bugün

Nihal atsız'ın henüz öğretmen oldugu yıllarda (24-25 yaşlarında) çalıştığı okula yeni gelen bir hanımefendi için yazdığı şiirdir. Atsız öğretmenlik yıllarında yalnızca kitaplarıyla ilgilenen, kimseyle zorunda kalmadıkça muhatap olmayan ketum biri. Ancak bu hanımefendi okula ilk atandığı zamanda öğretmenler odasına ilk girdiğinde atsız buna tutuluyor. içinde bu kadına karşı bir şeyler alevlenmeye başlıyor ve hanımefendi için şiir yazıyor ancak şiiri ona nasıl vereceğini bilmiyor. Günün birinde öğretmenler odasında tek başına iken şiirin yazılı olduğu kağıdı zarfın içine koyuyor ve zarfı da hanımefendinin dolabına atıyor. Aradan birkaç gün geçiyor atsız düşünceli, merak içinde acaba mektubu okudu mu okumadı mı diye içi içini kemiriyor derken üçüncü günün sonunda kendi dolabını açtığında zarfı buluyor. Zarfın hanımefendi tarafından açılıp okunduğunu bilmiyoruz ama mektup geri iade edilmiş. Yani atsız'ın hevesi kursağında kalıyor ama bunu pek takmamış sanırım sevdanın gelip geçici olduğunu o olaydan sonra kavramış.
Şiirlerin en güzelidir benim için.
atsızın müthiş bir aşkı itiraf edişidir.
iadeli taahhütlü gönderidir.
Hüseyin nihal atsız'ın mükemmel şiiri.

Atsız; bir kadına söylenebilecek en güzel sözleri bir şiire sığdırmış..
milleyetçi, ülkücü vs. olmayan osman öztunç şarkısı. tabii ki de hüseyin nihal atsız şiiri.
gün senden ışık alsa da bir renge bürünse,
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse,
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse ...
Bir daha hiçbir şiir aşkı bu kadar güzel anlatmayacaktır. Nihal Atsızın muhteşem sözleri, Osman Öztunç'un eşsiz yorumu ve ezgileriyle birleşince ortaya çıkan muhteşem eser. "Pervane olan kendini gizler mi alevden"
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Hikayesi beni bayağı etkileyen şiir. Hikaye şudur ki;
Gençliği fikir ve dava yolunda süregeçen Hüseyin Nihal Atsız, Hiçbir kadınla duygusal anlamda bağ kuracak vakit ayıramamıştır kendine. Atandığı okulda bir meslektaşı ilgisini çekene kadar Atsız, bu eksikliği fark edememiştir. O kadının yeşil gözleri onu etkisi altına alabilmeyi başarmıştır. O ana dek hiçbir kadına ilgisi kaymamışken bu kadına yüreği akmaya başlar. Kendisine her ne kadar karşı koymaya kalkarsa kalksın bu ilgiyi üzerinden atamayan Atsız, en sonunda meslektaşına açılmaya karar verir. Bir şiir kaleme alır ve gizlice o yeşil gözlü hanımın dolabına koyar. Hanımsa mektubu bulduğu anda kimden geldiğini anlar ve zarfı açmaya bile yeltenmeden Atsız’a geri verir. Daha sonralar çıkardığı şiir kitabında Atsız, sözü geçen şiire “Geri Gelen Mektup” adını koyar ve yayınlar.
gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse..

Şu şiirin üzerine pek bir şey konuşmamak gerek aslında..

Ayşe pusat'ın "gözlerle günah işlemenin zevkini tattım" dizesine gayriihtiyari denk gelişi ile roman son perdesine girmekte ve tüm olaylar bir sona bağlanmaya başlamaktadır.
Mutlak seveceksin ile başlayan hikaye geri gelen mektup ile son bulur..

"ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil'
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik..."
Hüseyin nihal atsız'ın şiiriyken; osman öztunç tarafından bestelenip, gülnur kaya' nın güzel sesiyle dinlemekten çok zevk alınan bir şarkı oluverdi.
Hüseyin nihal atsız'ın en güzel şiirlerinden biridir. Hatta bir şiirden daha fazlasıdır.

gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
şuraya bıraktık.
`https://youtu.be/EQccO2ByEPY`
Gönderdiğiniz mektup karşı taraftan kabul edilmediğini gösterir. Çok acıdır. Birine belki tüm duygularınızi, düşüncelerinizi, temenni ve dileklerinizi, iyi niyetinizi, kurduğunuz hayalleri yüzüne karşı konuşurmuş gibi yazmışsındır. Mektubu büyük bir heyecan ve umutla yollarsın ona cevap beklersin haftalarca aylarca. Kafanda kurarsın senin gibi düşünüp mutlu olacağınıza ama gele gele kendi mektubun açılmadan geliyor. Ulan empati yaptım da içim burkuldu amk.
Bu muhteşen şiir, atsız'ın ruh adam isimli romanında geçmektedir.
eğer hikaye doğruysa şiire yazık olmuş atsız şiirin ekmeğini yiyememiş(kız kabul etmemiş) ama en azından şimdi bestelenmiş haliyle dinlemesi güzel .
Türkçü-milliyetçi erkeklerin de sevebileceğini, aşkı asilce yaşayıp süsleyerek anlatabileceğini kanıtlayan bir Nihal Atsız şiiri. Modern Türk şiirinin zirvelerinden biridir.

Yazdığı siyasi ve ideolojik yazılarındaki sert üslubu yüzünden Atsız Bey hep nefretle dolu, gülmeyen bir adam olarak canlanır zihinlerde. Halbuki tam aksine neşeli, esprili bir insandır. Şiirden anlaşılabileceği gibi romantiktir, aşıktır. Belki de bu romantizmi ideolojisine sıkıca sarılmasına neden olmuştur.

insanların çok yönlülüğünü gösterir bu şiir. En amansız adamların bile bir kadın önünde ne denli aciz hissedebileceğini, aynı bedende onca zıt hissi birden barındırabileceğine kanıttır.
Selim pusat'ı bitiren duyguların şiiri. (bkz: Hüseyin Nihal atsız)
Onu bitiren ne gaipten duyduğu sesler, ne gördüğü mitolojik hayaller, ne canından çok sevdiği askerlikten atılması, ne de cumhuriyet baskısıdır;
Onu bitiren bir ebedi özleyişti.
2000 yıllık bir özleyiş.
hasret sana ey 20 yılın taze baharı,
vasfın ile de dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu.
dinmez, ebedi özleyişin bestesidir bu.
hasret çekerek uğrunda, ölmekte kolaydır.
görmek seni ukba'da eğer mümkün olaydı!
dünyayı buğup, mahşere çevise denizler.
tek bendeki volkanları söndürse denizler,
hala yaşıyor gizlenerek içimde kabil,
imkanı bulunsaydı bütün emre mukabil!
sır etmeye elden seni bir perde olurdum,
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün, tanrıyı kıskandırıyordur.
en hisli şiirde bile, övülmez bu güzellik!
yaklaşması güç senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir bu, gözle görülmez bu güzellik!
Atsız'ın duygu seline kapılıverip sevdiği kızı abartmalara doyamadığı şiiri.
Türk erkeklerinin, sevdikleri kadınları yüceltmek için kendilerini küçümseme alışkanlığının yirminci yüzyılda mükemmel bir şekilde şiirleşmiş hali. Bu alışkanlık bizde binlerce yıldır var olageliyor. Karacaoğlan’ın şiirlerinde, hatta Yunus Emre’nin ilahi aşk şiirlerinde bile görülebilir. Yunus Emre de yaradanın, peygamberin yüceliğini vurgulamak için insanın acizliğinden sıklıkla dem vurmuyor mu ?
"hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince 
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince 
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; 
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım."

insanin icinde bir seylrri harekete geçiren, kiskirtan bir siir. Anlatmak istedigi duyguyu oyle guzel oyle yogun veriyor ki okuyan da hissediyor istemese bile.
hüseyin nihal atsız'ın şiiridir. kısa ama güzel de bir hikayeye sahiptir.
biraz daha serbest şiire yakın yazılsa efsane olabilecekken, hece ölçüsünde diretilmesinden ötürü yer yer ahenk bozulmasına uğramış mükemmele yakın şiir.
Geçmesin geri gelen bir mektubun yarası,
Selim Pusat sorgusu,bir mektebin sırası,
Yurt olmaya yetmesin iki kutbun arası,

Atam’a süngülerim, kılıçlarım yar olsun,
“Vaktiyle bir Atsız varmış”, var olsun!