bugün
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- en çok sevişmek istediğin kimse8
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması17
- arda güler10
- icardi190511
- jose mourinho52
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür17
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- şu an ihtiyacım olan şey8
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz15
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü10
- kizil kara17
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- albay kemal16
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- dinci zekası8
- magicovento38
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- almanyada hilafet gösterisi11
- 99 098 146 tl satılan saat12
gerçekten de öyle oluyor aslında. kalp tatmin oluyor. insan kendini bir dingin hissediyor.
net bir şekilde katıldığım durum.
huzur, dinginlik..
uzaklaştığımı fark ettiğim her an özlediğim şeydir.
bunun tadını aldım alalı yalnız kalıp Allah'ı anmak en sevdiğim eylemlerden biriydi.
biraz uzaklaştım maalesef..
huzur, dinginlik..
uzaklaştığımı fark ettiğim her an özlediğim şeydir.
bunun tadını aldım alalı yalnız kalıp Allah'ı anmak en sevdiğim eylemlerden biriydi.
biraz uzaklaştım maalesef..
“Onlar,inananlar ve kalpleri allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak allah’ı anmakla tatmin bulur” (rad süresi 28)
şU ayeti bile okuyunca huzur bulmuyor mu insan?
Kalpler ancak allah ile huzur buluyor, allah ile olmayanın huzursuzluğu bundan. Allah demeyen kalbin ritmi bozuluyor.
şU ayeti bile okuyunca huzur bulmuyor mu insan?
Kalpler ancak allah ile huzur buluyor, allah ile olmayanın huzursuzluğu bundan. Allah demeyen kalbin ritmi bozuluyor.
Mutmainliği, kimi parada, kadında, malda, dünyevi zevklerde arar ama hepside geçici haz verdiği için insan bir türlü bu boşluğu dolduramaz. Bitmeyen mülk burda yok cennette var.
yoga yapanlara saygı duyuyorsunuz zikir yapanlara duymuyorsunuz. gidin bir gün huzurevlerini hastaneleri ziyaret edin. oradaki insanlarla konuşun. bakalım onlar ne diyor? genç iken dünya algısı farklı olur. inanç en çok yaşlı iken, hasta iken insana ihtiyaç oluşunu hissettirir. ancak sorun şuradaki genç iken bunu yapmayan sonrasında da yapmakta çok zorlanıyor. Tıpkı bir insanın dövüş sporu öğrenmesi gibi. insana hayatında belki bir kere lazım olur bir dövüş sporu ama 5 yıl 10 yıl o sporu yapmamışsanız karşınızdakinden dayak yemeniz işten değil. karate kursuna gitmeyen tayfa da dalga geçer insanlarla, boşuna kendinizi yoruyorsunuz diye. ama kavga esnasında keşke biz de gitseydik, derler. işte din ile dalga geçenler de bir hastalığa tutulduğunda, yakınlarından birisi öldüğünde inancın huzur iklimine ihtiyaç duyacaklar.
bir beyaz eşya alsak kullanım kılavuzu da yanında gelir. sen kafana göre onu kullanırsan arıza yapar. bir makineyi en iyi onu yapan bilir. Kalpler ancak allah'ı anmakla tatmin olur. insan kedi değildir. o geçmişin elemlerini geleceğin kaygılarını taşır. ölen bir yakınının acısını ölene kadar taşır.
ha şuna da karşıyım. bu kadar din kelimesinde "pire"lenenlerin arasında bu tür konuları da açmamak lazım. ilk entry açıldığında 5 kişi artılamış, kimse eksi vermemiş. demek ki o zamanlar daha saygılılarmış insanlar dine ve kur'an'a.
pire kelimesi ile de uzmanlık alanımıza gönderme yapmış oluyoruz.
bir beyaz eşya alsak kullanım kılavuzu da yanında gelir. sen kafana göre onu kullanırsan arıza yapar. bir makineyi en iyi onu yapan bilir. Kalpler ancak allah'ı anmakla tatmin olur. insan kedi değildir. o geçmişin elemlerini geleceğin kaygılarını taşır. ölen bir yakınının acısını ölene kadar taşır.
ha şuna da karşıyım. bu kadar din kelimesinde "pire"lenenlerin arasında bu tür konuları da açmamak lazım. ilk entry açıldığında 5 kişi artılamış, kimse eksi vermemiş. demek ki o zamanlar daha saygılılarmış insanlar dine ve kur'an'a.
pire kelimesi ile de uzmanlık alanımıza gönderme yapmış oluyoruz.
kalp gönül anlamına da gelmekte ve bu anlamda kalpler huzur bulur.
Kalbe samed aynası deniliyor. Samed, yâni her şeyin kendisine muhtaç olduğu, ihtiyaçtan münezzeh Allah...
Ve bu kalbin tatmini için yegâne reçete: bilesiniz ki, kalpler ancak Allahın zikriyle mutmain olur (Allahı anmakla sükûnet bulur). (rad, 28)
Mideye ve ona gönderilen gıdaya, görmeye ve onu temin eden ziyaya, akla ve onu tatmin eden mânâya, kısacası maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç olan bu âciz ve fakir beşerin, o ummanlardan daha geniş kalbini, ancak bütün mahlûkatın hâlikı ve mâliki olan Allahı zikir, yâni onu yâd etme, onu hatırlama tatmin edebilir. O halde insan, ondan başka neyi yâd etse mahlûku yâd etmiş, ondan gayri neyi sevse fâniyi sevmiş olur. Bunlar ise şeref ve kıymet itibarıyla kalpten çok aşağı olan şeyler. O ulvî kalp, bu süflî eşya ile tatmin olmadığı içindir ki, gafil insanı daima rahatsız eder. işte can sıkıntısı, huzursuzluk, bunalım, stres dediğimiz şeyler hep bu doymayan kalbin açlık feryatları, ölüm çığlıklarıdır.
Kâinatın meyvesi ve cennetin yolcusu olan insanı, bu fâni dünyanın basit işleri tatmin edemiyor.
Nur külliyatından bir ulvî reçete: iman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder. Sözler
Demek ki, iki dünya saadetinin birinci şartı ve her türlü manevî hastalıkların en büyük ilâcı: iman. iman eden insan, sahipsiz, hâmisiz olmadığının şuuruna ermiştir. Bu ise başlı başına ve en büyük bir saadet. tevhide eren insan herkesi, her şeyi ve her hâdiseyi Allaha isnat etmenin rahatlığına kavuşmuştur.
Anne rahminde, rabbinin rahmetine emanet olmasının ne kadar hayatî neticeler doğurduğunun şuuru içinde, bu dünya hayatında ona teslim olan insanın ruhunu, hiçbir hâdise yaralayamaz, hiçbir acı incitemez, hiçbir keder karartamaz.
Ve sonunda tevekkülün ruhuna eren insan, kendisine rabbinin bir ihsanı olan cüz-i iradesini, yine onun namına ve rızası dairesinde kullanarak ona tevekkül eder ve her türlü takdirine razı olur. Saadet-i dareyn, yâni dünya ve âhiret saadeti de bu dört esasa bağlıdır.
işte stres, huzur ve rahatı bu dairenin dışında arayanların acı âkıbetinin adıdır.
iki manzara: Bir yanda, insanı perişan etmek için aralıksız çalışan inanç katilleri, iffet düşmanları, en kısa ifadesiyle şer odakları... Zehir pazarlayan meyhaneler, pis havalı kumarhaneler, haya düşmanı moda odakları, körpe dimağları rezalete özendiren romanlar, hikâyeler... Ve dünyanın her tarafından ekranlara hücum ederek ruhu kemiren müstehcen sahneler. Ümitsizlik aşılamakla kalbi perişan eden acı haberler. Bitmek bilmeyen boğuşmalar. Cinayetler, trafik kazaları... Siyaset sahnesinden hiç eksik olmayan iftira çamurları, karalamalar, yalanlar, gıybetler.
Beride, hürmet-muhabbet münasebetini yitirmiş virane aileler. Görenek belâsı, desinler tutkusu yahut demesinler korkusu yüzünden, israf ile kabaran masraf rakamları. Uyku kaçıran taksitler...
Dünyanın, çoğu zaman insanların eliyle icra edilen ve insanı insana âdetâ belâ eden bu kadar maddî ve manevî sıkıntısı karşısında âciz, fakir ve fâni insan...
Ve dünyada rahat yoktur hadîs-i şerifini sürekli tefsir eden hastalık, ihtiyarlık ve ölüm...
Bu tablo, kalbin dünya ile tatmin olamayacağının en berrak bir göstergesi ve insanın nazarını bir başka diyara çeviren bir hidayet öncüsü.
Gerçekten de dünyada rahat yoktur. Zira şu imtihan âleminin yapısı buna müsait değildir. imtihanda rahat olmaz. insan bu kâinatın meyvesi olduğundan, elementlerin insan bedeninde, hâdiselerin de onun ruh âleminde misalleri, izleri, gölgeleri vardır. Âlemde olduğu gibi insanın iç dünyasında da, sürekli bir bahar gözleyemezsiniz. Onun da kışı, yazı, sonbaharı vardır.
Havası daima sakin değildir. Şimşeği, fırtınası, kasırgası vardır. Onu da hep aydınlık göremezsiniz. Karanlığı, gölgesi, bulutu vardır. Onda da mahsuller bir cinsten değil. Çiçeği, meyvesi, dikeni vardır. Sahası da engebesiz değildir. Dağı, uçurumu, deresi vardır.
Bunun böyle olduğunu kalbimize iyice sindirdiğimiz takdirde, hâdiselere bakış açımız değişecek, yersiz kederlerden, heyecanlardan, karamsarlıklardan büyük ölçüde kurtulmuş olacağız.
Ve bütün bunlar dünyada rahat olmadığının birer şahidi. Şu var ki, rahatla saadeti karıştırmamak gerek. Dünyada rahat yoktur, ama huzur ve saadet vardır. Bu mefhumlar, bedene değil ruha bakarlar. Ruh ise iman, salih amel, takva ve güzel ahlâk ile huzur bulur ve mesut olur.
(alıntıdır)
Ve bu kalbin tatmini için yegâne reçete: bilesiniz ki, kalpler ancak Allahın zikriyle mutmain olur (Allahı anmakla sükûnet bulur). (rad, 28)
Mideye ve ona gönderilen gıdaya, görmeye ve onu temin eden ziyaya, akla ve onu tatmin eden mânâya, kısacası maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç olan bu âciz ve fakir beşerin, o ummanlardan daha geniş kalbini, ancak bütün mahlûkatın hâlikı ve mâliki olan Allahı zikir, yâni onu yâd etme, onu hatırlama tatmin edebilir. O halde insan, ondan başka neyi yâd etse mahlûku yâd etmiş, ondan gayri neyi sevse fâniyi sevmiş olur. Bunlar ise şeref ve kıymet itibarıyla kalpten çok aşağı olan şeyler. O ulvî kalp, bu süflî eşya ile tatmin olmadığı içindir ki, gafil insanı daima rahatsız eder. işte can sıkıntısı, huzursuzluk, bunalım, stres dediğimiz şeyler hep bu doymayan kalbin açlık feryatları, ölüm çığlıklarıdır.
Kâinatın meyvesi ve cennetin yolcusu olan insanı, bu fâni dünyanın basit işleri tatmin edemiyor.
Nur külliyatından bir ulvî reçete: iman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder. Sözler
Demek ki, iki dünya saadetinin birinci şartı ve her türlü manevî hastalıkların en büyük ilâcı: iman. iman eden insan, sahipsiz, hâmisiz olmadığının şuuruna ermiştir. Bu ise başlı başına ve en büyük bir saadet. tevhide eren insan herkesi, her şeyi ve her hâdiseyi Allaha isnat etmenin rahatlığına kavuşmuştur.
Anne rahminde, rabbinin rahmetine emanet olmasının ne kadar hayatî neticeler doğurduğunun şuuru içinde, bu dünya hayatında ona teslim olan insanın ruhunu, hiçbir hâdise yaralayamaz, hiçbir acı incitemez, hiçbir keder karartamaz.
Ve sonunda tevekkülün ruhuna eren insan, kendisine rabbinin bir ihsanı olan cüz-i iradesini, yine onun namına ve rızası dairesinde kullanarak ona tevekkül eder ve her türlü takdirine razı olur. Saadet-i dareyn, yâni dünya ve âhiret saadeti de bu dört esasa bağlıdır.
işte stres, huzur ve rahatı bu dairenin dışında arayanların acı âkıbetinin adıdır.
iki manzara: Bir yanda, insanı perişan etmek için aralıksız çalışan inanç katilleri, iffet düşmanları, en kısa ifadesiyle şer odakları... Zehir pazarlayan meyhaneler, pis havalı kumarhaneler, haya düşmanı moda odakları, körpe dimağları rezalete özendiren romanlar, hikâyeler... Ve dünyanın her tarafından ekranlara hücum ederek ruhu kemiren müstehcen sahneler. Ümitsizlik aşılamakla kalbi perişan eden acı haberler. Bitmek bilmeyen boğuşmalar. Cinayetler, trafik kazaları... Siyaset sahnesinden hiç eksik olmayan iftira çamurları, karalamalar, yalanlar, gıybetler.
Beride, hürmet-muhabbet münasebetini yitirmiş virane aileler. Görenek belâsı, desinler tutkusu yahut demesinler korkusu yüzünden, israf ile kabaran masraf rakamları. Uyku kaçıran taksitler...
Dünyanın, çoğu zaman insanların eliyle icra edilen ve insanı insana âdetâ belâ eden bu kadar maddî ve manevî sıkıntısı karşısında âciz, fakir ve fâni insan...
Ve dünyada rahat yoktur hadîs-i şerifini sürekli tefsir eden hastalık, ihtiyarlık ve ölüm...
Bu tablo, kalbin dünya ile tatmin olamayacağının en berrak bir göstergesi ve insanın nazarını bir başka diyara çeviren bir hidayet öncüsü.
Gerçekten de dünyada rahat yoktur. Zira şu imtihan âleminin yapısı buna müsait değildir. imtihanda rahat olmaz. insan bu kâinatın meyvesi olduğundan, elementlerin insan bedeninde, hâdiselerin de onun ruh âleminde misalleri, izleri, gölgeleri vardır. Âlemde olduğu gibi insanın iç dünyasında da, sürekli bir bahar gözleyemezsiniz. Onun da kışı, yazı, sonbaharı vardır.
Havası daima sakin değildir. Şimşeği, fırtınası, kasırgası vardır. Onu da hep aydınlık göremezsiniz. Karanlığı, gölgesi, bulutu vardır. Onda da mahsuller bir cinsten değil. Çiçeği, meyvesi, dikeni vardır. Sahası da engebesiz değildir. Dağı, uçurumu, deresi vardır.
Bunun böyle olduğunu kalbimize iyice sindirdiğimiz takdirde, hâdiselere bakış açımız değişecek, yersiz kederlerden, heyecanlardan, karamsarlıklardan büyük ölçüde kurtulmuş olacağız.
Ve bütün bunlar dünyada rahat olmadığının birer şahidi. Şu var ki, rahatla saadeti karıştırmamak gerek. Dünyada rahat yoktur, ama huzur ve saadet vardır. Bu mefhumlar, bedene değil ruha bakarlar. Ruh ise iman, salih amel, takva ve güzel ahlâk ile huzur bulur ve mesut olur.
(alıntıdır)
Allah kelimesinin bütün dünyada bütün insanlara hissettirdiği şey aynı.
Yeryüzündeki en güçlü kelime lafz-ı celal yani allah kelimesi. Bundan dolayı müslümanlar Allah allah diye hücum ediyor düşmana savaşırken.
Ben allah diye haykırdığımda mescidin camlarının zangır zangır titrettiğini onlarca metre yükseklikte bin kişilik devasa binanın çatısına kadar yankı yaptığını bilirim.
Araplar bir tekne insanla koca şehri zapt ediyor allah nidasıyla. Bunu gören hristiyanlar tapınak şövalyeleri örgütünü ya allah kardeşliği ismiyle kuruyor.
Öyle oturduğun yerden ateist bilimci teraneleri ezberleyerek hayat çözülmüyor maalesef.
Yeryüzündeki en güçlü kelime lafz-ı celal yani allah kelimesi. Bundan dolayı müslümanlar Allah allah diye hücum ediyor düşmana savaşırken.
Ben allah diye haykırdığımda mescidin camlarının zangır zangır titrettiğini onlarca metre yükseklikte bin kişilik devasa binanın çatısına kadar yankı yaptığını bilirim.
Araplar bir tekne insanla koca şehri zapt ediyor allah nidasıyla. Bunu gören hristiyanlar tapınak şövalyeleri örgütünü ya allah kardeşliği ismiyle kuruyor.
Öyle oturduğun yerden ateist bilimci teraneleri ezberleyerek hayat çözülmüyor maalesef.
--spoiler--
allah kelimesinin bütün dünyada bütün insanlara hissettirdiği şey aynı.
--spoiler--
dünyanın her yerinde bir takım bilişsel tepkilerin ve sosyal sembolerin aynı olup olmadığı ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılıyor. örneğin çeşitli el hareketlerinin herkes için aynı anlam ifade edip etmediği. gülme, ağlama, sevinme, üzülme gibi durumlara verilen tepkiler ölçülüyor. bir takım ortak noktalar olsa bile toplumlar kendi içlerinde oldukça farklı tepkiler veriyorlar. bu deneylerin hiçbirinde allah denildiği zaman insanların verdiği tepkiler ölçülmediği halde nereden uyduruyorsunuz bu bulguyu?
yeryüzündeki en güçlü kelime hey de olabilir. git bir de hey diye bağır yankı yaptığını görürsün. allah kelimesinin güçlü bir etkisi olduğu doğru ama. allah diye haykırdığında göreceğin tek etki etrafındaki insanların kaçışmasıdır. kendini mi patlatacaksın, otomatik tüfekle sağa sola ateş mi açacaksın, kafa mı keseceksin belli olmaz.
allah kelimesinin bütün dünyada bütün insanlara hissettirdiği şey aynı.
--spoiler--
dünyanın her yerinde bir takım bilişsel tepkilerin ve sosyal sembolerin aynı olup olmadığı ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılıyor. örneğin çeşitli el hareketlerinin herkes için aynı anlam ifade edip etmediği. gülme, ağlama, sevinme, üzülme gibi durumlara verilen tepkiler ölçülüyor. bir takım ortak noktalar olsa bile toplumlar kendi içlerinde oldukça farklı tepkiler veriyorlar. bu deneylerin hiçbirinde allah denildiği zaman insanların verdiği tepkiler ölçülmediği halde nereden uyduruyorsunuz bu bulguyu?
yeryüzündeki en güçlü kelime hey de olabilir. git bir de hey diye bağır yankı yaptığını görürsün. allah kelimesinin güçlü bir etkisi olduğu doğru ama. allah diye haykırdığında göreceğin tek etki etrafındaki insanların kaçışmasıdır. kendini mi patlatacaksın, otomatik tüfekle sağa sola ateş mi açacaksın, kafa mı keseceksin belli olmaz.
Kalp hiçbir şeyi anamaz. Kalbin kan pompalamaktan başka bildiği bir şey yoktur. Herhangi başka bir şey yapacak kapasitesi de yoktur. Üstelik yaptığı şey insanın etki edebileceği bir sistem de değildir. Hipotalamus tarafından yönetilir. Bilişsel olarak kontrol edilemez. Hangi gerizekalı Arap kalplerin düşünebildiği fantazisini ürettiyse Allah da ondan öğrenmiş olmalı kalbin düşündüğünü. yoksa Allah kendi yarattığı hayvanların nasıl düşündüğünü elbette biliyordur.
--spoiler--
kalpler ancak allah ile huzur buluyor, allah ile olmayanın huzursuzluğu bundan. allah demeyen kalbin ritmi bozuluyor.
--spoiler--
herhangi bir ayeti okuyunca huzur bulan bir insan varsa onun beyniyle değil kalbiyle düşündüğüne inanırım. allah demeyenin kalp ritmi bozuluyorsa günlük hayatta belirtileri olur hayati riskler ortaya çıkar. ayrıca bu bozukluklar ekg ile anlaşılır. ekg çektirdiğim zaman hiçbir bozukluk görülmüyor bende. ayrıca allah diyenin kalp ritmi düzelse ritim bozukluğu teşhisi olan hastalara tedavi verilmesi yerine allah deyin geçer denirdi. size tavsiyem herhangi bir kalp rahatsızlığı durumunda bilimin geliştirdiği yöntemleri tercih edin yoksa allahınıza kavuşursunuz.
kalpler ancak allah ile huzur buluyor, allah ile olmayanın huzursuzluğu bundan. allah demeyen kalbin ritmi bozuluyor.
--spoiler--
herhangi bir ayeti okuyunca huzur bulan bir insan varsa onun beyniyle değil kalbiyle düşündüğüne inanırım. allah demeyenin kalp ritmi bozuluyorsa günlük hayatta belirtileri olur hayati riskler ortaya çıkar. ayrıca bu bozukluklar ekg ile anlaşılır. ekg çektirdiğim zaman hiçbir bozukluk görülmüyor bende. ayrıca allah diyenin kalp ritmi düzelse ritim bozukluğu teşhisi olan hastalara tedavi verilmesi yerine allah deyin geçer denirdi. size tavsiyem herhangi bir kalp rahatsızlığı durumunda bilimin geliştirdiği yöntemleri tercih edin yoksa allahınıza kavuşursunuz.
arap masallarından teyyareler.
Zeus'u anmakla olmaz mı? insanlar islam'ın varlığından çok daha uzun süre onu anarak kalplerini tatmin etmişlerse vardır bir bildikleri.
kalp kanı vucuda yaymak ve toplamak işlevini yerine getiren bir çeşit emme-basma tulumbadır.
akılla ve duyguyla veya başka duymak-görmek-anlamak gibi işlevlerle ilgisi yoktur.
örneğin kalp gözü diye bir görme yetisi yoktur.
not: akıl sağlınız için "akıllanın" ve palavralardan uzak durun.
akılla ve duyguyla veya başka duymak-görmek-anlamak gibi işlevlerle ilgisi yoktur.
örneğin kalp gözü diye bir görme yetisi yoktur.
not: akıl sağlınız için "akıllanın" ve palavralardan uzak durun.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar