bugün

breakfast at tiffany sde audrey hepburn canlandırdığı karakter. sinema tarihinin unutulmaz rolleri arasında yerini aldı bile. little black dressi, 55 ekran gözlükleri, uzun ağızlıkla sigara içişi ve başka filmlere bile konu olan how do i look deyişiyle bir çok kişinin aklında.
new yorka zengin koca bulmak için gelmiştir kendisi, pencere pervazlarında şarkı söyler, kedisine isim koymaz, gece yarısı komşusunun ziline basıp kapıyı açtırır, gönlünü üst kat komşusuna kaptırır. anlatmakla bitmez holly golightly.
lavaboya giderken her seferinde kendisine 50 dolar verilebilen şıpsevdi ve çok sevimli bir karakterdir.
gelmiş geçmiş en akılda kalıcı roman kahramanlarından biri. filmi henüz izlemedim ama onda da harika yansıtıldığına eminim. holly golightly ya da evinin kapısında yazıldığı üzere miss holiday golightly, travelling genç yaşta evden kaçmış, çevresindekiler tarafından kaçık olarak tabir edilen şeker bir şey. karakter o kadar akılda kalıcı ki uyandığımda aklımdan geçen ilk düşünce kendisi oldu. capote öyle betimlemiş ki holly yi hayran olmamak elde değil. tabi kendisine bu kadar hasta olmamın diğer bir sebebi de onun da en az benim kadar wuthering heights tutkunu olması.

holly nin maceralarını onun deyişiyle fred in kaleminden takip ederken bir an kıskanıyorsunuz kendisini. yerine geçmek istiyorsunuz. onun gibi kafana estiği gibi yaşamak istiyorsunuz.

bu arada ben de tiffany ye gitmek ve alışveriş yapıp kahvaltı etmek istiyorum yaa!
(bkz: audrey hepburn)