kompleksli skor yorumcularının eleştirmek için fırsat kolladığı asil futbol adamı. rakip takım teknik direktörünü ayakta karşılayacak kadar centilmen bir adam en başta.
basın toplantısında kendisine servet' in yerine niye emre güngör oynadı diye soran gazeteciyi 'niye oynamasın' gibi naif bir cevapla g.t edebilecek kadar zeki bir adam.

dün adını hatırlamadığım bir skor yorumcusu tarafından servet' in yorumu üzerine kontrolünü kaybetti, sinirlendi filan diye eleştirildi. basın toplantısını ntvspor' dan dinlemiş biri olarak aynen yazıyorum dediklerini.

soru: rijkaard iyi mücadele ettik dedi ama servet takımın iyi mücadele edemediğini söyledi.
rijkaard' ın cevabı: bu servet' in fikri ben böyle düşünmüyorum. bence iyi mücadele ettik.

ve bunları söylerken en ufak bir tepki, ses tonunda en ufak bir değişiklik de olmadı. şimdi böyle bir soruya nasıl cevap verilebilirdi ki? o skor yorumcusu rijkaard' ın kontrolünü kaybettiğini nereden çıkardı çok merak ediyorum. ayrıca maçı kaleye gelen belki de tek şutta kalecinin yaptığı büyük hata sonucu kaybetmesine rağmen, ''futbol takım oyunudur, kimse tek başıan suçlu değildir, takım halinde kaybettik. hoca olarak tüm sorumluluğu ben alıyorum'' demiştir.

gittiğinde anlaşılacak değeri ama çok geç olacak tabii ki. rijkaard' futboldan anlamıyor diyenler; lucescu' ya çingene, hagi' ye yaşlı, ribery' e sakat, anelka' ya forvet arkası serbest adam, zico' ya stajyer de dediler zamanında. bu ülke futbolunun kalkınması için önce bu skor yorumcularından kurtulmak gerek.
zamanında barcelona'da rüştü'nün yediği gollerde kenardan el kol yapıp kendi kalecisiyle dalga geçmiş ama 28 mart 2010 tarihindeki galatasaray - fenerbahce maçından sonra 'kalecilik zor iş bütün suçu leo franco ya yüklememek lazım.' demiştir.
zamanında kokain kullanmış sonra bırakıp fenerbahçe gibi büyük bir kulübün başına geçmiş teknik direktörün olduğu yerde geçmişteki kusurlarının konuşulması çok saçma olan teknik direktördür.

ayrıca rüştü' nün yediği hatalı gol sonrası ''uzun süredir oynamıyordu, gol dışında çok iyiydi'' demiştir zamanında. ama rüştü kariyerinin en kötü gollerini yemeyue devam etmiştir sonrasında.
iyi bir teknik direktör omasına karşın, dünkü kaybedilen maçtan sonra dahi eleştirisi yapılıyor, yapılacaktır. bu adam eleştirilmemeli, çünkü türk futboluna önemli değerler katacaktır.
oynattığı sistem 4/2/4 tür. bana başka bir bok anlatmayın! bu da yeryüzünde kalmadı!
4-3-3 oynatıyoruz demekten vazgeçmesi gereken teknik adam. zira oynattığı 4-3-3 değil. ortadaki üçlü kendi ceza sahasında, ilerdeki üçlü rakip ceza sahasında. böyle 4-3-3 olmaz.

4-3-3 oynatmak istiyorum deyip sonra da mustafa sarp, ayhan akman, barış özbek gibi adamların top yapıp oyun kurma yeteneklerine güvenip orta sahaya transfer yaptırmayan, leo franco gibi bir kovanın transferine ses çıkartmayan adamdan da teknik direktör olmaz. keşke hiç gelmeyip gönüllerdeki reykart olarak kalsaydın be.

şu mevcut durumda servet çetin'le emre güngör'ü tandeme koyup, neill'i ön liberoya çekmek, onun yanına da arda turan ve elano blumer'i koymaktı teknik direktörlük. onu da göremedik ve göremeyeceğiz maalesef.

hangi birini sayalım. içerdeki manisaspor maçında üç ön liberoyla oynamasını mı, nonda'yı gönderip kaç maçta takımı forvetsiz oynatıp takımı bir anda gol fakiri yapmasını mı, antalyaspor gibi bir takımı eleyememesini mi, atletico madrid gibi bir takımın karşısında 0-0'a yatmasını mı, trabzon maçında elano'yu çıkartıp orta sahayı sarp-özbek ikilisine teslim etmesini mi, eskişehirspor maçında bir önceki hafta coşan dos santos'u kesmesini mi, ibb maçında sahadaki tek forveti oyundan almasını mı, 64. dakikada 10 kişi kalan kayserispor'a karşı hala oyuna barış özbek'i almasını mı, yine aynı maçta dos santos'u çıkartmasını mı..

sana mustafa sarp'la, barış özbek'le, ayhan akman'la, leo franco'yla hayatta başarılar.

(bkz: #7592785)
galatasaray'a ilk geldiğinde bu sezon bu takım rijkaard'ın yeni sistemiyle 4 veya 5inci bitirir ligi demiştim, yani fazla bi beklentim yoktu galatasaray'dan ne kadar iyi transferler olursa olsun ama lige mükemmel başlamıştı gerçekten galatasaray, daha sonra ne olduysa bi çöküş dönemine geçti ve sezon başındaki tahminimi doğru çıkarmaya başladı ama genede rijkaard gibi bir hocanın en az 3,4 yıl bu takımda kalması lazım, eğer başarı istiyorsa galatasaray kulübü. bizim ülkede tabi biraz zor bi olay sabır eylemek.
B planı olmadığı gibi b vitamininden de yoksun hoca. her maç kulübede inzivaya çekilir ve 90 dakika boyunca bitkisel hayata girer. reaksiyon göstermez. Hollanda ekolü ve ajax modeli gibi bazı artistlik kavramlardan takımımızı mahrum bırakan teknik direktör.
eskilerin efsane futbolcusu, günümüzün galatasaray teknik direktörü.

kalbur üstü takım sayısı beşi altıyı geçmeyen adı süper ligimizde 6-7 yenilgi almak başarı sayılamaz, sayılmamalı. yerli hoca olsaydı çoktan şutlanmıştı.

kewell sakat, arda sakat, baros sakat... bu ne len? antrenmanda kömür madeninde mi çalışıyor bu adamlar???
türkiye'de bu adam da eleştiriliyorsa ben daha diyecek hiç bir şey bulamıyorum sözlük. takımın başına sözlük yazarları ve gazete yazarlarından oluşan bir komite getirelim, kesin her maç fenere 5 tane sallarız.

rijkaard bu işi bilmiyo hajı yhaaaa!
kötüymüş, başarısızmış, ilgisizmiş, gitsinmiş...

tamam gitsin! yerine kim gelecek peki, var mı bir öneri? varmış...

abdullah avcı!

akıl fikir diliyorum...
türk futbolunun adamı değil o türk futbolunda türk adamlar daha başarılı oluyor cünkü mantık aynı top geçer adam geçmez.
türkiye'ye gelmeden önce, türk futbolu için yeni başlangıçlar getireceği söylenirken, şu an ise eleştirilerin odağındaki isimdir.
türkiye'den bir bok olmayacağını bize kanıtlayan, dünyaca ünlü teknik direktör. şu adam "futboldan anlamıyor yea," diye eleştirildi ya, daha bizden siksen bir şey olmaz. özellikle galatasaray taraftarını anlamış değilim. size ne oluyor kuzum? adam bir sene içinde mucize mi yaratsın ayhan'la, topal'la, mustafa sarp denen sözde futbolcu tip ve daha niceleriyle?
türkiye'De futboldan anladığını sanan dangozlar tarafından eleştirilen, gitsin denilen teknik direktördür. vallaha bu adam giderse türkiye'De futbola olan inancmı kaybedeceğim.
öyle eleştiriler var ki bir derbi kaybedilmesinden sonra sanırsınız galatasaray olmuş fenerbahçe. biz fenerbahçemiyiz ki derbiler ya da kaybedilen şampiyonluklardan, bir kaç seri mağlubiyetten sonra iç çamışırı gibi t.d. değiştirelim? bizim için derbileri kaybetmek ya da şampiyon olamamak önemli değil kısa vade'de. bizim için önemli olan bütün maç hayvan gibi koşup, presle oynamak değil. bizim için önemli olan frank rijkaard'ın bize, avrupalıların futbol'Da (ve başka şeylerde de) bizimle daşşak geçmesine neden olan sakince, akılla ve sistemle oynama unsurunu öğretebilmesi ve bunu sadece galatasaraya değil türk futboluna kazandırması. eskiden avrupalıları yendiğimiz maçlarda hep onlardan 2 kat fazla koşup agresif bir şekilde oynar ve bazen bu şekilde galip gelir ama çoğunda kaybederdik. artık bundan sonra umudumuz bir sistemle, rahat bir şekilde paslaşarak, akılla oynayıp avrupalı takımlara (galatasarayın nihai amacı) kök söktürmek.
diyeceksiniz ki şu an niye böyle bir şey yok. bunun 3 sebebi var bence ;

1)rijkaard'ın türk futbolunu, dengelerini, türk futbolcusunun gamsızlığını ve diğer karakteristik özelliklerini bilmemesi...
2)rijkaard'ın takımında yer alan çoğu oyuncunun yeni olması, bunların bir çoğunun sakatlanması ve türk oyuncuların bir kaçı haricinde çok kalitesiz (ayhan, barış.....) olması. yani bir sistem oturtacaksanız eğer buna uygun oyuncularınız olmalı.
3)bir sistemi bir takıma (barcelona'a bile) bir sene'De aşılanamayacak olması.

bunların ilki bu sezon kısmen gerçekleşti ve rijkaard kısmen de olsa öğrenmiştir türkiye hakkındaki bazı şeyleri. yani öyle umuyorum. ikincisi ise ancak bu yaz gelecek transfer sezonunda düzeltilebilecek şeyler. kendisine gerekli olan oyuncuları almasıyla takımı düze çıkartabilir. üçüncüsü ise değil bir belki 3 yıl'da bile olacak bir şey değildir. ama olacaktır. eğer kalırsa rijkaard burada (amin) uzun seneler boyunca, eninde sonunda galatasaray'a bu sistemi oturtacaktır.

rijkaard'ın bu sene yaptığı bir çok hata oldu belki ama her insan hata yapabilir. fatih terim ve derwall'in ilk zamanlarını hatırlayalım. 14 sene şampiyon olma, sonra cl.'de yarı final oyna. fenerbahçeye asy.'De 4-0 yenil, 11 puan geriye düş, sonra 7 sene'De 6 kere şampiyon olup süper kupa ve uefa kupasını al, cl.'De çeyrek final oynayıp 2.tur'a çık. kısacası sabır iyi bir şeydir!...

umarım galatasaray yönetimi tarihi bir hata yapmaz ve rijkaardla el ele vererek bu takımı, gelecek seneleri düşünerek çok üst seviyelere çıkartabilecek hamleler yapar.

not : yanlış anlama olmasın. adnan polat yönetiminin rijkaarda yönelik olumsuz bir tavrı oduğundan değil (böyle bir şey olduğunu düşünmek dahi istemiyorum zaten) tarafsız! medya'nın ve bazı galatasaray taraftarları'nın (kısa vade'De başarı bekleyen) rijkaard hakkında yaptıkları haksız eleştiriler için yazdım bu giriyi.

(bkz: in rijkaard we trust)

not 2 : eksile eksile. sanki sen eksileyince gidecek adam ercan saatçi kılıklı.
Avrupa'da profesyone bir futbolcunun daha 15 yaşında bildiği teknik ve taktiği (hangi taktikte nerede durulur, savunma nasıl yapılır, kademeye nasıl girilir) koca koca adamlara öğretmeye çalışan teknik direktördür. umarım en az 10 sene daha kalır. umarım, altyapıda da kendisine danışılır. o zaman galatasaray gerçek bir avrupa takımı olur. fenerbahçe gibi yayla kupası ile avunacak bir takım yaratmak için getirilmemiştir.
2 sene şampiyon olmasın ama bi ekol oturtsun takıma razıyım. zaten avrupa başarılarını, bir alman teknik adamın oturttuğu ekol ile almıştık. şuan, dünya üzerindeki iş bilir teknik adamların 2 tanesi türkiye'de görev yapmaktadır, (bkz: guus hiddink) bunun değerini çok iyi bilmemiz lazım, hem futbol, hem ülke olarak!
Son Fenerbahçe maçında, Selçuk topa, -çoğu insan tarafından söylendiği gibi öylesine- vurduğu esnada Selçuk'un etrafına bir daire çizersek çapı belki 10 metre olur. O dairenin içinde tek cimbomlu yoktu. Dünyada modern futbol oynadığını söyleyen hiçbir takım orta alanı bu kadar boş bırakmaz. Baroni ve Emre'nin yokluğunda bile orta sahada hakimiyeti deplasmana gelmiş rakip takıma kaptırmak, Rijkaard'ın elindeki kadroya artı değil eksi katkılar yaptığını gösterir.

iyi teknik direktör harika Barcelona'yla başarıya ulaşan değil elindeki imkânlarla beklenenden fazla başarıya ulaşandır. Rijkaard'ın Skibbe'den eksiği yok belki, ama asla fazlası da yok! Topladıkları puanları kıyaslayın görürsünüz! Taktik, oyunu okuma, oyuna müdahale edebilme, faydalı değişiklikler yapabilme, gerektiğinde risk alabilme gibi özellikleri hiç yok!

Aragones'in Fenerbahçe'si isteksiz oyunculardan kuruluydu; hocanın gönderilmesi oyuncuların istekli olduğu ama hocanın yetersiz kaldığı durumlarda doğrudur. Yani Rijkaard'ın gönderilmesi Aragones'in gönderilmesinden çok daha yerinde bir karar olur. Rijkaard hiç beğenmediğim, hiçbir zaman benimsemediğim Daum'un ayakkabısı olamaz, elindeki imkânlardan daha fazla başarı sağlayan Ertuğrul'un ayakkabısındaki toz olamaz.

Edith: Bu başlığa girilen ilk entrylere bakılınca görülür ki, henüz barcelona'nın başına bile geçmediği ve/veya barcelona'yı çalıştırdığı yıllarda, futbolu bilen, kaliteden anlayan arkadaşlarca iyi bir futbolcu olabilir tabii ama "iyi bir teknik adam olmadığı" söylenmiştir. Biz markasına bakıp kumaş almayız yeğenim, kumaşı şööle bi görsek kaliteyi tanırız. Siz marka düşkünleri, şişirilmiş isimlere tapmaya devam edin!

Türk kalecilere güvenmezsen nurtopu gibi bir hezimetin olur, Türk teknik adamlarına güvenmezsen geleceğin babasız velet gibi ortada kalır. Ertuğrul Sağlam'ın, Abdullah Avcı'nın, Tolunay Kafkas'ın'ın, Rıza Çalımbay'ın ceplerinde onlarca Frank Rijkaard var bence...

Küfredenler izah edenlerden her zaman daha seviyesizdir. izah edene küfreden insan bile değildir.

"Rijkaard kötü bir teknik adamdır." demekle "tanrınıza sövmüş" kabul edildiysem ey müşrikler, sizlere sövüşüm ibadettir benim. Eksilenmeden korksak sözlüğe çıkmazdık oolum!

Ayrıca Aragones'in kariyeri sözkonusu olunca, "teknik direktörlük" kariyeri eksilerle dolu olan Rijkaard'ın lafı mı olur; Aragones'le birlikte anılmak esasen Rijkaard için bir şeref...

Edith: Haklı çıkmak güzel! Lig sonunda Rijkaard ve takımı, Daum'un takımından 10, Ertuğrul'un takımından 11 puan geride bitirdi yarışı... (28/05/2010)
luis aragones'le aynı cümlede isminin geçtiğini bilseydi küreğini omzuna alır, zincirlikuyu'ya giderdi...
galatasaray'ın teknik direktörü. iyi bir kariyere sahiptir.
türk futbolunu ve türk takımlarını yeteri kadar tanımıştır artık. rijkaard'ın en büyük şanssızlığı anadolu klüplerinin eskisi kadar boş beleş top oynanamaması oldu. eskiden 3 büyük takımlardan herhangi biriyle maçı olan anadolu klüplerinden biri korkak oynardı. artık eskisi gibi değil. o korkaklık gitti ve mücadele eden takımlar geldi.
maradona'nın vaktiyle: futbolculuk kariyeri 100 üzerinden 100, teknik diraktörlük kariyeri 100 üzerinden 0 dediği futbol adamı.

lamı cimi yok arkadaş, avrupa şampiyonu olduğumuzdan beri en güzel kadro kurulmuş, verilmiş eline. halimize bak. üzülüyorum. onca yatırım yapılmış, paralar harcanmış ama hak edilen başarının çok altında bir yerlerde kulüp. şu ortamı güvenip de başka bir teknik direktöre sağlamadılar. düşünüyorum bu kadro lucescu'da olsa nolurdu diye. shaktar'da yaptıkları ortada.

maç içinde oyunu değiştirmek için adam gibi hamlesi yok. kenarda büzüp maçı seyirci gibi izliyor. karizmadır, ünlüdür, kariyerli bir futbolcu eskisidir amenna. ama benim nazarımda başarılı bir teknik adam değildir. seviyor muyum? seviyorum. ama galatasaray'a fayda sağladığını düşünmüyorum.

not: gassıraylıyım
bu ülkenin futbol taraftarına fazla olan adam. cimbomlusuna, fenerlisine, hepsine. ben bu adam geldikten sonra bazı şeylerin ne kadar bokunun çıktığını anladım. ilk aragones zamanında farketmiştim bir galatasaray taraftarı olarak belki ama kendi takımım olmadığı için pek kafa yormamışım anlaşılan. meğer ne kadar kolaymış teknik direktörlük. aragones için yapılan "ispanya bende olsa ben de şampiyon yaparım" yorumu şimdi de rijkaard için yapılıyor. yahu birader, o zaman koskoca barcelona yönetimi salak mı oluyor da milyonlar saçıyor bu adama? neden seni görüp sözlükte getirmiyor takımın başına? ya da neden yılmaz vural oturmadı o koltukta? ya da neden adam akıllı bir teknik direktörümüz yurt dışında büyük başarılar elde etmiş değil. top oynadığınız en büyük yer halı saha. siz halı saha bilginizle onlarca metrelik futbol sahası üzerinde teknik direktörlerden daha fazla ahkam kesiyorsunuz. lanet olsun şu cmye, fmye herkes teknik adam oldu memlekette, herkes bana verseler ben de şampiyon yaparım demeye başladı. Rijkaard 4-3-3 değil de başka bir sistemle oynasaydı barçada bugün kimi barçalı oyuncuların , değişik sistemde başarılı olmayacağından dolayı bugünkü yıldızlar olamayacağını düşünmek zor mu? kimisi yazmış "ronaldinho vardı ondan böyle başarılı oldu". güler misin ağlar mısın. yazan arkadaşa da sesleniyorum, mal mısın malak mısın? manchester şampiyon olduğunda beckham vardı, ronaldo vardı, cantona vardı da şampiyon yapabildi teknik direktör dediniz mi? jose m. chelsea ile şampiyonluk yaşadığında "lampard vardı, drogba vardı, terry vardı" şampiyon oldu dediniz mi? demediniz, diyemezsiniz. çünkü onlar bu takımın başında değil. jose m. gelse galatasaray'ın başına ona da bahane bulursunuz. alex f. gelse "çok yaşlı, gitsin huzurevine" dersiniz. hadi fenerbahçe taraftarını anlarım da bize ne oluyor? yahu koskoca bir fatih terim örneği var önümüzde sabrın ne kadar önemli olduğunu görmek için. bu adam bir türk takımına sistem getirmek istiyor, anlamak bu kadar güç mü? yıllarca doldur boşalt oynanmış bir ligimiz var. hala da öyle oynanıyor. vur defanstan uzun top, pivot forvet tutarsa tutar, tutamazsa top karşı takımda. bunu mu istiyorsunuz? 100 tane orta mı açılsın istiyorsunuz bir maçta? yok güzel kardeşim öyle bir futbol artık yok! bu adama hoca değil, gitsin diyen kimse beş kuruşluk adam değildir ve cahilin de önde gidenidir. işte bu zihniyet yüzünden anadolu takımı maçlarını izlerken biz stad kenarından "kenaaaan, solaa giiit" seslerini duyuyoruz. bu yüzden anadolu takımlarının stadları dolmuyor derbi maçlarda bile. bu yüzden alex olsun, arda olsun, ernst olsun bu tip adamları biçiyor ligimizin kasapları. futbolu yalnızca ama yalnızca maç kazanmaktan ibaret gören bir seyircimiz olduğu için. bu yüzden maç izlemeye gidemiyor insanlar. ben bu yüzden, sevgilime bir maç bileti hediye edemiyorum. bu yüzden elin oğlu gibi maçımızı stadda izleyip biramızı içemiyoruz. sizin bu holigan, hayvansı tavrınız yüzünden. kendinizi bir bok zannetmeniz, her konuda ahkam kesmeniz yüzünden. bu kafayla devam edin siz. hıncal uluç, ahmet çakar gibi adamların da para kazanması lazım.
“türkiye’de futbol duygusal olduğundan halka “sabırlı olun” diyemiyorsunuz. uzun vadede planlama yapmak zor" diyen futbol insanı.
uğur vardan

--spoiler--
türk hava yolları, 18 ocak 2010’da barcelona’yla resmi sponsorluk anlaşması imzalıyor. o gün ve takip eden zaman diliminde bu haber televizyonların ve gündelik basının en önemli haberle- rinden. peşi sıra imza töreni dolayısıyla barcelona’ya giden türk basını üyelerinden bol bol anı dinliyor, okuyoruz. takım otobü-sünde messi’nin, xavi’nin, iniesta’nın yerine oturanlar, takımın müzesindeki efsanevi kupalarla boy boy fotoğraf çekilenler, camp nou’nun havasını soluyanlar, izledikleri maçı ballandıra ballandıra anlatanlar vs. buraya kadar olanlar elbette normal. ben de o ‘mabed’e gitseydim ve o çok sevdiğim takımın havasını solusaydım, böylesi anılar bütününü kaleme alırdım. peki şimdi, bir ya da birkaç günlük etkinin yaptırdıklarına, yazdırdıklarına bakalım ve ‘frank rijkaard meselesi’ni bir de bu gözle inceleyelim. surinam asıllı hollandalı, türk basınının kısa bir zaman diliminde gezip tozduğu mekânlarda, atmosferde tam dört sezon geçirdi. o takım otobüsüne hakkıyla kuruldu, o müzeye sadece bakmadı, katkıda bulundu, kupalar ekledi, camp nou’da her türlü heyecanı, mutluluğu ve trajediyi yaşadı, o dev yıldızlara taktik verdi, onlarla üzüldü onlarla sevindi. ve sonunda yolu bizim buralara düştü. şimdi ligin bitimine yedi hafta kala güzide spor basınımız rijkaard ismini tartışıyor.
geçen hafta galatasaray-fenerbahçe derbisini yerinde izledim. maç sonrası sarı-kırmızılı takımı takip eden muhabirlerin dillerinde ve zihinlerinde tek bir yargı vardı: “rijkaard gitsin...” niye? çünkü bu takımı, ne hale getirmişti. aynı muhabirler geçen sezon da benzer bir mantıkla skibbe hakkında benzer bir yargıda bulunmuş, hatta genç alman’ın serüveni bu haftalara kadar bile sarkmadan yönetim biletini çoktan kesmişti (tam bu noktada çarpıcı bir anektod aktarmak istiyorum: yaklaşık iki ay önce televizyon kanallarında pek tanımadığım ama basın tribününde rastlaştığım bir yorumcu, skibbe’ye kötülüyor ve “biliyorsunuz, takımı devre arası iyi çalıştırmadı ve ardından başarısızlık geldi” diyordu. malum, skibbe her sezon ortasında çalıştırdığı takımla birlikte antalya’ya geliyor. i̇ki sezon önce leverkusen’le, geçen sezon galatasaray’la, bu sezon da eintracht frankfurt’la geldi. sanırsınız ki bu arkadaş, bütün sezon aralarında skibbe’nin takımlarının yanındaydı ve ikinci yarılarının istatistiğini tutmuştu. nereden duymuşsa bu ‘çok değerli’ saptama kulağına çalınmış ve kendince gerçek bellemiş; ciddi bir tez gibi gibi sunuyor. öte yandan skibbe ’nin e. frankfurt’u bu aralar bundesliga’yı sallıyor. kırmızı-siyahlılar üç hafta önce bayern münih’i 2-1 yenerek, son yenilgisini 26 eylül 2009’da hamburg karşısında alan lidere, 17 maç sonra mağlubiyeti tattıran ilk takım oldu).
rijkaard’ı ipe çekmeye çalışanların temel tezleri ise takım kurmayı bilmediği ve özellikle orta sahaya mustafa sarp ve mehmet topal’a teslim ettiği. i̇yi de aynı kalem erbabları değil miydi mehmet topal’ı son iki sezon boyunca everton’a, manchester city’ye ve dahi valencia’ya transfer ettirenler? aynı kalemler değil miydi, sarp sezonun ilk bölümünde takımın tüm yükünü sırtlayıp zor maçlarda rakip kilitleri kıran golleri atınca, ‘sarp kapısı açıldı’ türünden başlıklar atanlar? tabii bu toz bulutu içinde benzer eleştirilerden elano da payını alıyor. “bu nasıl brezilyalı?” en çok dillendirilen ifade. evet bu nasıl brezilyalı, bu nasıl elano? kendi milli takımında, verkaç yaptığı isim kaka ya da pato, topu indirdiği yerde nilmar ya da luis fabiano var. geri döndüğünde de lucio ya da maicon’la oynuyor. dolayısıyla ‘bu nasıl brezilyalı?’ toptan bir projedir ve elano, bütün bu projenin sadece bir noktasıdır ve sistemin kendince bir kilit taşıdır.
dönelim rijkaard meselesine... bu tartışmadaki öncelikli bir başka tez de ‘barcelona’yı babam da çalıştırır’dır’. lakin bu tezi dillendirenlerin babaları ne yazık ki ömürleri boyunca böylesi bir durumla karşı karşıya gelmemişlerdir. ne acıdır ki de, ne babaları, ne de kendileri hayatları boyunca böylesi bir ‘sıradan ’ vakanın sıradan bir unsuru olamayacaktır. kendi işlerini doğru dürüst yapmaktan uzak, doğru dürüst yazı yazma, doğru dürüst kendilerini ifade etme yetilerinden nasip almadan mesleklerini yıllardır icra ettiklerini sananlar, ‘kapalı ekonomi’nin spor gazeteciliğindeki bir uzantısı olarak o makamlara hasbelkader gelmişler ve hasbelkader gideceklerdir. artlarında kayda değer tek bir satır bırakmadan...
dünyanın herhangi bir yerindeki herhangi bir futbolsever rijkaard’ın görüntüsünü ajax’tan, milan’dan, hollanda milli takımı’ndan, barcelona’dan, kimbilir belki de galatasaray’dan hatırlayacaktır ama ona kapıya gösterme ‘cahil cesareti’ni gösterenler, evrensel kriterlerden hiçbirini içermeyen futbol görüşleriyle, ola ki hollandalı gönderilecek, kendileri o kapı arkası kuyu kazma geleneklerine kaldıkları yerden devam edeceklerdir. bu arada diyelim ki adnan ‘ali’ polat ‘şen ’ ve yönetimi, rijkaard’ı daha ilk sezonunda gönderdi; galatasaray işte bu yolla barcelona’dan daha büyük olduğunu gösterebilir. çünkü malum hollandalı, ‘katalan devi’ndeki ilk sezonunda başarılı olamamış, 2003-2004 sezonunda başladığı serüvenini ancak ikinci yılında la liga şampiyonluğuyla taçlandırmıştı. galatasaray, rijkaard’ı kovarak, başarısızlığa olan tahammülsüzlük açısından barça’dan bile daha büyük olduğunu cümle âleme kanıtlayabilir. bir ‘dünya kulübü’ne de bu yakışır...
--spoiler--