bugün

Aa ben hansel ve krater olarak biliyordum vay amk.
Ulan 40 tane enrty girilmiş;

Biri de dememiş ki hansel ile gratel değil

Hans ile gratel.(hans and gratel)

Bir yaşıma daha girdim resmen.
cadının hastasıyım.

negzal besliyo çocukları.
ispanyollar çok güzel yapmış ve farklı yorum katmışlar. Cuentame un cuento mini dizisinin içindeki hikayelerden biri olan Hansel ve Gratel değişik anlatım biçemiyle izleyiciyi düşündürüyor. Ispanyolcanız yoksa anlamanız zor olabilir, ama ispanyolca bilenler eminim ki çok sevecekler.
annemin ilkokula yeni başlayan kuzenlerime hediye ettiği kitap.. çocukken okumuştum tabi ama o zamanlar nedense dikkatimi çekmeyen çok önemli bir detayı kuzenlerime kitabı okurken yakaladım.. hansel ile gretel, şu meşhur cadıdan kurtulmak için kitabın sonunda cadıyı cayır cayır yanan sobamsı bir ocağa atıyorlar artık her neyse kadını yakarak öldürüyorlar yani.. kimse de bu nedir aga demiyor bi de utanmadan resmetmişler bu sahneyi.. yemin ederim ürperdim..
Farklı versiyonlarına rastlanılsa da genel olarak Hansel ve Gretel masalını Grimm Kardeşler’in derlemelerinden öğreniyoruz. Ancak benzer özelliklere sahip bir anlatının onlardan da önce var olduğu bilinmekte. Böylece genel olarak bu masalın aslında Alman kökenli olduğu düşüncesine varılmakta. Peki Grimm Kardeşler’den yola çıkarsak bu masalın konusu, anlattığı ve de asıl önemlisi şeylerinin ardında yatırdığı ne? Türkçe örneklerine ulaşılsa da ben Grimm Masalları’nda yer alan ingilizce bölümden çevirirek yapacağım analizi, böylece daha doğru bir şekilde ele almış olacağız.

Hansel ve Gretel iki küçük kardeştir ve annelerinin ölümünden sonra oduncu babaları başka bir kadınla evlenir. Ancak yoksulluk ve kıtlık geçimlerini oldukça zorlar, nihâyetinde üvey anneleri babalarına bir fikir verir: Bu yokluk içerisinde birlikte yaşarlarsa hep birlikte öleceklerdir ancak eğer çocukları ormanın içine götürüp bırakırlar ve onları ölüme terkederlerse en azından karı koca olarak kendileri kurtulabileceklerdir. Fakat başta adam buna yanaşmaz, bunu bir baba olarak nasıl yapacağını belirterek karşı koyar. Kadınsa tam olarak şunu söyler:

“O you fool,” said she, “then we will all four starve;you had better get the coffins ready! / Seni aptal, dedi kadın, o zaman dördümüz de açlıktan öleceğimize göre tabutları hazırlasan iyi edersin! Kadının “Seni aptal!” diyerek hitâp etmesini aklınızın bir köşesine yazın, tekrar döneceğim buraya.

ilginçtir, burada her ne kadar yoksulluk, iyilik, kötülük açısından masal işleniyor olsa da asıl mesele bir kadın – erkek meselesidir. Peki nasıl?

Kadının bu teklifine baba aslında pek de dayanamaz ve öneriyi kabul eder. Açlıktan o gece uyuyamayan çocuklar ise bu konuşmalara tanık olurlar ve küçük kız kardeş olan Gretel ağlamaya başlar ama Hansel hemen susturur onu ve üzülmemesini, bir yol bulacağını söyler. Ardından gecenin karanlığında gizlice dışarı çıkar ve çakıl taşları toplayıp bunları cebine doldurur. Sabah olduğunda üvey anneleri yanlarına gelir ve uyuyan çocuklara:

“Get up, you lazybones; we are going into the forest to cut wood.” / Uyanın artık sizi tembel kemik torbaları, ormana odun kesmeye gidiyoruz. der.

Kadının hitâbı yine aynıdır ve bu şekilde çocuklara olan vurdumduymazlığını, tıpkı eşine de olduğu gibi belirtmektedir. Velhâsıl çocuklar kalkar ve evden çıkarlar. Tam ormana yürürken Hansel dönüp eve bakar ve babası ona niye dönüp dönüp eve baktığını sorar. Hansel ise, çatıda, kendisine “Hoşçakal.” diyen yavru kediye baktığını söyler. Ancak buna karşılığı babasının değil yine kadının verdiğini görmekteyiz. Burada erkeğin sözüne karışan bir kadın söz konusudur ve verdiği cevap şudur:

“You youngfool,” said the woman, “that is not your kitten, but the sunshine on the chimney pot.” / Seni küçük aptal, dedi kadın, o senin yavru kedin değil, sadece bacanın üzerine düşen güneş ışığı. Kadın söze karışmış, erkeğine / kocasına söz hakkı vermeden onun öz çocuğunu üveyliğiyle azarlamış, üstelik yine aynı hakaret içeren kelimelerle bunu yapmıştır. Burada ayrıca kadının Hansel’i masalsılıktan çıkarıp gerçeğe çivilemesi önemlidir. Öyle ki bu sık sık karşımıza çıkacaktır.

Yolculuk devam ederken Hansel yere çakıl taşlarını atmaya devam eder ve planına göre bu taşları ay ışığında takip ederek evlerini bulabileceklerdir. Dönüp dönüp eve bakması da bu nedenledir. Bir süre sonra ormana gelirler, üvey anne ile baba bir ateş yakarlar ve anne çocuklara ateşin yanında durmalarını söyler ve biraz odun kestikten sonra babalarıyla onları almaya geleceklerini söyler. Biraz da ekmek verir onlara, acıkınca yemeleri için. Çocuklar beklemekten yorgun düşer, acıkırlar ve uykuya dalarlar. Fakat uyandıklarında gecedir ve üvey anneleri ile babaları gitmiştir. Gretel ağlamaya başlar ve Hansel onu susturup biraz daha beklemeleri gerektiğini söyler. Ay ışığını bekledikten sonra taşları takip edip tekrar eve giderler. Masaldan aktarıyorum, zîrâ burada açık bir anne – baba farkı vardır:

“They knocked at the door, and when the wife opened it and saw itwas Hansel and Gretel she said, “You naughty children, why didyou sleep so long in the wood? We thought you were never cominghome again!” But the father was glad, for it had gone to his heart to leave them both in the woods alone.” / Kapıyı çaldılar ve kadın Hansel ile Gretel’i gördüğünde: Sizi yaramaz çocuklar! Neden ormanda bu kadar süre uyudunuz? Sizin eve asla gelmeyeceğinizi düşündük! dedi. Ama baba memnundu, çünkü çocuklarını ormanda yalnız bıraktıktan sonra kalbi onlarda kalmıştı.

Babanın en az üvey anne kadar sorumlu ve suçlu olduğu bu durumda, çocukların eve dönmesi sonucu yaşananlar anlatılırken kadın tavrıyla yere serilir ancak aynı baba hüzünlü ve üzgün olarak lanse edilir. Elbette bundan sonrasında baba çocuklarına sahip çıkacak ve üzerlerine titreyecekse bu normaldir. Ama masal böyle devam etmez, nitekim yine kadın eliyle olay tekrarlanır ve masal şöyle devam eder:

“Everything is finished up; we have only half a loaf,and after that the tale comes to an end. The children must be off; we will take them farther into the wood this time, so that they shall not be able to find the way back again; there is no other way to manage.” The man felt sad at heart, and he thought, “It would be better to share one’s last morsel with one’s children.” But the wife would listen to nothing that he said, but scolded and reproached him. He who says A must say B too, and when a man has given in once he has to do it a second time. / Her şey bitti işte, sadece yarım somun ekmeğimiz kaldı ve ardından hikâye bitiyor. Çocuklar olmamalı artık, onları bu sefer ormanda daha uzağa götüreceğiz ki böylece geri dönüş yolunu tekrar bulamayacaklar, eve dönecekleri bir başka yol olmayacak. Adamın kalbine bir acı düştü ve “Birisinin son lokmasını çocuğuyla paylaşması daha iyidir.” dedi. Ama kadın, adamın söylediklerini dinleyecek değildi ve onu azarlayıp kınadı. Eğer adam A dediyse B de demek zorundaydı ve bir adam eğer bir kez kabul etmişse ikinci kez de bunu yapmalıydı.

Sonuç olarak iyi olarak gösterilen baba, yine kadının kurbânı olur, yine aynı şeyi yapmayı kabul eder. Ancak kadın eleştirilirken babaya bir eleştiri yoktur. Masal devam eder. Bu konuşmayı çocuklar yine duyarlar ve Gretel tekrar ağlamaya başlar. Hansel yine aynı tepkiyi verir ve kardeşine seslenir:

“Don’t cry, Gretel, and go to sleep quietly, and God will help us.” / Ağlama Gretel, ve haydi git sessizce uyu. Tanrı bize yardım edecek.

Tanrısal beklentinin masala ilk kez girişi böyle olur, fabl özelliği taşıyan bu masalda zıtlıklar, acılar üzerinden Tanrısal beklenti oluşur. Fakat Hansel ilk seferde de olduğu gibi dışarı çıkıp taş toplayacağı sırada uyanık olan üvey annenin odanın kapısını kilitlemesi sebebiyle odadan ayrılamaz ve gün doğduğunda üvey anneleri odalarına gelir, onları uyandırır ve yola koyulurlar. Tıpkı ilk seferde de olduğu gibi onlara ilkinden daha az olmak üzere biraz ekmek verir ve yola çıktıklarında Hansel bu ekmeklerin kırıntılarını yola döker. Anlaşılmasın diye de sık sık eve bakar ve yine babası ona neye baktığını sorar, Hansel bu sefer, çatıda, kendisine “Hoşçakal.” diyen güvercine baktığını söyler. Ancak yine kadın araya girer ve hitâbet aynıdır, bu yolla Hansel’in masalsı gerçekliği acı verici kadın eliyle gerçekliğe kavuşur:

“You fool,” said the wife, “that is no pigeon, but the morning sun shining on the chimney pots.” / Seni aptal, dedi kadın, çatıda güvercin yok, bu sadece bacanın üzerine düşen gün ışığı.

Tekrar ormanın yolu tutulur, ilkinden çok daha uzağa götürülür çocuklar ve kadın yine onlara ateş yakıp burada beklemeleri gerektiğini, odun kesme işi bitince gelip kendilerini alacaklarını söyler. Çocuklar yorulur, acıkır ve uykuya dalarlar. Uyandıklarında gecedir ve terk edilmişlerdir. Gretel ağlamaya ve hemen eve gitmeye karar verir fakat Hansel onu yine durdurur ve ayın doğmasını beklemeleri gerektiğini söyler. Ancak ay doğduğunda ekmek kırıntılarından iz yoktur çünkü kuşlar hepsini yemişlerdir. Böylece yer yer dolanmayla, yer yer üzüntüyle, yer yer de buldukları çilekleri yiyerek çocuklar tam üç gün boyunca ormanda korku ve açlık içerisinde kalırlar. Umutları tükenmişken sonunda bir kuş sesi duyarlar, şarkı söylemekte olan bir kuştur bu ve masalın en önemli kısmına giriş sağlanır. Kuşu takip ederler ve her tarafı pastadan, tatlıdan yapılmış harika bir ev görürler. Açlık içindeki çocuklar hemen eve giderler ve Hansel çatıyı yemeye başlarken Gretel de pencereden bir parça alır. Rüya gibidir her şey ve birden içeriden bir ses duyarlar. Oldukça yaşlı bir kadın onlara nasıl buraya geldiklerini sorar ve onları içeri dâvet eder. içerisinin de son derece güvenli olduğunu belirtip onlara yiyecek bir şeylerle birlikte iki de yatak verir. Hansel ve Gretel, tıpkı cennetteymiş gibi huzurla uyurlar. Ta ki uyanana kadar. Öyle ki uyandıklarında kadın Hansel’i ahıra hapsedip Gretel’i tehdit eder ve ona her gün kardeşini besleyip, kilo almasını sağlayacak şekilde yemekler yapmasını söyler. Bunun geçtiği bölüm ve kadının hitâbeti ilginçtir. Masalın belki de en kilit noktalarından birisidir:

“Get up, lazy bones; fetch water, and cook something nice for your brother; he is outside in the stable, and must be fattened up. And when he is fat enough I will eat him.” / Uyan artık seni tembel kemik torbası, suyu al ve kardeşin için güzel bir şey pişir. O ahırın içinde ve şişmanlaması gerekiyor. Şişmanladığı zamansa onu yiyeceğim.

Böylece Hansel iyice kilo alacak ve kadın da onu yiyecektir. Gretel ağlamaktadır her gün ama başka yapabileceği bir şey de yoktur, yaşlı kadın – ki cadı diye geçer sık sık adı- her gün Hansel’in parmağını yoklar ve kilo alıp almadığını görür. Hansel ise bir tavuğun ince kemiğini ona uzatır ve gözleri çok zor gören kadın bunu fark etmez. Böylece Hansel tam dört hafta geçmesine rağmen hâlâ inceciktir ama cadı sonunda dayanamaz ve Gretel’e çok çabuk suyu ısıtmasını ve yarın Hansel’i yemiş olacağını söyler. Burada Gretel hüzünle ağlar ve tekrar duâ kısmı gelir:

“Dear God, pray help us!” cried she; “if we had been devoured by wild beasts in the wood at least we should have died together.” “Spare me your lamentations,” said the old woman; “they are of no avail.” / Yüce Tanrım, yalvarırım bize yardım et! diyerek ağladı, eğer vahşi hayvanlar tarafından ormanda yenseydik en azından birlikte ölmüş olurduk. Feryatlarını benden uzak tut, dedi yaşlı kadın, hiçbir değerleri yok.

Cadı olarak betimlenen bu acımasız kadın, zavallı kızın Tanrı’ya yakarışı karşısında vurdumduymazdır ve tüm bu ağlama, sızlama ve duâların bir işe yaramayacağını belirterek aslında Tanrısala karşı çıkan bir şeytan olarak konumlanır. Öyle ki masalın geçtiği Orta Çağ Avrupasında, kıtlık, savaş ve yoksulluk nedeniyle çocukların ormanlara bırakılması yer yer rastlanan bir şey iken bir diğer önemli nokta da Orta Çağ Avrupasındaki Cadı Avı’dır. içlerine şeytan girdiği gerekçesiyle pek çok kadın bu dönemde kazığa bağlanmış, yakılmış hattâ Heinrich Kramer ve Jacop Sprenger tarafından 1486′da yazılıp 1487′de Almanya’da yayımlanan Malleus Maleficarum adlı kitap, cadıların nasıl tespit edileceğine, onların nasıl öldürülmeleri gerektiğine dâir bir kitap olarak binlerce kadının yakılmasına neden olmuştur. Toplumun kadın üzerindeki tahakkümü bu dönem Avrupasında ayyuka çıkmış ve bu da Tanrısallık eliyle yapılmıştır. Bu yakma olayını unutmayın, devam ediyorum.

Kadın Hansel’i zincirli olduğu yerden çıkarır ve Gretel’e hazırlattığı kızgın fırına atmak için onu tutar. Kadının Hansel ve Gretel’i ilk ele geçirdiğindeki dış görünüşüne dâir betimleme burada önem taşır:

“The witch’s eyes were red, and she could not see very far, but she had a keen scent, like the beasts, and knew very well when human creatures were near.” / Cadının gözleri kızıldı ve uzağı pek göremiyordu ama keskin bir şekilde koku alıyordu tıpkı hayvanlar gibi ve bir insanın yanında olup olmadığını böylece çok iyi biliyordu. Gözlerdeki kızıllık ve iyi koku alma, onu şeytânileştiren ve onu insandan tamamıyla ayıran bir hayvan izlenimi yaratıyor ve böylece cadı, bir insandan çok şeytâni bir hayvan olarak ele alınıyor.

Her şey hazırdır ve kadın Hansel’e fırına girmesini söyler, Hansel ise fırının ağzının çok dar olduğunu ve buraya giremeyeceğini söyler, kadın diretse de Hansel aynı şeyi söyler ve sinirlenen kadın ona:

“Stupid goose,” said the old woman, “the opening is big enough, do you see? I could get in myself!” / Kaz kafalı aptal, dedi kadın, giriş yeterince büyük görmüyor musun? Ben bile buradan girebilirim! der. Ve asıl aptal olarak kendisi fırına girdiği anda Hansel onu hızla fırının içine iter ve kapağı kapatır. Böylece cadıyı “yakmayı” başarmış olur. Orta Çağ cadılığı ile paralel olarak anlattığım bu hikâyede cadı olarak anlatılan zâlim kadının da fırında yanmasını sanırım siz de paralellik üzerinden fark etmişsinizdir. Burada bir diğer ilginç nokta ise, kadının tıpkı masal başındaki üvey anne gibi hep hakaretler ile çocuklara seslenmesidir. Nitekim son sözleri de böyle olmuştur.

Hansel ve Gretel kurtulurlar ve evin içinde, bazı köşelerde çok değerli pırlantalar ile değerli taşlar bulurlar. Bunları alarak mutlu bir şekilde evi terk ederler ve yola koyulurlar. Fakat evlerine varacakları yolu bilmedikleri bir sırada karşılarına büyük bir nehir çıkar. Ne bir köprü vardır ne de karşıya geçmelerini sağlayabilecek herhangi bir şey. Zora düşen masal karakterlerinin başlarına geldiği gibi burada fabl özellikleri ortaya çıkar ve nehir üzerindeki bir ördeğe rastlarlar. Ördeğe kendilerini karşıya geçirmelerini söylerler ama ikisini taşıyamayacağını belirtir ördek. Bunun üzerine çözüm Gretel’den gelir ve Hansel’e, ördeğin üzerinde ayrı ayrı karşıya geçebileceklerini söyler. Öyle de yaparlar ve sonunda orman içerisinde ilerledikçe etraf onlara tanıdık gelmeye başlar, nitekim babalarının evlerine sonunda varırlar. ilginç nokta, babalarının kendilerini iki kere öldürmeye kalkışmasına karşın, üvey annenin de olduğu eve tekrar dönmeleridir. Eve varır varmaz, babalarını görürler, babaları onları ormanda bıraktığından beri sessiz ve üzgündür, üvey anne de ölmüştür. Hansel babalarına kavuşur kavuşmaz ona değerli taşları gösterir, hep birlikte zenginlik ve mutluluk içinde yaşarlar.

Sonla ilgili ciddi meselemiz şu: ilk olarak çocukların yine o eve gitmeleri bir sorun ancak ormanda yalnız kaldıkları ve korktukları için bunu yapmalarını anlayabiliyoruz. Asıl meselemiz ise şu, benzer kelimeleri kullanan, benzer özelliklere sahip olan üvey anne ile cadı arasında müthiş bir paralellik var. Öyle ki evdeyken üvey annenin çocuklara yaptığını ormanda kaybolduklarında cadı yapar. Üvey anne, çocukları hayatta kalabilmek, karnını doyurabilmek için ormana bırakır, cadı ise karnını doyurabilmek için Hansel’i besler. Cadı fırında yakılıp öldürüldükten sonra çocuklar eve varır ancak eve geldiklerinde üvey anne de ölmüştür. Biz burada Yapısalcılık’ın temel mesele olarak ele aldığı zıtlıklar üzerinden anlamlandırmayı görmekteyiz. Buna göre anne ve baba güvenliği sağlayan iki temel kavram iken, anne dışında bir kavram olan üvey anne tehlikeli, güvensiz bir durumdur. Pek çok masal ve günümüz anlatımlarında dahi üvey anne figürünün hep tekinsiz ve tehlikeli olması bununla ilişkilidir. Nitekim üvey anne ile her şeyi tek tek birlikte yapan baba, sırf öz olduğu için yine de affedilir ve çocuklar eve döndüklerinde onu sorgulamazlar bile.

Son olarak…

Kadının toplumsal konumu ataerkil düzende salt bir ev içi durum olarak algılanmaz ki masallara, anlatılara, sinema ve haberlere kadar pek çok alana bu şekilde dâhil olur. Hansel ve Gretel masalının özünde de aslında Orta Çağ’ın hâkim feodal yapısının getirmiş olduğu sınıfsal durum, kıtlık ve erkek egemen yönetim anlayışı söz konusudur. Böylece üvey olan kadın, Tanrısal gazâbı şeytâniliği ile üzerine çeker, kocasının sözüne karışır, öz olmayan çocuklarına kötülükler yapar, onlara hakâret eder, kendi tokluğu için onları harcar ve hak ettiğini de yine “Yakılarak”, yâni Tanrısal olarak öder. Gretel’in pasif durumda iken Hansel’in hep baskın durumda olması da bununla ilgilidir. Açlık içerisinde şeytanın tuzağına düşmüş olan çocukların açlıklarından ötürü zenginlik ve huzur saçan eve adeta saldırmaları da ezilen, yoksul bırakılan sınıfa bir uyarıdır: Eğer şükretmek yerine sizin olmayan şatafatlı ev ve yiyeceklere saldırırsanız şeytâni olanın yanına gitmiş olursunuz. Yine her şeye karşın babanın affedilir ve bağışlanır olması ancak annenin üveyliğinden ötürü bir cadı olarak konumlandırılıp Tanrısal olarak ceza görmesi gerektiği düşüncesi, Orta Çağ masallarının aklımıza kazıdığı kodların sonucudur.

yalnızlar mektebi/ Cem Evrim Aslan
2007 yapımı modern güney kore versiyonu da vardır.
(bkz: Henjel gwa Geuretel)
http://www.imdb.com/title/tt1002567/
Grimm Kardeşler' in masalının ilk baskısında oduncunun eşi üvey anne değil annedir. Anne, kocasını öz çocuklarını terk etmeye ikna eder. Bu değişiklik, çocukların masaldan rahatsız olmaması için özellikle yapılmış gibidir.
Edit: Açlık, savaş, salgın hastalıklar ve diğer sebeplerle çocukları ormanda bırakmak, özellikle geç ortaçağ dönemindeki kriz sırasında bilinen bir uygulamaydı.
hangısının kız hangısının erkek oldugunu bır turlu aklımda tutamadıgım masal kahramanı kardeslerdır.
iki obur katil velettir, öğretici olmayı geçtim komik bile olamaz. daha iyisi için dede korkut hikayeleri.
çocukken ablamı kaybedersem geçtiğim yollara ekmek kırığı bırakarak beni bulmasını sağlayacaktım hansel ve gretel gibi.*
o kadar inanmıştım ki buna. hiç unutmayayım diye sürekli anlattırırdım hikayeyi.*
bir gün pastadan bir ev görürseniz sakın gitmeyin. bu ihtimale göre sizi yiyecek bir cadı da muhtemelen o pastanın içinde yaşıyor. o nedenle uzaklaşmayın kapının önünde oynayın.
çocukların ruhunda derin izler bırakan masal. korku filmi tadında gerilim dolu bir öykü.

Evimi kim kemiriyor bakayım?; Bakmışlar ki kapıda yaşlı, sevimli bir teyze duruyor. Yaşlı kadın onları içeri almış, bir güzel yedirmiş içirmiş. Sonra Hansel ve Gratel derin bir uykuya dalmışlar.

Sabah kalktıklarında anlamışlar ki o sevimli yaşlı teyze aslında çocukları yiyen bir cadıymış. Ancak Hansel çok zayıf olduğundan onu böyle yemek istemiyormuş. Önce şişmanlatıp öyle yemek istiyormuş. Hanseli bir odaya hapsetmiş.

--spoiler--
Çocuklar cadıyı öldürdükten sonra anne veya üvey annenin de ölmüş görünmesi, pek çok yorumcuya göre anneyle cadının aynı kadın olduğunu veya araladınra bir bağ olduğunu ima etmektedir..
--spoiler--

sonu mutlu bitmiş!

yıllar sonra tekrar okurken, bir an üvey anne kocasını kötü yola düşürecek diye korkmadım değil. *
behzat amirimizin selim ve cevdet' e taktığı lakap.
görsel
tim burton tarafından filmi çekilesi masal.
yavuz'un minibüsü'nde hanzo ile grato olarak makarası yapılan hikaye.
erken çocukluk dönemimi hezeyanlar içinde geçirmeme sebep olan, annemin söylediğine göre her duyduğumda içimi çeke çeke ağladığım, ekmekleri takip eden üvey anne elinde büyüyen iki bahtsız kardeş masalı. hala içim fena oluyor lan yazık.
babaları tarafından ormanda yokluga terkedilmiş, aklı fikri şeker olan 2 salak kardes..
bigün de urfalı bi cadıya denk gelseler de çiğköfteden ev yeseler dediğim masal çocukları.
Ekmeği önemini belirten bir masaldır. Küçükken de saçma gelirdi halen saçma geliyor.
(bkz: edi ile büdü)
ata demirel'in gösterisinde şahane bir ege ağzıyla anlattıgı masal kahramanları.
türkiye versiyonu için :
http://www.sakarya.pol.tr...z/29072003yenisakarya.jpg
http://www.fotokritik.com/715416