bugün

10 seneye yakın bir süreyi geride bırakırken sürekli mücadele, sürekli yorgunluk. yormaya başladı artık. verin bana emekliliğimi.

(bkz: emeklilik)
Hayatın en boktan evresi..

Emin al altın bezlenip altına zıçtığın.. Mama için karnınaçken ağladığın evre...

Ya da ...

80 li yaşlarda bir huzur evinde camdan baktığınevre dağa güzeldir.

Bu ortadaki evre oç dolu . stresten şu an sabahın 8 30 u karnım ağrıyor..
Hep bir baskı mobing.

Not.. 22 senedir bu evrede olan yazar beyanı..

Emeklilik mi az kaldı 15 sene.
-etrafınızdaki insanlarla olan ilişkinize göre bok gibi veya çok iyi olabilir.

-maaşınız genellikle beklediğiniz kadar yüksek değildir.

-evet, eğer 23 yaşında işe başladıysanız emekli olabilmeniz için en az 19 yıl boyunca sabah erken kalkmak zorundasınız. geçmiş olsun...
en ağır küfürleri hakeden hayat biçimi. Her gün aynı Bilader böyle bir şey olamaz her gün aynı. Dün, önceki gün, bir hafta öncesi.. yarın da aynı olacak. Tatilimiz de yok ki amk o günü bekleyelim..
Amına koyayım.
işten daha zor olanı insan ilişkileridir. insanlarla aranı iyi tutman işi iyi yapmandan daha önemlidir.
para karşılığı zaman satılan hayattır. bana kalırsa bir işin keyifli yanları olsada hiçbir iş her dakika sizi eğlendirmez. saten öyle olsa iş denmez. madem bu zamanı satıyoruz, en yüksek fiyata satın da değsin.

beyaz yakalı olmanızı tavsiye etmem. ortalama üzeri bir hayatınız olabilir ama asla daha fazlası olmaz. unutmayın bir patronun altında çalışıyorsanız sistem sadece patronu zengin eder ve size asla zengin olacağınız kadar para vermez.
türkiye'de iş yapmak için değil mesai doldurmak için yapılan şey. herkes maaşlardan yakınıyor ama maaşınızı belirleyen sizin gayretinizdir. her gün işe somurtarak gidip kaytarmak için 40 takla atıyorsanız kapital düzenin harcadığı bir piyon olarak yaşarsınız.
hic gormek istemedigin insanlari 1 kez geldigin dunyada sevdigin insanlardan daha cok gorme zorunlulugu.

acinasi bir gercek.
ömürden ömür alır. yaşlandırır.
genelde acimasizdir.

kil bir tip vardir kimsenin sevmedigi ama yönetim tarafindan tutulan.
off sevimli olayim iki uc oy alayim diye milletin cocugunun fotografini atiyor.

ben olsam seni bulur emekli oluncaya kadar surundururum.ugrasirim.
en güzel yanı iş seyahatleridir. 2 günlüğüne istanbul var yarın. yeme içme konaklama beleş. yancı alınır. irtibat mesaj kutusu *
Ev işçisi olduğunuzu anlatmak için çocuk resmi paylaşmayın, perde falan asın, cam silin, paspas yapın ne biliyim çamaşır falan yıkayın. Millette sanıyor çocuk yapıyorsunuz. Ayıp ya hu.
Yazıp çiziyor, kitap okuyup insan çobanlığı yapıyorum boş zamanlarımda anormal yaşıyorum bu da benim lüksüm.
neyin nereye gideceği belli olmayan bir hayat.

zamanında, yeni yetme mühendisim.
iyi kötü bi işe başvurdum. firmanın adı sanı pek bilinmiyor ufakta bir işletme.
meğer büyük bir marka, yer sıkıntısı çektiğinden başka bir adla burada üretim yapıyormuş.
zaten marka da umurumda değil. mayışa bakıyorum.
başladık. iş tam benim işim. elektirk ve makina içiçe. kalite kontrol sorumlususun dediler.
çalışıyoruz. anaa, 1 ay sonra kapatıyoruz dedi herifler.
e napalım. iyi dedik.
ama dediler çalışanları çıkarmıycaz, hepsi ana fabrikada devam edecek.
ohooo, girdik mi koca fabrikaya. koca bi marka. normal şartlarda daha iyi okullardan mezunlar başvuracağı için girmem çok zor. tecrübe olsa hadi bi nebze, mühendis olarakta tecrübe tok. teknik bilgim var ama tecrübe derler ya o yok.
neyse.
meraklıyızda, 6 ayda kaptık olayları. bi kaç ürün düzeltmesi de yapınca tuttular beni oranın kalite kontrol sorumlusu yaptılar.
patron, büyük bir spor kulübününde başkanlığını yapmış bir işadamı. tanınan biri.

bi gün ürünlerde hata tespit ettik, ekiple beraber, "sevkedilemez" i yapıştırttım.
üretim müdürüyle kapışmaya başladık. giderdi, gitmezdi. alın sorumluluğu raporumu imzalayın sevkedin diyorum. yok diyolar. yoksa yok amg. gitmez o zaman.

iş fabrika müdürüne, oradanda genel müdüre aksetmiş.
genel müdür bana bi şey demedi ama yüzünden belli mallar gitsin istiyor.
neyse ertesi gün sabah oldu.
telim çaldı. açtım.
"benim mallarım satılıyor, sen neden göndermiyorsun" diye gürleyen bi ses. ayıkamadım, önce.
sonra eskilerin anlattığı hkayeler geldi aklıma. patron yaparmış böyle şeyler.
uyandım. dedim, hatalar var uyardım. düzeltilmeden imza atamıyacağımı söyledim, dedim.
telefon çaaat diye kapandı. hehhee. ben kıpkırmızı tabi.

akşam personel müdürü çağırdı. dedi, seni diğer fabrikaya gönderiyoruz. git konuş oradaki fabrika müdürüyle.
ertesi gün gittim. müdür beni ilk işe alan müdür. ben oraya o da buraya gelmiş. dedi seni buraya üretim müdürü yapıcaz. patron öyle söyledi.

üzülsem mi sevinsem mi. sorumluluktan müdürlüğe geçiyorum ama oraya da alışmışım. neyse bi kaç hafta surat ettim ama mayışımda arttı. alıştım.

gittiğim fabrika sorun yumağı. alman lisansıyla üretim yapıyor ve almanlar her ay gelip üretimi durduruyor, sorunlar yüzünden.

sağdan soldan duyuyorum. gene üretim durursa beni işe alan müdüründe işine son verilecek falan diye. adamla derin samimiyetim yok. ciddi ve mesafeli davranııyor bana ama iyi adam.
afedersin çağlayan çocuğuyuz uyanığız biraz ama iyi anlamda. (bkz: çağlayanlı olmak)
1 ay sonra almanların denetimi var dediler.
dedim nedir almanların durdurma sebepleri. dediler şunlar şunlar.
baktım düzeltmesi 4 ay sürer. çoğu kalıplardan kaynaklı. tadilatı imkansız olan kalıplar bile var.
napayım napayım derken o gün kullanacağım bütün parçaları elden geçirtmeye başladım. çapaktı, lekeydi, diğer sorunlardı. binlerce parça elden geçti. onlar gelene kadar. bitti.
almanlar geldi. denetlemeden ilk defa geçtik. heriflere yaptığım bi kaç aparatı da gösterdim. çizimlerini alıp almanya fabrikasına uygulamak için götürdüler.

ertesi gün patron geldi.
arka kapıdan girmiş. benim odaya daldı. kalktım ayağa. herif bana gene o malları sevkettirmediğim olayı soruyor. niye göndertmedin gibisinden ama sırıtıyor da.
adam yıllardır ilk defa bi denetlemeden geçmiş. sırıtmasını gizleyemiyor.

tabi mert adamız. böyle üçkağıt olmamalı biliyorum. kalıp tadilatlarına onlar gider gitmez başladım.

aylar öyle geçiyor. dediler üretim az. artması lazım. arttır.
yaptım tespitlerimi. e para lazım hızlı ekipmanlar gerekli, bandların dengelenmesi için ek aparatlar yapılması lazım. hepsi para.
fabrika müdürü gerek yok diyor para harcamaya. e kesin olmaz ama milleti kırbaçlasan artmaz üretim. operasyonların zamanı belli. onları hızlandırmakta teçhizattan, oturma düzeninden ve daha bi sürü konudan geçiyor.
iyi olmazsa olmaz.
artmadı tabi.
genel müdür beni az çok biliyor ve fabrika müdürüne de sormuş belli ki ikna olmamış, önerisi yok mu pilot un, bu konuda diye. o da bahsetmediyse artık.
üretime geldi bi gün.
dedi var mı düşüncelerin. var dedim anlattım fabrika müdürüne. bekliyorum.
bu hızla yukarı çıktı.
sonradan duydum birbirlerine girmişler.
ne bileyim amg. öyle olacağını.
sonra genel müdür geldi. dedi hepsini yap. tamam dedim.
fabrika müdürü de olayı patrona aktarmış. beni çiğneyip müdürlerle konuşuyor diye, genel müdür için.

ertesi gün gene telim çaldı açtım. patron;
"ya sen başıma bela mısın dünyanın parasına malolur onlar, bak harca ama sana 2 ay. 2 ayda üretim artmazsa kapıdasın"

hasktr. fabrika müdürüyle kötü olduk, üstümüze acaip başarısızlık riski aldık. banada madalya takmayacaklar biliyorum. napacaz?

(dvm eder)
dvm.

sen para musluğunu aç o işler bana oyun gibi geliyor dedim, içimden. bulmaca çözmek gibi bi şey. işi sevince böyle oluyor. her konuda böyle değilim.
pilot a diyeceksin şu işi kimse yapamaz, gerisine karışmayacaksın ama ilgilendiğim konular olacak. gönüllü olarak gaza gelirim.
neyse.

arkadaş bir düzenlemişim işi. ekibe bir motivasyon. ooo bi ay sonra üretim 1250 lerden 1700 lere çıktı.
planlamcılar, satınalmacılar falan geliyor, "ya napıyorsun sen, malzeme yetiştiremeyiz, yavaş biraz" banane amg. ben o kadar baskıyı yerken siz kebap yapıyordunuz. işinizin hakkını verin. devlet sizden de hizmet bekliyor. öyle ya, tamam özel şirket ama bak elin çinlisine senin malını yarı fiyatına satıyor adam. kafanızı kullanın sizde bi yenilikler getirin. maliyet düşürün.
bu sizin vatan borcunuz.
malum, vatanını en çok seven işini en iyi yapandır demişler.

depolar ağzına kadar ürün doldu. pazarlama satamıyor.
heheh dedim kendime, nasılmış aga, hani malın satılıyor, ben göndermiyordum.
e bu kadar da egom olsun artık. düşündüm böyle şeyler.
işi o kadar düzene sokmuşum, her şey o kadar tıkır tıkır ki eskiden stresten mahvolan ekibim, canımız sıkılıyor ya demeye başladı.
e napalım onlar için işi bozacak değiliz.

neyse ben şimdi başarıdan başarıya koşturuyorum ya işletmeyi, diyorum onlarda yılbaşında bi kıyak yapar, herhalde.
aneee, yılbaşında bi de ne göreyim. herkese ne yaptılarsa bana da o.
morelim bozuldu.
gittim konuştum. ehe öhö ettiler. değişen bişey olmadı.

çalışmaya devam ettik tabi.

(dvm eder)
sonra orada yapacak yeni bi şey kalmadı.
her şey tıkırında.
sen pilot un öyle her gün rutin işleri yapabileceğine inanıyor musun?
yapmadım tabi.
canım da sıkılıyor.
dedim tamam artık ufak ufak yeni denizlere açılalım.
sudan bi sebepten bi olay çıktı. ben de kullandım.
gerçekten sudan sebep ama.
ipine personel müdür su içme dolaplarını geç dolduruyor. millet bana geliyor, su yok diye.
lan işletme öyle işçisinin yediğine içtiğine dikkat eden bi işletme değil.
misal kim mesaiye kaldıysa dışarıdan istediği ama hakkat istediği yemek getirtilir. hemde ince ince sorulur. kaşarlı mı sucuklu mu?
bu ipine işini iyi yapmıyor. takip etmiyor su dolaplarını.
olayı büyüttüm. o da sinmedi.
dedim ben gidiyorum.
fabrika müdürle konuştum. olurdu olmazdı. tazminattı oydu buydu.
konuştuk.
sonunda onayladı.
adamdan hiç beklemediğim bi şey gördüm.
çıkacabileceğimi söylediği gün gözlerinden yaş geldi adamın.
lan dedim ne oluyor. öyle yakın bir gönül bağımız yok.
sonradan düşündüm ki aslında birbirimize çok desteğimiz olmuş.
samimi olamayışımız ikimizin de hafif soğuk mizaçlı olmamızdanmış. adam bana sevgi besliyormuş. ben pek beslemiyordum yalan yok. pilot sadece kadınlara sevgi besler. falla bak. ne bileyim erkekle öyle yakın olmak, hiç yaşamadığım bi şey. babamın sert olmasından kaynaklı olsa gerek. bi erkekle aram bozuldu diye hiç üzülmedim. erkek, benim için rekabet edilecek rakiptir ama erkekçe, öyle gizli gizli değil. kimseye de durup dururken saldırmayız. insan severiz. yanlış anlaşılmasın. neyse.

dedim adam neden bu kadar üzüldü sonra düşündüm.
dedim beni işe alan adam lan bu. kazandığımızda hakkı var.
yıllar geçmiş zor duruma düşmüş. ben gelip fabrikayı düzeltmesem işinden olacak. kurtarmışım, adamı. e 6-7 sene de beraber çalışmışız, farklı fabrikalarda.
tabi biz nispeten yeni yetmeyiz. olayın bu yönlerinin farkında değiliz. adam abimiz yaşında, o farkında ama pilot gider. en büyük sorunu can sıkıntısını başka türlü aşması imkansız.
yeni denizlere açıldık.

şu an onlar da bitti ve çocukluğumdan beri süregelen kronik can sıkıntım devam ediyor.
yok mu lan düzeltilecek bi işi olan burdan akıl vereyim, bedavaya.
Özgür ruhlu bireylerin ruhlarını şeytana satarcasına katledildiği, yaşam mücadelesi organizasyonudur. Bir insanın yatkınlığını yok eder. Babadan zengin değilseniz, zanaatkar olan elleriniz, nasırlaşmış, hayallerin gibi yıkıklığı taşır edebiyatında. Bir sanatı icra edecek harikulade oluşumları, hiç var olmadan bitirir bu mücadeleler, çünkü başta refah kelimesinin anlamını tadamazsınız. Ölümün nacizane betimlemesidir. Sevdiğin işi yapamazsın diye başta uyarıldık, öyle değil mi, kaç kişinin ailesi çocuğuna bakıp hayallerinden koşmasını sağlayacak kadar cesur? Üzücü bu durumlar sözlük, ciddi yazıp karanlıklara zengin ziftler dökmek istemezdim ama nadiren farkındalık acı veriyor. Yine de umudu kesmeyelim, belki hayallerimizi gerçekleştiririz, olmak istediğimiz adam, kadın oluruz. Günaydın.
bu hayat değil ölümün işkenceyle doğurtma yöntemi.

(bkz: kölelik)
(bkz: mobbing)
(bkz: tükenmişlik sendromu)
hiç çekilmez.

babanızın dükkanı felan varsa gidin mesleği öğrenin. en azından patron olur rahat yaşarsınız.
Corona günleri işi özlemek, diye bir deyim var artık.
zordur. bu arada patron olmayı istediği an çalışacak istemediği an çalışmayacak zannedenler var galiba. öyle değil tabii. daha fazla sorumluluk sahibi olmak insanı daha çok yorar.
sadece kadınlara ve patronlara güzeldir.
Sevilen bir iş yapılmıyorsa iyi bir hayat olmayacaktır.