bugün

fenerbahçe'nin işgal güçleri takımlarıyla oynadığı maçlar neticesinde elde ettiği rezil kupadır. utanmadan iftihar da ederler bununla.
cephede olmak dururken top peşinden koşmanın ne övünülecek yanı vardır ki?
konuyla alakalı kazım kanat'ın yazısı:

"Utanç kupası müzeden gitsin

Sanırım bundan 15 sene önceydi. Rahmetli Kenan Onuk'un yönettiği programda atv'de Hıncal Uluç, Can Bartu ve ben vardık. O günkü konumuz şuydu: "Atatürk hangi takımı tutardı?"
Şunları söyledim: "Atatürk'ün F.Bahçe'yi tutması imkansız. Çünkü o, işgal kuvvetleri ile maç yapan ve Lord Harrington Kupası ile övünen bir takımın taraftarı olamaz."
Sonra dedim ki: ikinci Dünya savaşında işgal kuvvetleri ile maç yapan Fransız oyuncular vatana ihanetten yargılandı. Kiev'deki işgalde ise Ukraynalı oyuncular Almanlar tarafından kurşuna dizildi. (Bugün o stadın etrafında kurşuna dizilen futbolcuların heykelleri vardır)
Sonrasında her yerde bunları söylemeye devam ettim. Dedim ki: "Kurtuluş Savaşı'nda cephede olmak yerine top koşturmanın ne anlamı var? 'ingilizler'i yendik, Harrington Kupası'nı aldık, cephedeki Türk askerine moral verdik' palavrası artık geçersiz. Çünkü tarih Fenerbahçeliler'in dediği gibi yazmıyor.
MESAJ : Lord Harrington Kupası ile poz veren paşa çocuğu yönetici Murat Özaydınlı'ya bir uyarı daha. Tarihi oku! Sonra da övünülmesi değil utanılması gereken o kupayı o şerefli müzeden kaldır. "

http://sabah.com.tr/yaz55-80-111.html
fenerbahçe'nin mazisine, geleneklerine ve kültürüne yakışan kupa

ayrıyeten

(bkz: doktor nazım)
fenerbahce muzesinin başkupası
(bkz: ben gs liyim demenin yolları)
http://forum.antu.com/showthread.php?t=217956
orjinali "general harrington kupası" olan kupa.
http://www.1907.org/dernek/bahce.php bu belgeseli hazırlayan can dündar ın kanıtlarına da mı laf edeceksiniz artık. izleyin bakalım da görün bu kupa nasıl alınmış ne amaca hizmet etmiş,atatürk e ihanetmiyimiş? dar kafalılar anlamaz hiç izlemesinler...
her gün, boş durmayıp, fenerbahçe'ye acaba bugün nasıl saldırabilirim diye tetikte bekleyen insanların, ağzından salyalar akarak yorum yaptıkları başlık. bahçedeki fener belgeselini izleyin, daha sonra sessiz sakın oturun yerinize. fenerbahçe'ye bulaşmak hiçbirinizin harcı değil.

(bkz: ağır ol molla desinler)

http://tr.wikipedia.org/w...al_Harrington_Kupas%C4%B1
kazım kanat gibi bir dediği bir dediğini tutmayan bir insanın yazısına dayandırılarak açılmış,kulüp ırkçılığının son noktası başlık...* **
29 Haziran 1923'te taksim stadi'nda fenerbahce ile isgal kuvvetleri arasinda oynanan mac neticesinde fenerbahce'nin kazandigi tarihi kupa.

arastirmadan, bilip bilmeden fenerbahce dusmanligi adina cemkirenlerin bildiginin aksine kupanin oynandigi tarihte kurtulus savasi fiilen bitmis, cepheler kapanmis, istanbul disinda vatan kurtarilmis, lozan baris gorusmelerine gecilmistir.

kupanin anlam ve onemine gelirsek;

kupanin fenerbahce icin onemi cok ama cok farklidir. cunku general harrington'un emriyle fenerbahce'nin kusdili'ndeki binasi isgal edilirken fenerbahce'nin kurucularindan Refik ve Mustafa beyler sehit edilmislerdir. bu nedenle fenerbahce general harrington'un gazete ilani yoluyla davetini ozel olarak kabul etmis, takviye yapilmasina izin verilmesine ragmen maca takviyesiz mevcut kadrosuyla cikmis, maci isgal altinda gecen gunlerin hirsiyla oynamistir.

istanbul işgal altındayken fenerbahcelilerin, kurbagalidere kenarinda kulup binasinin onundeki iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu'ya silah kacirmakta oldugu pek cok kisi tarafindan bilinmekteydi. isgal kuvvetleri komutani general harrington bu durumu haber aldiktan sonra kurtulus savasi sirasinda fenerbahce spor kulubu'nun kusdili'ndeki merkezi binasinin sirf selimiye kislasindan calinan silahlarin anadolu'ya kacirilmasini engellemek icin haftalarca isgal altinda tutulmasini emretmisti. mac fenerbahce'nin isgalinin kismen kaldirildigi bir donemde oynanmasi ve anadolu'da zafer kazanildigi siralara denk gelmesi nedeniyle milletce de onem kazanmistir. zira bu mac sonucu istanbul'daki turkler ilk kez bu kadar birlik olmus, milli duygular ilk kez bu kadar acik sekilde isgalcilere gosterilmistir.

kupa halk uzerinde milli bir zafer etkisi uyandirmistir ki mac sonu fenerbahceli futbolcular beyoglu caddesinde halk tarafindan omuzlarda dolastirilmislardir. bu sevinc ancak isgal guclerinin mudahalesiyle dagitilabilmistir.

kupanin alindigi gun lozan konferasi'nda bulunan ismet inonu'nun mac sonu fenerbahce spor kulubune 'Heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim' seklinde cektigi telgrafta fenerbahce muzesinde isteyen herkesin gorebilecegi sekilde sergilenmektedir.

rustu daglaroglu'nun kitabindan fenerbahce'nin kurtulus savasindaki ruh halini bir aniyla ozetlemek gerekirse;

---
'...Türk futbolu topyekün savaşın içindeydi. Ancak, arada çatlak sesler çıkmıyor değildi. Fenerbahce'de Herkes koşa koşa cepheye giderken, bir Fenerbahçeli futbolcu, silah altına girmemek için çaba sarf ediyordu. Onun adi Nuri'ydi... Cok yetenekliydi ve takimin en iyi oyuncusu durumundaydi. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak şımartılmıştı. Askere gitmek istemiyordu.

Yönetim, "Nasıl herkes düşmanla savaşıyorsa, sen de eline silah alacaksın" diye çıkışmıştı. Nuri, zoru görünce patlamıştı: "Üzerime gelmeyin, yoksa Altınordu'ya geçerim!..."

Başkan Hamit Hüsnü'nün cevabı kesindi:
"Ya cepheye gidersin, ya Fener'den gidersin..."

Nuri, blöfünün sökmediğini görünce, daha da küstahlaştı:
"Başkan ben kulüpten gidersem, birçok futbolcu peşimden gelir."

Hamit Hüsnü Bey'in Kuşdili'ndeki öfkesi, taa Kadıköy iskelesi'nden duyuluyordu:

"Haddini bil, Efendi... Fenerbahçe'de senin gibi başka bir vatan haini bulamazsın. Çabuk bu kulüpten defol.."

---

ataturk konusuna deginmek gerekirse ulu onderin kusdili'ndeki fenerbahce binasinin kundaklama sonucu yanmasi uzerine ilk yardimi kendisinin yaptigi zaten herkes tarafindan bilinmektedir ki hangi takimi tuttugu her zaman icin bir soru isareti olarak kalacaktir. bunun disinda en yakin arkadaslarindan sukru saracoglu'nun soyledikleri, galatasaray kurucularindan rusen esref unaydın'in anlattiklari, ataturk'un fenerbahce hatira defterine yazdiklari, kendi büstünün bir tek fenerbahçe kulübüne konmasına izin vermesi ve fenerbahçe'ye yakın duruşu sadece bir gözlem ve izlenimdir. fenerbahçe'ye bu kadar yakın olan atatürk'ün desperey'in ağırlandığı galatasaray lisesi ile ilgili görüşleri de nutuk incelenirse görülecektir.

ayrica durumu daha iyi kavramak icin fenerbahce kurulus tuzugunun birinci maddesine bakilabilir;

fenerbahce kurulus tuzugu madde 1:

'Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluş amacı; vatan gençlerini, vatanın korunmasına ve askeri seferberliklere hazırlamaktır'

canakkale savasi - 1. dunya savasi - kurtulus savasi sirasinda sehit dusen fenerbahce spor kulubu mensubu sporcular ise soyledir;

Piyade Teğmen Nurettin Bey (canakkale savasi)
Piyade Teğmen Haldun Bey (canakkale savasi)
Piyade Teğmen M.Münir Bey (1. dunya savasi)
Emirzade Arif Bey (kurtulus savasi) - kuruculardandir.
Havacı Cevat Hüsnü Bey (1. dunya savasi)
subay adayı Kemal Bey (kurtulus savasi)
Deniz Teğmen Sabri Bey (kurtulus savasi)
Havacı Üsteğmen Zeki Bey (kurtulus savasi)
subay adayı Halim Bey (1. dunya savasi)

kaynak;
ali sami yen - ellinci yil
Refik Osman Top - futbol anilari
rustu daglaroglu - fenerbahce tarihi
can dundar - bahcedeki fener belgeseli
beni gulduren kupadir. utanmasalar "kupayi kazandik, butun millete moral geldi ve kurtulus savasini o moralle kazandik" diyecekler. o zamanlar uydu baglantisi sayesinde butun ulkeye yayin yapiliyordu ve insanlarin hic duymadigi futbol adindaki bu spor izleniyordu.
http://www.youtube.com/watch?v=RkgxqSaHi4A
allahtan cimbomlular vardı da ülke düşman işgalinden kurtuldu dememize sebebiyet veren fenerbahçe kupası.
lord harrington kupası...

fenerbahçe ve kurtuluş savaşı tarihi açısından son derece önemli bir kupadır. bazı mektebi sultani mensubu fransız mandası taraftarı tarih bilmezlerin anlayamayacağı, kavrayamayacağı şeyleri gizler zira o kupa.

evet istanbul işgal altındadır.
padişah yanlısı mektebi sultani mensupları ve beşiktaş semtinin zengin çocukları jimnastikçi arabacılar neden kazanamadılar bu kupayı?
kazanmayı bırak da neden mücadele dahi edemediler?

hiç bunu araştırdı mı bu kupaya, fenerbahçe'ye dil uzatan beyin fukaraları...

bu turnuvada oynamaya fenerbahçe layık görüldü. diğerleri değil. zira fenerbahçe işgale başkaldırışın, milli mücadelelnin sesi idi payitahtta. bunu işgal kuvvetlerinin istihbaratı çok iyi bilmekteydi ve işgal kuvvetleri de nasıl olsa bunları yener halkın moral motivasyonunu asgari seviyeye çekeriz düşüncesi ile fenerbahçe'yi bu organizasyoda görmek için ısrarcı oldular.

şimdi bazı kendini bilmezler tarafından yok efendim cephede değiller de top oynuyorlarmış diye eleştirilen bu kahramanlar hem kupayı alarak hem de maçlarıdan arta kalan zamanlarında düşman zulalarından aşırdıkları silah ve mühimmatı derme çatma teknelerle inebolu'ya kaçırarak milli mücadeleye önemli katkıda bulundular. zira gerek sahada mücadele eden gerekse saha dışındaki fenerbahçe mensuplarının bir çoğu o günlerin meşhur teşkilatı karakaol örgütü hesabına milli mücadeleye destek faaliyetlerinde bulunmaktaydı...

bu yüzdendir ki gazi hazretleri istanbul'a gelişlerinde fenerbahçe kulübüne gelerek özer ilgi göstermiş ve fenerbahçe'ye sempati duyduğunu gizlememiştir.

bu satırlar vesilesi ile fenerbahçe demenin türkiye demek olduğunu bazı sığ beyinlilerin dimağlarına bana bir kez daha kazıma fırsatı verdiğinden ötürü uludağ sözlük ve imtiyaz sahibi zall bey'e bir kez daha teşekkürü bir borç bilirim...
3 gün önce taksim stadı'nda galatasaray'la yaptığı maçı 3-1 kazanan ingiliz karmasının eline alamadığı kupadır. hala bu kupa hakkında "cephe dururken maç mı yapılır" diyerek cehaletini gözler önüne seriyor bazıları. ama aydınlatmak bizlerin görevi elbette.

Galatasaray 1919-1923 arası işgalcilerle 23 maç yapmış, 8 galibiyet, 9 beraberlik ve 6 yenilgi almıştır. Galatasaray bu maçlarda 45 gol atarken 33 gol yemiştir.

Beşiktaş 1922-1923 arası 7 maç yapmış, 2 galibiyet, 1 beraberlik ve 4 yenilgi almıştır. Attığı 10 gole karşılık da 10 gol yemiştir.

eminim bu kupaya çemkiren bir çoklarının gs'nin 3 gün önce aynı takımla maç yapıp yenildiğinden haberi yoktur. ancak düşünün; gs o maçı kazansaydı, bu yüzsüzler şimdi ne derdi?
haziran 1920'de aşağıdaki gerekçelerle fenerbahçe spor kulübü'Nü kapattıran harrington'Un adını taşıyan kupa.

1. Fenerbahçe Spor Kulübü, ittihat ve Terakki Fırkası'nın bir şubesi olup spor maskesi altında siyasi faaliyetlerde bulunmaktadır.
2. Fenerbahçe müttefik kuvvetlere karşı düşmanca duygular beslemekte ve bunu her fırstta ifade edip ahaliyi kışkırtmaktadır.
3. Kulüpte yuvalanan bazı kimseler Anadolu'daki asilere silah ve mühimmat sevk etmektedir.
4. Görülen lüzum üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü süresiz olarak kapatılmış ve azaları her türlü sosyal faaliyetten men edilmiştir.

okuduk mu maddeleri tek tek?

aferin çocuklar.

o zaman güzide sözlüğümüzün o çok bilenleri(!) şu soruyu da bi cevaplasın lütfen:

diğer istanbul takımlarının oyuncuları cephede savaşırken neden o kulüpler değil de kurtuluş savaşı'na hiçbir yardımı dokunmadığı iddia edilen fenerbahçe s.k. kapatıldı?
--spoiler--
istanbul’daki ingiliz birliklerinin futbol takımları arasında yapılan turnuvada, ilk üç sıraya giren takımlar belli olmuştu: Irish Guards, Grenadiers Guards ve Goldstream Guards...

Bu üç takımdan karma oluşturulmuştu: Guardlar karması.

istanbul’daki işgal kuvvetlerinin komutanı General Harrington, bu karmanın bir Türk takımıyla maç yapmak istediğini açıklamıştı. Kazanan takımı gümüş bir kupayla ödüllendirecekti. Türk takımlarının başvurusu bekleniyordu.

Bu açıklama, Türk takımlarına bir çeşit meydan okuma olarak kabul edildi... General Harrington’un rakip olarak Fenerbahçe’yi istediği söylentisi yayıldı. Fenerbahçe iki-üç yıldır ingiliz takımlarıyla birçok maç yapmış, çoğunda galip gelmiş, işgal altındaki halkı mutlu etmişti. General Harrington bu acar takımı yenerek Türkler’e hadlerini bildirmek istiyordu.

Fenerbahçe Kulübü vakit geçirmeden yanıt verdi: Maça hazırdı!

Fenerbahçe, ingiliz karacılarının ve denizcilerinin futbol takımlarını iyi tanır, bütün oyuncularını bilirdi. Hepsiyle karşılaşmıştı, yenmişti. Bu yüzden, karma takımın da Fenerbahçe’yi yenme olasılığı yoktu. Yöneticiler de, oyuncular da böyle düşünüyorlardı.

Bilmedikleri bir şey vardı. Harrington bu kararı yeni vermemiş, bir ay önce düşünmüş, Mısır ve Malta’da askerliğini yapan dört profesyonel futbolcuyu gizlice istanbul’a getirmişti. Bu dört futbolcu ingiliz birinci liginde oynayan ünlü Chelsea takımındandı.

Galatasaray Kulübü yöneticileri, Fenerbahçe yöneticilerini ziyaret ettiler. Yenilmek olmazdı. Hele bu sırada... “Ya biz de karma bir takım çıkaralım, ya da Aslan Nihat gibi bir-iki oyuncumuzu alın, daha güçlü olun, yenin ingiliz karmasını” dediler... Fenerbahçeliler, Galatasaray yöneticilerini kucaklayıp öptüler: “Çok teşekkür ederiz. Takım şu anda çok iyi durumda... Merak etmeyin, ingilizler’i yenecek güçteyiz. Bu dostluğunuzu asla unutmayacağız.”

Maç tarihi ilan edildi:
29 Haziran 1923
Cuma
Saat 15.00
Yer, Taksim stadı.

istanbul, her konuyu unutup, bu maça kilitlendi... istanbul, 29 Haziran günü Taksim’e yürüyordu. Herkes ümitli, neşeliydi... Fenerli gençler vapurdan inmiş, ellerinde Türk ve Fenerbahçe bayrakları, Karaköy-Tepebaşı yoluyla, bugünkü istiklal Caddesi’ne çıkmışlardı.

Fenerbahçeliler’e, istiklal Caddesi’nde, Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde toplanmış olan Galatasaraylı gençler katıldı... Bunlar da Türk ve Galatasaray bayrakları taşıyorlardı. Kucaklaşarak, Taksim’e doğru yürüdüler. Taksim meydanına çıkınca, Gümüşsuyu yoluyla gelen Beşiktaşlı gençlerle karıştılar. Onların da ellerinde Türk ve Beşiktaş bayrakları vardı.

Hep birlikte, milli mücadele marşlarını söyleyerek, Taksim stadına yürüdüler.

O tarihe kadar hiçbir spor alanında milli maç yapılmamıştı. Dünyadan ve çağdan kopuk bir toplumdu. Bu dayanışma, birliktelik, heyecan, bu maça milli maç havası vermişti.

Taksim stadının ahşap tribünleri dolmuştu. Tribünlere koltuklar dizilmişti... Bu koltuklar, istanbul terbiyesi gereği, maça gelen hanımlara veriliyor, erkekler ayağa kalkıyorlardı. Kadınların çokluğu dikkati çekiyordu. Hepsi sıkma başlı, mantoluydu. Sahanın karşı yanında da Rum ve Ermeni seyirciler toplanmıştı. Onların ingilizler’i destekleyecekleri anlaşılıyordu.
Taksim stadı hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Seyirciler arasında, o güne kadar hiç futbol maçına gelmemiş beyler ve hanımlar da vardı.

Saat 15.00’e yaklaşırken Türk, ingiliz, Fransız ve italyan yöneticiler, komutanlar yerlerini aldılar. Harrington Kupası tribünün önünde bir sehpaya yerleştirildi. Seksen santim boyundaki kupa pırıl pırıl parlıyordu.

Heyecan doruktaydı. Maçın başlamasına beş dakika kalmıştı. Bir ingiliz’den Chelsea’li dört profesyonel futbolcunun rakip karmada oynayacağını öğrenen bir Fenerbahçeli, aldığı bilgiyi yanındakilerle paylaştı. Kulaktan kulağa yayıldı. Bazılarını kaygı sardı.

işgalcilerin ve azınlıkların alkışları arasında ingiliz takımı sahaya çıktı. Diri, kendinden emin, rahat bir görünümleri vardı. Seyircileri selamladılar. Sahaya yayılarak ısınmaya başladılar.

Birden gök gürler gibi bir uğultu koptu. Fenerbahçe görünmüştü. Sarı üzerine lacivert çubuklu formaları ile 11 Fenerli, başta kaptan Hasan Kamil Sporel, koşarak sahaya girdi. Seyircileri selamladılar. Onlar da ısınmaya başlayarak, sahaya yayıldılar. Fener şu 11’le çıkmıştı: Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadir, ismet, Fahir, Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy.

Saat tam 15.00’ti... Hakem maçı başlattı. ingilizler kesin kazanmak için oynuyorlardı. Sert, hatta kırıcıydılar. Fenerbahçe daha sakindi. Birinci devre karşılıklı akınlarla geçiyor, seyirciler hop oturup hop kalkıyorlardı. Alışılmamış kalabalık ve kazanma zorunluluğu Fenerliler’i olumsuz etkilemiş gibiydi. Tutuktular... Devrenin sonuna doğru ingilizler bir gol attı. Türkler donup kaldı. Devre böyle kapandı.

ikinci devre, kadın erkek, Türk seyircilerin kulakları sağır eden haykırışları ile başladı, “Haydi aslanlaaaaar!” Fenerbahçe fırtına gibi girdi. Devre arasında moral depoladıkları, ingiliz karmasını doğru değerlendirdikleri anlaşılıyordu. Bayraklar sallanıyor, stat tutuşuyordu sanki... 60’ıncı dakikada Zeki Rıza tutulmaz bir şutla eşitliği sağladı... ingiliz karması bocalamaya başladı. Sonra o harika dakika geldi... 74’üncü dakika... Zeki Rıza, topu biraz sürdü, karşısına çıkan ingiliz’i çalımladı ve General Harrington’un hayalini çökerten şutu attı. Top mermi hızıyla uçup, ağları havalandırdı. Kaleci görememişti bile... Binlerce ağızdan top patlar gibi bir haykırış yükseldi: “Gooooooooool!”

Taksim yıkılıyordu... Maç, Fenerbahçe’nin baskısı altında, 2-1 sona erdi... General Harrington, kupayı, takım kaptanı Hasan Kamil Sporel’e verdi. Hasan Kamil Bey, kupayı ağırbaşlılıkla aldı ve seyircilere dönerek havaya kaldırdı. Türkler çıldırdılar. işgalci ingilizler’i destekleyenler ise, sessizce kayboldular.
--spoiler--
Bu satırları, ‘Şu Çılgın Türkler’ ve ‘Diriliş’ kitaplarının yazarı Turgut Özakman’ın piyasaya yeni çıkan ‘Cumhuriyet’ isimli kitabından birebir aktardım... Bir yurtsever ve bir futbolsever olarak, Harrington Kupası’nı elbette biliyordum; ancak, hiç böylesine destansı ve resmi belgelere dayalı şekilde okumamıştım... Cumhuriyetimize giden yolu anlatmasının yanı sıra, her fırsatta birbirinin kafasını gözünü yaran üç büyüklerin, gerektiğinde nasıl ‘tek vücut-tek takım’ olabildiğini, bütün görkemiyle ortaya koyan bir kitap bu... Birlik beraberliğe her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde, herkese
tavsiye ederim.

işin ekstra güzel tarafı; değerli Turgut Özakman, Fenerbahçeli değil.
--spoiler--
General'in gazeteye verdiği ilan:

"Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler."

Fenerbahçe'nin generale cevabını gazeteye şu ilanı vererek gönderdi:

"Fenerbahçe Kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder."
--spoiler--
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8c/Zeki_R%C4%B1za_Sporel_before_second_goal.jpg

Zeki Rıza Sporel'in 2. golü atmasından hemen öncesini gösteren bu resimde, ingiliz karmasının göğsündeki armaya bir bakar mısın bebeğim... Ne oldu? Nutkun mu tutuldu... Daha dur...
--spoiler--
Bu galibiyet millî bir zafer etkisi uyandırmıştı. Nitekim maç gecesi Lozan Konferansı'nda bulunan Türk Heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında heyet başkanı ismet Paşa tarafından Fenerbahçe kulübüne "Heyetimiz adına hepinizi mutlulukla tebrik eder, meserretle gözlerinizden öperim." dediği bir kutlama telgrafı gönderilmiştir.
--spoiler--
--spoiler--
Hem havan topuyla, hem futbol topuyla savaş kazanan tek ülke biziz

Bedri Gürsoy
--spoiler--
http://tr.wikipedia.org/wiki/General_Harrington_Kupas%C4%B1

Şeref mi? Şeref ne arar la Galatasaray'da...
7-0'lık maça fi tarihinde diyenlerin övündüğü kupadır. çifte standart olmadı mı bu gençler?

ayrıca ne güzel bak kupa almışınız zamanında. durun biz de sizi tebrik edelim. ama kupa esnasında istanbul klüplerinin birbirleriyle olan güzel diyaloğu, birlik ve beraberliği anlatılırken bile kalkıp galatasaray'a giydirmeye çalışan, şerefsiz diyen adamlar çıkabiliyor malesef. bu gerçekten ciddi anlamda tedavi gerektiren bir ruh hali. yemin ediyorum bak.
Bu kupa üstünden fenerbahçe'ye bu kupayı almak için işgal kuvvetlerini madara ettiği için hain deme cür'etini gösteren, mekteb-i sultani'lerinde fransız komutanlarını misafir edip hala konuşabilen ve bununla ilgili Ulu önderimiz Atatürk'ün nutuk kitabında bile yer bulan şerefsizlere şerefsiz dememizin bazılarının zoruna gitmiş olduğu yorumların yapıldığı 29 Haziran 1923 tarihinde Zeki Rıza Sporel'in 2 golüyle 2-1 kazanılan ingiliz karması - Fenerbahçe maçının sonunda verilen kupadır...

Bu arada 7-0 diye bir skorun hala gerçek olduğunu sananlar da varmış. Komik.
türkiye kupasını alamayan fenerbahçenin övüneceği kupa.
bir dönem antu.com'un "harrington kupası > uefa kupası" şeklinde örneklendirdiği kupadır.

çok ciddiyim. bunuda söylediler...
Bugün kazanılışının 88. yılı olan kupadır.
işgalci donanma askerlerinin haftasonu eğlencesi olarak düzenledikleri kupa organizasyonuna katılan febe takımı askerlerle maç yapmış, onları eğlendirmiş ve ülkelerinden uzakta çektikleri çileleri bir nebze olsun hafifletmiştir. donanma gemilerindeki asker, çaycı, tuvalet temizleyicisi gibi adamlardan kurulu ve görev yaptıkları gemilerin adını alan takımlar febe ile top oynamaktan son derece mutlu olmuşlardır.

febe hiç değişmedi.
mekteb-i sultani birlikleri cephede savaşırken fenerbahçeliler de o sırada eğlence amaçlı bu kupada maç yapıyorlardı.

(bkz: fikrimiz değişmedi hepiniz hala öylesiniz)