bugün

Kendime üç kitap sınırı koyarak önüne geçebildiğim hastalıktır.
ocağa incir ağacı diken hastalık. bu hastalığa bir kere kapılınca duramıyorsun. arkadaşını beklerken, sokağa herhangi bir sebepten çıktığında, okul/iş dönüşü kendini kitapçıda buluyorsun. kitap almalar bitmiyor. evde bulduğun her boşluğa kitap koyuyorsun. sonra yer kalmayınca kutulara dolduruyor, birine vermeye de kıyamıyorsun. sonra henüz doğmamış çocuğun için ilk işin ona en sevdiğin kitabı saklamak oluyor.

bu hastalıktan muzdarip olanların her hafta en az iki kitap satın alarak ekonomilerini çökerttiklerini, biliyor muydunuz?
bende bulunandır.
insan aklındakilerin fiziksel halini bir yerlerde, geniş yer kaplarken görmeyi seven bir varlıktır. en azından ben öyleyim. kütüphaneden aldığım kitaplar ile kendi paramla aldıklarım arasında fark vardır. kütüphaneden aldığım kitap benim değildir, okuduktan sonra canım tekrar elime almak istediğinde öyle bir şansım olmaz. o kitaba o parayı verdikten sonra sanki ben yazmışım gibi gurur duyarım. şuanda elimde bulunan yaklaşık 25-30 kitaplık kütüphanem benim için kalkan gibidir cahilliğe, mutsuzluğa, sıkıntıya karşı.

benim gibi 1 okuyup 2 alan biriyseniz herşeye rağmen kötü etkilemeyecek bir hastalıktır. sadece ''aaa şu kitap çok öneriliyordu, adını çok duyuyordum'' gibi iç seslerinize kulak asarsanız kötü etkileyebilir. mesela kırtasiye de charles dickens'ın yazdığını gördüğüm antikacı dükkanı'nı konusuna bakmadan, incelemeden almıştım. ne de olsa c. dickens yazmış dediydim. birde monte kristo'yu aldıydım onuda çok duymuştum, konusunuda biliyordum. almalıyım dedim aldım. ve kitapların aslında özet haline getirilmiş kitaplar olduklarını anlayana kadar da çok mutluydum. ardından o mutluluğum uçup gitti. çünkü ben o kitaplarda yazarın ruh halini sonuna kadar incelemek, yaşamak istiyordum. kitapları ne diye özet haline getirirler ki? diye aslında cevabını bildiğim sorular sordum bir süre sinirle. ya da özet haline getiriyorsun da niye bu konuda uyarı yapmıyorsun?
kitaplari koyacak raf bulamamakla sonuclanir. bir de kutuphane temizlemek ne kadar zor biliyor musunuz.
Belki de binlerce liram kitaplara gitti. Gözümün Feri sil(k)indi. Ama hiç pişman değilim. Benim için kitap yaşam biçimi oldu. ilk kitabımı 14 yaşındayken almıştım. Jack london'un deniz kurdu. Bana okumayı sevdiren kitap. Kitaplığımın
göz bebeği. Son kitabım da yarın geliyor. Ferhan Şensoy' dan kalemimin sapını Gülle donattım adında bir kitap. Çok övdüler. Bakacağız...
bir zamanlar yakalandığım ve sonradan kurtulduğum hastalık.
alıyor ve kitaplığa koyuyordum okuyacak zamanım yoktu.
okuduklarımın çoğunu van a yolladım.
kalanlarıda memlekete.
kendi evinde değilsen çok kitap almıcaksın nakliyatı zor oluyor.
en büyük baş belamdır kendisi. her hafta onlarca kitap alabilirim sanırım kendimi frenlemesem. bir de aldıklarımı mutlaka bitirmeliyim takıntısıyla birleşince bu hastalık, sancılı günler sizi bekliyor demektir.
Son zamanlarda kitapçının önünden her geçişim de kendimi içeri atmamak için bahaneler türetirken bulmamla bu hastalığa yavaş yavaş kapıldığımı düşünüyorum.

Aktif bir şekilde kitap alıyorum ve işin kötü tarafı aldığım kitapların bazılarını henüz okuyamadım bile. Kitap almaya devam edersem sanki okumadıklarıma ihanet ediyormuşum gibi geliyor. Sonra durup düşünüyorum ve her seferinden şu cümle ile avutuyorum kendimi "kitaplar sadece okumak için değil aynı zamanda birlikte yaşamak içinde satın alınır..." sonra elimi cebime götürüyorum, bir bakıyorum param yok. Evde ki kitapların yüzü gülüyor.
eğer e-kitap okuyucusu edinirseniz tamamen kurtulabileceğiniz hastalıktır kendisi.
bende aşırı derecede var bu hastalık.
Cidden hastalıktır. Okumıcağımı bildiğim halde hiç bilmediğim bir kitabı ya fiyatını, ya kapağını yada arkadaki özet kısmını beğenip alırım. Sonrasında ise kitap raflarda kalıyor.
öyle bir hastalık yok, olsa olsa zeka problemidir o. gerizekalı biri olduğunuz için kitaplara o kadar saçmaktan geri durmazsınız hatta marifet bile sayarsınız bunu.
Çocukluğumdan beri yaşadığım hastalık. Ölene kadar iyileşmez umarım bu hastalığım.

Umumi bir hastalık olması dileğiyle.
Walter Benjamin'in evine gelip kitaplığını gören bir konuk kitaplığını görünce şaşırır. Ve hepsini okuyup okumadığını sorar.
benjamin de "insanlar yalnızca okumak için değil birlikte yaşamak için de kitap alır." Der öyle bir şey. .
Kitapçıdan birden fazla kitapla çıkılması bile hata. Hangisinden başlasam kaygısı oluyor, sonra ikisini birlikte okumaya çalışıyorsun, sonra okuyamıyorsun.bu da böyle bir anımdı.
eskiden bende de vardı. Elime geçen her kuruşla kitap alırdım nerdeyse ama zamanla geçti. Şimdilerde kanun okumaktan kitap okumaya zaman ayıramıyorum. Yeni kitap almıyorum da. Aldığım kitaplar da çoğunlukla kaynak eser niteliğinde tarih kitapları. Onlar öyle roman okur gibi okunmuyor daha çok ansiklopedik eserler.
e kitap kurtlarını etkilemeyen hastalıktır. e kitap kurtları için kitap indirme hastalığı vardır çünkü.
Hele bir de müdavim olduğunuz sahaf varsa en ileri boyuta ulaşmış demektir.
bende bunun şöyle bir versiyonu var; okuduğum kitabı çok seversem o kitabın bütün basımlarını arar bulur ve satın alırım. içimdeki sahip olma güdüsünü tetikleyecek kadar güzel kitaplar var.
lisede yanımdaki arkadaşımda olan bir hastalıktı. adam aldığı harçlıkları aç olsa bile asla okulda harcamaz, biriktirir sonra da gider tüm parayı kitaplara ve müzik kasetlerine yatırırdı. yazılı zamanları sorardım ders çalıştın mı diye; adam çok değil, dayanamadım sınava çalışmak yerine gene kitap okudum derdi. bir kere evine çağırdı beni. adamın odasına bir girdik, her yer kitap dolu. yatağının altındaki kutularda bile kitaplar vardı. anne ve babası da kitap düşkünüydü arkadaşın. neyse yıllar sonra arkadaşla buluştuk. dedim kitap okuma işine devam mı? yok ya dedi artık bıraktım kitabı, uzun zamandır hatta bir kitap bile okumadım. işten arta kalan zamanlarda sadece bilgisayarda oyun oynuyorum dedi. başladı bana oynadığı strateji oyunlarından bahsetmeye hevesle. içimden dedim teknoloji bunu da bozmuş.*
Her maaş öncesi kitap satan sitelere girilip alınacak kitapların listesi yapılır ama asla internetten sipariş verilmez. Liste tamamlandıktan sonra en yakın kitapçıya gidilir, zaten almaya karar verilmiş kitaplar ilk defa görüyormuşçasına incelenir, yeni kitaplar keşfedilir onlar da alınır, mis gibi kitap kokusu içine çekilir, kitapçıda farkında olmadan uzun ve güzel bir zaman geçirilir en sonunda da hiç paranın kalmamasıyla biraz burukluk yaşanır kitaplar okunmaya başlanınca hersey unutulur.
Bahsedilen kişi benim.
kitaplara aşık kişilerin tutulduğu güzel bir hastalıktır.

para harcamak güzeldir kitap alınıyorsa.
kitapçının önünden geçerken mutlaka yaptığım eylem. ha okuyor muyum? hayır, süs olarak alıyorum. genelde kapak rengi odamın rengine uygun olan kitapları almayı tercih ederim. renklerin ahengi hesabı. bir keresinde 2 tane kitapçının önünden geçtim. ikisinden de kitap aldım. nabıyım abi kendimi almaktan alıkoyamıyorum amk.
Daha ileri seviyede değil ama bende de olan hastalık.
maalesef ülkemizde sözde kitap okuyan , çok okuyormuş gibi görünmek için olan hastalık.