bugün

fransızca öğrenmeye calisin.
ingilizce kitap okuyun anlamlarını çıkartın.
Konusun abi, yeni kelimeler ogrenip bunlari konusurken kullanin.
Zombie'yi değil de "head, shoulders, knees and toes" şarkısını dinleyin, o size daha faydalı olur. *
dil bilgisini atın bir köşeye. yabancı bir dil öğrenirken ufak bir çocuk nasıl dili öğreniyorsa siz de öyle öğrenin.
ingilizce alt yazılı ingilizce film izleyin, ingilizce şarkı dinlerken lyrics ini okuyun, daha sonra bunları okumadan deneyin.
bol bol altı yazılı film izlemelidirler.
okuyun. bol bol okuyun

büyük puntolu hatta resimleri olan küçük kitaplar okuyabilir onları sözlük yardımıyla anlamaya calisabilirsiniz. Küçük hikayeler karşılıklı konuşma metinleri de çok işe yarar.
bol bol ingilizce şeyler dinleyin. dizi izleyin. müzik dinleyin lyrics'lerine bakarak. ya da buraya girip ilgi alanınıza göre konferanslar dinleyin. http://www.ted.com/
Altyazili film izleyin kesinlikle (bkz: dublaj sevmemek), şarkı sözlerini ezberleyebilirsiniz. Yine de olmadı mı başlangıç seviyesinde ingilizce kitap al oku.
ingiliz bir sevgili edinin.
bol bol duş alın ve yabancı şarkı söyleyin.
ingilizce biliyor gibi artistlik yapmayın,önce iyice öğrenin sonra zaten artistlik yapmazsınız merak etmeyin.
türkçe dublajlı film izlemeyi bırakın ve altyazılı film izlemeye başlayın artık.
(bkz: couchsurfing)
gunluk yasantinizi ingilizce bi sekilde not tutun.
Konuşun, konuşmanız yanlış olsada konuşun. Başka türlü öğrenemezsiniz, yok fiil, yok sımple present tense gibi köklerle ve cümle yapılarıyla ilgilenmeyin. Facebook gibi sanal ortamlarda, yabancı arkadaş ekleyin, konuşun. Erkeklere tavsiyem kız ekleyin yabancı. Bizim türk kızları gibi mal değiller ve ekleyince selam verdiğinizde kimsin diye de sormazlar, çok samimidirler. Bu öğütümdür; konuş konuş konuş.
kitap yerine konuşma kılavuzu okuyun, birkaç konuşma kılavuzundan sonra kitapları ingilizce olarak okumaya başlayın, filmleri tr altyazılı izleyin ve yazıları zorlandığınız yerlerde okuyun, bir filmi altyazılı izledikten sonra altyazısız olarak tekrardan izleyin bayağı geliştiriyor. tabi en güzeli ingiltere veya Amerika'da birkaç ay kalıp pratik yaparak öğrenmektir ama herkesin öyle imkanı yok.
ingilizce dizi, film izleyin, müzik dinleyin, oyun oynayın.
(bkz: rosetta stone)
anlamasanız bile dizi/filmleri altyazısız ve ingilizce olarak izleyin, obama, steve jobs vs. speech'lerini dinleyin. bol bol ingilizce kitap okuyun ve okurken bilmediğiniz her kelimenin anlamına bakmayın, cümleden çıkarmaya çalışın. aynanın karşısında konuşma egzersizleri yapın. her gün bilmediğiniz 5 kelime öğrenin, fazla kasmaya gerek yok kelime hususunda. son olarak ise aksan için dinlediğiniz konuşmayı duraklatıp kelimeleri söylenene en yakın biçimde telafuz etmeye çalışın. bu sayede kısa sürede çok yol alınabilir.

not: grammar önemli değildir ilk aşamada eğer sınav tarzı birşey için lazım değilse, zaten sonradan kulak aşinalığı olduğu için kendiliğinden düzelecektir.
çok da şaapmayın. biz biliyoz da mı konuşuyoz?
pratik kardeşim pratik. bu işin özünde pratik yapmak var. dil nankördür konuşmazsan unutursun. pratik yaparsan hem telaffuzun hem aksanın düzelir. bilmediğin kelimeleri daha sık duyar anlamını öğrenmen daha da kolaylaşır. tabi iyi bir gramer altyapının üzerine yapılmalıdır bu pratik süreç.
zamanınız varsa almanca öğrenin.ingilizceyle benzer şeyleri görüp dil algınızı geliştiriyosunuz.böylece sadece kelime ezberi kalıyor.
futbola ilgili olanlar ingilizce dil seçeneği ile football manager oynasınlar.