopun üretebileceği rastlantısallık değil hiç biri: Arka planda hem ‘bilen’, hem ‘bildiğini bilen’ özne bizi hem tarihe, hem lirik’e çağırıyor.

Üçüncü bölümde her biri ayrı şiire konuk, Turgut Uyar, Ruhi Su, Metin Eloğlu, Orhan Peker, Edip Cansever, Celal Atik, Nusret Hızır var. Edip Cansever için söylenen şiirin adı “Memleket Oteli”. Son kıta: “Sadece ürpertiler mi, / Sevgili Edip sen öleli / Adını ne koyarsan koy, / Oteller de değişti. / Bir kenti kullanmanın / Unutuldu tüm inceliği.” Öngörüsü eksik olsun, tamamen rastlantı bu, ama yine başa döndük: Metin Altıok, 1993’den beri Madımak Oteli’nin merdiveninden bize bakıyor, bakmayı hep sürdürecek...
görsel
Metin altıok, yanında hasret Gültekin, önünde behçet aysan.

Elinde kırık saplı süpürge ile metin altıok'u madımak oteli'nin merdivenlerinde görmek bir insan olarak canımı hep çok sıkar.
Madımak'ta katledilen canlardan bir can. Bu sıcak temmuz gecesinde anısı önünde bir kere daha saygıyla eğiliyorum.

"Ömrümce kendimi hep sözde buldum;
Söz cehennemdi yanıp kavruldum.
Yeniden doğdum kendi külümden,
Ben Anka'ydım konuşuldum."
adını sol frame getirmek istedi canım.

"insan usul usul ölmek için gelir dünyaya.
başlar her gün biraz daha insan olmaya.
ve ölürken usul usul ne tuhaf;
aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya.”
bugün doğan bir Türk şair bu ise bir şiiri

Adıma özenenler
ah bir bilseler
kaç kaç
göçük ceset
yaşadım çürüdüm
bugünlere kadar
ben.

Metin Altıok
görsel
"Benim bu dünyada bir yerim olmadı,
Kuytu gövdemi saymazsak eğer.
Gövdem ki varla yok arası,
Hem varlığa, hem yokluğa değer.
Ama yüreğim hiç solmadı.

Bir gül koklayayım izin verin de.

Ben yaşama da, ölüme de inandım;
Tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
Çarşıları hep birlikte gezerdik;
Biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
ikisinin adını yanyana andım.

Bir soluk alayım izin verin de."
9 temmuz. Bugün ölüm yıldönümü olan kıymetli şair, ressam, öğretmen ve en başta "insan".
Sözleri resmeden bir şairdi metin altıok; edebiyata, hayata güzel izler bıraktı.
Bilmem ki nasıl incitebildiler, nasıl kıyabildiler.

Ruhun huzur içinde ve serinde olsun güzel şair. kalanlar ölenler için şiir yazıyor!
Koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım
Sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım

Son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın
Geçti artık göğsümde kuş barınmaz anladım

Esti rüzgâr bozuk bozuk, örselendi yüreğim
Eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım

Bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın
Bu kuşları senin için gözlerimde sakladım

Kim sürmüş Altıok Metin dünyanın sefasını
Kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım.
2 Temmuz 1993 katliamında yaralı olarak kurtulup 1 hafta sonra komadan çıkamayarak 9 temmuz 1993'te ankara'da hayatını kaybeden aydın şair ve yazar.
orospu çocuğu islamcıların katlettiği üstad.
(bkz: madımak ta ölen aydınlar)
Bu gece, içimi açan güzel bir şiiri hatırlatan başlık.

metin altıok-sevda üzre

1. yıldızlı bir gece, ay da vardı;
sen gülümseyince,
yüreğimde bir balık oynadı.

2. dizinin üstünden sarkan elin,
çözülüp akacaktı neredeyse
su gibi uyarak eğimine yerin.

3. bu işin bir tek çözümü var;
her şey yoluna girecek o zaman.
kendimi de bilsem seni bildiğim kadar.

4. gel iki uysal kıyı olalım seninle.
bir hırçın ırmak aksın
aramızda köpüre köpüre.

5. önceleri bir kuru daldım ama;
tuttum yapraklar açtım,
seni görünce dünyaya.

6. soğan kadar şirin sözlerin var;
sohbetimizde vazgeçilmez yerin.
daha da tatlanacaklar tuzla ovulsalar.

7. ortalıktan, ortalıktan,
ışıl ışıl bir ortalık çıkarır;
bu sevgi bu kör karanlıktan.

8. faltaşı bir göz olan ayna
bekliyor duvarda tedirgin seni.
pul pul dökülüyor ardında sırça.

9. yüzüme senin kaçamak bakışında,
öyle bir şey var ki söze gelmez;
çekirdek gibi olgun bir elmanın karnında.

10. bana kalırsa bizim içindir coşkuları;
bu duru sevda göğünde,
ardarda güvercin taklaları.

11. saçlarımı taradım, toparladım ortalığı;
çay demledim senin için,
içimde bir terminal kalabalığı.

12. senin çıplak gövdene bakmak,
her seferinde apansız
karşıma çıkan bilmediğim bir sokak.

13. herkes tedirgin hazırlanırken kışa;
sevgilim biz bu yatakta seninle
ter içinde soluk soluğa.

14. sen sofra bezini sevgiyle sererdin.
o zamanlar su azizdi, ekmek bereketli,
ben daha gençtim.

15. yeni ölmüş birinin gözlerini örter gibi,
siyah uzun saçlarından
usulca geçirdim üzgün elimi.

16. su aydınlıktır sevgilim,
bir boyut kazandırır döküldüğü yere;
gözlerin kadar parlak ve derin.

17. kaktüse diken ve bir mühre benzeyen
yara izi yanağındaki,
ne çok yakışıyor yüzüne bilsen.

18. masamıza düşüp kırılan yağmur damlası,
susuyorduk da suskunluğumuzu noktalıyordu.
bir tentenin altında ikindi sonrası.

19. çıkarıp yavaşça yüreğimi göğsümden,
sildi bir lambanın isli şişesi gibi
yumuşak tülbentini geçirerek içinden.

20. döşeğimize girerken dünya işleri,
uykusuz bir geceyi sökerek düşündüm değişen beraberliğimizi.

21. ağzımda pas tadıyla hoşçakal dedim;
kulesnde gözlerimin iri bir çan
sallanırken dilim dilim.

22. kapıda sen ve tekir kedi;
sabah kederle çıkarken evden,
bugünden öptüm yarın için seni.

23. sen aklıma düşünce bir rüzgar
duyarım dolar içime
ve göğsümde bir pencere hızla çarpar.

24. gıcırdıyor yüreğimde boşa dönen bir çıkrık.
yanında senli günlerimden kalma
kuma gömük bir testi kulpu kırık.

25. kulağıma sinmiş sesinden bir küçük yonga;
adımı ünler gibi birden
düştü dönerek sessizlikte boşluğa.

26. göğü yıldız, yeri buz bir gecede;
sırtımda demirbaş battaniyem,
seni gördüm düşümde.

27. bak bu yıl da eridi dağların karı;
hasretim eksilmedi ama,
akarsular çözüldü zamana karşı.

28. yosunlu yüreğim kaç yıldır aşksız.
seferden alınmış bir gemi eskisi,
mendireğe çekilmiş bomboş ve bayraksız.

29. kapı arkalarında askılıklarda durdum.
ben yıllarca aksak bir aşka
boynu bükük baston oldum.

30. biz yine de aşkla bağlayalım sözü,
samanyolu bir aşkla;
körükçü bas kola canlandır közü.
zamanlı gazel

Kendini yollara vurdun, değişen çevreye kandın bir zaman
içinde dönen başıbozuk sıkıntı, geçer sandın bir zaman

Donmuş kentlerden geldin, sen bu kavruk yangın yerlerine
Ürperen yalnız yüreğini, kızgın gurbete bandın bir zaman

Düşündün geceler boyu, peşinden gelen tekinsiz geçmişini
Gönlündeki göçük aşkın oduna, için için yandın bir zaman

Sonunda gide gide, adına uygun düşen, yalnızlığına kondun
Yorgun bedeninde zamana karşı, çırpınan candın bir zaman

Üzülme altıok metin, hüzünlerle geçen tarazlanmış ömrüne
Sen yoğun sis içinde sesi duyulan, uzak çandın bir zaman.

metin altıok
cehaapelidir.
bazan oturduğum yerde
kendi kendime dalıp giderim,
bulanık geçmişimle
genişleyen halkalar çizerim,
bir düşün uyanık imgesine.
gölünüze taş düşerim.
sizse hep konuşursunuz
sığınıp kof sözlere,
kaçarak kendinizden
uğuldayan hüznünüzle
telaşla geceyi bulursunuz
gözünüze yaş düşerim.
Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.
Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.
Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.
''...
bu yaşa geldim içimde bir çocuk hala
sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yarısı nedense hep eksik
ve o eksiği tamamlayayım derken,
var olan aşınıyor zamanla.
anamın bıraktığı yerden sarıl bana.
''
Sivas katliamından yaralı kurtulan ama daha sonra ölen şair.
GERiYE KALAN
Bir anahtar verdindi bana
Kabaran yüreğimi bilerek.
Kullanıp durdum onu gönlümce,
Aşkıma kenar süsü diyerek;
Aşındırdım dişlerini zamanla.
Geriye ben kaldım işte.
Yalan olur sevmedim dersem;
Ama yolcu yolunda gerek.
Ey ömrümün uğuldayan durağı;
Yanlış hesaptan dönerek,
Benli günlerini sil istersen.
Geriye sen kaldın işte.
"Bekliyorum bir kapının önünde,
Cebimde yazılmamış bir mektupla.
Bana karşı ben vardım
Çaldığım kapıların ardında,
Ben açtım, ben girdim
Selamlaştık ilk defa."
karanfilli şiirler yazmış yazar.

Senin ağzın tarçın kokardı,
Benimki karanfil.
Birbirine karışırdı
Soluklarımız.
Tek başınayız şimdi ikimiz.
Bende karanfil,
Sende tarçın kokusu
Yapayalnız,kimsesiz.
Ben seni yalansız
Bahar gibi sevdim.
Sevgi adınaydı
Milis beraberliğimiz.
Sabahtan akşama
Günü tarar örerdik
Ve kedileri
ikimizde çok severdik.
--spoiler--

ben ki çağ dışı bir uyumsuzluk delisi,
kendi ipimi belki kendim çekerim.
gölgeme dadanmış bir tuhaf güz kedisi,
her yere peşimden onu da sürüklerim.

--spoiler--