bugün

sigaraların reklam yüzü olarak kullandıkları zamanlarda* popülariteleri bir hayli fazla olan, bir filmle bütün karizmaları yerle bir olan bahtsız çoban.**
cow-boy ingilizce bir kelime ama her yerde kovboylar var. benim gözümde kovboy, köy çocuğu, ateşin başında, yıldızların altında uyuyan delikanlı. kovboylarla beraber olacaksam, inek yakalamak için koşturmayacağım ya da lama peşine düşmeyeceğim kesin.
ama akşamları onlara şarkı söyleyebileceğim. cd dinlemeyeceğiz çünkü elektrik yok. yanı başımızdaki gitarı kapacağız ve çalıp söyleyeceğiz. gitarı döndüreceğiz, herkes bir şarkı söyleyecek. benim en iyi tanıdıklarım brezilya kovboyları, onlara kesin luis gonzaga'nın kuzey marşı 'alsa branca'sını söyleyeceğim.
brezilyanın o tarafına sık sık gidiyorum, çünkü oğlum orada yaşıyor.
brezilya sınırı boyunca konuşulan dil 'portunyolca', portekizce ile ispanyolca karışımı. komşularla, perulularla, bolivyalılarla anlaşmak için portunyolca çok pratik bir dil. söz dizimi açısından tamamen serbestsin, kural yok, kafana göre takılıyorsun.
artık şarkılarımı nereyse tamamen portunyolca yazıyorum, bana müthiş hareket serbestisi kazandırıyor. bir çeşit espranto .
aslında düşününce ben hep portunyolca konuşmuşum. mano negra şarkılarında bile, dilbilgisi açısından saçma sapan laflar var.

manu chao

kaynak: roll
(bkz: çoban)
red-kit.
amerikanın kabadayıları.
sistem karşıtı günümüzdeki karşılığı muhaliftir.
doğrudan "sığır çobanı" mahiyetine sahip olmasının yanısıra; haklarında dile getirilenler ile, tutumlarının farklı olduğu kimseler. her ne kadar; clint eastwood, jhon wayne, james stewart, henry fonda gibi isimlerce son derece eksantirik, karizmatik bir yaşantı ve bu yaşantılardaki serüvenler, kendilerine karşı sempati besletiyor olsa da; tarihi kronoloji de bilhassa amerikan özğürlük savaşının verildiği dönemlerde, ülkesi için çarpışan amerikan komiteleri gibi olmayıp, at binmesini silah kullanmasını bilenlerin; banka soygunculuğu, tren ve kervanların yollarının kesimi gibi, pekçok kötü namlı olaya imza atmışlardır. bu bağlamda; hürriyet için çırpınan ulusun, canını sıkıcı bir etmen olmuşlardır.
--spoiler--
bu nedenle yazmak için bekledim.1970 yılında yirmi iki yaşıma girdiğimde sakalımda ilk aklar göründü(sanırım günde iki paket pall mall sigarası içmenin bunda büyük rolü bulunuyordu).ama yirmi iki yaşındayken bile insan beklemeyi göze alabilirdi.yirmi iki yaşındayken hala zaman kişinin tarafını tutar;kötü devriye çocuk, onun çevresinde olsa ve sorular sorup dursa bile.
daha sonra bir gün neredeyse bomboş bir sinema salonunda (eğer önemliyse yerini de söyleyeyim:maine eyaletinin bangor kentinde bijou'daydı bu sinema) sergio leone'un yönettiği bir filmi seyrettim.adı iyi,kötü ve çirkin olan filmin daha yarısı bile sona ermeden önce ben yazmayı istediğim romanın tolkien'in macera ve büyü hissini içermesini,ama leone'un hemen hemen aptalca ancak görkemli olan kovboy filmi dekoru içinde geçmesini istediğimi sezinledim. eğer siz o egzantirik filmi televizyon ekranında izlemişseniz ne demek istediğimi anlamayacak ve bana itiraz edeceksiniz. ama, söylediğim doğrudur.bir sinema perdesinde ve gerçek panavizyon mercekleriyle seyredilecek o film, ünlü ben-hur ile aşık atacak bir destandır.filmde clint eastwood kabaca beş buçuk metre boyuyla, yanaklarında çizgi halinde uzamış sakalıyla genç irisi bir kızılağaç gibi görünür.ağzının kenarındaki çizgiler, kanyonlar kadar uzar gibidir. ve o ünlü sahnedeki her tabancanın namlusu kabaca new york'un ünlü holland tüneli'nin ağzı gibi görünmektedir.

--spoiler--

stephen kinge ilham verendir kovboylar. kara kulenin temel taşı... isterdim o dönemde yaşamak. ağzımda sigaram yerine varsın saman çöpüm olsun red kit gibi. elimde mızıkam çorak topraklarda tek başıma..
özgür olmak demek aynı zamanda en yakın dostunun bir smith wesson olması demek, gölgenden bile hızlı çekmek zorunda olduğunu bilmen demek ve daha yüzlerce güzel şey demek, heyecanlı bir yaşam demek. john wayne, clint eastwood, yul brynner, steve mcqueen, henry fonda olmak demek.
zamanında yaşayıp olmak için herşeyimden vazgeçebilirim. fazla değil sadece bi on yıl bir silahşör olayım ondan sonra barda viskimi yudumlarken şerif tarafından sırtımdan vurulmaya da razıyım. hadi olmadı en kötü steve mcqueen, yul brynner, john wayne yada clint eastwoon'un olduğu bir western de oolsam yeterdi, mesela magnifident seven gibi.
asıl hali 'cowboy' olup inek sürülerini güdenlere verilen isim.
görsel
at çiftliklerinde onlarla ilgilenme sakinleştirme bakımlarını yapmadan sorumlu, sonradan ise kahramanlaşmış çobanlardır.
(bkz: redkit)
Eski zamanlarda amerikada yaşayan ve şidet eğlimi gösteren abuk sabuk çizmeleri olan tipler.
kızılderililer tarafından beyaz adamları aşağılamak için verildiğine inandığım, ezik mi ezik bir adlandırma.
harbiden bir adam neden kendine ciddi ciddi "inek çocuk" ismini verir ? *
At, inek siken kişi.
geçimini genelde soygun,hırsızlık,hayvancılık,suikast gibi işlerden sağlayan zamanında abd ye göç etmiş (meksika'da ve kanada'da vardır bu kültür ama pek bilinmez) hispanik,zenci,endülüs müslümanları,ingiliz,fransız,italyan,türk kısmen de çinlilerden oluşan kesimdir

en ünlüleri

*billy the kid
*jesse james
*chorake bill
*john joshua webb
*john wesley hardin(centilmen katil)
*james miller(dinibütün katil)
*dalton kardeşler(evet gerçek).
Kovboy, ingilizce: cowboy, ispanyolca: vaquero Amerika'da sığır çiftliklerinde atları evcilleştiren, sığırları güden ve bakımını yapan kişilere verilen ad, Sığırtmaç da denebilir. Amerika'daki kovboy geleneği, ispanya, özellikle Kuzey Meksika kültüründen gelmektedir. Amerika'nın 19. yüzyılda Meksika topraklarını satın alıp kendi sınırlarına katması ile Amerika kovboy kültürü ile tanışmıştır. ingilizce "cowboy", ispanyolca "vaquero" sözcüğünün harfi harfine tercümesi olup abd,meksika ve kanada'da görülür kovboy kültürü kısmen avustralya ve güney amerikada da vardır.
görsel

iyi silah atarlar.
(bkz: sığırtmaç)
Western filmlerinden gördüğümüz beli tabancalı, geniş şapkalı, mahmuzlarıyla atı harekete geçiren oldukça havalı kahramanlar olarak tanısak da, hakiki yaşamda cowboy isminden dolayı sığır çobanı anlamına geldiğini öğrenince biraz dumura uğratıyor.
Toy story.