bugün

yokuş aşağı, arabanızın freni patlamış ve araç hızla çarpacağı duvara doğru ilerlerken, el freni ile ya da vites küçültürek arabayı durdurmaya çalıştığınız fakat bunların bir işe yaramadığını anladığınız nokta ile benzetilebilir. oturur arabanın çarpmasını bekler, bu arada güzel yaşanmışlıkları hatırlar, hüzünlü bir şekilde gittikçe yaklaşan duvara bakarsınız. araç hızlanır, hızlanır, ve birden durur. ilişkiniz bitmiştir.

kaçınılmaz sona gelmenin, hukuk dilinde şiddetli geçimsizlik şeklinde adlandırılan en önemli nedeninin temeli değer yargılarıdır. değer yargılarımız doğduğumuz günden beri çevremizin yardımıyla şekillendirdiğimiz ve sonradan değiştirmenin imkansıza yakın olduğu mutlak yargılarımızdır. işte bu yargılar çatışmaya başladı mı ilişki bitme noktasına gelmiştir. misal, size yanlış gelen, karşı tarafa doğru gelir, sizin özür beklediğiniz kırıldığınız durumlarda, karşınızda kırılmanızı anlamlandıramayan biri oturur. aynı şey sizin içinde geçerlidir, bazen de siz anlamayan taraf olursunuz. zaten en büyük sorun iki tarafın da suçlu olmamasıdır. ortada bir sorun vardır ama ceza kesilecek biri yoktur. işte bu durumda o ceza ilişkiye kesilir.

e peki bu çıkmazın bir çözümü yok mudur ? aslında vardır, empati kurarak birbirini anlamaya çalışmak, hoşgörülü olmak, özür dilemeyi, kendini affettirmeyi bilmek hep çözümlerdir. fakat genel nüfüsumuz saçma sapan bir gurura sahip olduğu için, meseleler bir türlü çözülmez. tek taraf empati kuruyorsa, zaten ona yazıktır, sonunda düşünmekten alnında damarlar çıkmış bir paranoyağa dönüşmesi kaçınılmazdır.

bu noktaya geldi mi ilişki, doğru olan son bir kez karşınıza kendinizi açmak, tehlike sinyalini onunla paylaşmak, sizi anlamasını beklemektir. eğer değişen bir şey yok ise, medeni bir şekilde ayrılmak gerekir. zira iki taraf da suçlu değil, iki taraf da suçsuz değildir. değer yargıları katı, empati azdır, normaldir, olur öyle.

(bkz: sözlükle dertleşmek)
Sürekli tartışma sonucu oluşan ayrılma noktasıdır.
soğuk akşam üzeri. zaten üşümüşsünüz sinirleriniz bozuktur birde üzerine sevgilinizin saçma sapan kıskançlık krizleri tuz biber gibi olur. siz ona bağırırsınız o size bağırır. alttan almak gibi bir niyeti de yoktur. zeytinyağı misali amacı üste çıkmaktır. ve bu sizi daha da çileden çıkarır.
- yeter artık bitsin
dersiniz... ağlaya ağlaya bitsin dersiniz. aslında saçma sapan bir sebepten dolayı kavga ediyorsunuzdur ama artık dolmuşsunuzdur. ve bitsin dersiniz.
sevgili bir anda alttan almaya başlar.
özür dilerim şöyle böyle aslında böyleydi. lütfen yapma nefesim derdin nefesin olmadan yapabilir misin gibi şeyler söyler.
siz ağlarsınız.
-olmaz inceldiği yerden kopsun
dersiniz.
ama bilirsiniz nefesiniz olmadan yaşayamazsınız ve tekrar affedersiniz sevgilinizi.
ama o gün, o gece hiç aklınızdan çıkmaz. işte böyle bir şey... *
bardağı taşırıcak son damlanın uzak tutulması gereken durum.
genelde hatun tarafı getirir bu noktaya.
Bugün 'canım cicim sevgilim aşkım'
Yarın 'boyun devrilsin herif'
bir kere bu noktaya gelindi mi artık o ilişkiden hayır gelmez.

mutlu olmak ve kendini özel hissetmenin amaç olduğu ilişki artık sonu gelmez kavgaların, birbirini sürekli yermenin, olur olmaz şeyler ile karşındakini üzmenin sahnesi olup çıkmıştır. tekrar oturup, konuşup sorunları halletmeye çalışmakta bu saatten sonra pek işe yaramaz. yarasa bile sadece bir hayal ürünü olarak öyleymiş gibi gözükür. az bir zaman sonra tekrar aynı noktaya gelinir. bu yüzden bu noktaya gelindiğinin hissedildiği an her iki tarafın iyiliği için ilişkiye son nokta koyulmalı ve yollar ayırılmalıdır. en azından o süre zarfı içinde yaşanan mutsuzluklar yaşanmamış olur.

bu entry sadece kişisel tecrübelerden yararlanılarak yazılmıştır.içerdiği bilgiler kişisel olup, her ilişki de illa böyle olacak mantığı gütmemektedir.
eğer;

sabah uyandırmaları tarihe karışmışsa,
akşam yemekleri rutin hale geldiyse,
evin kapısı anahtar ile açılıyorsa,
çalan telefonun ucundakinin o olmadığını biliyorsanız,
onu görmek sizi artık mutlu etmiyorsa,
ümidiniz yoksa,
tartışma anlayışı boyut değiştirip kavga modunda yaşanıyorsa,
aşkla sevişmek yoksa,
farklı idealler peşinde koşuluyorsa...

o ilişkide ayrılma noktasına gelinmiştir. uzatmaları oynamak sonucu değiştirmediği gibi tarafları ziyadesiyle yorar.
(bkz: ayrılayazmak)
her iki cinsin de seçeneklerinin çok olduğu günümüzde, sabırsız olmanın, tahammülsüzlüğün bir sonucu olarak devam ettirme eğilimine girmeyen çiftlerin varacağı sonuçtur. Evli olanlar tapu bende mantığıyla daha zor bu kararı alırlarken bekar olanlar "aman ne çekicem, yarın başkasını bulurum nasılsa" düşüncesiyle daha çabuk kopmaktadırlar. Her ne kadar bi şeyler güzel başlamış olsa da bu kararı alma süreci sıkıntılıdır. Sonrası daha rahattır. Alışma süreci başlar.
inat, vurdumduymazlık ve tahammülün ortadan kalkması.*
180 derecelik gezinizin sonuna gelmişsinizdir.

biz yalvardık da ne oldu? yeniden başlamak istenmedi mi?

'tamam...' diyenden farkım ne? daha fazla üzülüyorum.
(bkz: uzatmaları oynamak)
ilişki sonrası ejekülasyon ardından er kişinin yavaş ve nazik bir hamleyle hatunun içinden ayrılması durumudur.
Şu anda yaşanılandır. olmakta olacak olan*.
harcanan emeğin, karşılık beklemeksizin beslediğiniz iyi niyetin, yaşanmışlıkların, anıların, o güzel hikayenin puf diye duman olup uçması anıdır.

ama ilginç bir duygudur bu. eğer gerçekten bitmişse gerçekten dolmuşsanız ve ilişkinizi yalnızca bu puf diye uçanlar uğruna yaşatmaya çalıştığınızı hissediyorsanız eğer; içinizden geri dönmek gelmez.

tüm geri dönüş çabalarına rağmen tüm yaşanmışlıklara ve en mühimi yüreğinizdeki sızıya rağmen, ceketinizi alır gidersiniz. geri kalan herşeyi ona hatıra bırakarak.
genelde bu durumdaki sevgililer birbirlerine seni tanıyamıyorum artık derler aslında yeni yeni tanıyorlardır birbirlerini.
ilişkide iki tarafta birbirini seviyorsa ve bu noktaya geliyorsa, gelmesin arkadaş ya ayrılmasın kimse ya.*
bazı şeylerin farkına varılıp , kandırılmanın bittiği andır.
(bkz: so close but yet so far)
"insanların birbirini tanıması için en iyi zaman, ayrılmalarına en yakın zamandır."
fyodor mihailovic dostoyevski