bugün

1928'de çıkarılan bir yasayla yazıda arap harflerinin yerine latin alfabesinin kullanılmasının uygulanmasıdır.
cumhuriyet'in ilanından sonra gerçekleştitilen en önemli yenileşme hareketlerinden biridir.
1 kasım 1928'de tbmm'de kabul edilmiş,
3 kasım 1928'de ise resmi gazete'de yayınlanarak, "türk harfleri" resmi olarak da kabul edilmiştir.
türk milletini yaratma adına ulu önderin harfler yoluyla sembolik milli kimlik kazandırma devrimidir.
araplar arap harflerini kullanıyor, bizim gibi latin harfini değil bizden ileriler mi? hayır değil dimi? hadi bakayım sen bi çay koy gel.

(bkz: rampaların ustasıyım düz mantığının hastasıyım)
m.k. atatürk'ün muasır medeniyetin temellerini attığı bir devrim olsa da,
bir toplumu bir gecede okuma-yazman bilmeyen cahiller güruhuna çevirdiği aşikardır...
devamı için ise ;
Yirmi dokuz harfte sözde aydınlar,
Yafta yazar, isim takar, başıboş.
bu devrimin birincil amacı cağdaşlaşma değildir eskiyle olan bütün bağları koparmaktır. bugün ilerlemeyi ve gerilemeyi sadece alfabe çözecekse dönelim arap harflerine bitsin olalım yeniden dünyanın en ileri toplumu araplarla beraber...
arapca degil de ingilizce, almanca kullanici adi secenlerin elestirmesinin komik durdugu devrimdir.
Aslını inkar etmekle suçlayanlara Göktürk alfabesi , Uygur alfabesini öneriyorum. * Arap alfabesi kullanırken okuma yazma oranı kaçtı?
uzun yazıyorum, latin alfabesini öğrendiysen dikkatli oku!
"hmm şimdi düşünelim, evde balık besliyor musun, beslemiyorsan sen gaysin" düz mantığıyla yaklaşılıp komik duruma düşülen yorumlar yaptıran devrimdir. japonların binlerce yıldır kullanmakta olduğu, edebiyatını, kültürünü herşeyini borçlu olduğu alfabesi ile türklerin islamiyete geçirildiği zamanlarda kabullendiği ve erken zamanlardaki eserler dışında halktan kopuk divan edebiyatını türettiği, okuma yazma düzeyinin zaten çok çok düşük olduğu anadoluda birçok insanın bilmediği bir alfabeyi, arap alfabesini karşılaştırmak ne derece doğrudur tartışılır.
her konuyu yaşandığı zamanın koşullarına ve durumuna uygun ölçüp biçerek yorumlamak gerekmektedir. yüzde 5'ler civarında okuma yazma oranının bulunduğu günün koşullarında harf devrimi, o milletin sahip olduğu değeri söküp almak değil zaten sahip olmadığı şeyleri ona vermek için eş zamanlı gelişmiş batı toplumlarına ayak uydurmasını sağlamak amaçlıdır. harf devrimi statik değildir, hem harfler değiştirilmiş hem de okuma yazma seferberliği başlatılmıştır. bugün arap topluluklarının çoğunda teknolojiyi takip etmek ve ticaret yapabilmek için, yabancı dil öğrenebilmek amacıyla insanlar latin alfabesi öğrenmektedir. bu süreç türkiye cumhuriyetinde kendiliğinden oluşacak şekilde kolaylaşmıştır.
istemezuk diyerek yüzyıllarca geciktirilen matbaada arap harfleri ile basılmış çok eserimiz varmış da onlar heba olacakmış gibi yanıp tutuşmak, laf olsun diye don kişot'luk yapmak yersizdir, yazıktır.
olaya bir de şu açıdan bakmaya ne dersiniz?

biz uzaya füze gönderecektik

"elif lam mim" öümüzü kesti.

tabi koca bir halkın bir anda okuma yazma bilmez hale gelmesi önemsiz.
şimdi öncelikle, bu entry'yi buraya girmeyi sağlayan, ulu önder'e teşekkür etmek elzem olmuştur.

alıntılarla anlatayım;
--spoiler--
islamiyet'i kabul ettikten sonra yaklaşık bin yıl gibi çok uzun bir süre Arap harfleriyle okuyup yazmışlardır. Bu yüzden de Arap kültürü, Türklerin hayatının her alanında etkili olmuştur.

Arap harflerinin kullanılmasıyla Arap ve Fars kültürünün etkisi altına giren Türkçe, zamanla bozuldu. Zaten Arap harfleri, Türk diline uygun değildi. Osmanlı aydın ve sanatçılarının da Türkçe'yi terketmeleriyle Arapça-Farsça karışımı melez bir dil olan Osmanlıca ortaya çıktı. Osmanlıca, sadece yabancı sözcükleri almakla yetinmedi, yabancı dillerin kurallarını da uyguladı. Bir yığın yazım, anlatım sorunlarıyla varlığını sürdürdü.

Bu durumun içinden çıkamayanlar arasında daha Osmanlılar döneminde bile Latin harflerinin kabulünü isteyenler olmuştur.
--spoiler--

--spoiler--
Herşeyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan meseleye temas etmek isterim. Her vasıtadan evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek lâzımdır. Büyük Türk milleti
bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve asil diline kolay uyan böyle bir vasıta ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı, ancak Lâtin esasından alınan Türk alfabesidir.Basit bir
tecrübe, Lâtin esasından Türk harflerinin, Türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş Türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır.
1928 (Atatürk'ün S.D.I, s. 345)

Şurasını tecrübe ile ifade edeyim ki, hece ve alfabe yeniliği hakikaten çocukları güçlüklerden kurtaran, onlara küçük yaşta muvaffakiyet lezzetini tattıran en etkili vasıtadır. insanlar
arasında kolay ve hevesli okumak vasıtasının temin edilmesi, hem millî gelişmeye hem de milletler arasında anlaşmaya çok hizmet eder. 1929 (Atatürk'ün T.T.B.IV, s. 543)

Bizim âhenkli, zengin dilimiz yeni Türk harfleriyle kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlamadığımız işaretlerden kendimizi
kurtarmak ve bu lüzumu anlamak mecburiyetindesiniz. Anladığınızın izlerine, yakın zamanda bütün dünya şahit olacaktır. Buna kat'i şekilde eminim. 1928 (Atatürk'ün M.A.D., s. 26)

Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmelidir. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanperverlik ve milliyetperverlik vazifesi biliniz. Bu vazifeyi yaparken düşününüz
ki, bir milletin, bir toplumun yüzde onu, yirmisi okuma-yazma bilir, yüzde sekseni, doksanı bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lâzımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; iftihar etmek için yaratılmış, tarihini iftiharla doldurmuş bir millettir! Fakat, milletin yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyorsa bu hata bizde değildir. Türk'ün seciyesini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle saranlardadır. Artık mazinin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları düzelteceğiz.Bu hataların düzeltilmesinde bütün vatandaşların çalışmasını isterim. En nihayet bir sene, iki sene içinde bütün Türk toplumu yeni harfleri öğreneceklerdir. Milletimiz yazısıyla, kafasıyla bütün medeniyet âleminin yanında olduğunu gösterecektir.
1928 (Atatürk'ün M.A.D., s. 28)

Türk harflerinin kabulüyle hepimize, bu memleketin bütün vatanını seven yetişkin evlâtlarına mühim bir vazife düşüyor. Bu vazife, milletimizin toptan okuyup yazmak için gösterdiği şevk ve aşka fiilen hizmet ve yardım etmektir. Hepimiz, hususî ve umumî hayatımızda rast geldiğimiz okuyup yazma bilmeyen erkek, kadın her vatandaşımıza öğretmek için can atmalıyız. Bu milletin asırlardan beri hallolunmayan bir ihtiyacı birkaç sene içinde tamamen temin edilmek,
yakın ufukta gözlerimizi kamaştıran bir muvaffakiyet güneşidir. Hiçbir muzafferiyetin hazlarıyla kıyas kabul etmeyen bu muvaffakiyetin heyecanı içindeyiz. Vatandaşlarımızı bilgisizlikten
kurtaracak bir sade öğretmenliğin vicdanî hazzı, mevcudiyetimizi doyurmuştur.
1928 (Atatürk'ün M.A.D., s. 30)

Yeni harfler bizi çok işgal etmelidir. inönü'ler, Sakarya, Dumlupınar arifelerinde ne kadar dikkatli, ne kadar uyanık, aynı zamanda ne kadar ümit dolu olduğumuzu düşününüz; yeni harfler meselesinde de o kadar dikkatli ve o kadar ümitli olmalıyız. Bu memleketin cidden mesut olmasını kalpten arzu edenler, bunca muvaffakiyetlerine rağmen hâlâ bu milletin dilini ve yazısını ilkel kavimlerin işaretleri gibi görerek ona hiçbir kıymet vermek lüzumunu hissetmeyenleri hakikate
getirmeli, yeni harflere ve bu harflerle husule gelecek vaziyete bütün heyecanları, ümitleri ve ciddiyetleriyle ehemmiyet vermeli ve meşgul olmalıdırlar. Eğer bütün beynimizi demir çerçeve içinde bulunduran bu kıskacı parçalamazsak, bütün ihtilâl ve inkılâp muvaffakiyetlerinin mesut neticelerine rağmen parçalanırız. Kazandıklarımızla avunma ve bilhassa mağrur olmayı asla
düşünmemeliyiz. Bundan sonra yapacaklarımızdan teselli vesilesi aramalıyız. 1928 (Yeni Türk Yazısı ile ilk Kıraat, 1928 s. 7)

Türk harfleri, memleketin umumî hayatına tamamen uygulanmıştır. ilk güçlükler, milletin ülkü kuvveti ve medeniyete olan sevgisi sayesinde kolaylıkla yenilmiştir. 1929 (Ayın Tarihi, Sayı : 68, 1929, s. 5024)

Kültür işlerimiz üzerine, ulusça gönüllerimizin titrediğini bilirsiniz. Bu işlerin başında da Türk tarihini doğru temelleri üstüne kurmak, öz Türk diline değeri olan genişliği vermek için candan çalışılmakta olduğunu söylemeliyim. 1934 (Ayın Tarihi, Sayı: 12, 1934, s. 23)

Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilâtımızın dikkatli, alâkalı olmasını isteriz. 1932 (Atatürk'ün S.D. I, s. 358)

Türk dili kaynakları üzerinde edindiğimiz bilgiler, umduğumuzdan daha verimli çıktı. Şimdi, yalnız ana dilimizin öz varlıklarını bilmekle kalmıyoruz; bunların çok eski bir medeniyetin ilk ana dili olduğunu da öğrendik. (ibrahim Necmi Dilmen, Çığır Mecmuası, sayı: 74-75, 1939, s. 11;
Mahmut Atillâ Aykut, T.D.K. Yıllık 1944, s. 63)

Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili,dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. 1930 (Sadri Maksudi Arsal, Türk Dili için)

Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.
(Enver Behnan Şapolyo, 1951 Olağanüstü Türk Dil Kurultayı, s. 53)

Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti
için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkını, an'anelerini, hâtıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili
sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.
1931 (Afetinan, Türk Dili Dergisi, Sayı : 182, 1966 s. 90)

Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifadeye kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lâzımdır. Türk milletini ve Türk dilini, medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. (Mahmut Atillâ Aykut, T.D.K. Yıllık 1944, s. 63)

Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar, bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar. (Afetinan, Türk dili Dergisi, Sayı: 182, 1966, s. 91)

Klâsik etimoloji*'nin karışık görüşleri karşısında bizim teorimiz ve analiz metodumuz çok basit görünüyor. Fakat hakikat, ezelî ve ebedî hakikat, basittedir. Teorimizi bir dil kanunu olarak ilim âlemine tanıttığımız gün, Türklük için şanlı bir zafer günü olacaktır. (ibrahim Necmi Dilmen, Çığır Mecmuası, sayı: 74-75, 1939, s. 11; Mahmut Atillâ Aykut, T.D.K. Yıllık 1944, s. 63)

3. Türk Dil Kurultayı'na gelen yabancı dil bilginlerini kabulü esnasında söylemiştir :

Dünya dil âlimlerinin Türk âlimleriyle beraber çalışmaları, dil ilminin şimdiye kadar halledemediği birçok güçlüklerin hallini kolaylaştıracaktır. Bundan, büyük hakikatler de meydana çıkacaktır.
1936 (Ulus gazetesi, 25.8. 1936)
--spoiler--

devamı; (#963861)
Türk söz dizimi (sentaks) hakkında söylemiştir:

Türk, konuşurken önce somut şeyi, sonra soyut anlam bildiren kelimeyi söyler. "Ahmet geldi" der, çünkü Ahmet somut varlığı, geldi soyut anlamı ifade eder. Türkün tabiî söz dizimi budur. Bunu ancak heyecan, korku, şaşkınlık gibi haller bozabilir. 1935 (Abdülkadir inan, Atatürk ve Devrik Cümle, Türk Yurdu Dergisi,
Sayı: 286, 1960)

Daha çocukken, dersler, kitaplar arasında yuvarlanırken hissederdim ki bu dilin bir şeye ihtiyacı var. O ihtiyacın ne olduğunu, nasıl elde edileceğini bilmezdim. Fakat mutlaka bir şey lâzım olduğunu duyardım. 1928 (ibrahim Necmi Dilmen, Cumhuriyet gazetesi, 10. 11. 1941)

En iyi müdafaa usulü, taarruzdur. Şu halde dil alanında türemiş yabancılıklara saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim : Görelim, hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır?
dökülmeyenler, özleri ve arınmışları bulununcaya kadar biraz daha işe yarayabilir; geçici olarak!...
(Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk T. ve D.K.H., s. 64)

Yeni Türkçe kelimeler teklif edebiliriz. Bu yönde ısrarla çalışmalıyız. Fakat, Türk dilinin yapısını zorlamak olmaz. Bu bünye meselesini Türk dilinin olgunlaşma seyrine bırakmalıyız. Birkaç gün
önce Ahmet Cevat Bey'e söyledim : Ketebe, yektübü Arabındır; kâtip, kitap, mektup Türkündür.
(Abdülkadir inan, Atatürk Devrine Ait Bir Hatıra, Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 85, 1969, s. 21)

Türk dilinin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın vasıtasından faydalanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli; konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz. 1938 (Afetinan, Atatürk ve Dil Bayramı, Atatürk'e Saygı, T.D.K. s. 54)

Dil işimizde henüz bir oturmuşluğa varamadık; daha çok ve pek çok çalışmak lâzımdır.
1938 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 222)

Onları ortaya atmak lâzımdır. Millî zevkimiz hangisinden hoşlanır ve onu kullanırsa, o zaman sözlüğümüze koyalım. (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 213)

Söz konusu tabirler, uluslararası ilim sahasında kolaylıkla ilerlememize mânidir! Fen terimleri o suretle yapılmalı ki, mânaları ancak istenilen şeyi ifade edebilsin. (Akil Muhtar Özden, Atatürk'e ait Bilinmeyen Hatıralar, Yeni Mecmua, Sayı : 21, 1939)
--spoiler--

Bazı eklemeler de yapmak gerekirse; latin alfabesi, türk fonetik yapısınıa; en uygun alfabedir. Bu alfabe, yapılan araştırmalar sonucu seçilmiştir. Ayrıca, bu alfabeye de, damdan düşer gibi geçilmemiştir. Bir dönem, iki dil de kulanılarak, yeni alfabeye bir geçiş yapılmaya başlanmıştır. Ulu Önder, bizzat kendisi bile, notlarını arap alfabesiyle yazmaya devam etmiş, bu kurala uyan az sayıdaki yöneticiden birisi "ismet inönü" olmuştur.
halkını alim, prof, öğretmen, eğitmenlerden yüzyıllarca alıkoyup yüzyıllarca zır cahil bırakan zihniyetin ezilişinin adıdır. bir gecede neler neler olmuştur.
hakkında komik ve damdan düşme şeyler söylenen devrim.

efendim insan ne kadar okusa,ne kadar anlasa,ne kadar öğrense de öküzse öküz kalmaktan kurtaramaz kendini.türkiye müslüman bir devlettir ancak unutmayın ki türk ırkının araplıkla uzaktan yakından alakası yoktur.arap alfabesi man kafalı,öteden beri cahil,kandırılmış bir milletin simgesidir.öğrenme açısından da gayet zordur.* dahası arapça öğrenmeye gerek yoktur ki,türk milleti herşeyden önce türktür.bunu sakın unutmayın.

bu girişten sonra konuyu şöyle devam ettirmek mümkün,latin alfabesi okuma yazma oranını artırmak ve dünyaya alışmanın bir yoludur nitekim pek te başarılı olmuştur,iyi ki de olmuştur.dahası bu devrim pek çok devrimin ve bitme noktasındaki bir milliyetin kurtarıcısı olmuş,yüce başbuğ mustafa kemal atatürk'ün bir eseridir.aslı esası olmayan saçmalıklarla tukaka edilen bir eserdir.ancak bu ve bunun gibi önemli ve değerli hususlarda yorum yaparken bir takım türk düşmanlarına,bir takım nankörlere,bir takım yeşil yılanlara 2 defa düşünmelerini öneririm.

bu devrimle müslümanlığı karşı karşıya getiren bir takım kışkırtıcı aklıevvelede şunu söylemek isterim,artık bu memleketle ve bu memleketin diniyle uğraşmaktan,pay çıkarmaya çalışmaktan vazgeçin.kendi iyiliğiniz için vazgeçin.krallar dinlenirken soytarılar coşarmış diye bir laf vardır.unutmayın ki bu boyunduruk modeli fazla sürmeyecek ve bu bizansımsı,korkak ama kendi çapında kurnaz oyunlarınız bir gün o korkuyu verenle kesişicek,kaçacak delik arayacaksınız ve bu günler uzak değil.hiç şüpheniz olmasın...

beyin beyin diye feryat etmeye de gerek yok,hepimizde beyin var zaten rahat olun.
o yüzden arapçayla ve arapçıyla işimiz olmaz.

ps:bir türk japonyaya bedeldir.**
cok onemli bir devrimdir. alfabeler degismez, sabit olsaydi bugun hala hiyeroglif kullaniyor olurduk. alfabe degisiminin cok kotu, zararli oldugunu savunnanlarin gokturk alfabesini birakip arap alfabesine gecisimiz hakkindaki dusunceleri merak uyandirmaktadir.
açık açık arapçılık kokan başlıktır ne yazık ki. arapça harflerin kaldırılmasını "tarihten kopma" ya bağlamak en başta komiktir. türk tarihini "türk islam tarihi" sanmak ne kadar akıllıcadır, kendilerini ilim irfan sahibi insanlara teslim ediyoruz.
almanca'da, ingilizce'de, fransızca'da vs vs vs. hiç yabancı kelime bulunmadığını, tüm bu dillerin binlerce yıldır hiç bir etkileşime girmeden bugüne dek geldiğini zannedip, birkaç zerzevat, yemek adı falan vererek "bak bizim dilimiz zaten sırf arapça farsça" genellemesine gidebilen şahıslara sadece oku demek istiyorum.
en başta da: (bkz: linguistik)
yok çiniller kendi fonetiklerini kullanıyordu, hintliler kendi yazılarını kullanıyordu diye düşünüp harf devrimine gizliden gizliye dem vurmak isteyenler ve öyle türkçe savunucuları bakın işte bu şehirler ve adlar arapça ve yunanca kökenlidir diye düşünenler iyice bir okusun bakayım.

birinci, harf devrimi neden yapılmış bir bakalım. arapça türkçeyi fonetik olarak karşılamdığı herkes tarafından biliniyor ve bizim gibi ural-altay dil ailesine mensup dilleri hele hiç karşılamyordu, o yüzden dil ile fonetik arasında dengesizlik, başta kullanılan türkçe açısından büyük bir sorundu ve acilen de değişmeliydi, ayrıca okur yazar olmada da büyük engeldi (zira harf devrimi öncesi okuma-yazam bilen ile harf devrimi sonrası okuma yazama bilen arasında dağlar kadar fark var). ha önemli bir husus daha, esas harf devriminde yapılmak istenen latince harfler değildi, atatürk'ün isteği üzerine uygur alfabesi araştırıldı ancak uygur alfabesinin günün türkçesini fonetik olarak karşılamadığı dil bilimcileri tarafından belgeleri ile ortaya kondu, sonra fenike alfabesinin uygun olduğu tespit edil ancak fenike alfabesi de artık kullanılmayan bir alfabe olduğu için rafa kaldırıldı, bir ara kiril olabilir dendi, anacak atatürk kiril alfabesi dönemim sovyet rusyası'nın alfabesi olduğu için tehlikeli buldu ve kiril de rafa kalktı, en son latin harflerinde yapılacak bir düzenleme ile türkçe'nin latin fonetiğine iyi oturulduğu ve kullanış bakımından daha kolay olduğu tespit edildiği için bazı düzenlemeler ile latin kabul edildi, bazı cahil cüvelanın ve arap götü yalayıcılarının sandığı gibi bu latin alfabesi bize dayatılmadı uzun denemeler ve dil bilimcilerinin çalışmaları sonucunda en son elde kalan fonotiği karşılyan alfabe olduğu için kabul edildi. ayrıca, tüm bu model olan alfabelerin tek tek denemesin de dilbilimcilerden tutunda eski çağ tarhi ve dili uzmanı bir çok bilim adamı sayesinde yapılmış ve uygulamaya konulmuştur, birçok azeri kökenli dilci bu işte çok büyük yardımları olmuştur.

diğer bir konu da, bazıları işte şu kelime arapça kökenli bu kelime yunanca kökenli diye kendice bir eleştiri getirmiş, evet olabilir, bu toprakların 10000 yıllık bir tarihi vr en da 5000 yıllık bir yazı tarihi var, böyle bir uygarlıkta bu kadar çok etimolojik karmaşa olacaktır ve bu, bu ülkenin kültürel zenginliğidir, ayrıca da bu durumun harf devrimi ile alakası yoktur. bu farklı bir inceleme konusudur. ha bazı sistem düşmanlarının sık sık dile getirdiği ama zıçtığı bir konudur. ayrıca, 1950'lere kadar çok iyi bir şekil de çalışan türk dil kurumu daha sonra halen daha var olan bazı zihniyetler sayesinde kelime üretemez hale gelmiştir, ama yine türkçe kelimelerin derlenmesi ve günlük hayata kazandırılması konusunda iyi şeyler yapmıştır ve yapmaktadır. ayrıca, o sizlerin çok övdüğü arpaça ve arap yazısı dil kökeni olarak sümer kültürüne dayanır, yazı olarak arapça akad çivi yazısından devşirilmiştir.

merak edenler için: (bkz: samuel noah kramer tarih sümer de başlar)

evet, harf devriminden bile tc'ye demek vurmak isteyen kişileri görmek halen daha rahatsız edicidir! saçam, temelsiz ve çapsız dünya görüşleri ile karşı oldukları görüşlere bilgisizce saldıranlar her ortam da ve her yerde ellerine almaya mahkumdur. ayrıca öyle adamlar vardır ki: " arapça neden kalktı deyip",orta da yana yakına laf sokmaya çalışırlar ama kullandıkları nick latin alfabesindedir ve hem de ingilizce ve almanca kökenlidir tencere dibin kara senin ki benden kara misali.
--spoiler--
evet sanırım pratikte işe yaramayacak olsa da "an entry to end all entries" gibi bir şeye ihtiyacımız var, uğraşalım bakalım:

1. öncelikle harf devriminin nasıl yapıldığına değil, bu "bağların kopması" olayına değinmek istiyoruz başından beri ama siz sanıyorsunuz ki arap alfabesinden başka bir şey öğrenmeyelime çıkarıyorsunuz. hayır efendim, biz niye faşizm gibi kendine düşman arayarak bir şeyleri (şey bile arapça vay anasını) yerine oturtmaya çalışmışız? bunu sormuyoruz... arap alfabesi de, latin alfabesi de elbet öğrenilir, hem de çok kolay öğrenilir. yüzde 70 i atatürk olan ilkokul müfredatına bunlar da koyulur, bugün bütün japon-çin-arap okulları iki alfabeyi de okuyan bireyler yetiştiriyor.

2. arap alfabesi-latin alfabesini türkçe-arapça karmaşasına getirmeyin. türk alfabesi denen bir şeyin de orta asyada kaldığını unutmayınız. bu halde bizim göktürk alfabesine mi dönmemiz gerekiyordu? mazisi bile iki taşlık olan zavallı bir alfabeye...

3. okul sayısının az olması, yani okula gidenin az olmasının bir sonucunu arap alfabesine bağlama yalanına kanmayın. sanki arap alfabesiyle başlayan 10 öğrenciden 9 u bu alfabe zor diye öğrenemeyip eğitimini bırakıyordu da bu suç arap alfabesinin oldu. hiç kusura bakmayın, atatürk öldüğünde okuma yazma oranı eskisinden çok da farklı değildi, isteyen istatistiklere baksın, ben bakmıştım oradan biliyorum.

4. arap alfabesinin kaldırılmasının eskiyle bağların koparılması amacıyla olduğunu gururla söyleyen zevata da istanbul'un fethi gibi eskiye ait şeylerle gurur duymamalarını şiddetle tavsiye etmekteyim, madem bağlarımız kopacak adam gibi koparalım. camileri de kiliseye çevirelim, dinimizi de değiştirelim öyle mi?

5. arap harflerini kullanarak yazmak arapçayı öğreniyorsunuz anlamına gelmez. ilkokulu bitirdiğimizde w,q vb harfleri öğrenince ingilizce mi öğreniyor hale geliyoruz? ayrıca şu an suudiler arasında ingilizce bilen oranı da bizden fazlaysa tezlerinizi biraz gözden geçirmeniz gerekiyor.

6. arap harflerinin yanında modifiye edilmiş ve türkçe seslere tekabül eden harflerden de bihabersiniz, bu kesin. o yüzden türk dilyapısına uymuyor da demeyiniz arap alfabesi için, güleriz. (tabi, ş harfi latincede vardı, zaten latinler de türktü)

sonunda size söylemek istediğimiz şu, biz eskiyle bağlarımız kopsun istemiyoruz, çünkü ezik bir tarihimiz yok, ki olsa bile bizde o midesizlik yoktur. biz hem arap alfabesini seçmeli de olsa öğrenebilirdik diyoruz, harf "devrimine" ihtiyacımız olduğunu da düşünmüyoruz. kökü mazide olan atiler olarak da maziden ders almak dururken mazisi 2000 yıl önceki kurt hikayeleriyle sınırlı kalmayacak kişiler olamayacağımızı ifade etmeye çalışıyoruz.

bütün bunların yanında latin alfabesini de çok iyi kullanıyoruz, on parmak falan yazıyoruz, bayılıyoruz buna!

türk'üz, doğruyuz ve çalışkanız!
--spoiler--

öncelikle;

1. arap alfabesinin, latin alfabesi ile kolaylık derecesi oranında karşılaştırılması bile ilginçtir. günümüzde; nedense, her ne hikmetse, türkçenin bütün şiveleri, latin alfabesinde yazılmaktadır. insanlar, türk dil kurumunda* onlarca kişinin, çalışmasıyla aldıkları kararı, bugün hiçbir inceleme, akademik çalışma yapmadan, tek başlarına alabilmektedirler.

2. buna, arap alfabesinin, dönem itibariyle yalnızca müslüman devletlerin kullandığı bir alfabe olduğunu, ve alfabe seçilirken diğer ülkelerle ilişkilere uygun olarak seçildiğini belirterek katılmaktayım

3. bu maddeye da katılmaktayım.

4. bunu anlamak için, demagoji yapmadan, neden istanbul'un başkent seçilmediğine bakarak anlayabilirsiniz. yeni kurulan bir devlet, eski devletin devamı olarak görülmek istenmemiştir.

5. şu an arap alfabesini kullanarak türkçe yazmanın gereğini, lütfen bir insanoğlu bana açıklayabilir mi? o halde, neden japon alfabesini, ya da çin alfabesini değil de arap alfabesini seçiyoruz? özel bir ilgi mi duyuyoruz milletçe araplara?

6.
--spoiler--
Dönemin Maarif Vekili Mustafa Necati Beyin çalışmaları ile 26 Haziran 1928'de bir Dil Encümeni kuruluyor. Bakanlar Kurulu kararı ile 26 Haziran 1928 tarihinde resmen çalışmaya başlayan Dil Encümeninde Falih Rıfkı Atay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın, Ahmet Cevat Emre, Ragıp Hulûsi Özdem, Fazıl Ahmet Aykaç, Mehmet Emin Erişirgil, ihsan Sungu Beyler bulunmaktaydı. Bu Encümen Latin alfabesi temelinde fakat her yönü ile Türkçenin ses yapısına uygun bir millî Türk alfabesi hazırlama görevini yüklenmiş bulunuyordu. Kısacası tarihsel bir gelişim söz konusu.
--spoiler--
buyrun şüklü haluk akalın'dan, tdk başkanından, bir akademisyenden bir görüş. sizin de akademik görüşlerinizi beklerim.

7. sanılıyor ki; bir günde alfabe silindi, herkes cahil kaldı. konuyla gerçekten ilgilenen bir kişi, mustafa kemal atatürk'ün bile, notlarını uzun süre arapça olarak yazdığını görecektir.
--spoiler--
Türk harfleri, geriye dönüşü olanaksız biçimde hayatımıza yerleşmiştir. Bununla birlikte bunun tartışması halen devam etmektedir. Tutucuların dışında, radikal ve ilerici çevrelerden de bazı eleştiriler gelmektedir. Bu daha çok, Türkiye tarihine ilerici ve bilimsel bir yorumla yaklaşma çabasında olanların, birincil tarih kaynaklarına yönelmekte çektikleri sıkıntıdan ileri gelen bir tepkidir ( Ortaylı, 1977,407).

Latin harfleri kültürel yaşamımızı etkileyen önemli devrimlerden birisidir. Latin harflerinin kabulü de, bir çok devrimde olduğu gibi karşıt görüş ve düşüncelere sahne olmuştur. Çeşitli grup ve çevrelerce eleştirilmiş, toplumsal yapıya etkileri tartışılmıştır.

Arap harflerinden yeni harflere geçişin bir anda okuryazarları da okumaz yazmazlar haline dönüştürüp yayın hayatında bir durgunluk yaratacağı sanılmıştır. Kocabaşoğlu (1978) böyle bir durgunluğun olmadığını, 1923-1928 yılları arasında yayınlanmış eski harf Türkçe kitapların yıllara düşen sayısının 580-940 arasında değiştiğini ; oysa Harf Devrimi'nin başladığı yıl olan 1928'in son aylarında 99, 1929'da 591, 1930'da 870 ve 1931'de 919 kitabın yeni harflerle yayınlanmış olmasını, kitap yayıncılığının olumsuz yönde etkilenmediğinin göstergesi olduğunu ifade etmektedir.

Öte yandan yeni harflerin kabulü, 1929-1930 ders yılında, okul,öğretmen ve öğrenci sayılarındaki önemsiz azalmalar dışında, eğitim alanında, ileri sürüldüğü gibi bir tahribat yapmamıştır. 1929-1930 yılında gözlenen gerilemelere karşılık, 1930-1931 ders yılından başlayarak ( öğretmen okullarına ilişkin veriler dışında) her alanda ilerleme sağlanmıştır. Açıkça görülmektedir ki Harf Devrimi, milli eğitimin gelişmesi için potansiyel olanakları beraberinde getirmiş, ancak sonraki yıllarda bu olanaklardan gerektiği gibi yararlanılamamıştır. Dolayısıyla harf değişikliğinin, yaygın ve örgün eğitim alanında olumsuz etkiler yaratacağına ilişkin kehanet kesinlikle yadsınmıştır ( Kocabaşoğlu, 1978, 115).

Latin Harflerinin kabulü konusunda tutucu çevrelerin dışında, bazı radikal ilerici çevrelerden de eleştiriler geliyor. Bu grubun eleştirileri daha çok, Türkiye tarihine ilerici ve bilimsel bir yorumla yaklaşmak istediklerine, birincil tarih kaynaklarını kullanmakta çektikleri sıkıntı ve olanaksızlıktan ileri gelen bir tepki olarak değerlendirilebilir. Oysa bu durum harf devriminin yarattığı olumsuz bir sonuç değildir. Çünkü dil sürekli değişen bir öğedir. Özellikle Türkçe yüzyıllardır en hızlı değişim geçiren dillerdendir. Dil ve tarih kaynaklarındaki zamanın getirdiği imla, sentaks farklılıkları gibi olaylar nedeniyle bu kaynakları inceleyip işlemeye salt Arap harfleri bilgisi yetmez. Tarihi metinleri okuyup değerlendirmek bütün ülkelerde her aydının değil, ancak karşılaştırmalı filoloji, etimoloji, tarih bilgisine sahip uzmanların becerisidir (Kocabaşoğlu, 1978, 123).
--spoiler--
bye-bye türkçe, oktay sinanoğlu, sf. 51

3. Atatürk'ün ikinci kurtuluş savaşı başlıyor

türklüğün 1920'lerde verdiği ikinci kurtuluş ve bağımsızlık savaşı ilk alfabe ile başladı. arap harfleri, gene iyi niyetle, islam'a duyulan saygı dolayısıyla alınmıştı. ama türkçe'ye uymuyor, onu köstekliyor, arapça, farsça sözcüklerin kullanılmasını ise kolaylaştırıyordu. arap yazısı arapça da öyle olduğu için sessiz harflere dayanıyor, türkçe ise sesli harflere dayandığından bu yazı ile yazılması onu boğuyordu: oysa ki islam, kalıbı, şekli değil, manayı, niyeti, ifadeyi temel alır. ifadeyi, manayı kolaylaştıracak her değişiklik islam'ın ruhuna uygundur.arap harfleri herine türkçe'ye tıpatıp uyan yeni türk harflerinin getirilişi islam'ın hassasiyetine bir darbe vurup, frenkçe'ye sarılmak için değil, türk'ün ifadesini, ruhuna dönüşünü kuvvetlendirebilmek içindir.

kısa zamanda ilk zafer kazanıldı. türkçe, kendisini matematik kadar kesinlikle tespit edebilen ve başka dillerde az görülür derecede kudretli ve verimli bir yazıya, yeni türk yazısına kavuştu.
halk içerisinde okuma yazma bilenlerin oranını sıfıra yaklaştırmış olduğu sonucunu çıkartmanın yanlış olduğu devrilim. zira birçok türk yazarın ve konuşurun tarihî hakikatleri değiştirme gücüne sahip sayfalarca yazıları ve saatlerce süren kıyl-ü kaalleri bu sonucu ortadan kaldırabilmiştir.
(prof. s.nikolayev - moskova devlet üniversitesi türkoloji fakültesinde türkiye türkçesi anabilimdalı başkanı- "türkiye türkçesinin son yüzyıldaki değişimleri" adlı kitabından, sayfa 31)

türkiye'de harf devrimi esnâsında halkın okuma-yazma oranının azaldığı iddiası yanlıştır. çünkü yöneticileriyle yüzyıllarca "aralıksız" süren askerî çatışmaları ve toplum yapısının evrilerek hiçbir jakoben uygulamaya ya da dış etkiye ihtiyaç duymadan cumhuriyet rejiminin ortaya çıkışını kaçınılmaz kılması ile bildiğimiz türk halkı, tesbit edebildiğimiz kadarıyla 1644 senesinden beri latin harflerini gizli olarak öğrenmekte ve çocuklarına öğretmekteydiler. harf devrimi esnasında Türkiye'de halkın %99,7'si latin harfleri ile okumayı ve yazmayı bilmekteydi. konu ile ilgili olarak o yıllarda tutulan istatistiklerin daha düşük rakamlar vermesininin ise bir istihbarat oyunu olduğunu düşünüyorum.
(prof.dr.mutombo gerhard katanga - namibya'daki windhoek alman üniversitesi'nde siyaset bilimi kürsüsünde çalışmaktadır. aynı zamanda namibya haberalma servisi başkan yardımcısıdır.- 23.15.1971 tarihinde "The Washington Post" gazetesindeki röportajından alıntı.) * *
uluslararası platformda latin alfabesi kullanmayarak her zaman 5 - 0 yenik başlayan bir ülke için kader anlarından birisi dir. harf devrimi. adı üzerinde;
devrim.
(bkz: turk devrimi/#1502160)
yüce atatürk'e gerçekleştirdiği için sonsuz minnetkar olduğum değeri ölçülemez devrimdir. o kargacık burgacık arap harflerinden kurtulmamızı sağlamıştır.
geçmişle bugün arasındaki bağdan bahsedenler türk alfebesinin ilk halini yani göktürk alfabesini bilmeden konuşanlardır. yazıktır günahtır.
geri kalmış medeniyet dilinden ilerici, bilimle, sanatla uğraşan medeniyet ortamına girişin temelini atan inkilaptır. *