bugün

bir dakikalıktır. one minute.
sivil halkı vurma açısından doğru olan önermedir.
dikkat çekme amaçlı sesli düşünen bir ağızdan çıkacağına inandığım büyük bir safsatadır. israil dünyanın şeriatla yönetilen en büyük ülkesi olabilir, israil dünyanın tek terörist ülkesi de olabilir. Büyüklük algılayan reseptörlerim bazen fazla uyarılıyor. bu tarz afrodizyak düşünceler ile isterik pozisyonda çıkın karşımıza her zaman hakettiğiniz karşılığı bulacaksınız!

(bkz: israil denince akla gelenler)
güçten kasıt nüfuz (nüfus değil nüfuz) ise doğru sayılabilecek önerme.
Ancak bu gücüne rağmen israil, iran'a savaş açabilir mi, yemez.
O nüfuzuyla ancak türkiye gibi ülkelere üstünlük sağlayabilir. Bu bir aşağılama ifadesi değil, iran dışakapalı bir ülke olduğundan, israil'in ekonomik ve uluslararası nüfuzu zaten işlemez.
Yani israil güçlüdür ama bu güç, 16. yy'daki osmanlı'nın gücü gibi bir güç olmadığından, iran adamın amına kor.
Safsatadır.

bkz. http://www.globalfirepower.com/
evet, o kadar güçlüdür ki siviller üzerine ateş açar, kimseye hesap vermez.
en güçlü diyemem ama en gözükara diyebilirim.çünkü arkasındaki güç amerika.bizim askerimiz şehit edilir,yanıbaşımıdaki ülkeye operasyon yapalım diye amerikanın kapısında çürürüz.bunlar her gün düşman ilan ettiklerinden 50-100 tane eksiltirler.
valla güçlüsüne zayıfına karışmam, küfür de etmek istemiyorum, gerçi küfür sayılmaz bu bir sıfat sanırım:

(bkz: israil in dünyanın en sikko devleti olması)

parayla ülke mi alınırmış lan!!
katranı kaynatsan olur mu şeker..

olurmuş işte.. alınırmış işte..
*
amerika en büyük ve en güçlü devlet olduğu ve israil de amerika'nın iplerini elinde tuttuğu müddetçe doğru olan önermedir. fakat bu karşısında ezik bir tavır takınmamızı gerektirmez.
yahudi lobisinin bu kadar güçlü oldugunu bilmiyordum dedirten önermedir.
türkiye'nin ortadoğu'nun yeni hakimi olmasından daha komik değildir.

israel hakkında yanlış bilinenlere gelelim;

1- israel devleti şeriat devleti değildir. ama laikliği devletin şekli olarak anayasasına sokmuş bir devlet de değildir. zaten dünyada anayasasında laiklik hükmü bulunan iki devlet vardır.

2- arkadasındaki güç amerika değildir, amerika'nın arkasındaki güçtür. adama otuz bin defa söyletmeyin şunu. amerika bu devletin arkasında diye mi her başkan israel'e geliyor? yahudi yıldızı önünde poz veriyor? arkasındaki güç amerika değildir, yahudi lobisidir. siyonizmdir.

3- ulus devletlerde herkesin orudusu kendisine şereflidir. bu söylemle dalga geçmeye gerek yok. dünya türkiye'nin ya da sizin etrafınızda dönmüyor. sadece siz övünemezsiniz askeri başarılarınızla.

4- kral ferdinand'dan kurtarmışlar vs vs. babanın hayrına mı kurtardın? hayır madem babanın hayrına kurtardın neden toprak alımını yasaklıyosun da sadece ticaret, bilim ve sanat ile uğraşmalarına izin veriyorsun?

şu yazdıklarınızı sadece israel nefreti yüzünden yazıyor olsanız zerre umursamazdım. dünya'da tek israel'in katliamları varmış, dünya esasıdna güllük gülüstanlıkmış da tek çıban başı israelmiş gibi hareket ediyorsunuz. bugüne kadar topraklarınızı koruduğunuz, karnınızı doyurduğunuz ürünler yahudi ürünleri değilmiş gibi.

iki-üç kafası bozuk askerin yaptıklarını resimlendiriyorlar, güzel.

bunlardan haberleri var mı acaba bu resimleri koyanların ;

http://www.facebook.com/p...d=238566664135&ref=mf

hamas'ın bombaladığı otobüslere ise hiç girmiyorum.

elinizden geldiği kadar nefret edin israel'den ama yahudi devleti olduğu için değil yaptıkları için nefret edin. faşistseniz de eyvallah ama kürtlere, ruslara ses yok sadece yahudilere. nasıl faşizm arkadaş bu?
bunu söyleyenin israil'in hizbullaha karşı aldığı hezimete bakması gerektiği durumdur.
ibranice ye çevrilip israil başbakanına postalansa ülkenin krize gireceği başlık.

(bkz: gülme krizi)
gücü hamasla kıyaslandırılmaması gereken tespittir. çünkü hamas milis gücünden oluşur ve bir nevi gerilla taktiği uygular ki israil'i yendiği falanda yoktur. en güçlü olmasa da ordu bazında ilk 10'dadır, askarinde milli şuur vardır ki bu çok tehlikeli bir özelliktir. ayrıca sırf araplara acıdığınız için hayalinizde bu devleti haritadan silmenin son derece mantıksızdır hayalde olsa.
tekrar one minute denmelidir.
bir israil'li ve bir türk'ün kıraathanede pişti oynarken girdiği laf dalaşı.

- israil güçlüdür!
+ hayır. türkiye güçlüdür!
- lan israil güçlüdür!
+ pişti!
- lafa tuttun pişti oldu...
+ ehehehe
- eee ne diyoduk?
+ israil mi türkiye mi güçlüdür diyoduk.

şaka bir tarafa bırakıp, ciddi ciddi konu hakkında düşününce, israil'de türkiye'de fena kekleniyor havası sezilmektedir.

daha geçen sene * müttefiktik, ortadoğulu kardeşlerdik, can ciğer kuzu sarmasıydık, kim daha güzel dansöz oynatır yarışına giriyoduk.
şimdi ne oldu?
israil türkiye'ye bizi kötü gösteriyorsunuz der. örnek olarakta kıytırık, ticari amaçlı dizileri dösterir.
türkiye israil'e soykırım yapıyorsunuz der. örnek olarakta israil'in kendi verdiği videoları gösterir.

israil türkiye'ye ambargo koyar ama hiç bir israil'li ziklemez.
türkiye israil'e kötü der ama hiç bir türk ziklemez.

facebook'ta birbirlerinin fotoğraflarına yazarlar.
israilliler buraya gelince fenerbahçe - galatasaray muhabbeti yapar.
bizimkiler oraya gidince yasmin levy muhabbeti yapar.

bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
türkiye ve israil'e göstermelik düşman lazım heralde?
halka veriyorlar bu arada gazı.
türkiye'den güçlü bir ülke olamayan israil, nasıl dünyanın en güçlü ülkesi gibi görülebiliyor anlamış değilim. Türkiye, israil'den çok daha güçlüdür. konum olarak, nüfus olarak, mühimmat olarak. israil; nufüs ve mühimmat bakımından bir türkiye'ye göre sinektir. fasulyeden bir ulkedir, sırtlarını amerika'ya dayayan...
hem bu kadar güçlü bir ülke madem, sıkıyorsa iran'a dokunsun (türkiye'ye çapı yetmez) bakalım ne oluyor. israil diye bir devlet kalıyor mu.

(bkz: bi siktir git çay koy)
1.adolf hitlerin işini tam yapamamasından dolayı dünyanın içinde bulunduğu hal.
2.para ile yahudilere toprak satan gerizekalı filistinli araplar.*
3.müslüman devletlerin bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, politikaları sürdürmesi.
4.her devlette israil'in önemli konumlardaki adamları satın alması ve bu şahsiyet fukaralarının ülke yönetimine direk veya indirek etkimesi gibi olaylar neticesinde ortada olan tablodur.

*:Sultan II. Abdülhamit, yahudilerin Filistin topraklarına yerleşme planlarının önüne geçen bir padişah olarak bilinir. Bu tutumundan dolayı da yahudilerin yönlendirdiği bütün fitne teşkilatlarının ana hedefi haline gelmişti.

Siyonizmin fikir babası olarak bilinen Teodor Hertzl, kendilerine Filistin'de toprak verilmesi için Sultan II. Abdülhamit'le görüşme yapmak istedi. Bazı kitaplarda II. Abdülhamit'in onlarla görüştüğü ancak tekliflerini reddettiği söyleniyor. Oysa gerçekte II. Abdülhamit onlarla görüşmeyi kabul etmemiştir. Bunun üzerine yahudi heyeti başbakan Tahsin Paşa yoluyla tekliflerini iletmişlerdir.

Yahudiler 1902 yılında Tahsin Paşa yoluyla padişaha ilettikleri tekliflerinde şunları bildiriyorlardı:

"Yahudiler aşağıda bulunan hususları taahhüt ederler:

1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon ingiliz altınına ulaşan borçlarının tamamını ödemeyi,

2.imparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırmayı,

3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira faizsiz borç vermeyi.

Bütün bunlar yahudilerin, yılın herhangi bir gününde Filistin'e ziyaret maksadıyla girmelerine müsaade edilmesine ve yahudilerin Kudüs-i Şerif'te kendi dinlerine mensup olanların ziyaretleri esnasında içinde kalabilecekleri bir müstemleke (kanton) kurmalarına izin vermesine karşılıktır".

Sultan II. Abdülhamid'e böyle bir teklifte bulunan heyetin başında siyonizmin babası Hertzl vardı. Yukarıda kendisinden söz ettiğimiz Emanuel Karaso da bu heyetin içinde bulunuyordu.

Yahudilerin bu teklifine Sultan II. Abdülhamid'in cevabı şu olmuştur:

"Tahsin! Onlara de ki:

Devletin borçları onun için bir ayıp değildir. Çünkü, Fransa gibi başka devletlerin de borçları vardır ve borçları onlara zarar vermemektedir.

Kudüs-i Şerif'i islam'a ilk önce Hz. Ömer (r.a.) fethetmiştir. Burayı yahudilere satma kara lekesini ve Müslümanların korumam için bana tevdi ettikleri emanete ihanet etme suçunu yüklenemem.

Yahudiler, mallarını kendilerine saklasınlar. Devleti Aliye'nin islam düşmanlarının mallarıyla yapılan kalelerin arkasına sığınması mümkün değildir.

Emret çıksınlar! Bir daha benimle görüşmeye veya buraya girmeye uğraşmasınlar".

Siyonist lider Teodor Hertzl de anılarında, Sultan II. Aldülhamid'in kendilerine şu cevabı verdiğini yazmaktadır: "Doktor Hertzl'e bu konuda yeni adımlar atmamasını öğütleyin. Çünkü ben bir karış toprak dahi veremem. Orası benim kendi mülküm değil milletimin mülküdür. Milletim bu yer için savaşmış ve orayı kanı ile sulamıştır. Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar. Bir gün gelir de imparatorluğum parçalanırsa işte o zaman yahudiler, Filistin'i para ödemeden alabilirler. Fakat ben sağ olduğum müddetçe bedenimin neşterle yarılması Filistin'in imparatorluğumdan koparılmasından benim için daha kolay bir hadisedir. Bu imkansız bir şeydir. Ben daha sağ iken bedenimizin üzerinde otopsi yapılmasına asla müsaade edemem."

Sultan II. Abdülhamit, hatıralarında da yahudilerin Filistin'e yerleşme fikirleri hakkında oldukça ilginç noktalara parmak basmaktadır. Şöyle diyor Sultan II. Abdülhamit:

"Yahudiler, Avrupa'da Doğu'da olduğundan daha fazla bir kudrete sahiptirler. Bu sebeple de birçok Avrupalı devlet çok artmış olan Semit (yahudi) ırkından kurtulabilmek için Yahudilerin Filistin'e muhaceretini iyi karşılayacaklardır. Fakat bizim memleketimizde kafi yahudi vardır. Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüğünü) muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.... Siyonistler Filistin'de yalnız ziraat yapmak değil, orada hükümet kurmak, siyasi temsilcilerini seçmek gibi şeyler de arzuluyorlar."

Sultan II. Abdülhamit, yukarıda sözünü ettiğimiz ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin çıkardığı ve tarihe 31 Mart Vak'ası diye geçen isyandan sonra tahttan indirilmiştir. Bu olayda ilginç olan bir şey şuydu: 31 Mart isyanını çıkaranlar ve kışkırtanlar ittihat ve Terakki Cemiyeti mensupları veya onların yönlendirdiği kimselerdi. Daha sonra padişahın tahttan indirilmesine de yine bu cemiyet karar verdi ve bu kararında padişahı 31 Mart isyanına sebep olmakla suçladı. Yani kendi suçlarını padişaha yükleyerek bunu onun tahttan indirilmesi için gerekçe olarak kullanmışlardı. Padişahın hal'ine (yani saltanattan indirilmesine) dair kararı ona tebliğ eden heyetin arasında yer alanlardan biri de yukarıda sözünü ettiğimiz Emanuel Karaso idi. Bu kararı tebliğ eden heyetin içinde bir tek Türk yoktu. Osmanlı ahalisini temsilen padişahın karşısına çıktığını iddia eden böyle bir heyette, ahalinin ana unsurunu teşkil eden ve devletin yönetimini resmiyette elinde tutan önemli bir etnik unsuru temsil eden bir tek kişinin bulunmaması dikkat çekiciydi. Padişah da bu durum karşısında şu ifadeyi kullanmıştı: "Bir Türk padişahına, 33 sene bu makamda bulunmuş islam halifesine hal' kararını bildirmek için bir yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?"

Ne yazık ki, Filistin topraklarının yahudilere satılması için rüşvet teklifinde bulunduğunda Sultan II. Abdülhamid tarafından kovulan yahudi Emanuel Karaso bu kez sultanın hal' kararını tebliğ için onun karşısına çıkmıştı. işte bu ihanetin şartlarını hazırlayan teşkilat da ittihat ve Terakki Cemiyeti'ydi.

Bu arada israil'in ilk başbakanı Ben Gurion'un da II. Abdülhamid döneminde istanbul Hukuk Fakültesi'nde okuduğunu ve ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin bünyesinde padişah aleyhine çalışmalara katıldığını hatırlatalım. Ben Gurion Birinci Dünya Harbi'nin patlak vermesinden sonra Kudüs'e döndü.

ittihat ve Terakki Cemiyeti ve Filistin'e Yahudi Göçü
Yahudilerin ve masonların Sultan II. Abdülhamid'e son derece düşman olmalarının en önemli sebeplerinden biri onun yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerine engel olmasıydı. II. Abdülhamid yahudilerin gizli yollardan gidip o topraklara yerleşmelerini engellemek için de çeşitli tedbirler almıştı. Bu tedbirlerden biri de Filistin topraklarındaki kutsal mekanları ziyaret etmek için oraya giren yahudilerin pasaportlarının gümrük kapılarında alınması ve dönüşte iade edilmesiydi. Yine yahudilerin Filistin'de herhangi bir şekilde toprak satın almaları da yasaklanmıştı.

ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin başını çeken Ahmet Rıza, Enver Paşa, Talat Bey ve Nazım Bey Filistin'e yahudi göçünün Osmanlı devletine yarar sağlayacağını iddia ediyorlardı. Oysa onların bu iddiaları mason localarından aldıkları telkinlere dayanıyordu. Zaten Selanik'teki mason localarının temel hedeflerinden biri Filistin topraklarına yahudilerin yerleştirilmesinin önündeki engelleri kaldırmaktı. En büyük engel ise Sultan II. Abdülhamit'ti. O tahttan indirilince yahudi göçünün önündeki bu en büyük engel kaldırılmış oldu.

ittihat ve Terakki Cemiyeti, sultan II. Abdülhamit'i tahttan indirince yerine Sultan Reşat'ı getirdi. Sultan Reşat, ittihatçıların karşısında genellikle pasif kalmıştır. Dolayısıyla devlet yönetiminin iplerini onlar almış oldular. Onlar da Filistin topraklarına yahudi göçünü kolaylaştırdılar. ittihatçılar, II. Abdülhamit'in yabancıların Filistin'den arazi almalarını yasaklayan kanunlarını uygulamadan kaldırarak, yahudilerin Filistin dahil memleketin her tarafından toprak satın almalarına imkan sağlayan kanunlar çıkardılar.

1909'da II. Abdülhamid'in hal'inden sonra iktidara gelen hükümette birkaç yahudi kökenli bakan bulunuyordu. Bu konuda Encylopedia Judaica'da şöyle denmektedir: "1909 Jön Türkler inkılabından sonra iktidara gelen ilk hükümette, aralarında Baruchiah Russo ailesinin ahfadı (torunu) olan ve fırkanın liderlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Cavit Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu."

Yahudilerin ve onların gizli kanadı durumundaki Dönmeler'in etkinliklerini gören ve siyonizm tehlikesinin memleketi uçuruma doğru sürüklediğini fark eden Gümülcine mebusu ismail Hakkı Bey, ittihatçılara karşı 21 Şubat 1910'da Ahali Fırkası'nı kurarak muhalefete başlamıştır. ismail Hakkı Bey, Şubat 1911'de Meclisi Mebusan'da yaptığı bir konuşmada siyonizm tehlikesine dikkat çekmiş ve siyonistlerle ilişki içinde olan ittihatçıların memleketi yahudilere sattıklarını dile getirmiştir. Bu gerçeği dile getirenlerden biri de Beyrut mebusu Rıza Salih Bey'di. Rıza Salih Bey, ismail Hakkı Bey'in ardından Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şunları söylemişti: "Yahudiler devletlere mahsus bayrak ve aralarında kullanılmak üzere pul çıkardılar ve para bastılar. Para ve bayrak için elimde şu anda vesika yok ise de pul örneğini Şükrü Bey göstermişti. Museviler Filistin'de bin kuruş demeyin tarlayı elli kuruşa alıyorlar. Birçok araziyi satın alıp koloniler haline getirmektedirler. iki yüz bin nüfusa yaklaştılar. Bu bölgenin ekonomisi tamamen ellerine geçmiştir." Yahudilerin Filistin'de o zamanki nüfusları henüz iki yüz bine ulaşmamıştı. Ancak sanıyoruz Rıza Salih Bey bu sayıyı tahmini olarak söylemiştir.

Önceleri ittihatçılarla birlikte olan ancak onların siyonistlerle işbirliği içinde olduklarını yakinen görünce onlara karşı cephe alan Miralay (Albay) Sadık Bey de siyonizm tehlikesine şu şekilde dikkat çekiyordu: "Bugün siyonistler nazarında Osmanlı Devleti'nin çökmesi, hiç değilse Kudüs'ün ve Filistin'in bizden kopması istenmektedir. Masonlar da onlarla beraberdir. Buralarda bir yahudi hükümeti kurmak istiyorlar." Miralay Sadık Bey bu uyarıyı ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin kongresine sunduğu bir raporda yapmıştı.Fakat ittihatçılar onun raporunu derhal ortadan kaldırmış ve kendisini de istenmeyen adam ilan etmişlerdir.

Bütün bu bilgiler ittihatçıların Osmanlı Devleti'nde ipleri ellerine almalarından ve Sultan II. Abdülhamid'i bertaraf etmelerinden sonra Filistin'e yahudi göçünün kolaylaştırıldığını gözler önüne sermektedir.

Osmanlı Devleti'ni Ekonomik Yönden Çökerten Bir Tabaka: Galata Bankerleri
ispanya'dan göç eden yahudilerden istanbul'a yerleşenlerin birinci derecede yaptıkları iş tefecilik yani faizli para alış verişiydi. Hatta tefecilik işinde "Galata Bankerleri" diye bilinen bir tefeci tabakası oluşturdular. istanbul'un Galata semtinde bulunan Komisyon Hanı ve Havyar Hanı adı verilen iki ayrı handa bu işi yürüten yahudi tefeciler devlet memurlarından ziraatçılara varıncaya kadar para sıkıntısına düşen herkese yüksek faizle borç para veriyor ve bu işten büyük kazançlar sağlıyorlardı. Zamanla işi o kadar büyüttüler ki birtakım devlet kurumlarına bile faizle kredi vermeye başladılar. Bunun yanı sıra devletin yabancı ülkelerden borç bulmasında da aracılık ediyor ve bu iş için komisyon alıyorlardı. Öyle ki devletin milli geliri ve dışarıdan aldığı borçların önemli bir miktarı borsa oyunları, tefecilik ve faizcilik işlemleri ile büyük çoğunluğunu yahudilerin oluşturduğu Galata bankerlerine gidiyordu. Galata Bankerleri tabakasını oluşturan bu yahudiler faizcilikle kendi sermayelerini sürekli büyütürken devleti ekonomik yönden ciddi sıkıntıya soktular. Diyebiliriz ki Osmanlı Devleti'ni ekonomik yönden çökerten en önemli etken dış borç ve onun getirdiği faiz yüküydü. Bu borçların getirdiği faiz yükünün yüksek olmasının en önemli sebebi ise Galata Bankerleri'nin tefecilik oyunlarıydı.
ALINTIDIR-YILMADAN OKUYAN ARKADAŞLAR için güzel.
bazılarının kabullenemediği gerçektir.şöyle bir bakın dünyaya adamlar bm'yi natoyu vb. hiç birşeyi sallamıyorlar.siz hala natodan izinsiz kandile giremeyen türkiye israil'den büyük demeye devam edin.
Dünyanın en güçlü devleti olsada yüz ölçümü çok küçüktür;Yüz ölçümü küçük olduğu için'de savunma gücü düşüktür; çünkü sıtratejik alanları birbirine yakındır!mevcud bir savaş durumunda defansta kalacağına eminim!!!
(bkz: israil in oyunları bunlar)
tavırları, bilimsel gelişmeleri ve nükleer gelişmeleriyle kanıtladıkları gerçektir.

amerika şu an sadece isim olarak vardır. ekonomileri yeni bir savaşı kaldıramaz.
amerika'nın olmadığı yerde türkiye var olamaz. her ne kadar türk aşığı bir insan olsamda, anlık politika gidişatında bu bir gerçektir.

rusya ve çin suriye'nin yanında yer almıştır ki suriye isimli tavuğa " kışt ! " dediğimiz anda rusya ve çin'in türkiyeden girip amerika'dan çıkmasıyla sonuçlanacak kaçınılmaz sonu kahneden sözlü şirinliktir.
kuyruklu yalandır. içindeki hainleri temizlenmiş bir ordu ile saldırılsa 15 dakikada israil diye bir şey kalmaz. bir avuç hizbullah militanı bile israil ordusunu neredeyse darmadağın etti 1-2 sene önce lübnan'da. bu mu büyük ordu ? özel birlikler dediği süper eğitimli askerleri mavi marmara gemisine ilk indiklerinde karşılarında sopa ile duran bir kaç sivilden dayak yemiş ve korkudan altlarına işemişlerdi bu mu güçlü ordu ?
siktiriniz gidiniz oradan.
olursa hitler misali müslümanları avlayacaklardır müslüman katliamları izleriz yada seyirci kalmayıp bizde ölürüz.
yahudi sermayesinin dünya üzerindeki etkisinden kaynaklanan durumdur. Amerika'da en çok söz sahibi olan topluluk yahudi lobisidir.