(bkz: muharrem ince)
uzun süredir huzur deyince aklıma hep bu geliyor:

görsel
huzur ne biliyor musun? huzur, anıtkabir manzaralı terasımda püfür püfür esen rüzgar eşliğinde arkada çalan sanat müziği ve içilen iki kadeh rakı. rakıyı içerken de her gün atayla dertleşmek. ülkenin anasını sikenleri şikayet edip, bolca özür dilemek bir şey yapamadığın için. bir nevi günah çıkartmak. işte huzur bu. yatağa kafa anca böyle rahat konuluyor.
(bkz: meral akşener)
Her insana göre değişendir. insandan insana mı değişir yaştan yaşa mı yoksa benden sana mı.

Hepimiz arıyoruz, bulduk dediğimiz anda gene huzursuzlanıyoruz. Bir deniz kıyısında, karanlığa bakan bir apartman dairesinde, hastane odasının kapısında beklerken, herhangi bir kitapçıda veya her sabah uğradığınız salçalı tostunu yediğiniz mehmet abinin yerinde. Arıyoruz huzuru, basit yaşamlara imrenerek sıradan işleri kendimize yediremediğimiz ama delicesine kıskandığımız bir huzursuzlukla arıyoruz. Tunalı hilmide akordeon çalan çingene kadar huzurumuz yok aslında. Yazık.
şükredesim geliyor.uzunca zamandır çok şükür ki huzurluyum. elbette farklı bir çok sorun olabiliyor ama hayat yaşamaya değecek kadar güzel.

bu sene bir tatil yaparak huzurun dibine vurma planlarım da mevcut.
(bkz: muharrem ince)
Huzur deyince aklıma; memleketim deki ahşap dede yadigarı çatısı çinkolu evim geliyor. Birde üzerine sis ve yağmur oldumu değmen benim keyfime.
Erdoğansız türkiye akla gelir.