bugün

yerin metrelerce altındaki madenleri canını tehlikeye atarak yer yüzüne çıkaran insan.
tezahüratlarda kullanılırdı madenciler..zonguldakın maçlarında şöyle bir tezahürat hatırlıyorum.Karşı takımın kalecisi top toplayıcı çocuğu itiyor ve topu hışımla elinden alıyor bunun üzerine taraftar başlıyor sövmeye kaleci kaleci söyle sen kimsin madencinin kazması kalene(!) girsin diye..
age of empires zamanlarında, muhteşem seslendirmesinden ötürü türk ırkını seçme nedenlerinden.
- madenci , yaparım..
yusuf altunel şiiri.

yığılın çığlar üstüme dedi
gökyüzü döküldü yerlere
dizeleri ayıkladılar göçüğün içinden
geriye dökülememiş gözyaşları kaldı
bir de
söylenmemiş bir çift söz
hani canlı canlı mezara girmek denir ya işte bunu birkaç kuruş için her gün yapmak zorunda kalan ellerinden öpülesi insanlar.
Madenciden

indim maden ocağına kara elmas diyarına
yeryüzü sıcak olsun diye dost
yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
çocuklarım gülsün diye dost
oysa bizim evde gülen yok

yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
yalanlara artık sabrım yok

bugün maden ocağına kara elmas diyarına
inmedik selam olsun sana dost
ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
grev grev güneş doğmuş dost
artık kaybedecek birşey yok

yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
günü geldi grev derler dost
artık kaybedecek birşey yok

zonguldak
yerin derinliklerinden geldiler
ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle
ne kadar diplere bastırılsa
o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin
ağır ağır geldiler...
sonra hergün geldiler artarak geldiler
kadınları çocukları ve alkışlarıyla
yoğurt mayalar gibi geldiler
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
su gibi ateş gibi
her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
yeni yollarla tanıştı ayakları
her gün yeni kabuklar çatladı
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
bir kent oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin

(bkz: Grup Yorum)

görsel

görsel

görsel
grup yorumun en sevilen parçalarından biridir.
ekmeklerini yer altlarında kazanmak zorunda olan, dünyaları başlarına yıkıldığında devletin bakanı tarafından ölmelerinin ''güzel''olarak nitelendirildiği bileklerinin hakkıyla çalışanlardır.

karaelmas tabut olmuş, gerekirse ölün derler, günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler dost, yalanlara artık sabrım yok''
madenciler... ölüme her saniye yaklaşan insanlar. yerin derinliklerinde dışarıdan habersiz ekmek parası aramaya inen kutsal insanlar...

ayrıca,
grup yorumun sevilen parçalarından biridir;

indim maden ocağına kara elmas diyarına
yeryüzü sıcak olsun diye dost
yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
çocuklarım gülsün diye dost
oysa bizim evde gülen yok

yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
yalanlara artık sabrım yok

bugün maden ocağına kara elmas diyarına
inmedik selam olsun sana dost
ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
grev grev güneş doğmuş dost
artık kaybedecek birşey yok

yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
günü geldi grev derler dost
artık kaybedecek birşey yok

-zonguldak-
yerin derinliklerinden geldiler
ellerinde susmak bilmeyen bir yeraltı güneşiyle
ne kadar diplere bastırılsa
o kadar boğulmak bilmez yankısıyla yüreklerinin
ağır ağır geldiler...
sonra hergün geldiler artarak geldiler
kadınları çocukları ve alkışlarıyla
yoğurt mayalar gibi geldiler
pişkin ekmekleri bölüp de paylaşır gibi
su gibi ateş gibi
her gün yeni ağızlar eklendi ağızlarına
yeni yollarla tanıştı ayakları
her gün yeni kabuklar çatladı
yeni kulaklar işitmeye başladı söylediklerini
bir kent oldular sonunda
ve adını değiştirdiler ülkenin...
çilenin adı, hayatın ne kadar ucuz olabileceğinin cevabı.
an itibarıyle iki başlığı ve iki entrysi olan 7. nesil yazar. ne diyek? hoş geldin.
merkezi adana olan bir kahve markasıdır.
en zor mesleklerden biridir.
yaklaşık 2 yıl sorna tekrar yazdığım sözlükteki eski mahlazım, yeni heyecanım.
böyle bildiğin uzun uzun yazıyor lan. eline sağlık diyelim; ayrıca yeniden hoşgelmiş.
zamanında bir kızı sevmiştim, beyaz tenli, yanağında ben olan, güleç...

kaç geceyi sabahladım, kaç çay yuvarladım allah bilir, ben bile bilmem.. ardında köpek gibi koşturmak, gömleği en fazla pantoldan dışarı çıkararak tarz yapmak..

parasız yatılı yurdundaydım, yurt kadar sevdim, yurdum kadar..

kız sevmedi, gitti istanbullu oldu, istanbullu yaşadı..

ne o ben eski benim, ne o kız o kız..

şimdi nerdedir bilmem, ama allahın kaderi beğenmediyse, memnun olmadıysa ahım boynuna..
tren yolculuklarını çok sever bu yazar...

çocukluğu taşrada demiryolu kasabasında geçmiştir. ondandır belki de, çocukluğu, hatıraları hep şehir içi küçük posta trenindedir..

cumhuriyetin en sevdiği kazanımı olarak görür tren yolculuğunu..

iyi ki kompartıman konulmuş bazı trenlere, hani küçük odalar, dostluklar, bazen aşklar...

kompartımanalrda kaçak yolculuk yaparken, yurdum türküleri dinleyip türkleri türklern yurtlarını izlemek, değdi elbet yaşamaya.
gücünü yüzsüzlüğünden alan yazar.

bir zaman elinde a4 kağıdına yazdığı denemeyle şehirdeki tüm yerel gazeteleri gezmiştir, beğenilmemiştir. edebiyat dergilerine yolladığı şiirler zayıf bulunmuş, 4 sayılık ömrü olan fanzinlerde dahi yer edinememiş, facebook duvarında yazdığı uzun yazıların altına yazıldığı zaman, 'kardeş nerdesin, gelirken ekmek al abi şeklinde eleştirel yazılar gelmiştir.

kendine gelen eleştirilerden hakaretler utanır bu yazar utanmaz.
sözlükte at koşturamamış yazarlardan...

uzun uzun enrtyler girmiş, yazdığı komik yazılara katıla katıla gülmüş, siyasi yazılarından dolayı ilgililere göz kırpmış, sözlüklerdeki olağan kızların twitter, facebook, ask for, netlog sayfalarında gezinmiş, yazılarıyla olduğu gibi mesajlarında da kendini gösterememiştir.

şu an ki durumu genç semihten dahi kötü durumda oalndır. semih şentürk ün onca golü varken, tüm sözlük zirvelerien gittiği halde hiç bir zaman tanınmamış, tanındıktan sonra okunmamış daha fena tanınmamıştır.
yerin onlarca metre altına bazıları ısınabilsin diye girip emeğiyle kömür çıkartandır madenci.
ama aynı kömürü kendi çocuğunu ısıtmak için bulamayandır da madenci.
Université Lille Nord de France da okuyup, çankaya da yetişmesine rağmen, aile tarafından ise urfa ya arjantin den göç eden dedelerine rağmen gelip gidip, youtube üzerindenşu müziği ısrarla dinlemesi enteresan kişidir; http://www.youtube.com/wa...e.com/watch?v=wNIK1_A6b2c
sert olur madenci adam.
mücadele ettiklerini tek tek elden kaybederken, ümidine hayran kaldığım.. acaba ümit mi, sarılacak bir şeyi olmamasından mı orası şimdilik bilinmez.

yolunda, zaferlerden ziyade mağlubiyetler olan ama yolda olan.. yolda olmaya çalışan, yolu karanlık olan yolunda ışık arayan.

zümrüdü anka değildir, küllerinden yeniden doğmaz.. yediği her darbe sırtında bir izdir, kaybolaz kalır... abzen unutur ama kaybolamz, unutmak istemese dahi unutamaz, hatırlatır ona..

elini kaybeden insanın elinin yerine bir şey bulması olası ama eli unutması olanaksız...
kral yazardır; mücadelesinden hiç vazgeçmemesi dileğiyle. sen yaz hacı biz okuruz.
hakkındaki en güzel şiirlerden birini orhan veli nin yaptığı, dünyadaki en zor işi yapanalrın ortak olarak karşılaştırdığı iş yapan insanlar,

orhan veli nin şiiri;

Zonguldak yolundayız.
Dağların tepesinden,
Birdenbire denizi göreceğiz.
Denizi gökle bir göreceğiz,
Şimal rüzgârları gelecek uzaktan.
O yolcu, biz yolcu,
Şimal rüzgârlarıyla öpüşeceğiz.
Güneşli bir günde,
Masmavi göreceğiz Karadeniz'i.
Balkaya'dan Kapuz'a kadar,
Karış karış biliriz biz bu şehri;
Eki'nin çiçekli bahçeleri
Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;
Paydos saatlerinde yollara dökülen
Soluk benizli insanlarıyla...

Siyah akar Zonguldağın deresi;
Yüzkarası değil, kömür karası;
Böyle kazanılır ekmek parası.
istanbul da yalnızca 700 bin nüfus cüzdanında, 3 milyodan fazla sivaslı, yalnızca peçetecilik yapmadığını gayet iyi bilen yazardır..

sivas ı çok sevmiştir ve sevecektir, memleketçilikten çok daha öte, memleketi anlamak için memleketini hele ki sivas ı tanımayı görev bellemiş yazar..

sivaslılar ın bir takım zavallıların dediği gibi, düşük işlerde çalışması kötü müdür, namussuzluk mudur taksicilik, yahut bir zamanlar bazı taraftarların sivaslı şimdi de sivasspor un teknik direktör ü rıza çalımbay ın babasına itafen güya yermek için yazdıkları rıza efendi iki ekmek bir şişe süt pankartıyla gurur duyar.

kaç sivaslı istanbul un yahut başka yerlerin sokaklarında, namusuyla çalışırken, yoksulluktan yitip gitmiştir, herkesin düşünmesi gerekir.

hasan hüseyin'den sivaslı hasan hüseyin den bir şiir;

Acıyı Bal Eyledik

Pir Sultan olur dirilir'

bak su bebelerin güzelliğine
kaşı destan
gözü destan
elleri kan içinde

kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni

damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
sanki kendimizi gütmüşüz
hor baktık mi karıncaya
kirdik mi kanadını serçenin
vurduk karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana

sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
ilenmek ne dilenmek ne
issiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yasamak ne

kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni

kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne

ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne

ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu

kor olasın demiyorum
kor olma da
gör beni...

ve bir şiir daha hasan hüseyin den; sivas a ve istanbul a saygıyla, sevgiyle;

Bu kenti sevdim dedim
Benim olsun demedim ki

Sevdim dedimse akşam kızıllığını
Gönlüm gibi akıp giden şu çayı
Şu ormanı şu denizi şu dağı
Benim olsun demedim ki

sivaslılar ın perişanlığıysa yani konu bir şiir daha, sivaslı ahsan hüseyin den;

insan pazarı

gondulardan gelmişik
açlık nedir bilmişik
aman ağbey yaman ağbey
gör bizi

sabahın seherinde sıcak yataktan
kopmuşuk da gelmişik bu güvenpark'a
gelmişik de birikmişik bu güvenpark'ta
'angara angara güzel angara'
aman ağbey yaman ağbey
gör bizi

çorum'lardan suvas'lardan oluruk
çangırı'dan ezirgan'dan gelirik
gırşeher'den yozgat'tanık vallaha
anşe'lerik fatma'larık gülüzar'larık
güllü'lerik hatçe'lerik ağbeyim
açlık nedir bilirik
hele sen bir al bizi
hele sen bir olur de
biz her işi görürük

cam silerik parıl parıl
halı kilim silkerik
ağartırık gap-gacağı
aş da yaparık
çamaşır dikiş nakış
yatak da gabartırık
süpürürük tertemiz
gül-gülüstan ederik
bakma öyle kibir kibir ağbeyim
bakma öyle horgörük
hele sen bir olur de
hele sen bir al bizi
hele sen bir goku sür
sultan olur sekerik
açlığın dini olmaz ağbeyim
yoksulluğun vatanı
kör olasın gahpe devran
biz açlığı bilirik

güvenpark'ta bir anıt var
gördün mü
aha böyle yamrı yumru bir daşdan
bildin mi
yazıyo ki o anıtta ağbeyim
'övün çalış güven türk'
garga bokun yememiş
it deşmemiş çöplüğü
biz gelirik gondulardan ağbeyim
aha orda bekleşirik
beklerik ki gelsinler
bizi ordan alsınlar
yap desinler aha şunu
yap desinler aha bunu
üşenmezik erinmezik
biz her işi görürük
yeter ki gelsin epmek
yeter ki brakmasın bu can bu teni

türkük diye övünüyok ağbeyim
açlık türkü bilmiyo ki
varak diyok iş üstüne
çağır çağır gelmiyo ki
çalışsak da güvensek da ağbeyim
övünsek da olma mı
anam sayrı üç yıldır
babam işsiz ağbeyim
gardaşlarım daha güççük
daha suçsuz ağbeyim
birileri gelse de alsa ya beni
yuğsam da arıtsam ya kirlilerini

dersim'lerden suvas'lardan oluruk
gıtlıklardan gıyımlardan gelirik
erinmezik üşenmezik ağbeyim
biz açlığı bilirik
güvenpark'ta o anıta
selam saygı ederik

eğer hasan hüseyin alevi derseniz kid ersiniz, bi de sünni şairden şiir o zaman, yavuz bülent bakiler'den;

Anadolu

Ben Anadoluyum...
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...

Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.

Hastalarım ölüm yataklarında
Ne doktor yüzü gördüm, ne ilaç.

Zaman zaman nankör çıktı büyütüp okuttuğum,
Gölge vermedi çok kere diktiğim ağaç...

Devlet denince hep vergi geldi aklıma
Jandarma deyince kırbaç...

En gümrah ırmaklarım boşuna akıp gitti
Üç beş adım ötesinde toprağım vardı kıraç.

Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında
Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç...

Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara
Barışta düştü üstüme gölge gölge haç...

Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarım hâlâ
Alın terine muhtaç...

Ben Anadoluyum, acılı, mahzun;
Bende bitmez tükenmez dert kulaç kulaç...