bugün

Altmışlı yıllarda çok tartışılırdı, bizde sınıflar var mı yok mu, varsa nelerdir?

Çünkü 'imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz' palavrasını artık kimse yutmuyordu. Daha önceleri de yutmuyordu da, artık Türkiye'de insanlar 'ağızlarını açabilmeye' başlamışlardı.

Osmanlıcılar 'kerim devlette sınıf olmaz, sınıfları cumhuriyet yarattı' şeklinde kendilerini kandırıyorlar, komünistler kara kaplıya (pardon, kırmızı kaplıya) bakıp 'feodalite de vardır burjuva da' şeklinde yanılıyorlardı.

Bizim kuşağın 'ülkemiz emperyalizmin pençesinde yarı sömürge, yarı feodal bir ülkedir' sloganı son derece yanlış ve yanıltıcıydı. Yanılgının iyice suyunu çıkaran arkadaşlarımız toprak altına çok erken gönderildiler.

Öte yandan ismet inönü de 'bu memlekette sınıflar yoktur, köylüler ve şehirliler vardır' demişti ama bu lafta yatan doğruluk payı üstünde kimse durmamıştı.

Osmanlı'da sınıflar elbette vardı, ama bunlar Batı ülkelerindeki sınıflardan çok farklı sınıflardı. Batı'da aristokrasi, burjuvazi ve halk (köylü, sonra bir de işçi) şeklinde tabakalaşan sosyal yapı, bizde 'kapıkulu, gayrımüslim reaya ve Müslüman köylü' şeklinde dağılıyordu.

Niyazi Berkes bunları yazmıştı ama okumuyorlardı ki arkadaşlar! Çıkış yolunu Friedrich Engels'in 'kadük analizlerinde' arıyorlardı.

Reayanın bir yanı köylü kaldı, bir yanı imparatorluk burjuvasını oluşturdu. Tımarlı sipahiler ve bir kısım Müslüman köylü de 'mültezime', yani vergileri önce devlete cebinden ödeyip sonra halktan misliyle toplayan toprak ağalarına dönüştüler. Toprak ağası derebeyiydi ama 'feodal senyör' değildi. Aristokrat değildi, üç göbek atasını araştırsan hamam tellağı da çıkabilirdi, leblebici de, eşkıya da.

Bunlar sonra 'Anadolu eşrafını' oluşturacaklardı... Gayrımüslim burjuvanın bir kısmı imparatorluğun toprak kaybıyla 'dışarıda kaldı', bir kısmını gönderdik, bir kısmını da yatırdık kıtır kıtır kestik. istanbul'da 'az miktarda' kaldılar. Yerlerine, Türk ve Müslüman burjuva yetiştirilmeye çalışıldı, yetiştiler de, ama Canan Barlas’ın deyimiyle 'eğreti' kaldılar. Burjuva değil, 'yalnızca zengin' oldular.

Saraya bağlı bir 'yönetici süper sınıf olan' kapıkulları da bürokrasiye dönüştüler!

Ve de halkı, hep yaptıkları gibi, ezegeldiler.

BiZDE ARiSTOKRASiNiN YERiNi BÜROKRASi TUTTU.

Ve halk, yani esas olarak köylü, cılız da olsa işçi, mücadeleyi bunlara karşı verdi.

BU MÜCADELEDE BURJUVAZi VE HALK HEP iŞBiRLiĞi ETTiLER.

1950 yılında olan, işçinin ve köylünün eşrafı destekleyip bürokrasiyi iktidardan kovmasından başka bir şey değildi... 2007 yılında da halk, bürokrasiye karşı yeni burjuva sınıfımızla ittifak halinde olduğunu bir kere daha göstermiştir. Halk ne kadar cahil, burjuva ne kadar görgüsüz olursa olsun, gerçek budur.

Solcu geçinen birçok aptalın anlayamadığı da budur.

Halk, hem de defalarca, ister sert olsun ister sulandırılmış, sosyalizmin hiçbir şeklini istemediğini de göstermiştir. Yoklukta ve yoksullukta eşitlik istemiyor, burjuvanın kendisini 'daha iyi yaşatacağını' hem seziyor hem de deneyerek görüyor, kapitalizm istiyor. Unutmayalım, inanç özgürlüğü de, düşünce özgürlüğü ve serbest teşebbüs kadar, kapitalizmin olmazsa olmaz bir koşuludur. işte bunun için halk, bürokrasinin 'güdümlü devlet kapitalizmi ve zart zurtla yürütülen kültür devrimini' de sevmemiştir.

Bunu anlayamayanlar, hayatları boyunca nal toplayacaklardır.

Kırk beş yıldır yerlere göklere sığdıramadığımız o anlı şanlı, o 'efsanevi' Türkiye işçi Partisi'nin varlık süresi boyunca toplayabildiği en fazla oy da, yüzde üç olmuştur! Cem Uzan'ın aldığı oy kadar.

işte bu nedenle Cumhuriyet Halk Partisi de hiçbir serbest seçimi sittin sene kazanamaz.

Zil çaldı, sosyoloji dersimiz bitti, haydi teneffüse, çiş yapmaya, sigara içmeye.

engin ardıç
bir engin ardıç yazısı tabii; ona göre yorumlamak lazım. ama hiç uzatmadan, her şeyi tanımlayan sözlük ifadesiyle "yanlış önerme" deyip geçelim. kime göredir hatta bu durum, neye göredir; falan filan.

bugün bir referandum yapılsa ve halka doğrudan kapitalizmi isteyip istemediği sorulsa, engin ardıç'ı sevindirecek bir sonuç çıkmaz. hatta bir adım daha ileri götürüp, bu konu hakkındaki kararlarını gerekçelendirmeleri istense, "burjuva bizi daha iyi yaşatıyor" gibi bir görüş belirtmez kimse herhalde.

halkın kriterleri farklıdır. engin ardıç olamaz halk. evet, tarihi gelişimiyle birlikte incelendiğinde halkın sosyalizm adına umut vermediği ve uzuuun bir süre için de vermeyeceği doğrudur. ama bunun nedeni kapitalizmden memnun olmak, geleceği kapitalizmde görmek değildir. neden, "sol"un kendisidir türkiye'de; kendisi olmayışıdır hatta, "sol"un yokluğudur.

"solcu geçinen birçok aptal"ın da engin ardıç'ın da anlamadığı budur. sol olacak önce, halka gidecek. "halk anlamıyor" diye yakınmaktan vazgeçip, engels analizlerinin ötesinde bir dil bulacak kendine; halkın dilini bulacak. anlatacak, anlatacak, anlatacak ve seçim ancak o zaman seçim olacak. (chp'nin zaten olmaması anlamına geliyor bu!)
Halk ın kapitalizmden veya marx tan engels ten lenin den vs haberi yoktur.olsa da pek ilgisini çekmiyordur ve çekmemeside gayet doğaldır çünkü bu millet aileden sosyolog değildir. Solcular 50 senedir bu millete marx ı engels i anlatacağına somut siyaset üretebilseydi bu engin ardıç denen abi de bu yazıyı yazamayacaktı.Lenin in "somut durumun somut tahlili" önermesi de bizim solcuların atladığı bi husus galiba.Türk Solu yıllardır somut siyaset üretememekte ve bu yüzden de ısıtıp ısıtıp Deniz Gezmiş,Erdal Eren,Behice Boran,TiP,Marx,Engels gibi soyut kavramları halkın önüne sunmaktadır.bu yüzdende günden güne halktan,özelliklede varoşlardan uzaklaşmıştır.
yoksa halkın bürokrasiye bi tepkisi yoktur halkın kapitalizmi istediği hele hele de burjuvazinin kendisini daha iyi yaşatacağını falan düşünmesi gibi bi durum söz konusu bile değildir.tek sorun ortada somut bir solun omayışıdır.Engin ardıç ın söyledikleri ise çalıştığı gazete ve televizyon kanallarının patronlarına göz kırpmadır.
(bkz: halk hedonizm istiyor)
Halk geçinebilmek istiyor; aldığı 3-5 kuruşla bir sonraki aya çıkabilmek istiyor. ve kapitalizmi bolluk sanıyor.

evet, kapitalizm bolluk!

fakat, halkın lehine değil...

(bkz: söz yetki karar iktidar halka)
halkın dün yediğinden haberi yok, kapitalizmden emperyalizmden haberi olsun. yemek bulmaya muhtaç insanı ''senin karnını kapitalizm doyurur'' yalanlarıyla her gün kandırırsan kapitalizmi ister tabi.

(bkz: kapitalizm ne lan)
-halk kapitalizm istiyormus sahin abi...
-yemisim halki kocum, sana bisey olmasin
-ama abi halk.
-sen ordan iki bira kap gel bana aslanim.
Bir anket yapılsa ve "Türkiye dışında hangi ülkede yaşamak istersiniz?" şeklinde bir soru sorulsa muhtemelen sonuç Küba olmayacaktır. Kabul etmek gerekir ki Kapitalist ve/veya liberal ekonomi ile yönetilen ülkelerdir. Çünkü bu ülkeler netice itibariyle ürünleri verim ve rekabet esaslarına uygun yöntemlerle üretirler. Bu da ülkenin vatandaşına yansır.
halk porno istiyor ise porno vermek mi gerekir sorusunun yanıtı öncelikle verilmelidir ki bu halk kapitalizm istiyor önermesi yanıtlansın. tvler 24 saat porno yayını yapsa görün millet nasıl izliyor cayır cayır.
halkın çoğu kapitalizm istiyor,
bu ülke sosyalist değil,
halkın çoğu iyi şartlarda yaşıyor,
ya da engin abim burji yaşıyor.
bu halk, solcuya göre şeriat ister, sağcıya göre sosyalizm ister, ortayolcuya göre kapitalizm ister, kimse çıkıp halk'a sormaz, kardeşim senin isteğin ne diye? ne olacak, bizim halkımız tokdur, insanca, şereflice, ite köpeğe muhtaç olmadan yaşasın yeter.

fazlasını isteyen kapitalist, eksiğini isteyen sosyalist, hiç birini istemeyen şeriatcıdır, buyrun kendinize bir katogori seçin.
izlemeye mahkum olduğumuz üçüncü sınıf dizilerden, televolelerden, eskiden insanların sinemaya giderken, uçağa binerken takım elbise giyiyor olmasından ve şimdi sokaklarda üstü başı dökülürken bile müthiş bir huzur içinde gezebilmelerinden, bizi yöneten kitlenin giderek daha niteliksiz olmasından, okullarımızdan, hastanelerimizden bellidir halkın ne istediği. o yüzden, bu halkın her istediğinin sorgulamadan verilmesi tehlikelidir.
ayrıca evet, bellidir, ortadadır. sırf ekonomik istikrar adına akp'ye oy verebilen yüzbinlerce insanın olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve halk kapitalizmden memnun, ya da alıştığı için vazgeçemiyor gibi görünmektedir.
(bkz: sistem bozuk tribi)
(bkz: siken kıymetli olur)
(bkz: engin kapitalizm de seni görecek mi)
--spoiler--
1. Fizyolojik ihtiyaçlar:Yeme,içme,barınma vs.

2. Güvenlik ihtiyaçları: Kendini güven ve emniyet içinde ve tehlikeden uzak hissetmek

3. Ait olma ve sevgi ihtiyaçları: Başkaları ile ilişki kurmak,kabul edilmek ve bir yere ait olmak

4. Değer ihtiyaçları: Prestij,başarı,yeterli olmak ve başkalarınca benimsenip tanınmak

5. Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları : Kişinin amacını gerçekleştirmesi ve potansiyelini ortaya çıkarması,kişisel tatmin,kişisel başarı,bilimsel buluşlar

Robinson Crusoe adaya ilk düştüğünde parçalanan gemiden sahile savrulmuş birkaç yiyecek paketini topladı,daha sonra da birkaç parça eşyadan açıktan ve yağmurdan kurtulmak için korunacak kapalı bir yer yaptı.Önce yiyeceklerini(fizyolojik ihtiyaç),sonra da güvenli bir yeri düşündü(Güvenlik ihtiyacı).Daha sonra,Cuma ile ilişkilerinde öğretmen rolü üstlenerek(dil öğreterek,araç kullanmayı öğreterek)saygınlık ihtiyacını giderdi.Crusoe,sonra düştüğü adayı keşfe çıktı ve bütün adayı tanıdı.Bir takvim yaptı.Rahatladığı anda şarkı söylemeye başladı.Bir kutudan çıkan kitapları okumaya başladı.En son aşamada da kendisini adadan kurtarmaya yarayacak bir araç yapıp kendilerini gerçekleştirmeye çalıştılar.
--spoiler--

fazla teferuata gerek yok bunlari bilmeden anlamadan ne sagci olunur ne solcu hatta aksaray yolcusu olunur. olsa olsa sloganist, kör dögüsünden rant elde edilen, iktidari şabalak, muhalefeti ya yüzücü yahut cilgin kovboy ringo olan bir toplum olunur.

hele bu olgulari bilmeden daha dogrusu pas gecerek siyaset yapilmaz yapanlara ise bir çay koy denir.

sözün özü, artik kitleleri kaziklamayi birakiniz.
(bkz: halk bunu istiyor) *

(bkz: halk yarak istiyor) *
Halk birilerince her seyi istiyor zaten.
(bkz: halk ne istedigini bilmiyor)
şimdi bir birey düşünelim ve bu birey hayatı anlamaya başladığı 4-5 yaşından itibaren "kendini düşün" sloganları içinde bir hayat sürdürsün. eğer sorgulamayan bir kişilikse bunu hemen kabul edecektir. sevgili demokrat engin ardıç'ta tıpkı diğer sorgulamayan, oportünist bireyler gibi bunu direk kabul etmiş ve zeka kıvrımlarının olmadığını bir kez daha ispat etmiştir.

halkı eğitimsizlik ya da daha doğru bir tabirle cahillikle suçlayanlar bu halka eğitimsizlik ve açlık dışında ne verdiler? bir hiç. liberalizmin nimetlerinin egemen sınıfın batıda uydurmuş olduğu bir kavram olarak göremeyen aptal liberallerimiz ülkenin yok oluşuna sebebiyet vereceklerdir.

sosyolojinin 1. sınıfından öteye gidememiş engin abimiz düpedüz taRihi katlediyor. batı ile bizi ayırarak kendi teorilerini kanıtlamaya çalışıyor fakat açıkçası gerçekleri tahrif etmekten öteye gidemiyor. halkın istediği şeyin üstyapı ürünü olduğunu göremiyor çünkü üstyapı-altyapı ilişkisini reddediyor. ülkemizdeki kapitalizm öncesi toplumun batı feodalizmine benzediğini görmekte zorlanıyor. özellikle ayanların imtiyazlı bir zümre olarak çıkması geçikmiş feodal düzen istemine işaret eder. bunu eşelemenin manası yalnızca demogoji yapmaktır.

kapitalizmin eşitsiz gelişeceğini reddeden engin efendi'nin tezleri 19.yy'ın kokuşmuşluğunda kalmış dinazorca düşüncelerdir. var olan sistemin ideolojik aygıtlarını görmesi için engin efendi'yi tanısam louis althusser'i okumasını isterdim. tabi sosyoloji bilimiyle ilgileniyorsa. fakat ilgilendiği şey piyasaların geleceği ise halktan söz etmesin.

hayat dersi bitti, şimdi tarihin çöplüğüne gidebilirsiniz engin ardıç efendi. bir dahakine liberalizmle faşizmin arasındaki organik bağı işlemek üzere. derse geç kalmayanız.
aslında cok yazilacak sey var ama ne yazik ki benim fazla zamanim yok ve havamda pek yok. anlayacağiniz formsuzum ondan dolayi bir entry nosu vereyim size:
(#2572942)

sonra da sunu ekleyeyim acaba hala kapitalizmi ekonomik bir sistem olarak mi ele almak lazim yoksa kodugum yerde otlamaci ve devlet kapitalizmi olarak ele almak lazim?

ağaya mi kendini sömürtmek daha iyi?

s.s.c.b.'de ki burokratlara mi?

yoksa ferdi tesebbüsün hür oldugu bir dünya mi?

ha burada benim pek salim arkadaslarim lütfen kapitalizm dendiğinde dolar siğliğinda yüzerek düsünmeyin.

bizim derdimiz fertciliktir, has kapitalist ve liberal kişi özgürlüğüne önem verir.

zümre yahut bürokrat özgürlüğüne değil.

adem-i merkeziyetin olabilmesi için liberalizm sarttir. yoksa siz ittihatci politaklar ve reflekslerle ahaliyi kala meee diyen bir canli olarak kalmasini mi istiyorsunuz?

işte esas mesele bu...
kapitalizm ne istiyor...

kapitalizmin iki çeşiti vardır
1- emperyalizm...
2- faşizm...

nuri alço gibi bir kereden birşey olmaz der... gel, al, tüket...
sömürürde sömürür...
hızını alamazsa tutar öldürür... öldürüyorda ama barış adına...

halk ne istiyor...

eğer halk dediğimiz kitle sermaye sahipleri değil ise...

refah...
halk kapitaliz min ne oldugunu öğrense kapıları pencereleri kapatır, dışarı adım atmaz.