bugün

aslına bakılırsa 6.775.235.741 nüfuslu dünyada çok az insana nasip olan çok güzel bir o kadar da zahmetli ama herşeye rağmen yaşamanın çok özel bir ayrılcalık olduğu durum.
kuş sütü eksik olmayan bi masada boğazına sürekli kılçık kaçması gibidir.. net
zordur herkesin gıptayla baktığı bir manitaya sahip olup onun kaprisleriyle uğraşmak ve onun ağırlığı altında ezilmek gibidir. sevdicekle ayrı dünyaların insanı olmak gibidir. doğup büyünülen ve memleket olarak tabir edilen şehir olsa bile bu tanımlara uyan bir kişinin bile bir müddet uzaklaştığı takdirde bir daha yapmakta çok zorlanacağı hatta belki yapamayacağı fiildir. hele hele uzaklaştığı bölge muğla antalya falan bölgesiyse bu adamı bağlasan duramaz istanbul' da.
istanbul'da yaşamak bazıları için ne kadar eğlenceli ise, bazıları içinde bir o kadar zordur. az önce haberde izlediğim bir olayla buna daha çok emin oldum. 5 arkadaş istanbul'a gelmişler ve kiralayacakları evde kaldıkları ilk gün yangın çıkmış. sonuç olarak sadece biri kurtarıldı; diğer dört arkadaşı hayatlarını kaybettiler. genelde istanbul dışındaki şehirlerde çıkan yangınlarda kurtulma şansı daha fazla oluyor. çünkü istanbul'da berbat bir yapılaşma ve mimari var. daireler, apartmanlar, evler iç içe. her yer karışık, şehrin tamamında kaos durumu hakim. hele birde istanbul gibi bir yerde çok paran yoksa; senin için fazlasıyla tehlike vardır demektir.
istanbul'da yaşamanın bir cazibesi yok ise, eziyet haline gelen hayattır.
Aşktır, tutku birazda özgürlüktür.
Daima koşturma içerisinde, trafik çilesinde fakat güzellikler içerinizdir.

imkanlarınız harkulade ama iyi de kazanmanız lazım be yaşayabilmek için.
Ama martı sesleri vapur yolculukları güzel semtleri insanı kendine aşık eder..
trafik sıkıştığında küfürler edip fakat trafiği olmayan bir yere gittiğinizde o trafiğini bile özlediğinizi anlamak demektir. kalabalık içinde yaşamaya alışmaktır. katakulleli olaylarla başa çıkmaktır. her gün çok kabalık diye yakınsakta başka bir yere gittiğimizde yapamamaktır.
Muhteşem bir duygu. Kuytusu da var kalabalığı da. Köy yeri gibi değil yani.
önce kaçmak için kendimi yırttım. şimdi dönmek için yırtıyorum.
yıllar sonra edit: artık gezmeye giderim sadece.
pişmanlıktır. heee çok iyi gezilip tozulur orası ayrı. ama yaşamayacan abi.
Paranız varsa büyük bir zevk olan eylem.

Sinemalar, festivaller, konserler. gece hayatı, hamamlar, saunalar, fuarlar, tiyatro, bale, opera, her türden mutfak sunan restoranlar, olağanüstü manzaralar, gerçeği taklidi, kalitelisi boktanı her türlü ürün ve avrupa kıtasının tümünde rastlayabileceğinizden daha çok çeşitte insanlar.

Ama paranız yoksa...tam bir işkence.
her an arkayı kollamaktır, kalabalıktan yürüyememektir, hayat pahalılığıdır. ama yine de vazgeçilmeyendir.

(bkz: sana seni anlatamam isyan edersin)
KARDEŞiME GÖRE, GiRDiĞiN ZAMAN ÇIKAMADIĞIN LABiRENT. ÇIKIŞI BULDUĞUN ZAMAN DA ÇIKMAK iSTEMEZ*SiN.
çok içip kusturan felekten bir gece gibi istanbulda yaşamak.
hemen bitecek flu bir eğlence... sabahı baş ağrısı o kadar...
20 gün sonra başlayacak olan hayattır. hiçkimsenin tanımadığı bilmediği ve hertürlü insanın iç içe olduğu biryerde geçirmek ömrün geri kalanını hiç fena fikir değil. bir vapur veya emirgan'da bir bardak çay alabilir tüm efkarını insanın.
yoruyor.. böyle doğada, ağaçlar arasında güzel bir evde yaşama şansınız varsa gelmeyin bu insan yığınlarıyla dolu şehire..

bulunduğunuz yerin kıymetini bilin..
harika bir duygu.yalnız değilsin, yollarda,caddelerde hepberaber yürüyorsun.yürüdüğüm zaman kendi ayak sesimi duymuyorum.insanlarla hayatla ortak yönlerimi buluyorum ya da farklılıkları.hergün farklı oluşu ve buna uymak zorunda kalışım beni zinde tutuyor. e tabii arada sitem ettiğimde oluyor tabii ki ama genel olarak seni seviyorum istanbul.
her bir şeye faiş fiyat ödemek zorunda kalmaktır.
maaşı yol parasına harcamak zorunda kalmaktır.
istanbul'u iyi bilen için kolay olandır. istanbul öyle bir yer ki bir eşyayı en uygunda fiyata da bulursun en pahalı da. bulmak sana kalmış. evet.
sınırların olmadığını bilmek, özgürlüğün tadına bakmaktır. oturduğun yerden başka bir kıtayı görebilmektir. böyle bir imkan başka hiçbir yerde de yoktur. güneşle dolaysız münasebette bulunarak kahvaltı yapmaktır. milyon çeşit insanı bir arada görebilmektir. (bkz: beyoğlu) neden terkettiğinin anlamsızlığını aramaktır.. istanbulda yaşamamak.
bazen herkesin düşündüğü belki de..

herkesten uzak,kalabalıgın içinde yapayalnız bi başına kafanı dinlemek..

pahalı olmasa tercih edebilcegim yer olurdu ki hayatımda 1 hafta gidip kalamayıp tekrar dönen bi insan olarak söylüyorum şimdi bunu..
bazen yoluna ihtimali çıksa bile göze alınamayandır.
karlı bir günde ortaköy'e gidip kumpir yemek için dolanırken kendimi kaybettim. yürürken yürürken kendimi eski mardin tarzı yapıların olduğu bir sokakta buldum okullar falan sarı taştan yapılmış binalar vardı sokakta, şaşırdım. yorulup bir kafeye oturdum adam kürtçe ne istersiniz diye sordu bende yerli çay dedim yerli çay yok burda sadece kaçak çay var dedi burası neresi dedim burası mardin dedi.

rüyalarımın şehri istanbul!
sana gelemiyorum, sende yaşayamıyorum rüyalarımın sonu bile sana çıkmıyor burdan kurtulamıyorum.sende yaşayan herkesi kim olursa olsun şanslı buluyorum, kıskanıyorum. ey istanbul da yaşayanlar benim içinde bir kaşık ortaköy de kumpir yiyin boğazdan bir ferah nefes çekin. * bende bu tozlu şehirde ipek yolunu, gidecegim yolu gözleyeyim. *
Çok zordur. Tahammül etmeniz gereken çok şey vardır bunların bazıları;
- Çok yoğun saatler süren trafik.
- Kirli ve pis bir hava.
-Tanımadığınız ne idüğü belirsiz binlerce insan .
-Komşuluk ilişkilerinin olmaması.
-Yolda yürürken taciz, kapkaç, darp korkuları.
-Tıklım tıklım hastanerler özellikle acil servis.
-Sürekli sıra beklersiniz. Postanede, bankada, restaurantta, bankamatikte, akbil dolum yerinde vs.
-Gerçek dost bulmak çok zordur. Herkes planlıdır. Arkanızdan çok oyun döner.

Örnekler çoğaltılabilir. istanbul da yaşamak berbattır . Doğup büyüdüğünüz yer ise kopup gidemezsiniz.
Ama gittiğiniz zamanlarda da özlemezsiniz.
istanbul'da yaşamak ya da yaşamamak. işte tüm mesele bu.