bugün

ted browning in 1932 yapımı gerilim filmi. sirkte çalışan sakat ucubelerin
arasındaki olayları konu alır.
ing.ucubeler
konusu itibariyle hollywood'un bugün bile çekmeye cesaret edemeyeceği bir film. günümüzden 74 yıl önce çekilmiş olmasına rağmen tazeliğini hala koruyor. izleyeni hala korkutmayı başarıyor. ayrıntılı bilgi için bkz: empire dergisi ocak 2007 sayısı.
çok uzun bir süre yasaklanan ve gösterimine tekrardan izin verilen film. adı rahatsız edici filmler arasında anılır.
tod browning'in 1932 tarihli efsane mertebesine yükselmiş garip filmi.
bırakın o yılları, çekmesi günümüzde bile cesaret isteyen bir filmdir.sivri kafalar, leylek vücutlu tüylü kadın, yarım çocuk, sakallı kadın, siyam ikizleri vs. gerçek hayattan oyuncular boy gösterirler filmde.gerilim ve rahatsız edicilik had safhadadır.bir kadının bu filmden dolayı çocuğunu düşürdüğünü iddaa edip mgm şirketini mahkemeye verdiği söylenir.
gösterime girdiği yıl çok tepki uyandırmış, gişede zarar etmiş, sonrasında sansüre uğramış ve yasaklanmıştır.ingiltere'de 30 yıl gösterilmemiştir.
insanların ötekiyi aşağılaması, kullanması, hor gömesi üzerine yapılmış, kesinlikle ucube olmayan bir film. insanların gördükleri anda çığlık çığlığa kaçtığı söylenen karakterlerin hepsine her an daha fazla bağlandım filmi izlerken. her an onları sarmak, kucaklamak istedim her an içim acıdı. hiç bir günahları olmayan, yaratılıştan ötürü öteki olanların intikamını anlatmaktadır cüceler. rejisi akıcı, mesajını sert dilden veren. üstünden seksen yıl geçmesine rağmen etkisini kaybetmemiş bir sinema klasiğidir. öteki olmanın üstüne kafa yorduğu her halinden belli olan tod browning in kariyerinin sonunu getirmesi oldukça büyük talihsizlik tabi. hele hele filmi izleyip çocuğunu düşürdüğünü idda eden o kişiye çocuğunu da al git demek geliyor içimden. ya çocuğun onlardan biri gibi olsaydı? başkası senin çocuğuna bakıp çocuğunu düşürseydi? onlar tanrı kulu, hayvan değiller. yaratık değiller. filmi yasaklayıp sansürleyen mgm ye ise sitemlerimi bir borç bilirim. koca film stüdyosusunuz arkadaş. frenkestain'i çıkarmışsınız. parayı toplamışsınız. bu filme karşı nedir bu tahammülsüzlük. toz pembe değil hayat, işte gerçek ucubeler! hadi onu geçtim bu filmin geri kalan kısmı nerede? 62 dakika olan filmin aslında tamamı kaç dakika bilinmiyor. asıl korkulacak olan bizmiyiz ? tod browning in aradığı cevap bu. onlar hep etrafta ve bizde onlar gibi olmaya adayız. filmin başında dediği gibi bir araba çarpmasına bakar. bu kadar kolaydır bu iş. son olarak filmden bir cümleyle bitireyim:

onlardan birine zarar veren, diğerine de zarar vermiş sayılır!

http://www.imdb.com/title/tt0022913/
türkçe'ye hilkat garibeleri olarak da çevrilen, 64 dakikalık versiyonuna ulaşılabilen (engelli kesimi aşağılayıcı olduğu düşünüldüğünden yarım saati kesilmiş), zamanın ötesinde diyebileceğim oldukça realist bir yapıt. günümüzde de engellilerden korkan/tiksinen aslında kendileri onlardan daha zavallı olan insanlar mevcuttur; ancak tıp ve dolayısıyla bilimin gelişmesiyle özürlü olmanın lanetli olmaya eşdeğer olduğu ve uğursuzluk getirdiği inancı, yerini bunun genetik, zihinsel veya fizyolojik bir sorun olduğu gerçeğine bırakmıştır. o yüzden günümüzde böyle bir film çekilmesi olanaksızdır.
abdli old school death/thrash grubu rigor mortis'in 1989 yılında çıkardığı ep'nin adı. filmden etkilendikleri aşikâr. zaten albüm kapağından da bu anlaşılabiliyor.

görsel
yanlış hatırlamıyorsam 1932 yapımı yönetmenliğini tod browning in yaptığı karakterlerin gerçek insan(!)lar olduğu rahatsız edici bir film.
çekmesi her babayiğidin harcı olmayan kült film. realist bir korku filmi gibi.
1932 yılında çekilmiş ve bana patricia piccinini'nin beni bağrına bas sergisini anımsatan değişik bir kült film.

ötekilerin filmidir, ötekileri anlatır. hermafroditleri, down sendromluları, cüceleri, kolsuz ve bacaksızları anlatır. izlenesidir.
---olası spoiler ibaresi---

ne söyleyeceğimi çok iyi bilmiyorum açıkçası. uzun zamandır izlediğim en mükemmel film. konusu, alt metinleri, oyunculukları ve mekanları ile harikulade!

üzerine oldukça araştırma yapılmıştır elbette ve benim değerlendirmelerimin doğrulukları su götürür olacaktır ama yine de girişeceğim, mecburum.

en başında ucubelerin (bu noktada hemen müdahale etmek yerinde olacaktır. ‘’freak’’ kelimesi dilimize genelde ucube olarak çevrilir. bu bizim için negatif olsa da çok şiddetli bir tanım değildir. oysa freak kelimesi yabancı metin ve filmlerde ‘’insan ile hayvan arasında duran, tiksinti uyandıran mahlukat’’ gibi daha şiddetli bir anlama haizdir. filmde bu kelimenin sıklıkla telaffuz edilmesi bu vurgu ile daha da önem kazanır.) kendi aralarında geliştirdikleri ve adanmışlığa dayalı bir ahlak sistemleri olduğunu ve bu sistemin bu normal dışı ve istenmeyen yaratıkların(!) kendilerini korumasını sağladığı belirtilir. bunun hemen öncesinde tarihte bu ucubelere yaklaşımın ilkelliği, soyluların eğlenmesi için bir hayvan gibi meydanlarda tutulmaları ve bu sürecin günümüze dek uzanması belirtilip en sonunda da bilimin yakın zamanda bu hataları temizleyeceğine duyulan inanç ile birlikte bu ‘’abnormal and the unwanted’’ olarak nitelenen acayip mahlukların korku dolu hikayesinin sunulduğu belirtilip prologue bitirilir.

bu uzun önsözde atıfta bulunulan kavram ve düşüncelerin arasındaki müthiş tezatlık filmin ilk çarpıcı sürprizidir. tarihteki uygulamaları insanlık ayıbı kertesine yaklaştırırken, bunu bilimin tedavi edeceği umulan hatalar olduğunun belirtilmesi; bu sürecin maalesef günümüze dek uzandığının altının çizilmesi ile birlikte, gerçek insanların oynadığı ve sadece bir cinayeti belki barındıran (bu noktada dönem gangster ve korku sinemasını inceleme yerinde olacaktır.) bir filmi en ürpertici korku hikayesi olarak sunması, sürekli kendini yalanlayan ve kendi yalanlarına inanan gerçek bir hasta(!) profili çiziyor, ki bunu mikrokozmostan makrokozmosa götüren bir analoji kurarsak toplumsal eleştirinin ilk basamağında durmuş oluruz.

bir de filmdeki bazı önermeleri gerçek hayatta sorgulamayı deneyelim;

bugünkü bilimsel anlayış insanların fizyolojik olarak ortalama değerlerinin belirli olduğunu ve bu değerlerin belirgin bir şekilde dışında olan kişilerin fizyolojik anomaliye sahip olduğunu, daha keskin bir deyişle hasta olduğunu kabul eder. bu sebeple cücelik, kol, bacak ya da baş gibi bölgelerdeki deformasyon ya da stilizasyon benzeri görünümler hep çözülmesi yahut tedavi edilmesi gereken sorunlar olarak kabul olunur.

kimileri kaideye çok büyük bir itkisi bulunmayan bu sorunun çözümünde diyalekti dışlamanın gereğini belirtse de, biz yine de tersinir olan yolu tercih edeceğiz. yani sayıca azlık elbette ki norm kavramının oluşumunda olmaması gereken bir etkidir. yani matematiksel olarak üstün olan tarafın iyi, diğer tarafın ise ‘’acayib-ül mahlukat’’ addedilmesi mantık açısından saçmalıktan ibarettir. buna karşı çıkabilecek olası bir doktorun birincil argümanı insan vücudu yahut genetiğindeki normal akışın sapması veya işlev/fonksiyon kaybı ile bağıntılı komplikasyonlarla ilgili olacak ve bu da elbette okunan kaynak neşriyat yahut görülen örneklerin norm sayılması için gereken matematiksel üstünlük ile doğrudan ilintili olacağından bizim tezimize en ufak zararı dokunmayacak bir abes ile iştigal olacaktır.

bu noktayı kabul ettikten sonraki adım herhalde filmde yansıtıldığı gibi onları doğaya uyarlayıp bu istenmeyen pürüzleri tesviyeden ziyade birlikte yaşayabilecek farklılıkları olan iki benzer canlı olarak kabul etme sürecine doğrudur.

filmin başlarındaki tarihsel örnekler ve dahi filmin içindeki uzun kişilerin ucubelere davranışları izleyicinin psikolojisini olumsuz etkiler. tüm filmin bir sirkte geçmesinin önemi burada kendini ortaya çıkarır. acaba gerçekten hiç bunun üzerine fikir yürüttük mü şimdiye değin;

cüce, kol ya da bacak anatomisi farklı, görüntüsü insanlarda korku, şaşkınlık ya da kahkaha etkisi uyandıran (burada bir diğer önemli film olan elephant man’ i hatırlayalım.) kişiler için sirk biçilmiş kaftandır. ya da en azından biz öyle düşünürüz. bizim sadece eğlenmeye ve gündelik olanın dışına çıkmaya gittiğimiz bir yeri onların mecburi evleri kabul etmesinin altında yatan toplumsal baskı ortaçağ öncesinde ne ise şimdi de odur. sadece yaptırımların şiddet skalası revize olmuş fakat düşünce bareminde bir farklılık olmamıştır.

yine filmin başında belirtilen aynı bizim gibi duygulara sahip olmaları imlemesini dikkate alırsak film boyunca onlara haksızlık eden, aşağılayan kişilere duyduğumuz öfkenin kaynağı, basit bir psikolojik reaksiyondan öte, şimdiye kadar hiç aklımıza getirmediğimiz ve sorunun çözümü hakkında konformist tavrımızdan en ufak ödünü bile çok gördüğümüz bir konuda dürtülmemizin verdiği vicdani baskıdır. zira insanların bugün de sirklere gidip bu acayipleri izlediği gerçeği mesnetinden hareketle, onları bu cam fanusa hapsedenler ile bizim aramızda en iyimser tahminle fail-yardakçı ilişkisi olduğu açıktır…

günümüzden 80 yıl önce bunları bize sunan bu harika film, kendi öncüllerinden üzüntüyle bahsederken acaba narrator’ un çok kısa zamanda çözüleceğini umduğu sorunda hiçbir gelişme olmadığını ve dahi sorun kelimesinin bu cümle içerisinde düşüklük yaptığının ayrımına varılacak denli bile üzerine düşünülmediğini görse üzülürdü sanırım.

filmin başında tanıtılıp uzunca bir cut atılan ilk ucube filmin sonuna dek saklanırken, filmin dönem sci-fi denemelerinin aksine supernatural bir temele dayandığının en sonunda ortaya çıkması ise ters yüz edici bir darbe. bizim doğa dışı olarak gördüklerimiz ile ilgili sorunu film boyunca çizgisel bir kurgu ve tamamen mantıksal yollardan hallederken, normal olanın finalde metafiziğe maruz bırakılması taşlamanın güzel bir temsili elbette…

alt metinsel çıkarımlar dışına sarkarsak filmde oldukça güzel detaylar var. henüz murnau kıskacından yeni kurtulunmaya çalışıldığı bir zamanda böyle ters yüz bir sahte gerilim çekmek de zaten öyle kolay olamazdı.

filmin kötü kadını trapezcinin isminin cleopatra seçilmesi (gerçek kleopatra’ nın kölelerine yaptıkları işkenceler ve sefih yaşamını hatırlamak gerek.), kısa boyu ve tiz sesi ile bir erkek olduğunu haykıran hans’ ın acıtıcı karakter yapısı, filmdeki tüm karakterlerin gerçek olmasının verdiği şok etkisi(tamamen gerçek insanlardan oluşan gerçekçi bir öyküye korku denmesindeki gayenin sıfır noktası tam da burasıdır.), gümüş ekrandan kalma abartılı oyunculukların, kendiliğinden grotesk bir yapıda olan sirk atmosferinde harika bir şekilde yedirilişi, onları sirkte gördüklerinde hayretten çığlıklar atarken kendi arazisinde gördüğünde cin çarpmışa dönen karakterler, venus’ un phroso’ yu küvetten çıkmaya ikna etmeye çalıştığı sahnede bir elinin küvete girmesi ile verilen meşum erotizm, yapışık ikizlerin evlilikleri ile ilgili woody allen’ a bolca malzeme çıkarabilecek türden diyaloglar, vagonların çevrelediği o tecritten çıkıldığında karakterlerden mutlaka birisinin ölmesinin gerekliliği(ölüm sahnesi net olarak verilmese de akvaryum kırıldığında balıklara ne olduğunu hepimiz biliriz. ayrıca filmin tepkiler yüzünden kesilip değiştirilen sonunda hercules’ in hadım edilerek film boyunca en çok değer verdiği erkekliğinin öldürülmesi, cleopatra’ nın ise üzerine dallar ve çamur atılarak güzelliğinin öldürülmesi gibi ters köşeler var imiş. belirtelim.), ve elbette sinema tarihinin en muhteşem sahnelerinden biri olan düğün yemeği sahnesindeki tüm freak’ lerin hep bir ağızdan söylediği ‘we accept her, we accept her one of us one of us gooble gobble gooble gobble!’’ şarkısı!

hans’ ın tiz tiradı ile başlayıp ucubelerin ahlak yasalarında belirtildiği ölçüde intikamlarını almalarına giden yolda tüm o insani(!) güzelliğini her nasılsa kaybedip, katastrofik bir canlıya dönüşen cleo’ nun durumu hem freaks’ in söylediği ‘’we accept her one of us’’ sözünü isteseler de istemeseler de tutmalarını; hem de bir kez olsun salt çoğunluğun yenilmesinin vereceği katharsis’ i tanımlaması açılarından mükemmel vurgular olmuş.

en sonunda, güzelliğine hayran olup kandığı mükemmel yaratığın onlardan biri olmasına üzülen hans’ ın, artık sirkten çıkıp sahip olduğu miras ile içinde yaşadığı sırça köşkünde belki fiziksel olarak değil ama burjuvazi kuralı gereği cleo için üzülmesi mükemmel dramaturji. yüzyılların öcünü alırcasına aralarına kabul edip ucube yaptıkları cleo’ nun yanında, sirkten kurtulup refaha kavuşan, uzun boylu insanları hizmetine alan hans’ ın kendini unutup cleo’ nun ucube olmasına insanca(!) üzülmesi. tam ters köşe, harika kontrapunt, mükemmel yargı…

---olası spoiler ibaresi bitti---

hakkında kitapların yazılabileceği ölçüde kapsamlı ve sinematografik anlamda da bir o kadar muazzam olduğunu düşündüğüm bu filmle ilgili objektif olamıyorum ve ne yapın ne edin mutlaka izleyin diyorum. hepsi bu…
gerilim değildir, korku hiç değildir.

ama sizi çok daha fazla gerer, korkutur, rahatsız eder. çünkü her daim uzağınızda hissettiğiniz fantastik öğeler yerine içten içe sizi, yanıbaşınızı anlatır.

ya ucubesinizdir ya da tam karşısında; burnu havada, götü kalkmış, onları insan olarak görmeyen, belki de etrafında onlarcası bulunmasına rağmen varlığını dahi hissedemeyen, belki de hissetmek istemeyen tarafta.

ya da onlar hakkında hissettiğiniz tek duygu acımaktan ibarettir. acırsınız, bu kadar.

işte freaks size bütün bu hissettiklerinizi ve tarafınızı sorgulatır, tarafların değişmesi ihtimalini de ortaya koyarak sizi rahatsız eder.
filmimizin esas teması; "ucube" diye nitelenen, ancak seleksiyonun onları yarım koyması nihayeti özgüvenlerini yitiren bu zümrenin, kendi komünitelerini oluşturma istekleri ve bir kale gibi, buraya kendilerinden başkasını dahil etmek istememeleridir. zaten film başında; "onlardan bir tanesine yapılan yanlış, diğer hepsine yapılmış sayılır" deniyor. bu, filmin ele aldığı mottosudur esasen. nitekim, ibretlik feci bir sona yakalanan kötü karakterdeki kadın da, bu densizliğe bulaşmıştır.
pretty little liars 3x12'de mona hemşire önlüğüyle cool bir şekilde hastaneden çıkarken çalan hoş parça.
https://www.youtube.com/watch?v=hvWuDzlVCiE
bir french montana şarkısıdır. ( ft. nicki minaj )

https://www.youtube.com/watch?v=Z1FK7yKRVXQ
özellikle nicki minaj'ın söylediği çok iyi olan şarkıdır.
yalnız klip o kadar açık seçik ve erotik ki "müzik mi yapıyorlar, porno mu çeviriyorlar?" diye tepki veriyorsunuz.
sözleri şöyle:

[Intro: Nicki Minaj]
Ha Ha Ha Ha Ha Ha!!! MONTANA!!!

[(*Nicki Minaj) {French Montana}]
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(*I-I-I don't need to say playboy, I say play nigga!)
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
{I don't need to say playboy, I said play nigga!}
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
{MONTANA!!!}

[Verse 1: French Montana]
Light up the fire, you know we get higher
Rollin up loud real niggas movin quiet
Like it then I buy it, you donkeys on a diet
Bringin all my jewels I ain't know I start a riot
Ridin with the blicker, messin up makeup
You blowin up her phone, she ain't tryin to pick up
Drinkin out the bottle, leanin with a model
I throw a hundred racks up you think I hit the lotto
Ridin with the wolves I ain't talkin Minnesota
Shorty comin over, 'gon bend it over
Let me plank on it (On it) Put a drink on it (On it)
Heard you a freak, put my name on it (MONTANA!!!)
HAAAAA!!!!!

(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a

[French Montana:]
This girl tell me say she horny, she wanna give it to me out the door
Th-Th-This girl fuck me like she know me, she backed it up then she tipped on her toeeeeeessssss!

[Verse 2: Nicki Minaj]
Said he met this little girl by the name of Onika
When my body shake all the boys wanna freak her
Brag and a boast they be, doin the most
If I, look at his friend he'll be, grippin the toast
So I took him to the crib, to kill him wid it
Put my legs behind my head I hit the ceilin wid it
When I put it in his mouth I couldn't believe it
He looked me in my eyes and said he wanna breed it
Passa passa, you ain't got no wins in mi casa
Big fat pussy, Mufasa
Hit up Green Acres, hit up Kings Plaza
Some of dem say dem Gully, some of dem say dem Gaza
WAH!!!!

(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a

[French Montana:]
This girl tell me say she horny, she wanna give it to me out the door
Th-Th-This girl fuck me like she know me, she backed it up then she tipped on her toeeeeeessssss!

[Bridge: Nicki Minaj]
Where my bad bitches at?! Where my bad bitches at?!
Pretty gang make noise! Pretty gang make noise!
Pretty gang act the fuck up! Act the act the fuck up!

[French Montana:]
Where my bad bitches at?! Where my bad bitches at?!
Rude-Rudegirl make noise! Rude-Rudegirl make noise!
Rude-Rude girl act the fuck up! Act, act the fuck up!
Act the fuck up, act act the fuck up!
]
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a
(FREAKS!) Freaks some gyal a freaks a di week some gyal a

[French Montana (Nicki Minaj):]
This girl tell me say she horny, she wanna give it to me out the door
Th-Th-This girl fuck me like she know me, she backed it up then she tipped on her toeeeeeessssss!
(Young Money! I don't even say my name no more play nigga!)

[Outro: Nicki Minaj (French Montana)]
I don't need to say playboy, I say play nigga!
And what the fuck you talkin 'bout with them big figures?!
I come through like, I mean now I'm Nicki
I came through Southside nigga Queens bitch!
And everybody know, who on my dick.
Huh! Ha Ha Ha Ha Ha Ha!!! MONTANA!!! (HAAAAAA!!!!!)
the hawk in paris'e ait olan acayip seksi bir şarkıdır. sözlükçüler dinleyin, dinletin bu şarkıyı. cidden dehşet bir şey. sözlerinden tut da melodisine kadar her şeyi çok seksi. çok harika.

https://www.youtube.com/watch?v=iGbGVZuO-_4

We have a flair for the shade and the in between
We like to run with the wolves from the darker scene
When we turn the safety off, the shots are automatic
All our friends tell their friends we’re so dramatic

We’ll have you wrapped around our trigger finger
Queen bee yellow, you’re the skin for our stinger
We’ll make you swoon, make it hurt just a little
We’re the boys and the girls and the freaks in the middle

We know the halls you walk are unforgiving
It’s not the kind of place to find your place among the living
We have a plan, we’ve got the means for your liberation
You’ll only have to blur the lines on a few occasions

We have you wrapped around our trigger finger
Queen bee yellow, you’re the skin for our stinger
We’ll make you swoon, make you hurt just a little
We’re the boys and the girls and the freaks in the middle
Boys and the girls and the freaks in the middle
Boys and the girls and the freaks in the middle

We have the cure for your crisis never patent pending
If you come along with us the doors are never ending
If you want to rule the world you’ve got to stop pretending
If you want to rule the world you’ve got to stop pretending

See, we’ve got them wrapped around our trigger fingers
Queen bee yellow, they’re the skin for our stingers
We’ll make them swoon, make it hurt just a little
We’re the boys and the girls and the freaks in the middle
Boys and the girls and the freaks in the middle
görsel
Far east movement'ın ördekli kovalamalı şarkısının günümüzdeki versiyonu. Net iyi şarkı.
American horror story dizisinin 4. Sezonu bu filmden esinlenilmiştir. Merak edenler için her sezon farklı konular var. Bu 4. Sezonda freaks lerden bahsediliyor. izlemek isteyenler 13 bölümlük bu 4. Sezonu izleyebilirler. Gayet güzeldir.
izlediğim en iyi filmlerdendir. acaba o yıllarda insanlar neden bu filmden rahatsız oldular. doğuştan engelli olan insanlardan mı yoksa onları küçük ve değersiz görmelerini yüzlerine vurduğundan mı ? izlerken hiç rahatsızlık da hissetmedim. hatta sonunda o herkül ve kleopatraya yaptıklarında yürüyün aslnalarım dedim. beni filmde en çok etkileyen ise kolları ve bacağı olmayan abiydi. ağzıyla sigarasını yakması o azim çok güzeldi. onlar farklı değiller filmde hans cüce olduğu için insan yerine konulmadığını aslında normal olduğunu bizimle aynı duyguları yaşadığını belirten bir söz söyledi ya işte orda çok haklı. asıl onları insan yerine koymayan küçük görenler var ya sizler insan değilsiniz.
görsel
1932 yapım, siyah beyaz, sevimli ve aynı zamanda hüzünlü bir saatlik film. Izlenebilir.
2018 yapımı, DC comics 'nin metahumans'ı, Marvel'in inhumans' ından esinlenilmiş bir vasatın bir kademe üzeri bilim kurgu . Imdb puanı 6.7 ama şahsen bir dizi bölümü tadında 5'lik bir film. Dc yada Marvel evreninde geçse devamı için beklentiye sokan iyi bir bölüm derdim fakat öyle değil. Babası tarafından eve hapsedilmiş, normal bir kız gibi rol yapması için dersler verilmiş ve bir süre sonra normal olan yan komşuya sahiplenmeleri için para verilmiş küçük bir kızın anne, aile ve özgürlük özlemini izlerken olan bitenlerden bunlar acaba robot mu yada uzaylı mı diye düşünüyoruz.
Daha iyi bir senaryosu ve görselliği olabilirdi.

Babası tarafından evde hapis olarak tutulan 7 yaşındaki Chloe, yaşamını korku içerisinde geçiriyordur. Ama aynı zamanda babasının onu uzak tutmaya çalıştığı dış dünyaya karşı büyük bir ilgi de duyuyordur. Ancak ona bugüne kadar dış dünyanın tehditler ve tehlikelerle dolu olduğu söylenmiştir. Chloe'ye yabancı biri dışarıya göz atması için yardımcı olmayı teklif eder. Böylece Chloe dışarıda gerçekten neler olduğunu öğrenebilecektir. Ancak kız, dış dünyanın o kadar da basit olmadığı ve tehlikenin son derece gerçek olduğunu çok zaman geçmeden öğrenecektir...

https://www.planetdp.org/title/freaks-dp77454#1
Dü dürüt düt düt düt düt düt düüüü

Sabah sabah dinleyip enerjimi yükseltiyor muyum, kalitemi mi düşürüyorum anlamadım.

Dü dürüt düt düt...