bugün

insanların öldürüldüğü topraklardan gelen bir çağrı. çok hassassanız bakmayın, gidip sütlü kahve yapıp için ama insanım ve duyarlıyım diyorsanız lütfen bakın ve destek olun. http://fromisraeltolebanon.info/
israil halkının kafayı yemıs durumda oldugunu idrak ettiren cagrı
kız cocuklarının top mermılerının uzerıne yazılar yazması bunların yapılması
israil kasınıyor.umarım bır gun cagrı yerını bulur.
halkın bildiği, yönetenlerin kulak asması gereken çağrı.
beyni parçalanmış ufacık bebeler adına yapılan bir çağrı... vücutları paramparça olmuş, otobanda ezilmiş kedi ölüsü gibi yamyassı olmuş insanlar adına yapılmış bir çağrı... bir daha belki de hiç koşamayacak olan, vücudu kullanılamayacak dereceye gelmiş masum çocuklar adına yapılan çağrı... gözleri bir daha eskisi gibi parıldamayacak çocuklar adına yapılan çağrı...

bir dahaki hafta tatile gidecem belki. içkimi yudumlayacağım, geri zekalı bir müzik eşliğinde dans edeceğim. bir yaz aşkı bulacağım. aklımdan bile geçmeyecek bu feryatlar. sadece havayı soluduğumda binlerce feryadın, kan kokusunun ciğerlerime sindiği dünyada bu beni hiç ilgilendirmeyecek, geride kalan milyarlarca insanı ilgilendirmediği gibi. ama orada çocuklar lego oyuncakları gibi parça parça olacak, hiç oynayamayacakları lego oyuncaklarının gerçek bir karakteri olarak, onlar gibi yok olarak. ve ben içkimi yudumlamaya devam edeceğim.

bir çocuk havadan gelen füzeyi oyuncak sanarak eliyle işaret ederken, paramparça olacak. sonra ben dondurmamı alacağım, magnum, ısırıp yiyeceğim. sevgilisiyle uyuyan bir genç, yıldızlara aşk şarkısı söylerken, yıldızlardan gelen üstü imzalı bombalardan birisini kafasına yiyecek, kanı akacak. benim de belki ekmeği keserken elim azıcak kanayacak, ama bantlayacağım ve geçecek. tam o sırada hamile bir kadın, iki canının birden verecek, kafasından beyni akıtalacak. ve ben yaklaşık bir milyar insanın yaptığı gibi başımı yastığa koyup uyuyacağım.

bir rüya göreceğim.

"uçan bir halıya binmişim. uçuyorum özgürüm. uçmak gibisi var mı? ama nedense halım yavaş yavaş ısınmaya başlıyor. anlam veremiyorum. ve sertleşiyor. bakıyorum altıma. az önce halı vardı, şimdi bir füzenin üstündeyim. aşağıya doğru gidiyorum. allah kahretsin. aşağıda çocuklar oyun oynuyor. hayır bir düğmesi vardır bunun, bir yerden durması lazım.... yok mu kahrolası bir düğme, birisi bulsun şunu. şurda var bir tane ama elim yetişmiyor, kilitlendim, dokunamıyorum. ona dokunamıyorum, belki de düğme o. ama vicdanıma da dokunamıyorum ki zaten... en iyisi atlamak, en azından bana zarar gelmesin. yere yaklaşıyor, yere yaklaşıyor, çocuklar bakıyor, gözlerinin parıldadığını buradan görüyorum...

son anda atladım. delicesine bir gürültü. kulaklarım çınlıyor, sadece bir çınlama sesi... her yer toz duman... üstüme kan sıçramış, kan akıyor ayağımın olduğu çukura. paramparça cesetler, çocuklar... hemen kaçmalıyım buradan... ama hiçbirinin gözleri artık parıldamayacak, az önce parlayan tüm yıldızlar söndü, onlar bir daha eskisi gibi olabilir mi, sönen yıldız bir daha parıldar mı?

koşuyorum sokaklarda, ayak tabanlarım parçalanmış. tek bir kimse mi olmaz sokaklarda... yok ama. her yerde insan var ama ruh yok. kulaklarım halen çınlıyor. kan da gelmeye başladı kulağımdan. bu cehenemmden çıkmam lazım, uçan halımı bir bulsam, ona bir binsem beni evime götürür aslında ama bulamıyorum. amaçsızca koşuyorum.

bir ev görüyorum. eve hiç zarar gelmemiş. şaşırıyorum. nasıl olur da ayakta durur bu ev diye. kapısını çalıyorum. kimse açmıyor. daha kuvvetli vuruyorum. kahkaha sesleri geliyor. daha da kuvvetli vuruyorum. kahkaha sesleri bastırıyor yumruklamalarımı. kapıyı açmaya çalışıyorum ama kapı kilitli, açılmıyor. camı kırmak için elime bir taş alıyorum. ama o sırada ev birden hareket edip kaçmaya başlıyor. ben peşinden koşuyorum ama benden hızlı ev. mesafeyi gittikçe açıyor ve kahkahalarla uzaklaşıyor.

bir çocuk görüyorum. yam yassı olmuş yerde. eli sımsıkı kapalı. merak ediyorum acaba nedir bu kadar özenle elinde sakladığı diye. açmaya çalışıyorum elini, ama sımsıkı kapalı. zorla da olsa açıyorum. erik. azıcık kana bulaşmış. belki de eriği çok seviyordu, başkasının bahçesinden aşırdığı bir eriği yiyecekti, kaçarken düşmüş üstünden tank geçmiş galiba o sırada. çocuklar çok yaramaz. bir çeşme buldum, eriği yıkayıp yedim, açtı karnım."

öylece uyanacağım. sonra kahvaltımı hazırlayıp, gazetelere göz gezdireceğim. savaş haberlerine bir göz atıp cık cık diyeceğim ve güneşlenmek için evden çıkacağım.
Hani şu son günlerde bir kırım kongo kenesi musallat oldu ya ülkemize,asıl kene,sülük,parazit ortadoğunun kaynaklarını sömüren kendi gözünde oradaki halka yaşam hakkı tanımayan ve bunu yaparkende demokrasi gibi bir kılıfın altına gizlenen amerika ve onun emmioğlu israildir.işin garibi bu keneyi oradan atmak için hiçbir dünya ülkesi kılını bile kıpırdatmıyor, yada kıpırdatamıyor. Ama bilmiyolar mı ki, o kene ırak'ın kuveyt'in afganistan'ın kanını bitirince yanındakilere geçecek.Biraz ağır olacak belki ama ahmedinecad boşuna dememiş "israil'in haritadan silinmesi gerek" diye.. Bunlar azdı.Artık bu kenenin üzerine sigara basıp atmanın zamanı gelmedi mi?.*?
ilahi adalet birgün tecelli edecektir yakındır,amerikanın iranı ya da suriyeyi vurdugu gün israilin haritadan silinecegi gündür.
yaşam kadar gerçek, ölüm kadar acı, ölümün geliş şekliyle isyana dönüşen bir çağrı. ve biz hala elimiz kolumuz bağlı yaşıyoruz. bu gibi durumlarda elinden bir şey gelmesi için herşeyini verecek hale geliyor insan, çocukluğuna dönüp olağanüstü güçlerle donatılmak için allah'a yalvarıyor, nutku tutuluyor, bela okuyor. acının kadını, erkeği, yetişkini, çocuğu olmuyor.. ve insan bu vahşeti yaşatanlarla aynı kategoriye(insan) konduğuna inanamıyor, içinde kopan, her yerini sızlatan fırtınalara rağmen konuşamıyor.
kıyamet kopuyor belki lübnanda, ama biz yine olduğumuz yerde keyfe keder bir hayatın yamaçlarındayız. dik değil yamaçlarımız bilakis düz bir ova edasında. onlar ise dik de olsa yamaca hasret büyüyorlar. hatta büyüyemiyorlar. büyümek nedir bilmiyor onlar, genç yaşta ölmenin ne demek olduğunu da bilmezler belki de, kimbilir? onlar öldüklerinde gençliğin önemini, hayatın ne demek olduğunu bilemezler. yaşlanmak yoktur lugatlarında. ortalama insan ömrünün 10 yıl, hadi bilemedik en fazla 20 yıl olduğunu sanarlar. oysa ki hayat dışarıda başkadır. insanların yaşam standartı vardır her dem şikayet ettikleri. her zaman şekva olsalar da, bir hayatları vardır yaşanabilecek.

hayat nedir bilmez lübnanın çocukları, filistinin yavruları. onlar hayatı tank taşlamaktan ibaret sanırlar. onlar hayatı top mermilerine yazılar yazarak yaşarlar. bizler ise sevgilimizin adını mahallenin duvarına çiziktirmekten vakit bulamayız da, hayattan müşteki oluruz nihayetinde. bilmeyiz o hayat için ne canlar gider. amacımız an be an yeni hayatlara yelken açmak olur. onlar ise bir hayatın hayalini bile kuramazlar.

ezilenlerin görünen yüzüdür lübnanın çocukları, filistinin yavruları. çok eskiden, 1988 - 1990 yıllarında, yani çocukluğumuzda, bir ilahi vardı filistinli bir yavrunun ağzından söyleniyordu. "yahudiler ayırdı beni yiğit babamdan" şeklinde. şimdi ise o babasız yiğitler ölmekte o meydanlarda. ve o ilahiyi söyleyecek bir yetim bırakmamakta kefere israil ordusu. bu şarkı bir daha çalınmayacak belki filistin semalarında. babasız yiğitlerin evlatları da olmayacak bundan sonra belki de.

içimizi bin parçaya ayıran görüntülere daha ne kadar şahit olacağız bilmiyorum lakin kimimiz içkisini yudumlamaktan geri kalmayacak, kimimiz gökteki yıldızlara bakıp sevgilisi ile şarkısını söyleyecek yine. kimimiz de çağlayanda, diyarbakırda, trabzonda miting düzenlemekten öte geçemeyecek. kimimiz ise zaten vurdum duymaz olduğu bu olaylar karşısındaki ketum tutumunu devam ettirecek ve yaşasın emperyalist sistem diyecek. düzen böyle ilerleyecek. bu çark böyle dönecek. ve biz yine ümid edeceğiz. üstad gibi haykıracağız belki de.

"BiZiM ŞARKIMIZ

Kırılır da bir gün tüm dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim

Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşların yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim

Kurtulur dil tarih ahlak ve iman
Görürler nasılmış neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim

Gideriz nur yolu izde gideriz
Taş bağırda sular dizde gideriz
Bir gün akşam olur bizde gideriz
Kalır dudaklarda ŞARKIMIZ bizim..."

bir gün olacak kıyamet kopacak. herkes susacak, kaçışacak bir yerlere. lübnanlı çocuklar ise oldukarı yerde duracaklar, alışık oldukları bu durum karşısında.

ve biz bu sefer de hakan albayrak ağzıyla haykıracağız. kim bilir???

her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey
bakma esrar çekip mayıştıklarına
bir gün var ya bu mağribli çocuklar
bir gün yakacaklar paris'i
kısacası şudur.

o***** çocukları lübnan'a girdiler
Siz hala avrupa birliği bilmem ne diye uyuyorsunuz
Dünya barışı diyorsunuz
Bombalar tepemizde patlıyor siz uyuyorsunuz
Gelin ve bizi kurtarın.
Bir kere olsun tarihin en büüyk liderine,ulusunuza,dininize yakışan bir şey yapın!
çığlıkları kanlı ellerle kapanmak isteniyor. orospu çocukları siteyi hacklemiş sanırım, açılmıyor, beyinleri parçalanmış bebeklerin, paramparça olmuş insanların fotoğrafları kendilerine çok dokunduğu için kaldırmış olacaklarını sanmıyorum da pek.
(bkz: ahmet necdet sezer)
(bkz: ramazanda sürekli çağrının yayınlanması)